Bana sorsunlar seni,
Boşa çıkarmam yeminlerimi.
Yıldızlardan daha ışıltılı,
Güneşten daha sıcak,
Efsanelerden daha anlamlı bulurum!
Üstüme doğan mühür gözlerini…
Ardımdan bakışlarını hatırlıyorum,
Bir de, derin iç çekişlerini.
Bir esinti gibi gider gelirim ben,
Sen papatya tacını kuşanırken.
Pırlantalar kıskanadursun.
Yelkenleri teslim ettik başıboş bir rüzgâra.
Sen programsız şeylerden hoşlanırken,
Meçhul bir doğaçlama ayrılık büyüttü,
Acıma bin çatal kök salan hasretini…
Issızlığımın tek şansısın,
Derdime derman, canımın canısın.
Yoksa kim tanır, kim bilirdi beni?
Kim yıkabilirdi fethedilmemiş kale’mi?
Aşksa hayatın tadı,
Afetse o sevenin adı,
Ne mümkün huzurunda dik durmak?
Ne mümkün sırt dönmek, uzak kalmak?
Gözlerimi kapadım bak!
Hadi gel uzan,
Uzan da tut ellerimi…
12.07.2009 / DOĞANÇAYIR
Yılmaz TürkyılmazKayıt Tarihi : 19.7.2009 17:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Her uzun ayrılığın vedası döndükten sonra kutlanırmış...

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!