sesi soluğu kesilmiş
bu nasıl rüzgar ki...
anlatır bana,hiç konuşmadan seni...
durup bu kaldırımda;
dinlemek sessizliğini...
böylesi hoş...
uzanıp kalsam istanbulun sırtında
dalıp gitsem gökyüzünün mavi gözlerine
dokunabilsem bakışlarına
bulutların arasındaki çehrenin...
.......................................................
elimde saklıdır gündüzün yıldızları
birazda olsa sen söyle
senin gözünden bileyim
dünyayı
mavilikleri yeşillikleri
bana denizleri göster
giderim sevdiğim anları bırakıp
penceremi ve sayfalarımı anlamsız
öylece gider susarım
sorarlarsa yutarım,sesimi söyleyemem
aynalara küser,yüzümü saklarım,adım adım gider kaybolurum
ben seni sevdiğim zaman yağmurlara büründü bu şehir
henüz doğmadı güneş
yine dolaşıyorum karanlığın içinde
sokak lambaları sönük dahada karanlık gece
ve susmuş çığlıkları uyandırıyor gezişim
kaldırımlara gölgeler düşüyor
bense korkuyorum sebepsiz
sen
eskimisin yenimisin şimdimisin
lale karanfil ister gülü sevmezsin
elinde incik boncuk bir acayipsin
naftelin kokulu bir gelinciksin
karanlıkta kaybettim gözlerimi
soğuk ve tenha kaldırımlara yazdım ismini
ellerimle...
ölüm tamtamları bölerken uykularımı
sana ninniler söyleyemem
ve kendimi gizleyemem
pusatlı gözleriyle
durdu köşe başında
gönlünde bir bulut,suskundu
dökmedi sularını,yutkundu
usulca aldı bir nefes
sokak dumana boğuldu,
bir parça yürek,
süzülmek kıvrım kıvrım...
hissetmek,yoksunluğun son soluğunu,
en titrek yerinden öpmek,çaresizliğin...
ve her sabah doğarken yeni gökyüzü,
eğilip selamlamak,geçen ömrümüzü
hayatı seviyorum
ama acizim fakirimde
bunca taleplerime karşı
sevdiklerime dostlarıma birşey sunmak istiyorum
fakat elimde
ölüme koşan bir ömürden başka sermayem yok
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!