Velhasıl kelam, sen şimdi yoksun ya; uyumak istiyorum, dibini gördüğüm ansiklopedisi yalanlarla dolu bir kütüphanede. Çünkü buna alışmışımken doğrulara yabancıyım. Uyandığımda, geç kaldığım bir trene yetişememek veyahut tanrı vergisi, vergisiz nimetlerin zehirli hâllerinde mide doldurmak. Gözümü açtığımda, şehirden çok uzak eski bir medeniyetin kalıntılarında... Ben sana çiçekler toplayayım, sen medeniyet getir ruhuma. Karamsar bulut; gözyaşlı tenim, tuzlu güneşsiz. Anlamsız aydın kesim, anlamsız aydın. Mide bulantısı çehre, çevre… Gitmek istiyorum da; peki bu kalıntılardan başka nereye? Daha göremedim; seni düşünmek getirmiyor seni. Duruyorum sözümde. Savaş hâlindeyim kendimle; atım kamburlaşmış ve aksak, zırhım kapkara kuş tüyü. Her şey ağır ve hesapsız. Alacağım seni ya kalbimden ya da yuvadan bir akşam, zamansız. Tiktak sesleri ile doldurulmuş göz aç kapa hayatlar çırılçıplak, ben âmâ; ama nereye kadar? Burnumun sızlı direği, sizli iğrenç şeker kokuları. Bir zamanlar vanilya bahçelerinde gezerken...
Kimseye söylediklerimi yokluğa anlatıyorum sadece. Sen yokken bile her şeyden daha güzelsin.
Mehmet Habip Güney
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta