Uyumuş Bir Kitabın Hüzünlü Cümlesin ...

Bir kitabın yazılmamış sözleri gibiyim. Cümleler sözsüz, ben sensiz, uyuyan mürekkebin diliyim. En çok senin yazıldığın sayfanda uyuyakalmış hasretim. Hasretinin hecelerinde uyanmış kavuşmalarım, ayraç ile ayraç arasında sana söylediklerim peşimde.
-Sen kitapsız mısın ki aşkı bana böyle yırtık defterlerin sayfa aralarında veriyorsun.
-Ben hayaline gidecek değişken hayaller sunuyorum az dinle.

…: Bir fasulye tanesi olsan öncesizliğime ekilsen aşk olup yeşersen ve aşk adımıza Ayşe olup büyüsen ben de büyünce sarılacak sırık olsam, öylece sımsıkı nedensiz sarılsak. Bitkisel bir hale gelse tutkumuz.Sonra dimağlara ad olmak üzere tencerenin içinde teslim olsam sıcağına.Yansam buhurlu sevgiler içinde.İçimde kalanların,içinde geçenlerin kaynama noktasında güzel bir sevda yemeği olarak sunulsak, sussak, tatlara karışsak.
…:Sonra heyecandan dökülsek yeni aldığımız koltuğa.Koltuğun en güzel nakışında kalsa lekeler.Ne yapsak hiç silinmese,her baktığımda seni hatırlasam. Aşk da yürekte leke bırakır, tadın, adın koltukta leke bırakması normal.
…: Yemekten sonra kahve gözlerinin önünde şekerli bir kahve içsek.
Kahve gözlerinden içimdeki kahve renge boyanmış dağlar yücelse, en tepeye, en sen’e seni yazsak. Dalgalansa ismin, esse saçlarından aşka dair esişler. Yaşam orada başlasa, sislerle, hisler orada el ele kalıp bizi sürüklese vazgeçilmezlere.
-Yudum içerken yurdum olsan, ufkum ve şavkım olarak gelgitlerini yollasan yaramın sahiline.
-Zamansızlığın zemini olsak.Akrep olsam, sen de yelkovan.On iki gibi kaldığımız günlerin sayısını artırmaya tik tak olsak.Zaman dursa, amansız kaldığımız demlerin çalışında dursak.
Durulansak saliselere, anlatılmazlara, akil bir rüya sunsak.Sonra duvar saati gibi kalsak aşkımızın duvarına. Saat tam beni sen’den geçiyorken,sol yanımda geçse gözlerin, sağ yanımda kalsa temiz fikirlerin. Zamanı gösterirken sana aslında sensizliğin geçmediğini sunmaktı.
* Dakikalarca yürek atışlarım olsa saat yerine sana olan çalışım. Geliyorum dedikçe zaman ile yürek aynı anda atsa ve çabuk geçse sensiz geçenler. Sen geldikten sonra zaman dursa, saatleri kaldırsak, saliseleri ders verse nefesimiz. Saniyelere kitap olup okunsak haz ile az arasında.

Sonra,sussam , anlatamadıklarımızın en şık elbisesi olsam. Sen turuncu fularınla, ben mor atkımla alışık modanın sözsüz rengi olup kalsak. O montunun pembe düğmelerini açarken pembe hayallerimin şifresi okunsa, dokunmalara dair içsel bir dairem çizilse çok kötü olmazdı.
-Bırak ben açarım, sen gözlerindeki düğümleri çöz.Sen içindeki kördüğümleri çöz, ben sana çözümsüz çözülmüşüm zaten.
-Yürüyüş, çürüyüşün yollarında. Sen yürek yolunda çürük umutlar sunmuşsun. Gitmek aşkın kimyasını yok eder.Yüreğinde taşıdığın ürkek ceylan simyasında meramlarım var.

-Şans eseri gözbebeklerine yakın kalmışım. Her damlanı mühürleyen acılarım sende . Biraz daha ayrılık tohumu sal ömrümün en naif odasına. Biraz daha benden küller savur güller arasında.
Sollarını öğrensem gelir ekerdim yürek atışlarımı. Sen hangi solun, hangi yolun, hangi aşk kulunun yandaşısın bilemedim.
Kalakalıp , kalıplarını ezberledim. Divan şiirinin en güzel mazmunu olarak derin manalar yükledin.Dize dize diz çöktüm derin anlamlarda.
*Okusam hayallerini yastığının nakışında.Her desende , dediklerin var desene .O yüzden baş ucumda sana söylemediklerimin yastığı.
-Senden kalanların eseri.Benim için ağlarken ıslattığın yastığın damla nakış suskunluğunda konuşan benim var.
-Sonra acıksam yaptığın kekler aklıma gelse. Hani bir gün aşkımızın üç yılı hatırına üç farklı tatta kek yapmıştın ya. Yine öyle bir demin hayalindeyim, kekin içinde üzüm, şeker, ceviz olsam t’adına katılsam büyük rüya mı olur sevgilim.

-Hayalime dokunma sevgilim.Hayalim, o seni çok seviyor diyor.