Hiçbir acı o acıyı yaşayan canın içinde dinmez.
Sürekli başka duygulara dönüşür.
Bizler o acıların etrafında büyür, olgunlaşır, merhamete ya gelir ya da daha da gaddar oluruz.
Zaten insan görünümünde gaddarlar değil miyiz?
Acının şiddetini yaşanmışlığın kendisi belirlemez ki!
Acının sonrası acının kendisinden çok daha acıdır.
İhmal kaynaklı adresi belli olduğu halde acıyı yaşatanlara kimse bir acı yaşatamıyor ise o acıların üzeri ne ile örtülebilir ki?
Takdiri ilahi diyerek suçu yaratana atmak örter mi dersiniz?
Şark kurnazlığı örtüyor.
Acıyı insanlara yaşatan değiştirilemeyen koşullardır. Koşulları değiştirmek o koşulları yaratanın hiçbir zaman işine gelmez. Bundan daha büyük acı mı olur?
Koşullar acıyı iyileştirebilecek düzeye gelmeden hiçbir acı iyileşmez.
Depreme dayanıklı olmayan inşaatlar sonrası hangi çadır o acının üzerine bir örtü olabildi? Çadır bile çekemediler yaşattıkları acının üzerine!
Çaresizlik anlamı olmadan acı çekmektir.
Hangimizin anlamı olan bir acısı var ki!
Bir sebep varsa yaşam da, her nasıl sorusuna yanıt aramadan ve bulamadan katlanır insan....
Koy bakalım kendini acı çekenin yerine bir gün o acıya katlanabiliyor musun?
Ya da bunu aklından geçirmeye katlanabiliyor musun?
Yapamıyorsun değil mi?
O zaman insanların yaşamını acılara boğacak kararları seçimlerini düşünmeden ne diye veriyorsun?
Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 3.3.2023 08:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gündüzün nasıl geceye döndüğü
Gecenin bir sabah olmayışı
Ama bazı acılar bile isteye gelir ve yaşanır .. beslenenleri var.
Bazı toplumlar belki de acı cektireni sever.
Yaman çelişki
Selamla
Her yol "bana çıksın" mantığı!
Oysa her yol,
Biraz güvene,
Huzura,
Doyuma,
"Paylaşılan sevgiye" çıkmalıydı!
Yani, "toplumcu bir bakış açısını" bilimle,
Akılla, vicdanla, hukukla, adaletle donatmak gerekiyordu!
Mutluluğu "azınlığa" değil, çoğunluğa dağıtmak gerekiyordu!
Zordu, elbet...
Kolayı, "azınlığın zenginleşmesiydi!"
Çoğunluğu da "sürüye çevirmek",
Verilenle yetinmesini ve "biat etmesini" öğretmekti!
Maalesef,
Üzeri bir süre örtülebiliyor, çelişkilerin...
Ama sürgit değil!
Ne zamanki "dağıtılacak" iaşe kalmadı, aksilikler, hesabı kitabı yapılmayan afetler, "pandemiler" üst üste geldi,
Deniz bitti!
İşte o zaman "dank ediyor" gerçek,
Sırıtıyor bencillik,
Azınlığın dayatması!
Ne kadar acı,
Sözle olmuyor değil mi
"Kimsesizlerin kimsesi!"
Tebrikler Önder Kardeşim.
TÜM YORUMLAR (2)