Sene 1999, gecenin yüzünü sabaha dönmeye başladığı saatler... Ağustos sıcağıyla kavrulan gecede saat 03:02 yi vurduğu an... Resmi kayıtlara göre 7.4 kimisine göre daha şiddetli bir şekilde ülkemizi ve hayatlarımızı sarsan deprem... Tam 8 yıl önce...
Onbinlerce kaybımızın olduğu, yüzbinlerce hatta milyonlarca insanımızın derinden hissettiği, tam ortasında yer aldığı bir can pazarı... Doğal bir afetin yapay afetlerle birleşimi sonucu yaşadığımız o büyük yıkım! Kaderci bir yaklaşımın, sorumsuzluğun vebaliyle kesiştiği amansız, zamansız bir felaket! İnsan hayatını hiçe sayanların malzemeden çalma konar göçer binalarındaki ölüme davetiye bekleyişler, ve sonsuz vedalar! Sonrasında enkaz altı yüreklerimiz, enkaz altı evlerimiz, enkaz altı hayatlarımız... Yitirilen bireyler, tükenen hayatlar, yıkılan evler, sarsılan umutlar... Yüreklere kazınan korkulu anlar, benliklerden taşan güvensizlikler... Yaşamla ölüm arası süregelişler... Yaşarken hala ölümü hissedişler... Geçmişle gelecek arasındaki köprüdeki korkulu bekleyişler...
Tam 8 yıl önce... Hafızalardan silinemeyen, yaraları hala tam olarak sarılamayan feleketin ardından geçen 8 koca yıl... Bir musibet bin nasihattan iyidir diyenleri yalancı çıkartırcasına devam eden yapay afetler ve sorumsuzluklar... Hala ders alamayışlar... Hala eğreti yapılar, hala temelsiz kat kat çıkılan yüksek binalar... Hala malzemeden çalınmış yapılar, hala insan hayatını hiçe sayışlar... Hala desteklenip güçlendirilmeyen hasarlı evler; hala psikolojik, ekonomik ve sosyal destek sağlanamamış depremzedeler...
Dile kolay tam 8 yıl! Değişen hükümetler, değişen yerel yönetimler... Ama hiç değişmeyen mantıklar, yaklaşımlar, davranışlar ve eğreti yatırımlar... Hiç değişmeyen bürokratik işlemler, çıkarcı ihaleler, bal tutan parmağını yalar mentalitesinde arkalara alınan dayılar, enişteler... Hiç değişmeyen malzemeden çalışlar, temeli zayıf inşaatlar, ucuza mal edip pahalıya mal edişler... Ve de halkta hiç değişmeyen korkular, güvensizlikler ama yine de kadercilikler, hala gözü kara yaşayışlar, hala körü körüne inanışlar...
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,