Uzun Çarşı'da Bir Sohbet
Dağın,
Habib-i Neccar’ın hemen eteğinde,
Şehrin bir bölümü konuşlanmıştır.
Geri kalan bölümü uzadıkça uzar,
Büyüdükçe büyür.
Geleni etkiler insan mozaikleri,
Herkese nasip olmaz,
Tarihinin tarifi.
Dağın eteğinde,
Hemen nehrin üstündeki köprünün karşısında,
Şehrin Uzun Çarşısı’nda,
Gittikçe uzayan, uzadıkça ayrılan, ayrıldıkça,
Çeşit çeşit peynir kokuları,
Bin bir esnaf, renk, her dilden müzik,
Yayılır kokuları, dövülür kahveler.
İçler bin bir iman, dillerde şiveler.
Yüksek seslerle konuşulur.
Mutlaka yükselecek sesler.
Ki hissedilsin samimiyetler.
İki adam konuşuyorlar bir dükkanda.
Biri:
‘’Dünyada görülmemiş böyle bir radde.
İskender’in döneminden,
Dünyadaki ilk ışıklı cadde,
İşte bu şehirdedir.
Gel çıkalım kapının eşiğine,
Bak. Medeniyetin beşiğine,
Şurada yüzlerce insan.
Kimi buradan,
Kimi Halep’ten,
Kimi ta Bağdat’tan,
Hepsi sevdiğinden geldi.’’
Diğeri:
‘’Bu yüzlerce insan,
Sevdiğinden mi,
Zorundan mı bilemem.
Amma,
Onların geldiği yer de,
Bir zamanlar böyle bir yerdi,
Bizim insan olarak çok farkımız yok onlardan.
Dinimiz bir, dili de anlarız bir orta yoldan.
Dilerim insanlığımız olsun benzeyen,
Paylaşalım bir olsun tüm kederimiz.
Yalnız
Hiç bir zaman benzemesin.
Kaderimiz.’’
Biri kilisesine,
Biri de, ezan sesine.
Gittiler.
Kayıt Tarihi : 20.2.2015 21:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!