Saçlarından güneş akıyordu büyük loşlukta
ne elleri güneş kokuyordu ne de ayakları toprak
bozkırdan yeni gelmişti oysa
anadolu' nun bağrından bitmiş beyaz ve sert buğday
başım döndü anlayamadım belki de pembe gül teni
örtmüş üstünü üşümesin diye koynundaki tomurcukların
bir yalnızlık içiyordu bakışları boşluğa uzanmış
bir gelincikti bilemedim arayışlar içinde miydi maviyi
güneş hüzmesi bakışlarını içtim su içer gibi
dinledim kalbimin tiktaklarında zamanı
hangi dağın yamacına tırmanıyorsun diye heyecanlı
ayın yankısı değil yakamoz ağacı değil
geliyor üzerime üzerime sanki tusunami
sıkışıp kalmışız gibi bir mağara kovuğunda
bir tandır isinin kararttığı yanık ocak taşları değer ellerime
kavurur bileklerime dek terli avuç içlerimi
boşluğu aydınlattı yaktığı harlı ateş yüreğimde
gözlerim kamaştı birer birer inen yıldızlardan
sanki baharın muştucusu kıpırdattı dallarımı
gönlümün derinliklerindeki ormanın yeşertti tomurcuklarını
kimsesiz bir aşkın ayak izleri mi yoksa sürdüğüm
nedir bu başıma gelen
dil söylese aciz kalır sözcükler
sanki sığırcık sürüsü gülüşü
okuyamadım alın çizgileri yoktu yaşam tarihini
gözleri coşkun yağan yağmur sonrası ebem kuşağı
yok yok çisiltili sağanak altında güneş hüzmesi
anlayamadım bir türlü bu neyin nesi
farkediliyor uzaktan rüzgarda sallanan başak esintisi nefesi
aman allahım nedir bu yaşımda anlayamadığım şey
yakaladım kaç kez meyvesi olgunlaşmış badem gözleri
o bademler içinde de çocukluğumun iki misketi
sanki süzüyor enginleri ve sonunda
yakaladım kaç kez kalbimde patlayan projektörleri
olamaz dedim dağlarıma kar yağmışken
gülümseyen sanki filiz vermiş bir kardelen
aman o ne güzellik öyle tanrı yaratırken özenmiş
birer inci tanesi gibi dişleri yan yana bezenmiş
o ne yaman bakış öyle gülümsemeli
o ne hain bakış ki okları bağrımı delmeli
sıktım avuçlarımı batırdım tırnaklarımı
rüyada değildim hayal de değil bir gerçek
dedim ki kendi kendime sevincin uğurlu olsun
başına saracağın tatlı bir bela aldın
sevgi denen şeyden kendine yoldaş buldun
ama vallahi bu ateşi ben yakmadım
kaç kez kaçamak kaçamak gülücüklerle
sanki hayat öpücükleri ile süzerken yakaladım
bilsin herkes bunu böyle yok günahım
vallahi bu ateşi ben yakmadım
yaş otuzbeşi çoktan geçti
dante' ninkini de aştı
vallahi aklım şaştı
bir türlü anlayamadım bu ne işti
inanın yok bir günahım
bu ateşi ben yakmadım.
Kayıt Tarihi : 6.4.2008 23:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
dostlar işte böyle! ben de anlayamadan oldu olan. inanın bu yolda yok günahım. bu sevdayı ben yazmadım, bu ateşi ben yakmadım.
Duygu yönü ve usta kurgusu ile siradışı ve etkili bir şiir olmuş. Kardeşimi tebrik ederim. Kudretli kaleminiz daim olsun.
Sevgi ve saygılarımla altıncı tam puan Tekirdağ'dan geliyor.
Dr. İrfan Yılmaz. TEKİRDAĞ.
Helal olsun..
Yüreğinize sağlık..
Leman Subaşı
ama vallahi bu ateşi ben yakmadım
eyvallah. sevgi denen şey o ateş olsa gerek. gönlünüze sağlık.
Siz yakmamışsınız tamam ama birisi yakmış işte. Hem de iyi yakmış. Çok güzeldi duygu aktarımı. Gönül defterimden 10
dedim ki kendi kendime sevincin uğurlu olsun
başına saracağın tatlı bir bela aldın
sevgi denen şeyden kendine yoldaş buldun
ama vallahi bu ateşi ben yakmadım
kaç kez kaçamak kaçamak gülücüklerle
sanki hayat öpücükleri ile süzerken yakaladım
Dudaklarınızdan tebessüm, gönlünüzden ilham, artsın eksilmesin.
Sevgiler...
Âlimoğlu
TÜM YORUMLAR (19)