Kapitalist süreçler de yine insan haklarından, insanın eşitliğinden ve yine insanın kardeşliğinden dem vuruluyordu. Oysa insan kardeşliği paydaşlı bir ilişkinin ürünüydü. Ne ezen sistem ile ne sömüren köleci sistem ile ve ne de köleci sistemin din sel kardeşliği içinde insanlık kardeş olmamıştı.
Olamamıştı. Olamayacaktı da. Ne bile kapitalizmin baskıcı sömürücü paylaşımları içinde hep kardeşlikten dem vurulsa da ne kardeş olunmuştu. Birinin yiyip birinin baktığı El takdiri içinde ne de kardeş olunurdu. İşte kardeşlik, olunamayanın ihtiyacından ötürü söyleniyordu.
Sanayi devrimi feodalizme göre yine üstünlerin hukukuysalar da adalet kavramları yine mülkün temeli olan bir ezme ezilmeyse de ihalelerle; devlet garantili, hazine teşvikleriyle; soyma, soyulma, sömürülmenin baskıcı oluşuysa da sömürünün modernlik içinde en barbar şekil ise de adalet hukuk ve özel hukuk az çok iyileştirmeleri de yanında getiriyordu.
Demokrasi denen, adım adım kavuşulan tutumların altında; üstünlerin hukukuna karşı kolektif birim zamanlı söylem içlemiyle eşitlikler söylemi içinde siyasi eşitlik ile hukuki eşitlik aranıyordu. Eşit yurttaşlık hakkı denen sistemin içinde, parlamenter sistemli, güçler ayrılığı ilkesine dayanan ulus devlet dediğimiz yeni tanımlı kavramlar oluşuyordu.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta