Uygurların Türeyiş Destanı Şiiri - Yusuf ...

Yusuf Tuna
16784

ŞİİR


122

TAKİPÇİ

Uygurların Türeyiş Destanı

Uygurlar, üç yüz senelik bir süre içinde,
Yaşadılar Doğu Türkistan ile Çin’de.

Göktürk hakimiyetinden sonra yeni devlet kurmaya karar verdiler,
Milattan sonra yedi yüz kırk dörtte büyük bir imparatorluk kurdular.

Uygurların Büyük Kağanı Böğü-Kağan döneminde karar alındı,
Boylar,soylar,tüm Türk budunları birleşti yeni bir devlet olundu.

Türk mitolojisi içinde türeyiş adında efsane dardır,
Uygurların türeyiş efsanelerinde şu ifadeler vardır.

Tola ile Şelenga, birleşir dökülürmüş,
Suların kavşağında, bir ada görülürmüş.

Adanın ortasında, bir tepe göğe ermiş,
Tepenin tam üstünde, bir de kayın göğermiş.

Gün olmuş zaman olmuş, bir ışık peyda olmuş,
Işık gökten inince, kayın da nurla dolmuş.

Ne zaman ki, gün batar, ışık gökten inermiş,
Kayından sesler çıkar, herkes Kuran dinlermiş.

Bunu duyan Uygurlar, hep birden şaşırmışlar,
Bu durumu görenler, aklını kaçırmışlar.

On ay on gece kayın, ışık ile sarılmış,
Bir gün tam şafakleyin, kayın birden yarılmış.

Beş güzel çocuk çıkmış, kayının ortasından,
Gözleri kamaştırmış, bakmışlar arkasından.

Gün olmuş zaman olmuş, hepsi kocaman olmuş,
Küçükleri "Böğü-Han", Uygurlara Han olmuş.

Türklere göre cennette, "Kutsal ağaç" ile bu ağacı yaratanTanrı"vardır,
Türklerde nehirlerin kavuştukları yerler ile burada yaşayanlar kutsaldır.

Kayın ağacı, Orta Asya’da Türklerin gönlünde kutsal ağaçlarından biri idi.
Tanrı, kendi haberlerini, kayın ağacında yaşayan peygambere gönderirdi.

Oğuz içinde yaşayan Türkler ara sıra gidip Altayda olan bu ağacı yoklardı,
Bu ağaç bütün insanlığın atası olan, bir "Kadın-Ana"yı da içinde saklardı.

"Başun ala bakar olsam, başsuz ağaç!
Dibün ala bakar olsam, dipsüz ağaç! "

Eski Türklere göre, ağacın yalnız gövdesi ve yaprakları değildi;
Efsaneler açısından Bilge Kadın Ana için kökleri de önemli idi.

Çünkü "Dede Korkut" kitabında da dendiği gibi, onun kökleri dipsiz,
Yani, yer altı âleminin en derin noktalarına kadar gider idi habersiz.

Gerçi Türklerin bu kutsal ağacı ile mitolojideki "Tuba ağacı" arasında,
Bir ilgi kurulur ve işin ilginç yanı da işte bu ulu destanın tam burasında.

Yakut Türkleri bunu şöyle anıyordu,
Böyle bir ağaç için, şöyle deniyordu:

Gitmiş sormuş ağaca, benim anam, kim diye!
Elbet bir atam vardır, benim babam, kim diye!

Ağaç da dile gelmiş, soyunu sayıp dökmüş,
Er-Sogotoh adlı er, saygı ile diz çökmüş.

Uygur Hanı Er-Toyon, onun babası imiş,
Karısı Kübey Hatun, onun anası imiş.

Bu ağaç tıpkı İslâmiyetteki "Tuba ağacı" gibi ele alınıyordu,
Aslen dünyada değil gökyüzünde ve cennette bulunuyordu.

Fakat Türklerin bu ağacının, bir de sahibi vardı.
Yakut efsanesi, ağacın bu sahibini şöyle anlatıyordu:

Bu kutsal ağacın da, var idi bir sahibi,
Her şeyi yoktan yaratan bir ulu Tanrı idi.

Kendisi bütün alemi yaratmıştır,
İnsanların özüne yiğitlik katmıştır.

Gökleri dahi yıldızlar ile donatmıştır,
Ay ile güneşi de bunların içine katmıştır.

Yusuf Tuna
Kayıt Tarihi : 24.10.2015 16:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Tuna