Taşladım binlerce kez nefesini,
Bileğime zincirler dolaya dolaya şefkatini
….dikenlerin yurdu yoktur
tene değer,kanatır dokunduğu her hücreyi
Gereksinirken tek damlasına yüzünün
Önemli değil, öteki toprakları sula kılcal kılcal
Yüzün şımarık kelebeklerden daha da alımlı
İçinde ne var ne yok boşalt
son sözü söyleme hakkı bana kalsın:
Dalında çürümüş ayvalardan birisin
……………… mayhoş bile değilsin
yalansın!
İzin verirse iklim dizginini kırar sürgün
Son an, senden alacaklı bense aşktan
Öyle bir karahumma ki tam söndü sönecek
derken/yeni baştan
adımı unuttum, ne'ydi bilmem
Kimseler sen gibi değilken
Tam zamanı yeni bir kışa hazırlanmanın
Karıncaları ürkütmeden taşınmak gibi bahara
Seni….o uzun gece yarılarına
Olgun karadutlardan kırmızıyı sağarken kadehime
Ama ne fayda
Şuracıkta kendine gülümsüyor parmaklarım
Bu bulanıklığın tanımı tozlu raflardan birinde saklı
Seni yakalasam iki dizenin arasındaki
tek atımlık heceye gömeceğim
bir taşın gövermesi nasıl
biraz yeşilimtırak biraz gri biraz acıysa
Doyumsuz masumiyetin intikamı bu
-ki- elbette ömürlük sevişmelerin son zorluğu
nasıl bir bumerangsa ve jetokaini bile çileden çıkaran nasıl sancıysa
Duyguların bir şiiri bulandırması kadar
her arşını biraz flu biraz berrak
olsun
parçalanarak da olsa ışır dölünü boğan bu bulutlar
Seni yazdığım sürece tutanaklara bulur umutlar
Necdet Arslan
Kayıt Tarihi : 15.12.2019 00:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!