Uzun ve Meşakkatli Bir Yol Şiiri - Emine ...

Emine Genç
434

ŞİİR


35

TAKİPÇİ

Uzun ve Meşakkatli Bir Yol

DİRENİŞ

Bundan tam olarak kırk beş yıl önce başladı direnişim. Hayata karşı oldukça dirençli bir tavır sergiledim, şu ana kadar. Neyse efendim konuyu dallandırıp, budaklandırmak ve dağıtmak istemiyorum. Size kısa ve öz olan yolculuğumu anlatmak istiyorum.

Annem ve babamın tanışıp evlenmeleri çok ilginç ve komiktir. Bu konuyla ilgili ileride bir çalışmam olacak, anneme sözüm var. Babam yirmi dört yaşındaymış annemi kaçırdığında. Annem ise henüz on dördünde, ama genç irisiymiş tabi, eski insanları bilirsiniz işte. Neyse evliliklerinden bir buçuk yıl sonra abim dünyaya gelmiş, Hatta ilk başlar anneme kısır bile demişler. Abim henüz bir buçuk yaşında iken, annem bana hamile kalmış. Tabi efendim ilk çocuk biraz geç olunca, istek üzerine üstelik ve erkek de olunca, annem beni pek hoş karşılamamış. Abim o zamanlar meme emiyor tabi doğal olarak, benim onun hakkını gasp edeceğim endişesine kapılmış. E köy yeri, kendisi genç, tarla tezek, hayvan, çocuk derken yoruluyor garibim. Cahilde, neyse efendim..

Annem inatla benden kurtulmaya çalışmış, tam üç ay boyunca faaliyetlerine devam etmiş. Ama ne ettiyse ben bir türlü hayattan vaz geçmemişim. Tam tersi daha bir inatla hayata sarılmışım. Tüm çabalarına rağmen beni düşürmeyi başaramayınca, mecbur doğurmaya karar vermiş. Benim artık ışığı görmek için sabırsızlandığım günlerde, malum yaz ayları tarla, bağ bahçe işleri yoğun olur. Annemim tarlada nişanı gelmiş. Biraz kırgın biraz da üzgün olduğundan olsa gerek, hiç kimseye bir şey dememiş. O aralar babamda kuzenine kız kaçırmak suçundan ceza evinde. Hal böyle olunca annemi koruyup kollayacak kimse yok, dedem den başka. Dedeciğimde rahmetli, nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun, dünya tatlısı bir insan. Babaanneme demiş, bu gelini bu halde götürme tarlada doğuracak diye ama köy insanı işte cahillik var iş çok, çaresiz babaannemde götürmüş. Annem de bundan mütevellit az kırgın olduğundan, ve utandığından kimseye diyemiyor. Halam da annemin yanında kalmak istememiş.

Gece oluyor tabi annemin sancısı, yani ben tutuyorum. O hala inatla söylememek için direniyor. Gezinirken annem, rahmetli dedeciğim sesleri duyuyor, babaannemi kaldırıyor ve diyor git bak şu kıza bir şey mi var dolanıyor diye. Babaannem odanın kapısını açınca ne görsün, annem doğurdu doğuracak, hemen dedeme sesleniyor. Dedeciğim o hışımla ebe getirmek için gece yarısı evden çıkıyor saat de iki civarı falan.

Derken efendim annem dolanırken, sancının girmesiyle birlikte ıkınınca olanlar oluyor. Annem ayaktayken, ben o can havliyle kendimi nasıl dışarı attıysam artık, iç çamaşırın içine sıkışıp kalmışım. Kollarım bir paçadan, ayaklarım bir paçadan dışarı fırlamış. Valla anlatılan bu, olaylar aynen böyle olmuş. Tam o sırada ebe yetişmiş. Ben boğulmak üzereymişim. Neyse efendim yiyeceğim, içeceğim, göreceğim varmış. Çamaşırı kesip beni kurtarıyorlar. Operasyon başarıyla tamamlanıyor.

Benim yüzüme bakan yok tabi o arada abim ağlıyor.. ebe anneme fırça atmakla meşgul. Beni babamın eski bir gömleğine sarıp, kapının arkasına atmışlar, tabii göbeğimi kesmeyi unutmamışlar. Durum bundan ibaret, işte benim hayat karşında ki direnişim, maceram böyle başladı.

Yıl bin dokuz yüz altmış dokuz, Salı gününün, sıcak bir, iki haziran sabahı, saat ikiyi biraz geçe fırlamışım hayata. O kadar acelem varmış ki sabahı bile bekleyememişim. O zamanlar benim yaşayacağımdan pek ümitleri yokmuş, sebebi Salı günü doğan çocuk yaşamaz inancı. Nereden takıldıysa akıllarına artık orasını bilemiyorum sormadım da.

Doğduğumda babam olmadığı için olsa gerek. Babamla ilgili hep anlatılan bir hikayem vardır. Ben üç aylıkken babamı cezaevine görmeye gitmişiz. Babam bana, kızım gel deyip ellerini açtığında, ben ona tıslıyormuşum. E yabancı tabii haliyle  Zaten anneme de pek yüz vermemişim beni istemediği için, memesini bile almamışım, yani emmemişim, bir aydan sonra. Aramız o gün, bu gün açıktır. Tam bundan, kırk dört yıl önce bu gün bu dünyaya gözlerimi açtım, zor da olsa. O günden beri hayata karşı direniyorum ama hayatla aram hiçbir zaman süt liman olmadı, anlaşamıyoruz bir türlü. Doğum hikayem, yıllar boyu hep bana anlatıldı, komik bir şekilde, o sebepten bunu yazıya dökme gereği duydum. Ne kadar başarılı oldum bunu da bilemiyorum ya. Annemin ve diğerlerinin anlattıkları bunlar. Efendim ez cümle bu gün benim doğum günüm kırk dördüncü yaşımı doldurdum. Allah’ın izniyle. Şükürler olsun Rabbime ki, bu gün hala nefes alabiliyorum.

Sevgiyle, sağlıcakla kalın efendim. Yününüzden gülücükler eksik olmasın

Dilruba 02 Haziran 2013 Pazar / saat:23:30

Emine Genç
Kayıt Tarihi : 3.6.2013 03:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Metin Hanlıoglu
    Metin Hanlıoglu

    İnsan demişler okunacak en muhtevalı kitap
    Taa doğumdan ağlar hayatın yollarına ve çilelerine
    Giderken arkamızdan ağlayanlar olsun Ya Rabb
    Hasretleri bitirerek peygamberin gülden bahçelerine

    Çok manidar bir doğum serüveniniz olmuş Hanımefendi
    uzun ömür ve hesapsız sağlıklar dilerim

    Cevap Yaz
  • Dilruba Emine Genç
    Dilruba Emine Genç

    Teşekkür ederim sayın Pehlivan. Emin olun ki kırsalda kadının çilekeş hayatı var. Ben şanslı olanlardanım Anadoluda değil batıda yani trakyada dünyaya geldim. Kırsalda hayat böyle. Eminim ki Anadoluda kadın analarımız çok daha güç şartlarda mücadele veriyorlar.

    Saygılar.

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    nice yıllara sağlıkla olsun doğum gününüz kutlu olsun Anadolu da sizin gibi pek çok hayat vardır inanın. Şu bir gerçek ki yaşayacaksa ne etsen yaşar yaşamıyacaksa sırça köşke koysan ölür diye buna denir. Ama şu bir gerçek yazının özü de bu bana göre. Anadolu da kadının çilesi daha doğmadan başlıyor. kaleme sağlık

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Emine Genç