Gözlerindeki tanımların gündoğumlarını astım isyanlarıma
Yalansız, riyasız bir sevginin gül destelerini sardım bağrıma
Yangın yüreğimle, varsıl varlığınla yürüyorum şimdi dağlarına
Zaman tükeniyor sevdalım, aç kapını, al aşkını artık kollarına…
İçimizin hiç oturulmamış mutluluk odalarında asırlardır yanan kandillerle donatılı bir yerdir sevda. Kılcal yollardan geçerek, ayrık otlarını biçerek, gülüşlerimizi aya yükleyerek ışıklar ararız yüreklerde. Sesli söylenen, avaz avaz bir türlü gibi söylenen, dudakta bir ıslık gibi gizlenen sevgi feryadımızdır yaşamak türkümüz. Gün döndükçe kandilimiz gür, geceler sürdükçe sevgili güldür içimizde
Ağrılı bir kapsül döngüsüyle kaçışımızdır zorlu dalgalardan vefa, çınlarken kulağımızda sevda. Sevginin huzur bahçelerinde zamanı tarar, kendi yankımızda derman ararız. Öfke sürdüğümüz dudaklarımız kanar böylesi anlarda ve biz dalgalı düşünüşlerle gölgemizi ararız. Gülen bir yüzdür yaşamak, ağlayışlara belediğimiz yanılgılarla hiç sönmeyecek yangınlarımıza sular ararız.
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?
O ne dedi, sen ne dedin varıncak?