Sarıya çalan geceliğiyle,
Sanki bir kış uykusuna
Hazırlanıyordu.
Alımlı bir kadının soyunması gibi,
Bir silkinişte atarken yapraklarını,
Utangaç bir tavırla,
Dallarını eğiyordu.
Ardından bembayaz yorganını
Üstüne çekerek
Derin bir uykuya dalacaktı.
Kimbilir,
Ne rüyalar görecekti.
Bir zamanlar yemyeşil dallarında
Cıvıldayan serçeler,
Kovuğunda
Ürkek sincabı,
Köklerindeki
Solucanları,
Dallarına kurulan
Kır salıncakları,
Söbe oynayan
Çocukları,
Gövdesine yaslanan
Aşıkları.
Olsun varsın dedi
Alt tarafı bir kış.
Ne kışlar geçirmişti
Çetin mi cetin.
Baharda yeniden göreceği
Aşıkları,
Çocukları,
Kuşları,
Tekrar giyinip kuşanacağı
Yapraklarını düşleyerek
Uyuya kalmıştı
Apansız,
Uyanıverdi
Bir sancıyla, zamansız.
Neydi bu? ... Bir kabus muydu?
O devasa gövdesi
Yıkılıyordu.
Yapmayın diye yalvardı.
Ama sesi duyulmuyordu.
Aşıklarım var,
Gövdeme yaslanacak,
Çocuklaım var
Salıncak kuracak,
Kuşlarım var
Yuva yapacak,
Sincaplarım,
Solucanlarım,
Yapmayın diye
Yalvarıyordu.
Dengesini kaybedip
Kendini yerde bulduğunda
Artık çok geçti.
Yeşil yapraklarını
Bir daha
Gösteremeyecekti.
Yanına gelip usulca
Seslendim.
Üzülme selvi boylum, güzelim.
Sen ölmedin.
Senden yapılacak bir kağıda
Senin kaleminle
Sana şiirler bezeneceğim.
Belki de kim bilir,
Şöminemde,
Senin ateşinle
Isınırken
İnsanlığıma
Küfredeceğim.
Kayıt Tarihi : 20.1.2011 14:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)