VAKTİDİR ARTIK İFTARIN
İftar vakti geldi çattı. Onbir aylık orucumuzu açıyoruz iştiyakla. Bereketli iftar sofrasında, ruhumuzun mahrum kaldığı feyiz, ihlas ve Kelamullah'ın verdiği haz var. Onbir ay boyunca hasretini çektik bu nimetlerin. Şimdi Rabb'imizin izniyle feyizden kana kana içiyor, 'ene' yi ihlas çorbasına bandırıp yiyoruz. Tadı damaklara ve ruhlara hitap eden Kur'an-ı Azîmü'ş-şan'la tatlanıyoruz her gün.
Sadece ruhumuz değil, şefkat ve merhamet hasletleri de orucunu açıyor bizimle… Şu zamana kadar elini-kolunu bağlayarak, nefsimizden kurtulmasına engel olduğumuz merhamet ve şefkat duygusu, şeytanın zincire vurulmasıyla azâd oluyor. Sevgi, gidiyor, bir yetimin başını okşuyor, yüzünü güldürüyor. Merhamet, koşuyor, bir fakir ailenin kapısına erzak koyuyor. Zira, ' Ne yapıyorsun? ', ' Ona, buna para dağıtacağına, onun bunun yetiminin yüzünü güldüreceğine, gitte kendine bir şeyler al! ' diyecek olan şeytan aleyhi'l-la'ne bu kutlu ayda zincirleniyor.
Velhâsılı kelam, ramazanda Rahman'ın ihsanıyla, bereketiyle, feyziyle şenleniyor sîneler… Dertler paylaşılıyor, gönüller hoş ediliyor. Millet ruhu güçleniyor. Zengin-fakir fark etmeksizin, genç-yaşlı dinlemeksizin omuz omuza teravihler kılınıyor şevk ile.. Salvele ve hamdelelerle yer-gök, bütün mevcudat kalkıp iniyor vecd ile…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta