Uzaktan o şarkı dökülüyor
Yarıncıl yanımdaki hüzzam yağmura
Yan masada kalbine kanatlar çizen adam
Ölüyor avucunun içine aldığı
Kadının ojeli parmaklarına
Sigara bulutları altında
Lulu diye seslendiği kadının
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
yani şiiri istediğiniz anda terketmenizde bir sakınca yok...her an terkedilmeye hazır...konusu gibi...işlenmekten öte..kısa kısa vuruşlar sendeletiyor şiirin aayaklarını..ilham yakalanmış ve fakat...şiirden çok uzak
Ali Asker Barut ...şairliği tescillenmiş bir şair...yani bizim ne düşündüğümüzün pek bir önemi olmasa da...şiirin aksayan yönleri çok net hissedilmekte...konu hakimiyeti yan destekler ile ayakta tutulmaya çalışılmışsa da...şiirin tıknaz bir ses boşluğu var...duruş şiirin iki yakasında gidip gelmekte...derinlik çok az...kalıcılık ve nefes şiir olması için yetersiz...fakat tekniğin sağlamlığı şiir için önemlidir..
yaşasın platonik aşklar:)))deyyip,yaşını başını almış biri olarak bu tür aşkla ilgili bir şiir bırakıyorum sayfaya...cafede falan yazılmamıştır valla...aşk dediğim şey içimdekidir ki;bana ne dışımdaki aşklardan...:))))mesela kedilerin mevsimi devam ediyor ya; onlardan da bana ne!...:)))ben sarmanımı düşünüyorum sadece...edepsiz şey!...:)))))
neyse...herkesin kalemi başka türlü çalışır şiire...hepsine saygılıyım açıkçası...ve ben her şiirin 'günün şiiri' olduğuna inananlardanım...ötesi için ne demişti şair;
'iyilik, güzellik..'
şairi kutlayarak,herkese saygılarımla...
Platonik Aşk
gelip gelip gittim
bakıp bakıp gittim
sen görmedin
çünkü sen
cam bir mekânda
göz kırpan resimdin...
uzanıp öpmek istedim
dile geldi duvar(ım)
hem korktum
hem ucu kırıktı
dudağımdaki kemiğin...
T.Atay
Rakı kelimesinden rahatsızlık duyanlar olduğu gibi,din veya islam kelimesinden de rahatsızlık duyanlar var.
Ve her zaman olacaktır.Bunlar var diye korkuya kapılmak
ya da korku imparatorluğu kurmak doğru değildir.
Hayatın gerçeklerine ön yargısız bakıp öyle değerlendirmemiz lazım.Aşırılık nerede hangi konuda olursa olsun doğru değildir.Hayır getirmez.Sakin düşünüp sakin sakin fikir alışverişinde bulunursak kavga olmaz,anlaşmak kolaylaşır.
platonik duyguların modern görünümlü bir arabesk havasında üslup kazandığını hissettim ....
tebrikler
…aldığı ilacın etkisinden olacak… dünden daha az görüyordu gözleri… artık yeterince beslenip… su içemediğinden iyice zayıflamış… günden güne halsizleşip sararıyordu… o sabah kümesten yine elleri boş çıkmış… yine üzülmemişti… arkasında birinin iten bir elini hissetse de…artık kendisiyle konuşmayı da kesmiş…sadece uzaktan gelen sesleri duyup…anlamaya çalışıyordu…masasının üstünde uzun zamandır içemediği çayın…bardaktaki tanelerine dilini değdirip çekti…bir öykünün neden ilerlemediği sorusuna takılmasa da…gerçekten bilmiyordu…tansiyonuna iyi gelen Kastamonu sarımsağının son tanesini…yutmadan sakız gibi çiğneyerek…açlıktan bulanan midesini bastırmaya ve öyküsünün başına dönmeye çalışsa da…gerçekten yaşlanmış ve yapayalnızdı…soluk alırken…kemiklerini hiç böyle hissetmemiş…yürürken bu kadar sarsılmamıştı…
…ı resimleri vardı…gözü gibi saklayıp sarmaladığı…geçen ay…annesinden yadigar çeyiz sandığını satmıştı..yeri bomboş olsa da resimleri yastığının altında…gül kokulu bir tülbentte sarılıydı…camlarından birisi kırılmış bulabildiği kartonlarla rüzgarını kesmeye çalışmıştı fakirliğin…kurulan pazarların sesini getirirdi rüzgar…pazarcıların sesini gözlerini kapatarak dinler…canı ne çok istese de çıkamazdı sokağa…buna ne gücü vardı…ne de parası…tespihinin tanelerini geçirdiği ince ip kopmuş…aramak zorunda kalmıştı ki…eğilemediğinden…eksikti 33…aklından eklerdi…en son…estağfurullah çekerken…kopmuştu…şimdi usulca çekmekteydi…la havle deyken…
…mutfaktaki rutubetin kokusu bile rahatsız etmiyor..hikayesine dönüp yazmak için kendisine emirler yağdırıyordu…soğuktu…hem de çok…pencerede ki karton daha fazla dayanamayacağı gibi…rüzgar giderek güçleniyordu…bugün her zamankinden daha az duyan kulaklarına aldırmadan…tespihini asıyordu…çalışma masasındaki her zamanki yerine…kalemi küçücük ellerinin arasında kaybolmaya başladığından..artık ne ile yazdığının farkında bile değildi…
…inanmak üzerine bir öyküydü masasında…ısrarla inat etmiş…ilerlemiyordu bir satır bile..inanmaktan geçen bir hayatı ne bayatlatabilirdi ki…arsız bir kadere asılırsa inanç…koparırdı trenlerin raylarını..çevirirdi…gitmek istediği iklimlerde kalmış bir öykünün finaline…de istemiyordu işte…bahçeye çıkacak bir güç adeta ona emanet verildiğini hissettirir gibi…kaldırdı onu …küçük köy tavuğu gödek onun tek canıydı..kıyamazdı…artık yumurtlamıyordu…gödek..o da açtı…sahibi gibi…yürürken sendeliyor..kümeste boş boş bakınıyordu..yemlikte yoktu yiyecek…
..titreyen ellerine aldırmadan kucağına aldı… kaçacak gücü yoktu…zaten de kaçmazdı…
…sonuna kadar inanmak… bir öykünün ayaklanmış gerçek hikayesiydi… …şimdi az önce geçmiştiniz evinin önünden…aynı telaşla yapıyordunuz ertesi günün alacaklarını…hiç bilmeden…arkanıza bakmadan … pencereye asılı kalmış kapı gibi öykünün nasıl kimsesiz ve sessizce size inandığını… bir küçük çocuktu gören…kimseler inanmasa da
Ülkeler şeriatçı olmakla mükellef değildir..Din insanlar içindir,Ülkeler için değil.Deliler için değil,hayvanlar için değil.
Buradaki inceliği anlayanlar anlar.Müslümanlarda şeriatçi olmakla mükellef değildir.Şeriata yani Kuran a yani Allah ın emirlerine,yani adalete uymakla yükümlüdürler vesselam.
Kemal ispir ağbey şiiri bir doktor gibi muayene etmiş ve cerrahi müdahaleyi her zaman ki gibi başarıyla yorumlamış ona katılıyorum...emeğe yinede saygıyla
Bir memlekette namuslu insanlar en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça,o memleket için kurtuluş yoktur.
Ergenekon savcı ve hakimleri de cesur olmak zorundalar.
Devletimizde onların korumasını en üst düzeyde sağlamalıdır.
Zira evlerinin edrafında silahlı şüpheliler görünmeye başlamış.
Göz göre göre
Bir aşk yeşeriyor yan masada
Dalgınlığıma ver
Bir anı gibi ansızın
Dalmışım da karşıki dağlara
Yarıncıl yanımdaki hüzzam yağmura
Uzaktan o şarkı dökülüyor hala
Hızını alamamış adam yan masada
Yüzünde peş peşe kuş gölgeleri
Gel boşa gitmesin canım ayışığı
Üstümüzde diyor kadına
Gözlerimiz ellerimiz ayaklarımızla
Dökülelim birbirimize
Kadınsa işin işçilik kısmında
Ufak bir ağustosböceği gibi habire
Ateş taşıyor bu aşka kanatlarında
..
sayın BARUT
aşkı ne güzel anlatmışsın saki dilinde....
meyhane aşk dolmuş..kadehlerde şiir...
Bu şiir ile ilgili 35 tane yorum bulunmakta