Vahşiye Dönüş – “Uygar” Yaşamdan “Vahşi” ...

Şair Berzan
72

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Vahşiye Dönüş – “Uygar” Yaşamdan “Vahşi” Yaşama Yolculuk

'Güderilerimle Ormana girdiğimde, suyu, yiyeceği ve barınağımı nerede bulabileceğim konusundaki bilgiyi öğrenerek, bir köprünün üzerinden geçtim ve vahşiliğin dünyasına giriş yaptım. Ben oradayım, onların seviyesindeyim, aynı şeyleri hissederek, aynı ihtiyaçlara sahip olarak, ortak Tabiat Anamızda aynı güveni genişleterek. Uyanık ve farkında olmasam, orada kalmak için, ihtiyaçlarımı karşılamak için öyle olmak zorunda olurdum. Gezinmek ve gözlemlemek yerine ona karışıyorum ve onunla birlikte hareket ediyorum. Kamp yapmaktan onunla konuşmanın eşiğine geçtim..'
- Tamarack Şarkısı

3 yılın üzerinde bir süredir “ilkel beceriler hareketine” karışmış bulunmaktayım. Benim için, bu katılımım doğal olarak radikal çevrecilik, yerli-hakları eylemciliği, ve anarko-primitivizm ile karşılaşmamdan sonra gerçekleşti. Sadece entelektüel bir felsefeden veya uzak devrimci bir hedeften ve düşüncenin bu çeşitli çizgilerinin neyi amaçladığının kirli deneyiminden daha fazlasını istemişimdir-Gerçek bir dünya istemişimdir-. “Yerli” olmanın toprak için ne anlama geldiğini bir kavram veya bir ideal olarak değil yaşayan bir deneyim olarak öğrenmek istemişimdir.

Sona doğru, Winsconsin’in Kuzey ormanlarındaki Teaching Drum Outdoor Okulu’nun ilkel kampındaki (“Eski Yolların dönmesi” için Algonquin olan 'Nishnajida') uzun bir dalma kursunu bitirene kadar zamanımın önemli miktarını Kuzey Amerika’da çeşitli kişilerle çeşitli buluşmalara katılarak becerileri ve felsefeyi çalışarak geçirdim. Burada program uygarlığın yaralarını iyileştirmeye ve avcı-toplayıcı yerli insanların eski ekolojik bilgelikleriyle birbirine uygun bir yaşam biçimini yeniden ele geçirmeye doğru işlemektedir. Bizler Yerli Amerikan kültürel biçimlerinin görünüşte taklidi yapmaya veya “Yerlicilik” oynamaya çalışmıyoruz. Aksine hepimiz için atalarımıza ilişkin soylarımızın neticede Eski insanlarla başladığından beri Dünya İnsanları gibi –ırk veya etnik kökene bakmadan—yeniden yaşamak anlamına gelen özle yeniden bağlantı kurmak istiyoruz. Gündelik yaşam, barınak için dünya kulübeleri yapmak, giyim için deriyi ve kürkleri esmerleştirmek, kibritsiz ateş yakmak, sepet örmek ve diğer zanaatlar, hava tahmini yapmak, vahşi hayvanları izlemek ve vahşi yenebilir ve tıbbi bitkileri öğrenmekle geçer. Bizler yavaş yavaş nakit ekonomisine daha fazla bağımlı olmak için gereken ve hem yüz yüze topluluğumuza hem de Biyo-bölgemizin beslenmesi için gereken hassasiyete yürekten bir şekilde karşılıklı bağımlılık için gereken becerilerle ve farkındalıklarla bütünleşmekteyiz.

İlk haftadan buraya kadar (okul tarafından sağlanan yiyecek & barınakla) kamp yapmaktan daha fazlasıydı. Bu temel olarak olması gerektiği gibiydi, çünkü şayet birisi uygarlığın dışına ve modern teknolojinin olmadığı vahşiye düşmüşse ve hiçbir ilkel deneyimi yoksa, ilk haftaları hayatta kalmak için bir veya en çok bir ayın ötesinde başarı elde etmek için çok zayıf bir şansla bir yaşam ve ölüm mücadelesine başlayacaktır. Bu doğanın tiksinç, kaba, ve hatta biraz soğuk bir yer olmasından kaynaklanmıyor, aksine uygarlıkta yüksek teknolojiye bağımlı olarak yetişmiş beceriksiz ve dikkatsiz, tam anlamıyla aptal ve nezaketle evcilleştirilmiş olan bizlerden kaynaklanıyor. Bu evcilleşme bizi sadece kontrol edilebilir ve sömürülebilir kılmaz, ayrıca kendimiz ve doğa arasında güçlü bir bölünme yaratır- kendi perspektifimiz ve vahşi akrabalarımız arasında. Vahşiye bir fino köpeği atarsanız kısa zamanda bir çakala yem olacaktır ve “modern toplumlarda” büyümüş olanlar biraz daha iyidir. Bir fino köpeğiyle aramızdaki tek fark, bununla birlikte, fino köpeğinin (genetik olarak müdahale edilmiş olarak) işe yaramaz ve bağımlı olarak yetiştirilmiş olmasıdır, oysa bizler de (psikolojik olarak koşullandırılmış olarak) eğitilmiş durumdayız. Fino köpeği genetik yaradılışını değiştiremezken, bizler fiziksel koşullandırılmalarımızı değiştirebiliriz – bu çok önemli zaman ve çabayı gerektirse bile.

Bazen ilk ayda veya buraya kadar psikolojik koşullanmanın bazılarıyla yüz yüze gelmeye başlanır ve birinin doğal dünyada evindeymiş gibi hissedebilmesinden önce yerine yerini almasını gerektiren kişisel iyileştirme seviyesinin farkına varılır. Benim için, bu ilk defa kasabaya bisikletle abur cubur yemek üzerine aleme gitmek ve ihtiyaç duyduğumu düşündüğüm şeyleri satın almak için karşı konulamaz baskılar hissetmeye başladığımda olmaya başladı. Bir yılın üzerinde bir süre önce bırakmama rağmen sigaraya yeniden başladım. Hayallerim rahatsız etmeye başladı-Kendime karşı savaşıyordum. Bir şehir aktivisti olarak mücadele ettiğim dışsal şiddet ve açgözlülüğün nereye gitsem yanımda taşıdığım kendi içsel şiddet ve açgözlülüğümden bakış açımı nasıl anlaşılmaz hale getirdiğimi görmeye başladım. Aslında, ben problemin kişisel bir parçasıyım ve bunu bir birinci dünya tüketicisinin aldatıcı ve maniplatif kalbi içerisinde taşıyorum.

Bu gibi mücadelelerin (veya diğer yanıtlar-bazıları biraz dramatik, bazıları kişiye çok az dayanır) uzun süreli sağlamlaştırılmış koşullanmadan kurtulmak için teşebbüste bulunduğunda göz önüne alınmalarını öğrendim. Bunun nedeni psikolojik ve duygusal refah büyük ölçüde benzer koşul ve alışkanlıkları sürdürmeye dayanır. Ayrıca, doğal dünyanın açık aynası, kendimizi bizler sabite yakın olarak teknolojik varoluşun yabancılaşmasının havasına girdiğimizde basit bir şekilde alışkın olmadığımız yollara aksettirecektir. Bu nedenle,birinin kendiyle yüzleşmesi (ve diğerleriyle) gerçekten korkutucu bir deneyim olabilir – kurumsal toplumun kafeslerindeki yaşamlarımızın her yerinde yaşadığımız travmayı devam ettirdiğimiz ve elden ele aktardığımız için.

Bir yılda üç ay civarında, ilkel yaşam biçimi içerisindeki tümüyle önemli hayatta kalma becerileri olarak kişiler arası ve politik ilişkiler arası becerilerin öneminin tümüyle farkına varmaya başladım. İnsanlar komünal yaratıklar olarak evrildiler- -daha çok kurtlar gibi, ve yeryüzünde yaşayan yalnız bir birey bir şeylerin olması için iyi bir şekilde bir araya gelebilen sıkı sıkıya bağlı bir grupla karşılaştırıldığında zor anları olacaktır. Geleneksel yerli insanlar bu sürece hatırı sayılır bir başarıyla (kendi maddi kültürlerinden çok fazla) kendi kültürel enerjilerinin büyük bir miktarını adayacaklardır. Nishnajida’daki topluluğumuz için, bu birey ve grup çatışmaları doğrudan doğruya su yüzüne çıktığı gibi icabına bakmak anlamına gelir. Bu birinin çatışmalar yükseldiğinde başvurulacak zorlama otoritesine sahip olacağı anlamına gelmez. Ve son olarak, Bu konsensüs ile işlemek-sadece birkaç alanda değil-ama neredeyse her alandaki kararlara varmak ve gündelik yaşamak anlamına gelir. Yapabildiğimizin en iyisi olarak birbirimizle yüz yüze gerçekleri konuşanlar olmak için ve kutsal bir konuşma için bir forum yaratarak bir “muhabbet çemberi” aracını kullanırız. Birisi aynı insanla yaşamı her yönüyle birlikte paylaşarak ve uzun süreli birbirlerine bağlı kalarak birlikte yaşıyorsa, çatışmalar ve yanlış anlamalar sık sık ortaya çıkacaktır. Şayet bu çatışmalarla dürüstçe yüz yüze gelinirse ve katılan herkesi için bir konsensüs yolunda çözülmüşse, o zaman ardından gelen dargınlığı azdırmak yaşamı herkes için basitçe zorlaştıracak ve grubun akışının altını kazıyacaktır.

İlkel yaşam biçimlerinin maddi meselelerine geldiğinde, çeşitli teknik yönler daha önemsiz iken ve ilk iki içerikten gelirken samimiyetin ve saygının öğrenilmesi gereken anahtar dersler olduğu tekrar öğretildi bana. Kesinlikle avlanma meselesi çekişmeli, fakat bu konuya değineceğim çünkü bunun ilkel yaklaşımlar ve daha teknik olanlar arasındaki farklılıkların çok iyi tanımladığını düşünüyorum. İlkel bir biçimdeki avlanma gerçekten Biyo-bölgesine vahşi bir topluluğun derin bir şekilde uyum sağladığı meselesidir ve başka türlüsü uzun zaman için neredeyse imkansızdır. Nishnajida’da ilk avımıza hazırlanmak için güçlü ve kutsal bir eylem olduğu için hatırı sayılır oranda bir zamanda aldık (beklide bir çok yıl) . Bu hazırlanma kendi insan ilişkilerimizi bildiğimize benzer bir biçimde hayvan toplumlarımızda bilmeyi icap etmektedir -i.e. doğrudan karşılaşmak ve ihtiyaçların paylaşımı yoluyla. Bu şekilde, şunun farkına varabiliriz ki, örneğin, olgunlaşmış olduğunu gördüğümüz ve geçen yıllarda büyümüş olan antilop son zamanlarda bacağını yaralamıştı ve gelecek kışa muhtemelen hayatta kalamayacak. Veya komşularımızdan birisinin olgundan yetişkinliğe atlamak için çok zayıf olan ikinci bir geyik yavrusuna yaşam vermesi imkan dahilindedir. Uyumun bu seviyesiyle, antilobu veya zayıf geyik yavrusunu sakatlamış olan avlanma için gereken teçhizat ham deri kapanı ve kalın bir topuz kadar basit olabilir. Ayrıca, birisi şundan emin olabilir ki, onları zayıflatan (yüksek teknolojikli av sporcuları “av antiloplarını” öldürür ve her yıl geyik topluluklarının kendi en savaşçılarını tüketirler) ve ihtiyaçlarına müsamaha göstermek yerine ilişkileri tarafından önerileni kabul eder. Eski tarzda saygı is meydana çıkarılmıştır çünkü avcı-toplayıcılar olarak bizim ihtiyaçlarımız ve sağlığımız gerçekten onlarınkiyle birbirine sarılmıştır – onlar bizim ürünlerimizi yiyen zararlı böcekler değildirler veya görmek istediğimiz güzel hayvanlar değildir- onlar biziz, ve bizler de yaşamın döngüsü içerisinde onlarız.

Vahşi bitkileri toplamak benzer bir meseledir. Çok az miktarda yeşillik yenebilirdir ve/veya tüm yıl boyunca edinilebilir, böylelikle avcı-toplayıcıların başarısı bitki topluluklarının büyük oranını çok yakından bilerek gelecektir- yılın hangi zamanlarında, hangi kısımlarının yeneceği ve tüm popülasyona (gelecek yıl topluluğunu açlıkla karşı karşıya bırakabilecek olan) zarar vermeden ne kadar toplayacağı. Örneğin, vahşi pırasa yeşillikleri Kuzey Ormanlarında mükemmel bir yiyecek kaynağıdır ve büyük oranlarda toplanabilir – fakat bunlar sadece belirli yerlerde yetişirler (onlardan elde etmek için kilometrelerce gezmelisiniz) ve yapraklarını tüm yıl boyunca sadece birkaç haftalığına açarlar.

Balık avlamak aynı şekilde işler. Birisi buralarda her hangi bir nehre olta atabilir ve birkaç gün yetecek yiyecek tutabilir. Bununla birlikte, eğer birisi topluluğuna kış stoku biriktirmek isterse, o zaman bunu yapmanın yolu baharda yumurtlama döneminde Sucker balığı yakalamaktır. Bu genelde bir haftadan kısa sürer (ve hangi hafta değişime uğrayacağı her yıl mevsimlerin nasıl değiştiğine bağlıdır) , fakat bu dönemde, yüzlerce balık daha sonrası için kurtulmak ve stoklanmak için yakalanabilir.

Temel olarak, Kısacası şu ki modern teknolojinin ve tarımın “faydalarından” muaf olan avcı-toplayıcılar için yaşam şayet kendi çevresiyle uyumluysa ve farkındalığı varsa kolaydır, fakat bu farkındalığa ve temasa sahip olmayan birisi için zordur. Tabiat Ana kendi çocukları için sevgi göstererek onlara bakar. Çünkü O endüstriyel “uygarlığın” parametrelerinin dışında ve zuhurundan önce sayısız iyilik yapmıştır, fakat bizim değil sadece kendi terimleriyle. Her hangi birisi bunu sadece kitaplar yoluyla öğrenebilir, aslında bunun çoğu kişisel olarak yaşanmış deneyim yoluyla öğrenilmek zorundadır. Bu nedenle buna sadece “bilgi” yerine “bilgelik” denir ve bu nedenle yerli insanlar kendi büyüklerine ve kendi sözlü geleneklerine saygı duyarlar.

”Temas” halinde olmanın bu yolu (Öğreniyorum) ilkel yaşama işini yapmak için bir anahtardır. Her hangi birinin kendi varlığının her seviyesinde kendi kendisiyle, insan döngüsüyle ve insan olmayanlarla ilişkilerle temasta olmaya gereksinimi vardır. Bu “temasta” olma durumu (şu an düşündüğüm) yerli insanların öncelikli olarak “Tüm İlişkilerimizle” Denge içerisinde birlikte “Yürümekten” bahsettiklerinde anlamlandırılmaktadır. Tam olarak buna geldiğinde, bunun anlamı bazı retorik gösterişler veya New-age zırvalığı değildir- bu bir temel çizgidir ve tamamen birinin Dünyayı besleyen ve bakan bir Anne olarak mı gördüğü yoksa birinin “vahşideki” yaşamın tiksinç, kaba ve kısa olarak mı gördüğü arasındaki farkı yaratan pratik “hayatta kalma becerisidir”. Bu bana en azından böyle bir tavırda temasta olmak perspektifimiz açısından Dünya ile daimi bir uyum içerisinde yaşamamız için neyin gerekli olduğunu anlayabilirsek zaruri olarak görünmektedir.

Bu yaşam biçimi hakkında daha fazlası hakkında bilgi edinmek isteyen olursa benimle [email protected] adresinden iletişime geçebilirsiniz.

'...bana hiçbir uygarlığın dayanamayacağı bakışı olan bir vahşilik verin.' –Thoreau

Şair Berzan
Kayıt Tarihi : 16.6.2008 15:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Oğul Gençay
    Oğul Gençay

    *
    Önemli Not :

    İşbu yazının kaynağı ''www.hayvanozgurlugu.com'' isimli sitenin forum sayfalarındadır.
    Söz konusu yazının altında yazarlarını ve kaynaklarını belirtmiş olmama rağmen ya sistem, ya da sayfa editörleri tarafından belirttiğim kaynaklar silinmiştir... / Suçlunun(!) hangisi olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok.../ Bu boktan durumun neden olduğundan ve de nereden kaynaklandığından da...
    Velhasıl-ı kelâm, durup dururken adımızı hırsıza çıkaracak olması ihtimalinden dahi korktuğum bu durumu ''Yetkili Şair'' olmadığım için düzeltme şansımın da olmamasından dolayı (maalesef) bu yorum kutusu altından yapıyorum...
    Yapıyorum; çünki yanlış anlaşılmalara mahal vermemesi adına bu uyarıyı yapmak durumundaydım... //

    İzanınıza...
    Dostlukla...


    Dip Not : Söz konusu yazılara ve tüm kaynaklara yukarıda verdiğim linkten ulaşılabilir.../



    B E R Z A N




    *

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Şair Berzan