Yeryüzüne düşürdüğüm gözyaşlarımın birikim sebebiydin, açtıkça çoğalan, açıldıkça büyüyen. Aklımın ardına attığım yüreğimin odalarına sakladığımdın. Konuşmadan dinlendirdiğim, sarılmadan sarmaladığımdın. Nefesinde ısınırken üşüdüğüm, ayazında yandığımdın. Günahımın korkusu, sevgimin ateşiydin. Dillere düşen gizim, aşikarı sevdamdın. Sen yürek mekanından düşene kadar.
Önce umutlarımı toparladın, çünkü onlar ortalıktaydı. Sonra hayallerimi çıkardın çekmecelerden birer birer ve ben toz duman içinde kaldım. Yüreğimin bir köşesinde terk edilen çocuğun titremeleriyle seyrettim seni toparlanıp giderken.
Kendini götürüyordun ama bilmiyordun ki ben sen olmuştum. Beni alıp gidiyordun yanında; uzattığın el, aldığın nefes olarak yanındaydım. Ardında kalan ise içi boşaltılmış, sadece gözleri bakan bez bebek gibi kalakalmıştım.
Yüreğimin ritmi git gide benden uzaklaşırken adımlarının sesi yürek duvarlarımda yankılanıyordu. Film karelerinin hızıyla geçiyordu yaşananlar. Sana ulaşmak için bazen yakın, bazen de uzak anlarda duraksıyor. Kopan kareler arasında ki boşlukları ise hayal kırıklıklarım dolduruyordu. Küçülmüş hayallerimin arasında büyük gölgeler halindeki yalnızlığım üzerime üzerime geliyordu. Bedenim ruhsal dağınıklığımın ardına saklanıp umutsuzluğun çemberine dolanırken.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla