VAHİTTİN BOZGEYİK/2011
2. ŞİİR ÖDÜLÜ SONUÇLARI
VAHİTTİN BOZGEYİK/2011
2. ŞİİR ÖDÜLÜ SEÇİCİ KURULU: (Soyadı Alfabetik)
Tamer Abuşoğlu, İbrahim Halil Aycan, Nurettin Bozgeyik, Fevzi Günenç, Hüseyin Toprak’a Bu yılın ödül organizasyonunu sağlayan Gaziantep Kültür Sanat Edebiyat Derneği (GASED) ile Şairin ailesi, gönül borcu duyduğunu bildirir, emeklerinden dolayı kendilerine teşekkür eder.
JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ
Prof. Dr. Erdal Ceyhan
BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
Ali Ziya Çamur ….. KAN OYUYOR MERMERİ
İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
MUSTAFA ÖZKE ….. CAN EVİ
ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ
M. Bedir BOZKURT….. KÜL ADASI VE KÜFLÜ YAĞMUR
BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
Ali Ziya Çamur ….. KAN OYUYOR MERMERİ Fev 88
Sallantılı utkulara sallandı eller,
Mülkiyet kafilesinde sustu susuzluk…
Gölgeler okşandı, ışık dilceve,
Çalıntı yenilgiler bizi küçülten.
Nadan eli değmiş esrimelere
Zarf çıkarılmış göklere
_______Mazruf çöpe…
Kolu çolak, topuğundan hançerli savaşçının
Hâl, kabzımal tezgahında
Gidiş yollarında nüzullü surlar
Dijital intiharlar zamanı şimdi
Tedavülü kalkalı çok oldu romantizmin
Hasret menzilimiz,
______Maktül ile katil mesafesinde…
Bireyler türedi kendi kurağına yorgun
Dipsiz kahramanlar arıyor
Göz yordamıyla eller
Akılların kırdılar iklimini iki kere
Hurdaya çıkardılar ufku
Karayel üstünde hazlar kayığı
_____Göçüyor başka paralellere…
Delircim enlemlerde sırrı dağıldı aşkların
Öyle bir kumarhanedeyiz…
Aldığımız kendimiz, verdiğimiz kendimiz.
Kendi içinden çıkan yollar
Akmıyor başka mecralara
Kirin röveşatasında eksiliyor ışıklar
Derbeder darbeler düşüyor
_____Us/l/anmaz potaya…
Kanserli tasarımlar çürütüyor
Yoluna basılan tüm imgeleri
Engelli koşularda sıkışıyor bellekler
Alanlardan düşürüldük dar kapılara
Halt etsin Hades,
Şimdi ne kerberoslar türedi
____Kan oyuyor mermeri
1955'te Giresun’un Tirebolu ilçesinde dünyaya geldi. 1979'da Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirerek, öğretmen oldu. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde çalıştıktan sonra, Eylül 2005'te emekliye ayrıldı. Edebiyat ve şiir çalışmalarına yöneldi. Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Yayınlanmış kitabı yoktur…
İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
MUSTAFA ÖZKE ….. CAN EVİ
yüzünü
suya sermiş
selvilerin
serinliğini
severmiş serçeler
sakarcalar
sarı sıcaktan
sazlıklara
sığınırmş
birer birer
öğrendim
selde
yuvarlanan
taş da yosun
tutmazmış meğer
ve insan da
severmiş
yosun
bağlayacak
gönül bulursa eğer
sen de serçe ol
sakarca ol
yosun ol
aç can evini canlara
dünya malına değer
Mustafa Özke Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesidir.
1969 yılında Adana'da doğan Mustafa Özke bugüne kadar, Kütahya'da 'Papatyalar' adlı şiiriyle özendirme ödülünü, Osmaniye'de 'Deniz Feneri' adlı şiiriyle üçüncülük ödülünü, Mersin'de 'Silifke' adlı şiiriyle mansiyon ödülünü, Osmaniye'de 'Nisan Yağmurları şiiriyle M. Cemal Şenadam Özel Ödülünü, Adana'da 'Cimri' adl¹ eseriyle mansiyon ödülünü, Osmaniye'de 'Burgazada’ şiiriyle başarı ödülünü, Adana'da 'Kendini sevmekle başla hayata' adlı eseriyle birincilik ödülünü Aldı.
Özke Antalya'da bu yıl 'Sapan' adlı şiiriyle Kaygusuz Abdal Özel Ödülüne layık görüldü.
ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ
M. Bedir BOZKURT….. KÜL ADASI VE KÜFLÜ YAĞMUR
-saçlarında mavi göz biriktirene-
Yağmurun çocukları ziyarete geldi beni
Büyümüşler
Ve gözlerindeki o derin gök hiç değişmemiş
-tıpkı anası-
Kısa bir sohbet ettik
Anlatacakları çok şey vardı ama
Ben dinleyemedim çünkü… anla işte, geçmiş kül adası.
Toprak rengi çocuklar veya suya hasret derelerden
Bahsettiler ama dinleyemedim.
Çimleri henüz yeşil gökten
Küflenmiş bedenimden
Senden
Hep senden bahsettiler
Yokuş yukarı bir rüzgar alıp götürmüş saçlarını
Hatta sen bir ara uyuya kalmışsın küflü bir yağmurda.
Yağmurun çocukları alıp götürdüler kül adasını
Velhasıl kapkara bir kar yağdı aynı gece
Senin benim bizim geçmişimiz kanalizasyona karıştı
Seni küflü bir yağmur karşılığı
İstemeye istemeye
Toprağa verdik aynı gece.
M. Bedir BOZKURT
ÖZGEÇMİŞİ:
18 Haziran 1990’da Gaziantep'te doğdu. İlkokul ve liseyi Gaziantep'te okudu. Üniversiteyi de burada okuyor. Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünde 3. sınıf öğrencisi. 2 yıldır şiir yazıyor. Babası inşaat işçisi. Annesi ev hanımı. Üç kardeşi var.
VAHİTTİN BOZGEYİK/2011
2. ŞİİR ÖDÜLÜNDE İLK 10’A GİREN ŞİİRLER VE BU ŞİİRLERİN ŞAİRLERİ
MEHMET YILDIRIM ….. NEVALA şiiriyle 350 puan aldı.
ÜLKÜ GÜDÜMEN ….. KEŞKE şiiriyle 346 puan aldı.
CANAN EREREN ….. MED CEZİR SONRASI şiiriyle 334 puan aldı.
MUAMMER KARADENİZ ….. HUZURDAYIM şiiriyle 333 puan aldı.
CEM YILDIZ ….. BİZ GİBİ şiiriyle 325 puan aldı.
MUTLU KASAPOĞLU ….. OYUN şiiriyle 322 puan aldı.
NİHAT MALKOÇ ….. YOLLARIN DÜŞÜ şiiriyle 305 puan aldı.
ALTAY TAŞKIN’ı ….. ÜŞÜYORUM ANNE şiiriyle
MUSTAFA KEMAL ÇELİK’ ….. “ZEYTİN ANA” şiiriyle ilk 3 arasında görmek isterdim.
Ödül alanlar dışında kalan ve benim övgüye değer bulduğum bu şiirleri de sizlerle paylaşacağım.
NEVALA
Nevala;
Ölü umutların toprağı
Dağda kurşun sesi
Toprak odada feryat
Nevala;
Susturulmuş bir katliam
Paramparça edilmiş onlarca beden
Nevala;
Her ağıtta bir isyan
Binlerce gözyaşı
Nevala;
Toprağında onlarca ölüm çiçeği
Gecede kan kokusu
Nevala;
Yarım bırakılmış öykülerin
Babasız çocukların
Büyümemiş aşkların
ANA VATANI
Nevalaaa!
Görülen düşün hayra yorulmayan tarafı.
MEHMET YILDIRIM
KEŞKE
Keşke,
Bir resim olsak seninle
Mutlulugun an çizgisini taşısak yüzümüzde
Kaybettigimiz çocuklugun avuçlarından tutup,
Yeni çizgilerle yeni resimler yaratsak
Ve kaybolmuş bir haylin peşinden koşsak
Saçlarımızdan tutsa hayat yüzünü yüzüme çevirse
Rüzgarın deyse unuttum mevsime
Hiç konuşmadam anlaşsak
El ele tutuşup
Yokuş aşağıya koşsak
Ve dizlerimizi kanatsak
Keşke,
Bir resim olsak seninle
Ben safinaz sen cin ali
Aramızda yarım yamalak bir sevda olsa
Ama keşke gülümseye bilsek seninle
Keşke,
Bir resim olsak seninle mutluluğu daim kılmış
Anın çizgisini taşısak yüzümüzde
Kaybetiklrimizin avuçlarından tutup
Yeni çizgilerle yeni resimler yaratsak
ÜLKÜ GÜDÜMEN
YOLLARIN DÜŞÜ
“ Sirkeci'den tren gider /Varım yoğum, törem gider”
ufuklar sonsuza yürürken telaşla
..çözülür yolların gizemi kızıl şafakta
yüreğimi orta yerinden ikiye böler..
..hasret yüklü kara trenler
trenler ki acı sirenlerine gömerler kederi
..boşuna dememişler kara tren..
yedi başlı ejder gönül köşküme diker darağacını
..yağlı urganlar geçirilir cılız boynuma
yollar göz kırpar bir ketum yolcuya
..yollar ki karanlıkları yarıp yol alır çok uzaklara.
sonsuzluğun kapısını aralar bir garip yolcu
..kül rengi bulutların altında
solgun benizli taşların nabzı atarken..
..uçsuz bucaksız toprak yollarda
çatlar sabır taşı taş kesilir bir güzelin hayali ufuklarda
..yolcu, bomboş yüreklere bırakır hüzün mirasını
bir yolcu, sakıncalı düşlerinden asılır yolların kavşağında
..bir hıçkırık tutar kelama küskün kurşun(dan) kalemi
yolcunun kanı çekilir yolların kıvrım kıvrım damarlarından
..zamanın kollarında can verir göçmen kuşlar
güneş bir dikişte içer..
..karanlık bir kadehteki son damlaları
her aşk bir kelebek ömrü kadar kırılgan
..her yol, yolcunun nefeslerine müsavi
dolunaydan süzülürken aşkın gözyaşları
..içimdeki denizler kaynar, yollar yarılır, tipi, fırtına, boran
..bir kum tanesine sığar uçsuz bucaksız çöllerin enginliği
bir yolcu, yola dair düşler biriktirir gönül heybesinde
..karanlıkları kürer ruhunun buz tutmuş dehlizlerinde
..buz üstüne yazar nefreti, aşkı gül yaprağına
..temize çeker yürekte biriken kadim bakışlarını
yollar bir değirmen gibi öğütür yolcunun ayak izlerini
..ağırlaşır, sırları içine gömen gecede zaman
..zaman Lokman misali, zaman her derde derman.
..içimdeki derinlikte kaybolur yolların öbür ucu
..umutlarım buz keser güneşin kavurucu sıcağında
..gün tükenir yaslı bir gecenin taşlaşan kucağında..
NİHAT MALKOÇ
SEN VE BEN
Sen ve Ben
İki Dünya Kaçkını
Elimizde yüreğimiz
Ki tek sermayemiz
Açmışız tezgahı aşk uğrun da
Kar ya da zarar kimin umurunda
Sevmişiz bir kere
Aynı şiiri okumuş
Aynı ıslığı tutturmuşuz
Ve ortaya yürekleri koymuşuz
Sen ve Ben
İki Dünya Kaçkını
Acılara şaka karıştırıp gülmüşüz katıla katıla
Hüzünleri çoktan yollamışız son vapurla
El sallamışız ardından
Ve bakmamışız bir daha
Ayrılık
Ufak bir selam verip geçmiş
Ama aşkımıza tesir edememiş
Nikah şahidimiz geceler
Nikah memuru gözlerimiz olmuş
Ve kıymış nikahı
İlk bakışta kalplerimize
Sen ve Ben
İki Dünya kaçkını
Yeri gelmiş; ana olmuş baba olmuş dost olmuşuz
Ama en önemlisi
Aşık olmuşuz Sevdalı olmuşuz
Öyle ki
Bir canın iki yarısı olmuşuz
Biri üzülse diğeri kahrolan
Biri azalsa diğeri yok olan
Söz vermişiz mühürleri açmamaya kalplerden
Taşımaya aşkımızı ahirete
Ve nasipse el ele girmeye cennete
Sen ve Ben
İki Dünya Kaçkını
Söz vermişiz birbirimizi iki cihanda da sevmeye...
HAVVA KILIÇ
AŞK OLA
Ruhu pak, kalbi güzel olmak gerek insan için,
Kalbi kin olan insan, insan m’ola?
Sevgiyle dolmak gerek, sırtından vurana gülmek için
Düşman eli sıkıp, sulh eden ele aşk ola.
Ömür uzun, çile büyük, efkar insan için.
Şu koca dünyada, derdi olmayan var m’ola?
Derdine her gün ağlamak deva değilse,
Naçar dertlere düşüp, gülen göze aşk ola.
Gidenin yolunu beklemektir zor olan,
Beklemekten haz alan var m’ola?
Yiterken kör umutla aşk yolunda,
Dönene kucak açan cana aşk ola.
Bir yarin gözleri, bir de şarabın sefasıdır aslolan.
Şarabın zevkinde aşık olandan mesut var m’ola?
Aşkı şarap edip içmek değil mühim olan,
Aşk-ı şaraba düşüp, şad olan Hayyam’a aşk ola.
ÜMİT ÇALIŞICI
OYUN
Sen bebeğini getir
ben de kamyonumu getireyim,
buluşalım
köşebaşında mahallenin.
Sen bebeğini uyut
ben kamyonumu süreyim.
Senin üzerinde mavi kazağın olsun
benim dizi delik kotum ayağımda.
Otuz yıl önce
mahalleden taşındığınız gün
yarım kalan oyunumuzu oynayalım.
Annen seni elinden çekiştire çekiştire
götürürken,
dönüp ardına
bana baktığında,
elimden yere düşen bilyalarımı
toplayıp,
yaşlı gözlerimi silerek.
MUTLU KASAPOĞLU
BİR GÖNÜL OYUNU YAKTI CANIMI
Dereyalar denizler,bütün karalar
Senindir sevdiğim yüce yaradan
Bir kulun yürekten beni yaralar
Budur hayatımı böyle karartan
Bir gönül oyunu yaktı canımı
kuruttu damarımda olan kanımı
Vefasız zalimin bir kaç sözleri
Unutturdu bana mutlu anımı
Bana hitap edip bir kaç kelime
Söyleyipte kilit vurdu dilime
Bütün hayatımı alt üst edipte
Gitti uzaklardan baktı halime
Onu nefes gibi her an anardım
Onunla sevgiye doyar, kanardım
Beni incidipte kırıp gitmese
Onun için ateşlere yanardım
Kadere talihe veyahut şansa
Kırılmazdı kalbim acıya kansa
Pişmanlık duyupta o beni ansa
Vız gelirdi bana bu dünya...YANSA
MEHMET BALABAN
SALTANAT
Saltanat sürersin yıllarca,
Okyanuslar senindir,
Bütün rüzgarlar,
Senin yelkeninedir.
Bir gün ateşler yağar üzerine,
Dostların denize atlar birer birer,
Senin olan küçük bir teknede,
Senin okyanusunda,
Yapayalnız kalmışsındır,
Senin olan küreklerle.
CEM YILDIZ
BİZ GİBİ
Özlemin yağıyordu bugün,
çiseleyen bir yağmur gibi, hissettirmeden ağır ağır
okşayarak ıslatıyordu...
Arada bir rüzgar çıkıyor o damlaların bazılarını yüzüme çarpıyordu..
Bu sene kış bile sert geçmiyordu
karlar daha yere düşmeden eriyor, rüzgar daha hızlanmadan duruyordu,
günlerdir hatta aylardır..
Ayağımın altındaki ıslak asfaltta gördüm silüetimi
daha öncekilerden farklıydı,bu sefer sen gibi duruyordum aheste yağan yağmurun altında
bu sefer biz gibi..
CEM YIDIZ
ZEYTİN ANA
Nasıl dayanıyorsun bunca zulme, bunca acıya?
Nasıl duruyorsun asırlardır ayakta?
Topluyorlar yavrularını, dolduruyorlar çukurlara!
Eziyorlar, döküyorlar kanlarını, çıkarıyorlar canlarını
Nasıl dayanıyorsun, nasıl duruyorsun dimdik ayakta?
N’olursun söyle bu işin sırrını bana
Aslında sormak istiyorum
İlk yavrusunu Filistin’de
en küçüğünü Kiel’de toprağa veren kendi anama
Korkuyorum yarasını deşmeye
Sen söyle bu işin sırrını bana
Alıp götüreyim Filistin’deki, Irak’taki
Zeytin gözlülerin analarına
MUSTAFA KEMAL ÇELİK
Kayıt Tarihi : 27.3.2011 00:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!