Ne yana kaçsak yarasalar peşimizde
Ne yanda dursak güzellikleri kürüyüp kaçırıyor şafak
Sadece acemi yavruların sokakların ortasına düşüşü var
Ürküntü saçarak çıplak gezenler yine iş başı yapıyor
Bakışından tiksindiğimiz redingontsuz zehir hafiye var
Kolladığı domuzlara bakıyor yükseklerden
Anahtarın deliğine sığdırıyor elde ettiği yeni görüntüleri
Bir yerlerde tersten yazılırken tarih
Üç kere öpüp ilkin başımıza sonra kovuğa koyduğumuz peksimetlere
Gözünü dikiyor beyazsoylu jigolalar
Aşağıları gören bu cedit kudurmayı
Deve yürüyüşlerinin patavatsızlığına veriyoruz belki
Dirseğindeki mantarın çapı yeşil marmara
Toplanmamak yok
Avni Dede sünnet olacakmış yarın akşam
Tevhide Hanım sadıç arıyormuş körfezde
Fena yazılabilirdi bu şiir parmağa diken batmasaydı
Taş düşürme korkusu gibi bir şey
Gibisi fazla can pazarının perdelerini çekmek gerek
Domuz Efendi mutad gündemli oturumu açıyorlar
Testere dünkünden daha keskin
Koca dağı ikiye bölen ne varsa zehir zıkkım
Sokaklarda beş paraya satılır oldu namlunun ucundaki güller
Ödünç istemeyin birkaç kan damlasını bizden
Binicinin sağı da solu da olurmuş beyzadem
Bak bir yosma adım atıyor kapısından güneşin
Göğsünde mürekkebi silik ıstampası ıskarta bir mühür
Sonrasında göz kapaklarını ovuşturan zavallı tazelik
Terazinin kefesi bildik nedenlerden dolayı ağır
Kaç şebek şerefe diye kaldırır şimdi zemzem kadehlerini
Nerden bilelim.
Etrafta çepeçevre zırhlı donanma
Şak şuka oynamak yasak. Yer çekimli temennalar referansa bağlı.
Şu dağlar ufalandıktan sonra
Bu ısırganlar gibi dağlayıcı feryat
Ne yana kaçsak sayım suyum yok ateşi
Ne yanda dursak güzellikleri kürüyor şafak
İşimize gelmiyor yalan söylemek
Ortalıkta serbest dolaşım yetkili beş altı kıyamet voyvodası
Piyasa,taş düşürme korkusunu çoktan unutmuş
Sırıtkan tüccarların elinde
Gül döşeli namlular var cıvata/somun gibi haraç mezat pazarlanan
Ölüm tarlalarındaki bayatlamış kan kokuları tu kaka
Kapatmasını ateşle doyuran tüm güneşlere lanet
Değil mi ki yaşamak son kullanma tarihi bilinmeyen
Burnumuzun dibindeki bozuk paraları andırır palet sesidir
Oldu olacağı yedi sekiz arpa tanesi ve barış sosu
Boyalı bilboardlardan dökülen tutkal kokusu…
ondokuzekimikibinondört
Necdet ArslanKayıt Tarihi : 19.10.2014 14:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Taş düşürme korkusu gibi bir şey
Gibisi fazla can pazarının perdelerini çekmek gerek
AYNEN ÖYLE. Bir de kangren olmuş parmak var yorumlarını dilediğince yazamayan . Veya parmaklar, diken batmış, kangren olmuş. Şükür ki zihinleri algılama gücünde henüz bir şey yok. Gördüklerine kamuflaj elbiseleri giydiriyor şairin kalemi. Söyleyenden dinleyen daha arif olmalı derdi büyükler bazı üstü kapalı anlatımlada. Dinleye dinleye, okuya okuya arif olmaya çalışıyoruz ulusça. Oysa ariflik artık karın doyurmuyor. Başka bir ad aramak gerek. Ne mi?... Bilmem?... Ama artık iyimser bakış açım yön değiştirmekte. Korkut,Savaş falan olabilir aranan isimler.
Velhasılı öğretmenim, bu duruşma bitmez bu gidişle.Dava esastan görülmeli. ve sonra yaz kızım!......
Kutluyorum . Müthişti...
Ne yanda dursak güzellikleri kürüyüp kaçırıyor şafak'
'Bir yerlerde tersten yazılırken tarih
Üç kere öpüp ilkin başımıza sonra kovuğa koyduğumuz peksimetlere
Gözünü dikiyor beyazsoylu jigolalar '
Durum bu ne yazık ki...Uzun Duruşmalarda tam da tersten yazılıyor tarih. Ama bir gün düzden de okunur diyerek,kutluyrum şiiri ve şairi. Kaleminiz daim olsun. Saygımla.
Sonsuz kutluyorum. Umuyorum ki bu duruşmanın tarafları davada hazır bulunur... Şiire ve sevgili Şair dostun yüreğine selam olsun. Saygımla.
Kaleminiz, yüreğiniz daim olsun dileklerimle..
Saygı ve Selamlarımla..
TÜM YORUMLAR (7)