Uykusu Kaçmış Kelimelerim
Uykusu Kaçmış Kelimelerim
VE SEN KADINIM HALA BANA YABANCISIN HALA SEN KİMSİN DİYORSUN
HAVVA DA ADEME SEN KİMSİN BEN SNEİ TANIMIYORUM DESEYDİ NE OLURDU DÜNYAYA NEYİ TANIYARAK GELİYORUZ ANNE BABAMIZ DAHİL
RUMUZUNU SECTİĞİN KADAR ÖZGÜR DEĞİLSİN
O BİLE SENİ DİĞER ŞEYLERDEN İYİ TANITIR CÜNKÜ YÜREĞİNİ YANSITIR BEN KİMİM NERDEYİM NASILIM DEĞİL KONU BEN NE KADAR GERCEĞİM YÜREĞİM NE KADAR VE SANA DAİR NELERİ GÖZE ALDIĞIMDIR
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
YoKsuN! ...
Günler güz yapraları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.. Sen yoktun! ! !
Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her Köşeyi her parkı her ağaçı ezberledim... Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında senin adını aradım... Sen yoktun! ! !
Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı...Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken beni enkazın altından çekip alacak elini aradım... Sen yoktun! ! !
Özlem şarkılarını ezberledim.. Kimini bağıra bağıra kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.Sesimi duyacaksın diye bekledim... Sen yoktun! ! !
Senden gelecek bir tek haberi bekledim.saatler asırlar gibiydigeçmek bilmedi. Çalan her telefonuyüreğimin deli bir çağlayana dönen atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı hayal kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu bense seni... Sen yoktun...
Seni aramakdan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasını istedim. Olmadı. Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan kaç gece merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye... Sen yoktun...
Her yağmurla birlikde hüzünde yağdıbu kentin üzerine. Bulutlar yanlızlığın işaretiydi benim için.Beni ıslatan yağmur olmadı. Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim. Hayat merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm...Sen yoktun! ! !
Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım. Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. ya da yolculuklara vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere adıduulmamış kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.. Sen yoktun! ! !
Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım..Kıyılarda tükettim bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan. Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.. sen yoktun! ! !
Gözümden bir tek damla yaş akmadı.Onlar sana aittisana kalmalıydı. Kimselere söylemedim acılarımı. Bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım. Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayalllerimi. Sığınacak bir liman yaslanacak bir omuz aradım. İçimi dökecek bir insan aradım... Sen yoktun! ! !
Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim. Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı...
Ama.....
Sen yoktun...
SENSİZ OLMAZ ÇÜNKÜ? ? ?
Sensiz Olmaz Çünkü Böyle Bir Duyguyu Kolay Yakalayamıyor İnsan.Yakaladığı Zamansa Sana Sarılmalı Sahip Çıkmalı İşte O Duygunun Sahibi Sensin O Duyguyu Bana Yaşatan Sensin.Ben ne o duygudan nede senden vazgeçmek istiyorum Bu yüzden Sensiz Olmaz; Diyorum.
Sensiz Olmaz Çünkü Sen Aşksın.Aşksız Yaşanır mı? Öyleyse Sensizde Yaşanmaz Yaşanamaz.Ben Aşkı Seninle Tanımladım sana adadım.Yaşamımı da öyle.Ben Seni Yaşıyorum Seni yaşatıyorum Yüreğimde.Sensiz Nefes Bile alamıyorum
Sensiz olmaz Çünkü senin olmadığın yer keyif vermiyor bana.Sensiz çıktığım yolculukları yapılmamış sensiz yediğim yemekleri yenilmemiş sensiz içtiğim içkileri içilmemiş sayıyorum.Sevgilim ben sensizken ölüyorum
Sensiz olmaz çünkü.. mücadelerle dolu bu hayatta sen benim güç kaynağımsın.Sen olmasan ben hiçbir mücadeleden galip çıkamam her seferinde yenilirim.Sen olmasan bir kenarda kaybolur giderim.Yok olur biterim
Sensiz olmaz çünkü elini değdirdiğin her yer değerleniyor gözümde.Sen dokunmazsan hiçbir şeyin anlamı olmaz.” Deli” diyecekle bana boşver desinler.Onlar senin ne olduğunu benim için ne demek olduğunu asla anlayamazlar
Sensiz olmaz çünkü “ keşke” siz bir hayatı paylaşıyorum seninle.Sen hayatıma girdiğin günden itibaren keşkeler rafa kalktı.Şimdi yeniden keşkelerle dolu o eski günlere dönmek istemiyorum.Sen olmazsan eğer yine bin kez keşke diyeceğim biliyorum
TANIYAMADIN __
TANIMAK iicn biirni görmek gerekmez görmek gerekse görerek evlenenler boşanmaz......bazan aynı yataktaki eşini tanıyamazsın 40 yıl bazan birini bir saniyede tanırsın önemli olan cizgisi olacak gizem olmayacak saklamayacak saklanmayacak bilmece bulmaca olmayacak biri ile karşılaşmak ve kolay tanımak tanınmak olduğu gibi olana razı olmak..
Sana dair dev gibi bir sevda büyüttüm küçücük yüreğimde…
Bu Küçücük yüreğimde büyüttüğüm korkularla başlamıştım bu sevdaya…
Korkuyordum…
Sanki bi uçurumun kenarında çaresiz kalmışta düşecekmişim gibi korkuyordum…
Hep bi güvensizlik içindeydim…
Ben ne kadarda aptalmışım ne kadarda körmüşümki ihanetini göremedim..
Bunu göremeyecek kadar mı sevdim seni…
Sevdim evet çok sevdim seni…
Zoruma giden ne biliyormusun?
Senin için gururumu hiçe saydım …şimdi incinen gururum ne diyor biliyormusun..?
^^Hala ne seviyorsun bu şerefsizi,hala neyi bekliyorsun…hala neyin peşindesin..
her şey bitti anlasana unut artık unut gitsin..^^
diye sessiz çığlıklar atıyor ama duyan yoook…
Sen hep bana sustun ben hep sana konuştum…
Hiç kimselere konuşmadığım kadar,sende kimselere susmadığın kadar bana sustun beklide…
Şimdi İhanetinin kaçıncı safasındayım bilmiyorum ama hala yalnızlığın,sensizliğin,
çaresizliğin ve sessizliğin koynundayım…
Ahhh bu aşk iflah etmedi beni seninse hiç umrun da olmadı…
Hep umursamaz tavırlar içindeydin..Niyetin ne yapmaktı bilmiyorum ama
ben böyle günden güne tükendim bittim…
beklide senden vazgeçemeyeceğimi bildiğin içindi bu umursamaz, vurdumduymaz,
vefasız tavırların öyle ya sen benim vazgeçilmezimdin…
Bana ne acılar çektirirsen çektir vazgeçmiyeceğimi biliyordun…
Oysa ne hayaler kurmuştum sana dair bana dair bize dair…
Sen bilmedin hiçbirisini..bilmek istemedin ki hiçbir zaman..
Sen bilmedin neleri kabullendiğimi…zoruma giden neleri sineye çektiğimi..
Sen tanıyamadın beni…anlayamadın…
Ben sana koştukça sen hep canımı yaktın..
Sen benim için ne saklambaç ne kovalambaç ne de başka bir oyundun
sadece kaybetmeye mahkum olduğum sevdamdın..! sadece ve sadece…
Ben seni ne kadar çok sevsem de sen beni hiç sevemeyeceksin..
Biliyorum...
Ben ne kadar beklesem de sen hiç gelmeyeceksin..
Biliyorum….
Ve ben bunları bile bile hiç değişmedim hala seninim delinim…
Bıraktığın gibiyim..
Ve ben yine her şeye rağmen Bana yaşatığın acılara rağmen hala iyiki varsın…
İyiki hayatıma girmişsin diyorum...
harika cok begendim , duygu yuklu, okudugum zaman ,tekrar okudum ...okudukca etkilendim..duygusal bir yurek ancak bu kadar guzel yazabilir...bu arada yeni yilinizi en iyi dileklerimle kutlarim..her zaman sevgiyle kalin....
Ve bir hiçliğin gölgesinde var olabilme savaşındayım..
Hep yok olmuş düşler ve kimsesiz üşüyüşler beni anlatır.. .....
Geç kalınmışlığın acı bedeli..
Bedeller her zaman acı değil midir ne yenir ne yutulur
Gönül sazını titreten kaleme kuvvet yüreğinize sağlık. Kalem tutan elleriniz dert görmesin Sevgiyle.......
SENİ SEVDİM-
soruyorlar, seni düşündüğümü söylüyorum, şaşırıyorlar, kimisi gülüyor, anlam veremiyorum, oysa yanımda olmadığında boş zamanım oluyor, ve boş zamanımda seni düşündüğümü anlatamıyorum onlara. Bu şehir utanıyor artık benden ve içinde beni barındırmaktan. Penceremden gördüğüm her ışık, tek-tek ayıplıyor sakatladığın ruhumu. Oysa eskiden ne çok severdi beni. Yine de her kaldırım taşını ezbere bilirim, kaldırımlarını bana yaşatmamana rağmen. Yaşadığım her türlü yanıltının en son durağı bu şehir. Sokaklarında bana yer vermeyecek artık biliyorum. Bilmediğim; her şeyin nasıl bu kadar değişebildiği. Suçumun çok ötesindeyim şimdi. Ve artık savunmam oldu bu kocaman kalabalık. Şimdi ayaklarına kapanıyorum şehrimin ve tam gözlerinin içine bakıyorum. Bir adım daha geri çekiliyorum ve suçumu yakalıyorum tam ayak bileklerinden. Kurtuluşum olacağını umduğum bir anda hapsediyorsun beni, benden nefret eden bu şehre. Yozlaşan yüreğini küf tutmuş günahlarınla yakalamaya çalışsan da, biliyorsun, senin bulunduğun şehirde aslında kara bir çarşaf. Bazen düşünüyorum güzel olan neyim kaldı diye, yine de bulabildiğim tek şey sensin. Sen benden çoktan göç etmiş olsan bile… Biliyorsun, aldandığım tek şey masumiyetin değildi. Ama masumiyetindi beni peşinden sürükleyen. Yok, yok artık geri dönemem şehrine. Farkında mısın, gidebileceğim bir şehir bırakmadın bana. Düşman ettiğin her şehrin anısına seni bugün daha çok özlüyorum. Anlamsız ve gereksiz bir özleyiş. Bugünü hiç unutmayacağım. Mutlu olman dileğiyle… Senin yokluğun diğer yokluklara benzemiyor. Uyutmuyor mesela, uyumuyor. İçin ürpererek titriyorken, eline aldığın bir bardak sıcak çay bile ısıtamıyor seni. Çayın simitle olan arkadaşlığı kadar kutsaldı sana sevdam. Ve simitten düşen her susam tanesi kadar korunmasız. Yine de güzel bir günün ardından gelen yağmur gibiydin benim için. Ve her yaz yağmuru gibi gelip geçtiğini sandın, yanıldın. Yanıltılarımız sürdü gitti günlerce… Avucumdaki iki çizgiden biri olmuştun ve ben nasıl ayrılabilirdim ki senden. Duyulan, yaşanılan ve çekilen her derdin üzerine kazıdım adını ve umudun adını değiştirdim senin yüzünden, sen bunu hiç bilmedin. Adını bile bilmediğim bir radyo istasyonunda, yarının bugünden daha güzel olması dileğini savuran gereksizler, tek çarelerinin bu olduğundan ne kadar da emindiler. Oysa sen böyle miydin?.. Bilirdin yarının bugünden farklı olmayacağını. Ve bizim tek derdimiz dündü… Ne sen acılarından bıktın ne de ben. Kan kaybeden ve tarifsiz bir dün değilmiydik
[ A''ERAYN, 10.05.2008 ]
SENİ SEVDİM-2
ikimizde… Sen, güzel bir günün ardından gelen yağmur, yine şaşırtıyorsun beni bugün ve içinden geldiği gibi davranıyorsun yine; sonucunu hiç düşünmeden. Ne olurdu sanki çektiğim tüm acıların tek nedeni sen olsaydın. KASIMDA gelen sonbahar gibiydi gelişin. Ve gidişin, gidişinin tarifini yapsam neye yarar ki! Beni üzen tek şey; giderken bana hesap sormaman. İnanmadığın her ben için sana hesap vermeliydim ve suçlamalıydın beni suratsız bir suratla. Kendini benden alabiliyorsan, hiç durma… Ve bir elmayı sever gibi sev beni… Yarın sensiz bir sabaha daha uyanacağım. Ne bir telefon zırıltısı olacak ne de masum konuşmalar. Yok artık bir mum ışığına sarılıp yatmak ve hayal etmek güzelliğini. Neye yarar şimdi senli geçen günler. Sıradan bir telefonun bu kadar kutsallaşacağını bilemezdim. Sayamadığım kırgınlıklarımın arasında kaybettim seni. Bir şeyleri anlatmanın zorluğunu çekiyorken ve anlamanı bekliyorken çekildin bu kıyılardan. Bir zamanlar benim gökyüzümde geziniyorken, şimdi kan kaybeden geçmişimin en önemli yarası haline geldin. Yine de utanma, suçlama kendini; nasıl dayanırım buna. Hadi bu gece de sen uyuma ve bir kez olsun sahip çık gözyaşlarıma. Hadi bu gece de sen karşıla sabahı benim yerime, benden önce, “günaydın” demeyi dene yeni doğan güne. Yarın yine de seveceğim seni. Ne yani, sen “KAÇTIĞIN” için vaz mı geçeceğim senden. Ne kadar kolay söylemiştin… Gizlice girdiğin hayatımdan fırtınalar kopartarak çekip gidiyorsun. Gelişini hissetmedim ama gidişin yakıyor. Keşke gidişinde gelişin kadar sessiz olsaydı. Güneşini bulutların ardına gizliyorsun hakkın olmadan. Ve ben hakkım olmadan sevdim seni kendim yerine. Ürkekliğinin cezasını bana mı çektiriyorsun acaba… Ne garip; kendi suçumun altında eziliyorken senin suçunun cezasını yaşıyorum. Hem de bir sabahçı kahvesi soğukluğuyla… Yaşadığımız her kelime bir silahın şarjöründeki mermi gibi şimdi. Hesabını kim verecek bu cinayetin… Sen kaç yine, hiç durma buralarda. Ben bir süre daha buralardayım ve seveceğim senin yerine de. Sen kaç yine, ben korkmayacağım senin yerine… Seni yaşadığım her gün çığlık çığlığaydı sana. Anlatmak diyordum anlatmak, ölüm soğukluğu ve göçmen kuşlar karamsarlığında sevmekti seni. Yakalayamadığım gölgenin peşinden koştum hep. Bilmek istediğim tek şeydi senliliğin nereye çıkacağı. Ama ne garip, bir çift gözün dayanılmaz cinayetine ortak oldum şimdi. Yok işte, elimde kalan sensizliğimi bile alıyorsun damla-damla. Oysa kırık dökük sevdanın onarımı gibiydi sensizlik. Bilmek gibiydi, anlamak gibiydi, vurulmak gibiydi yokluğun… Ve kendimi her vurduğumda boşalan şarjörlerin yerini alan sen, yine dolduruyorsun boşalan beni. Ben, yaptığın kaçamağın hesabıyım belki. Ve söyleyemediğin her kar tanesi kelimenin kendisiyim. Zorladığın masumiyetini göklere çıkartıyorken sıradan bir kum tanesi gibi savuruyorsun sevdamı. Kim bilir kaç sevdanın devamlılığını sağlıyorsun hasret-hasret. Ben de burçağındayım şimdi sensiz kalan her yaşamın. Vurduğun her yürek atışı adına isyan etsem de sana, vurulmuşluğumu saklayamıyorum ne yazık. Bir defter yaprağı kırışıklığı hayatımın en önemli detayısın sen. Tek eksik, gelmeden gitmen oldu sensizliğime. Bende şimdi gittiğin yerdeyim, sensizliğimdeyim. İçime dertti bir kez olsun tutamamak ellerini. Hiç beceremedim hem ellerini tutup hem gözlerine bakmayı. Ya ellerini tuttum gözlerin terk etti; ya gözlerine baktım ellerim üşüdü. Adı ve yüzü olmayanların sevdasındayız ikimizde. Benim yüzüm yoktu senin adın… Kapkaranlık bir yüreksizliği aydınlatıyordu oysa ellerin. Bulutlanan her gözyaşı gibiyim artık. Bilirsin birkaç damladan sonra gerisi gelir. Ağlamak diyorum yani, utanmak için bende kalan tek kaynak. Yine de sevdim sevgisizliğini. Ve yine de sevdim korkaklığın.. Ismarladığın her acı için sevdim seni…
“Sen yalnızlığımın bahanesisin, her gün kanayacak değilsin ya… ”
Yalanlarla avutmak zorunda değildin ki beni. Sen oluyordun her arkama dönüp baktığımda göremediğim umudum. Yine de avunmayı uygun gördün sen bana. Yine sana karşı çıkmıyorum ve avunuyorum, yokluğunun ezilmişliğini taşıyamayan ruhumla. Kendimden kaçışımın nedeni olmana rağmen, seni yine de özlüyorum. Özlediğim sen misin, yoksa kendimden kaçışımın heyecanı mı, karar veremiyorum. Gittiğin yerlere ardından bakakalıyorum sinsice. Gittiğin her şehir seni benden daha mı çok özlüyor… Oysa biliyorsun, özleminin bittiği yere gömüyordum ben sonsuz bekleyişimi. Ve sen, sen olmaktan çıkıyorsun bir süre sonra, yine yok oluyorsun göremeyeceğim uzaklarda. Uzaklar oldu belki de benim yirmili yaşlarımı çalan. Çocukken de böyleydim ben, hep bir tek umudum olsun isterdim. Umutların çoğalmasıydı tek korkum. Çünkü ne zaman umutlarım çoğalsa, hep yanlış olanın peşinden koştum. Şimdi de bunun devam ettiğini, çocuklukta kalmadığını gösteren bir kanıtsın sen. Büyümüşlüğümü hiç sayansın yani. Değişmeyen tek şey bu muydu yoksa yenilerini de mi getiriyordun bana… Kurtaramadığım kanatlarımın en beyazıydın sen. Kaybolmaktan çok kaybetmekten korkuyordum ama sen kaybetmeyi de biliyordun. Senin doğallığındı benim yasaklarımı yasaklayan. Yine de katlanamadın birlikte yalnız kalmaya. Oysa ikimizde yalnızdık birlikteyken. Tüm bu kalabalığın suçunu üstlendin sen. Sadece benim suçum ağır geldi sana. Şimdi sanıklığımı sorguluyorsun benim. Oysa ben çoktan imzaladım idamımı, senin haberin yok… Sıradan bir mekândayım yine, senin olmadığın her yer gibi yani. Seni yaşamanın zor olmadığını sanırdım hep, yalan söylemişim gereksiz yere kendime. Etrafımdaki mutlulukların tek sebebiydin sen demek ki. Garipliklerimin ortasında kalmama rağmen, insanların garip bakışları kadar hassas kalmadı yüreğim. Hep bir gülüş olmak istedim dudaklarında, yazık ki tebessümün ötesine geçemedim ya da geçirmedin. Korunma içgüdüsünün sana eşlik ettiği saatlerde, ben kendi korunmasızlığıma haykırıyordum sessizce. Gözlerinin ıslattığı her yaşamdan bir parçayım şimdi. Ama ne sen varsın yanımda ne de gözlerin… Şimdilerde çok da acımıyorum bana bıraktığın anılara. Yine de sende kalan her bir parçaya sahip çıkıyorum, sanki hiç gitmemişsin gibi. Sesinin eşlik ettiği her beni gün geçtikçe daha çok sevdim. Zaten senden çok sesindi yanımda kalan, Şimdi o da yok belki, belki de hiç olmadığı kadar yakın bana. Bazen de karar veremiyorum, gözlerine mi yoksa sözlerine mi inanmalıyım. Koskocaman bir sırdı her ikisi arasındaki uyumsuzluk. Bunun çabası içinde boğuldum hep. Hep bir şeyleri eksik bırakmadın mı zaten bende. Ve ben, hep bunları tamamlama peşinde yoruldum durdum. Yorgunluğumu bile affetmedim ben, affedilmeyen diğerlerinin arasında. Gözlerimi kapatmam yetmiyor bıraktıklarını geri vermem için. Zar-zor bulduğum bütün yolların sonu sana çıkıyorken, ben, nedensiz yere bir yol seçmekle uğraşıyorum. Her yol sen olduğuna göre, tek çare oldu yoldan çıkmak. Sen yine bekle herhangi bir yolun sonunda, kim bilir belki batışımı birlikte kutlarız… Simsiyah bir dünya bıraktın, kırılmadım; büyümüşlüğümü hiçe saydın, kırılmadım; giderken bana bir avuntu bile bırakmadın yine kırılmadım; ama bir hoşça kal demeden çektin gittin ya, kırıldım, üzüldüm, üşüdüm… Belki yeni bir sevdanın çarmıhına gerildiğim için, belki de seni sindirebildiğim için. Acılarımın bir parçası olmanın sonuna geldin artık. Belki de gerçekler bundan sonra başlayacak. Ama hazır değilim bu sefer simgelediğin harflerle oyalanmak için. Hayırsız gidişini kabullenmek bile daha kolay artık. Yine de çalışıyorum, her yeni doğan güne yalan söylemek için. Yalanlarım birikiyor giderek. Kimin yüzüne baksam ayıplıyor beni. Korkak yanımın bu kadar öne çıkacağını düşünmemiştim. Benzemelerimi de benzetmelerimi de çaldın sen. Götürdüğün yerde hastalıklı bir aşk yaşattın bana. Her şeyin sonuna yaklaşırken, biraz da umut oluyor yeni başlangıçlar için. Biraz da olsa umudum kaldı mı acaba… Belki de bu, yeni sevdalara sığınmaktı benim için. Ama her yeni sevda yeni bir başlangıç olmuyor ki. Yine acıyorum içime ve yine kanıyorum kendi kendime. Artık elini uzatmanı da beklemiyorum, çünkü biliyorsun, gerçek dışı beklentilere izin vermiyorum artık. Söylediklerimi anlatma çabası içinde olduğumdan hep konuştum, hiç susmadım. Ama ne söyleyebildim ne anlatabildim sana. Şimdi uzun uzun bak birlikte seyrettiğimiz denize. Hatırlamakta korkutuyor ama. Her şeyden korkar oldum yaşadığın yüreksizliğin yüzünden. Yine de seyrettiğimiz her damlanın izini taşıyorum kirlenmiş yüreğimde. Sen sakın düşünme düşündüklerimi. En azından birimizi kurtaralım pençesinde olduğumuz kokuşmuş duygulardan… Yalnızdık, yalnızlardaydık ikimizde. Sen belki senden çok uzaklardaki birisine kiralamışsın yüreğini ama sende yalnızsın en az benim kadar. Tek çelişkim bu değildi elbette. Ben seni, sana gönderdiğim her dörtlükte yaşıyorum mısra mısra; acaba sen bunu biliyor musun? İkimizde farkındayız birçok şeyin, hatta ikimiz dışındakiler bile. Sancısız bir aşkı yaşayamamanın yarası kanıyor şimdi de içimde. Sen de yeni yaralar açmak ister gibisin. Oysa artık insanı sevmek istiyorum, açılan yaraları değil. Şimdi ne senin mutluluğunum ne bir başkasının. Ama sen mutlu ediyorsun hem beni hem bir başkasını. Çelişkilerimin arasındaki en önemli gölgeydi bu. Sen, bendeki yansımanı biliyorsun, görüyorsun ve yeni meraklıklara sürüklüyorsun beni. Acaba gözlerin yalancı mı çıkacak bana… Şu sıralar umut bağlıyorum tozlanmış yüreğine. Ya sen, sen bırakacak mısın bilmiyorum ardından yollara dökülen her bir parçamı. Belki ben senden, ufacık bir çocuğun süpermenden beklediklerini bekliyorum, belki de tek beklentim basitliğini kaybetmiş bir paylaşım. Kocaman bir kalabalık gibisin, paylaşımcılığını yitirmiş iç dünyamda. Bunun en önemli nedeniydi belki, gözlerindeki soğukluğun yüreğimi bile titretmesi. Ama bazen yakalardım sendeki sıcak ışıltıları ve o an inanılmaz bir çılgınlığın kahramanı gibi hissederdim kendimi. Geçici olması bile umurumda olmuyor çoğu zaman. Çünkü yanımda oluyorsun, çünkü nefesim oluyorsun ve her nefes alışımda ölümüm olmuyorsun, şimdilik. Yanlış hayatlarda ve yanlış aşklarda arıyorum yine yarım kalmış yüreğimi. Ve ben bu sefer daha cesurum savaştığım karamsarlıklara karşı. Yanlış hayat; seni de yaşayacağım doludizgin..
Ne zaman yüreğimde bir deli tay gemi azıya alsa...
Ne zaman yağmur yürekli bulutlarla yarışsa gözlerim..
Ve ne zaman ürkek bir ceylan geçse düşlerimden..
Sen geliyorsun aklıma... Duru, berrak, engin, derin gözlerinle sen... Gelip oturuveriyorsun yüreğimin orta yerine.
'Ne zaman aklıma gelsen
Kırk ikindi yağmurları misali
Uzunca bir sağanak
Boşalıyor gözlerimden
Sana giden yollarda
Başlıyor bir tipi
Başlıyor bir boran'
O ünlü türküye inat, yolun sonu görünmüyor, dağlar geçit vermiyor. Lakin; gönül de ferman dinlemiyor. Bir al kızı oluyorsun düşlerimde. Hani ninelerimizin soğuk ve karlı kış günlerinde anlattığı, ağzımızdan buharlar çıkarak, soğuktan kızarmış burunlarımızla dinlediğimiz o masal kızı.. Hani yakaladığında senin olan ve her isteğini yerine getiren güzel peri kızı. Seni yakalamak için büyük çaba sarf ediyorum. Ama beyaz bir köpük gibi kayıveriyorsun avuçlarımdan. Ellerim boş kalıyor, gözlerim boş bakıyor, yüreğim boş...
Bir bebek oluyorsun sonra. Henüz emekleyen ve eşyalara çarpa çarpa yürümeye çalışan şirin ve afacan bir bebek. Ve yürüyorsun beynimde, bedenimde, yüreğimde.. tüm hücrelerimde yankılanıyor ayak seslerin.
Sonra deniz oluyorsun. Yemyeşil/masmavi bir deniz. Nice fırtınalara gebe engin bir deniz. Ve ben gözlerinin hapsinde müebbet muhabbete mahkum bir forsa. Yüreğim yüreğine prangalı, gönlüm gönlüne kilitli bir forsa. Mahkum sevinir mi hiç? Ama ben seviniyorum. Çünkü senin mahkumunum. Ne güzel bir mahkumiyet bu.
Ve sonra yağmur oluyorsun, rüzgar oluyorsun, bahar oluyorsun, aşk oluyorsun... Ama her şeyden önemlisi ben oluyorsun. Öyle bir ben ki; baştan aşağı sen... Fikrimin ince gülü, a yirmi dört ayarım, suna boylum, kalem kaşlım..
Yalan değil seni sevdiğim. Seni özlediğim yalan değil. Sensiz gecelere, öksüz hecelere, isyankâr ağıtlara, yetim türkülere, odamın duvarlarına sor. Dolunaya, ufuklara, başa karlı dağlara sor. Kalemime, bağlamama sor..
Bugün bunu bir kez daha anladım. Anladıkça ağladım, ağladıkça anladım.
Ömrümde ilk kez böylesine deli seni sevdim..
Ömrümde ilk kez böylesine deli seni özledim..
Ömrümde ilk kez böylesine deli seni arzuladım..
Ve şimdi ömrümde ilk kez bir sigara yakıp; dumanını ciğerlerime değil, ta iliklerime çekiyorum. Gün doğmuş, gün batmış kimin umurunda.
Yokluğunda terk edilmiş bir kent gibiyim.. Tut sana uzanan ellerimden Sevda Ecesi... Sıla tükensin, hasret ölsün.
Tut... Ki Leyla Mecnun aşk görsün...
atla gelllllllllllll
Ömrümün sonuna kadar bekleyebilirim seni;ama ne olur, sen bekletme beni.
Umursamadan hiçbir şeyi,
Atla gel yanıma sevgili!
Bekletme daha fazla beni,
Bekletme yüreğimi...
Yağmurlara yenik düşmüş yüreğimin ,kan kırmızı sularına sisler inmekte şimdi.
Fırtınaya esir dört bir yanım,
Dört bir yanım ayaza yakalanmış titremekte deli gibi...
Üşümemi al , at kendini yola ve sıcaklığını getir bana!
Rüzgar karıştırmakta saçlarımı sevgili,
Ve saçlarımdan başlamakta içine düştüğüm kördüğüm...
Atla ve gel,çöz saçlarımdan başlayarak yüreğimi...
Her saniye bir düğüm daha atılırken hayatıma,
Bekletme daha fazla gel yanıma...
Senlikten sensizliğe geçiş noktasında beklemede bedenim...
Sen gel yanıma...
At kendini yola...
Gel yanıma...
Gel ki hiçlik kaplamasının her bir tarafımı...
Gel ki yakmasın rüzgar dört bir yanımı ...
At gel sevgili herşeyi...
Daha fazla bekletme sen ile dolu yüreğimi...
Sisler yoğunlaşıyor,
Hadi,
Hızlandır adımlarını.
Göz gözü görmeden önce bul beni.
Bul ve kurtar sevgili...
Depremlere gebe bedenim gidişinle viraneye dönmekte şimdi....
Yıkıntılar karışmakta suya ve çamura bulanmakta ruhum...
Kan kırmızısı bir çamur ortaya çıkmakta...
Çamurlaşmadan sevda(n) atla gel ,daha fazla bekle(t)me ...
Daha fazla uzak kalma ellerime...
Atla gel sevgili..
Ömrümün sonuna kadar bekleyebilirim seni;ama ne olur, sen bekletme beni.
Umursamadan hiçbir şeyi,
Atla gel yanıma sevgili!
Bekletme daha fazla beni,
Bekletme yüreğimi...
Hem yeterince bekledim seni...
Gücüm tükenmeden gel,gel hadi sevgili...
Dört bir yanı kirlenmekte sevdamın...
Ellerime kan bulaşmakta çaresiz.
Bir parça pamuk kapıp,
Atla gel yanıma nedensiz...
Temizle kanayan tüm yanlarımı.
Korkma daha fazla,kan bulaşmadan sevdama atla gel bana...
Tükenmekte sevdam...
Sevdam toprağa karışmakta,seviyorumları bırak ve yüreğini yolla bana...
Daha fazla geç kalma sevgili...
Yağmurlara yenik bir sevda hükmetmekte sahilime
Ve iki ayrı kentin denizi birleştirmekte bizi...
Yine aynı deniz ayırmakta ellerimiz...
Korkma!
Atla!
Kulaç kulaç gel bana....
İki ömür tüketmeden bu uğurda ,bir ömür olalım içine düştüğüm fırtınada...
Unutup korkularını, kaybettiğimiz zamanı da takıp koluna gel....
Gel sevgili bana...
Gözlerimden akan kandan gözyaşlarını içsin dudakların,
Gözlerimizin rengi karışsın ,tek bir ruh olsun bedenlerimiz hiçbirşeyi umursamadan...
Utanma!
Utanma, at kendini yola ve gel yanıma...
Atla gel sevgili..
Ömrümün sonuna kadar bekleyebilirim seni;ama ne olur, sen bekletme beni.
Umursamadan hiçbir şeyi,
Atla gel yanıma sevgili!
Bekletme daha fazla beni
ne olur gel
Ah! Benim yorgun yüreğim… Soğuk kış günlerinde lapa lapa kar yağarken; yaz günlerinde ki ağustos sıcakları gibi kavruluyordu işte… Gökyüzündeki simsiyah bulutlar bile yüreğimde ki karanlığın yanında sabahın ilk ışıkları gibi kalıyordu. Kararmaya yüz tutmuştu günlerim…
Gel sevdiğim, gel canımın diğer yarısı. Bu yürek seninle aydınlanıyordu. GEL…
Vakit ilerliyor yüreğimdeki acıya inat. Denizde boğulan biri gibi sanki son nefesimi alıyordum. İçim bunalınca dışarı attım kendimi karanlık ve boş sokaklarda yürüyüp durdum ağır adımlarla… Yapmam gerekenin ne olduğunu bile bilmiyordum.
Hayat önüme bir engel daha koymuştu işte. Bu nefes almadan yaşamaya çalışmak gibi bir şeydi. Dönüşü olmayan bir yola girmiştim artık… Sanki boşa geçen yılların peşinde çıplak ağaçlıkları dolduran kar tanelerinin yavaş yavaş erimesiydi kış güneşinde. Gözlerimin hasreti yüreğimdeki coşkun bir deli sevda beni sana şartlandırmıştı. Ne yaparsam yapayım engel olamıyordum buna. Şimdi ise bir şeyler eksik kaldı benliğimde… Bir şeyler eksik kaldı ya; benliğimi de senin estirdiğin rüzgâr alıp götürdü. Bana ait hiçbir şey kalmadı bende… Gel… Gel de tamamla beni ya da al götür eksik kalan yanımı. Ne olursa olsun nasıl gelirsen gel işte… Bugün de bitti böylelikle. Her günüm bir öncekinden daha ızdıraplı geçmeye başladı. Aldığım her nefesi biraz daha yavaş almaya başladım. Gözlerim kararmaya, ellerim üşümeye başladı. Başımı yastığa her koyuşumda hayaller kurmuyorum artık. Sadece seni hayal ediyorum yarına gözlerimi açamıycam korkusuyla. Gün gelecek uzandığım yerden kalkamayacağım biliyorum. Ogün gelmeden gel ne olur. O gün gelmeden gel ki son kez de olsa doya doya sarılayım sana. Aldığım son nefeste senin kokunla doldurayım içimi. Gözlerinin içine bir kere bakmak için bin canımı daha feda edeyim. Son kez aydınlanacaksa dünyam seninle aydınlansın. Her şey yalan tek gerçeğim ol. bir dakika bir saniyede olsa yavaş yavaş eriyen yüreğim sana doğru aksın. Coşkulu bir bayram sabahı gibi şenlendir yüreğimi. Çok şey istemiyorum senden sadece gel ne olursa olsun nasıl gelirsen gel…
NE OLUR GEL
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta