Hasretin kol gezdiği bu diyar pencereden bakışlarla... Puslu… Karanlık… Sessiz… Ve yutkunamayan gırtlak… Lâl bir dil… Umulmaz bir istek uçmak… Koşmak… Olabildiğince uzaklara… Bir çift buğulu göz arşınlıyor bedeni…
Güneşin doğduğu yeri… Ve kayıp mektuplar satır satır diziliyor buğusu üzerindeki pencere camlarına… Yoksun ey sevgili… Hasreti çaktın yüzüme… Hasreti mıhladın beynime… Umulmazı yaşattın ki ayrılık derler adına… Serçe sesleri ıslak gözyaşlarından yankılanıyor… Hayatın bilinmezlikleri raks ediyor gölgelerle… Nerdesin sevgi ıslak şarkılar kol geziyor sokaklarda bir beni al içine dinmeyesiye bir hasret bu kör şafakta…
Işıklar sönüyor tek tek karartılar kayboluyor, sabaha dek süren sürgün uykusuzluk başımı deliyor… Nerdesin sevgili, bak şafaklar sensiz bir hüzünde benle birlik, bırak bu nazı… Nerdesin sevgili unutulmuş bütün geçmiş karartıları, beni sensiz sokaklara düşürüyor bakışlarımla…
Nerdesin sevgili, otobüs sesleri fren seslerine karışıyor… Ve umulmaz bir yalnızlık bu sokak ortasına kıvrılan… Şiirler susuyor hüzzam şarkılar aksediyor kaldırım taşlarımdan kulaklarıma… Bu ses senden bana koşan umut… Nerdesin sevgili, bak yalnızlık ses verdi duy bu sesi bırak kimsesizliğim yok olsun…
Beni hatırla sevgili unutulmazların arasında kalman acı veriyor bana…
Özlem sevilene yakışır bilmez misin sevgili… Bırak yakışayım sana…
İhanete mahkum bir beden ben…
Konuşamaz…
Susamaz…
Kanatları arasında tuttuğu düşlerini düşürmemek için kırık kanatlarla tutunan bir beden ben…
İhanetin düşsel kusmalarını avuçlarında tutan bir can sıkkınlığı bu…
Susmak…
Konuşamamak…
İhanetin boz bakışlarını üzerinden atamaz…
Düşle gerçek arasında yarınların yokluğuna sığınmış, bir düşünce girdabı ile yaşamın son kesitlerini yüreğinde tutan bir yaralı beden…
Sadakatla sadakatsızlığın arasındaki korkunç uçurumdur ki hayatını sonsuz boşluklara ve bitmeyen süreçlere atan…
Dar bir yürek çarpıntısı bu tarif… Sadece iç sıkıntılarının bedensel çıkmazlarla ruh atışlarındaki dengesizlik çarpması, belki de kimlik değişimi zorlanan düşüncelerle arda kalan bir çıkmaz bakış hayata…
Bana sevmeleri yazdırıyorsun…
Bana ayrılıkları yazdırıyorsun…
Bana riyayı, bana ihaneti, bana yalanlarını yazdırıyorsun… Bir de, gitmeleri, kalmaları, acıları, sevinçleri içine alan, düşlerimi yazdırıyorsun…
Yazmak yaşama bir bedeli, geçmişte yaşananları veya düşünceleri yazarak mı gidişinin bedelini ödetiyorsun?
Kaç zamanımı, kaç yalanını, kaç ihanetini, kaç riyanı, kaç kez ağladığını, kaç kez ağladığımı yazayım? Bu bedel kaç kez bana ödetilecek?
Ya senin yazdıkların? Ya senin ihanetin? Kaç yudumluk hayatın ardında kalanlar? Hangi şarkıyı bana hediye etmedin, hangi ağıtı alnıma yapıştırmadın, ceketi omuzlarında efemsi dolaşan adama, gözyaşlarını yazarken hangi bahanelerin vardı omuzlarıma yüklediğin…
Yalan değildi seni sevdiğim… Yalan değildi senin için gözyaşlarımı kesme taşlı yollara düşürdüğüm…
Kuytularda ağladığım hiç yalan değildi… Sen inkâr mı ediyorsun şimdi… Boş ver sevmeler hep hüzün getirir… Sevmeler hep gidişleri getirir… Sevmeler hep kayboluşları getirir, sevmeler hep arkadan vurmaları getirir… Ve sevmeler çoğu zaman riyayı getirir… Bir de emek derler göz çıkarırcasına canını yakan sevmeye… Emek
İşte bu senin kaybettiğin yoksulluk bu… Birazda kayboluşun bu…
Ölümü anlatma bana şair...
Beklemeyi anlatma bana şair...
Gülmeleri kolkola gezmeleri...
Bakışları. Sevgiye dair acıları,
Unutamazlıkları anlat bana ölümden ziyade...
Sen yaşamadın mı şair...
Sen çekmedin mi şair...
Neden ölmedin be şair...
Ölünmez efsane de olsa ölünmez be şair...
Yaşamak var sevgi adına...
Sevgiye sahiplenmek var sevgi adına neden yaşandı yoksa...
Ölmek için mi?
Sevmek için mi şairim... Hadi söyle bana...
Darılma...
Ağresif deme bana...
Ben aşık oldum şair...
Aklım başımda mı sor bana...
Sen bilmez misin ki şair neden bu yaşamın boşa o zaman şairim...
Uykusuzluk sürgün gidiyor gecelerime…
Bana sevgiye emeğinden bahsetme riyaya çıkan bir kapı olduğunu gösterdi bana…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 13.2.2010 11:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kanatları arasında tuttuğu düşlerini düşürmemek için kırık kanatlarla tutunan bir beden ben…
İhanetin düşsel kusmalarını avuçlarında tutan bir can sıkkınlığı bu…
Susmak…
Konuşamamak…
İhanetin boz bakışlarını üzerinden atamaz…
Düşle gerçek arasında yarınların yokluğuna sığınmış, bir düşünce girdabı ile yaşamın son kesitlerini yüreğinde tutan bir yaralı beden…
Sadakatla sadakatsızlığın arasındaki korkunç uçurumdur ki hayatını sonsuz boşluklara ve bitmeyen süreçlere atan…........ bu güzel okunası paylaşıma tşk......
Mustafa bey her çalışmanız ayrı güzellikte siz sevgi şairisiniz yüreğinizdeki sevgi rüzgar olsun tüm insanlara sevgi aşılasın.
Tebriklerim ve saygılarımla efendim.
Islak kaldırımlar kadar yas dolu sevdanın bitimsiz anlatımları sarhoş etti yine bizi...Sen çok yaşa Mustafa abim...Sevgiler
TÜM YORUMLAR (6)