Tespih zinciri, sarık tasması, al dergâha bağla
Sabır fakirde, hak zenginde, ağla yüreğim ağla
Derdine çare sanıp, kuyruğunu yiyen yılanım
Kaybım kazancımdan çok, vallahi yok yalanım.
2012
Onun en sevdiği renk, kahperengiymiş
Yeşillik olsun diye, bitkisel hayata girmiş.
Kimi kırmızı ışıkta ona “geçme” demiş?
Rahmetli, ölmeden önce kırmızıda geçmiş.
İnşallah öleceksem “karakollarda” değil de,
“Kara yollarında ölsem bari” dermiş.
Her yıl yaşım, zaten değişiyor artarak
Soranlara, yaşını bile hiç söylemezmiş.
2012
Ayları sayacağına, mutlu anlarını say
Ah-u vah içinde geçti ömür, vay Allah’ım vay
Bulutlar ne zaman ağlarsa, tabiat güler.
Bahar gelmesiyle, bulutun ağlaması yeter.
Bak şu gönlü güzel kıza, eli hamur ovalıyor
Şu yüzü güzel kızın, gözü dana kovalıyor.
Kadının evde "ünü" varsa, ağılda “yünü” olur
“Her” kişi değil, “er” kişi aradığı aşkı bulur.
2012
Minare gölgesinde, fabrika bacaları.
Marsta piknik yapan, Müslüman hacıları
Medresede ders verir, ehl-i ilim hocaları.
Karısını sultan eden, nur yüzlü kocaları
Üniversitelerde, türban takan bacıları
Mutluluğa yelken açan, yürekte acıları
Teraziyi denk tutan, hâkimlerle savcıları
Aynı fikir, aynı zikir solcuyla sağcıları
Zalim aynı, mazlum aynı av ile avcıları.
O vatan hasretiyle, çektikleri sancıları.
Hak yola baş koyan, yolda ki yolcuları
Zirvelere bayrak açmış, dağda dağcıları.
Cennetten bahçedir, bağlarıyla bağcıları
Gaipten haber veren, büyücüyle falcıları
Uçaklara nal çakan, semerci ve nalcıları
Çiçeklerle dans eden, dervişin sancıları
Bu ne bir hayal, ne bir rüya, ne masal
Yeise düşenler alsın, İşte kefen işte sal
2012
Ruhumun, ten kafesinde acaba neresi yeri?
Odasına kilit vurayım da, hiç çıkmasın bari.
Gelirken yer mi sordu, giderken yön soracak.
Girerken canım yandı, çıkarken de yanacak.
Varlığımız varlığında gizlidir, peygamberin
Varlığıyla var oldu, bütün varlıklarla bu din.
Hakkı sevmek zaruri, halkı kolay bilemem
Kul aşktan vazgeçer, maşuğundan diyemem
2009
Benzemek gayreti, o fark edilmez yapan.
İyiliğe karşı duyarsızdır, bayatlayan kan.
Unutmak, hatırlamaktan abes gelir bana
Yapacağını yap, korkuların engel olsana
Eskici miyim, eski sevgiliye geri dönecek?.
Başka limana demir attım, çek kürekleri çek.
Kâinatta tesadüflere, hiç tesadüf edilmez.
Bir şekilde doğarken, bin şekilde ölünmez
Akıllılar değil ahmaklar, bildiklerini sanan
Sonra “pardon” deyip, aynı yanlışa kanan.
2004
Nasipte olanı al, hesapta olan dursun.
Yalana varılınca yalandan dönülmez.
Akılda olan unutulur, yürekte ki ölmez.
Eş çağrılmadan gelir, o kimsesizliğine
El tutan er değildir, dilde sessizliğine
Kız evden, er elden gider ilgisizliğine.
Hayat bir sanattır, dostun bilgisizliğine
Belki de merhem olur, o sevgisizliğine.
Veya bir nedamet duyar, kendisizliğine
En iyi cevap olur sükut, şu dilsizliğine.
Sabır da ibadettir, şeytanın dinsizliğine
Beklenenin, bekleyene bu densizliğine
Musibetten ders alırken tecrübesizliğine
Zengin değil dengin olur, sevgisizliğine
Belki, zamanla alışır o sensizliğine
Sonra sende alışırsın, bu bensizliğine
Aldığını buldum sanır, görgüsüzlüğüne
Bin bir bahaneler bulur, ölçüsüzlüğüne
2005
Ne kazanmak derdi, ne kaybetmek korkusu
Rengârenk açan çiçekler, karanfil gül kokusu
Bir dilim köy ekmeği, taze peynir, kuru soğan
Zemheride gelen kuzu, mor koyundan doğan.
Gece geç yatar, yine horoz ötmeden kalkarım,
Her zamanki gibi, bana kızacak olsa da karım.
Oturur bir bardak ballı süt, taze yumurta içerim.
Sabah namazımı kılar, Rabbime de şükrederim.
2004
Acı çekmek, ölümden daha çok cesaret ister
Yarab! İmansız ömür yerine, imanlı ölüm ver.
Alçaklar gördüm, alçakgönüllülüğe bürünmüş.
O kopası başlarını, birde dergahlara gömmüş.
Unutulmamak için, unutmamak değil vasiyetim
Unutmamak için unutulmamaktır tek niyetim
Lakin insanı çileden çıkarır, böyle uzun yokuş..
Gayesiz bir yaşam ve zannedilen bu yok oluş.
Kazanmak hırsıyla da, kör olmuş bir avuç göz,
Ne varsa kaybettirmiş, sahibini aldatan söz.
Alıcısı çoktur, gül bahçesinde dikensiz gülün.
Yüzücüsü az olurmuş, dibi görünmez bir gölün.
Dinsize beşik, münafığa eşik oldu bu düzen.
Dine ve dindara mal edildi budur asıl beni üzen.
Ölüm gizemli bir tuzak, bile bile de düşeceğiz.
Ağaçta sararan yapraklar, rüzgarlara küseceğiz
2007
Yiğit ölür, bir çift sözü kalır
Çakal ölür, leşte gözü kalır
Kurt acıkınca, ite bakmaz
Sürüyü, hiç hesaba katmaz.
Çoban, kılı kırk yarar beyler.
Kurt yarası “kırk dikiş” derler
Kurt koyun saymaz, iti sayar
Çobanın derdi, kavala ayar.
Acemi it, kurt kokusu alamaz.
Kurdu görse, onu kurt sanmaz.
2019
Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 30.3.2017 23:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!