Zeze Su - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

ZEZE

doğrulup yerinden bakınınca doğuya
trilyede dağlara
sökün eder şafak
gün ışır
şaşırırdı renkler
şaşırırdı gökyüzüne toprak
gölgeleri düşünce
kirpiklerin suya
sığamaz kabına
beslenirdi gözbebeklerinden deniz 
ışıltısı yeşilimsi
pırıl pırıl akpak akarak
yıldızlara inat parıldardı 
zeze,
göz kırpışması denli kısa
göz yumması ömürsel aralıklarda
yelkenler şişindiği sıralarda
trilye'de
susup donuyor zaman
kız denizi
yosun yosun vurmakta kıyıya
delikanlı hava
rüzgar
efelerin efesi
dikilikaldım buralarda
çakıldım
çözüldü dizlerim
omuzlarıma yıkıldı akşam
çakıp kibriti
tutuşturunca fitilini lambanın
yandı kimliğim ucundan
gece yaklaştı kuşlar sustu
tutuna tutuna
batan güne uzaklaşmaktayım
gölgem uzun, gölgem ıssız
düğüm düğüm dizilmekte hıçkırıklarım
sesim yitti yitiyor
gel-gitlerle vurdum kıyıya
silinmekte ayak izlerim kumsalda... 
dinle zeze
geriye sarıyor zembereği saatler
ayarı kaçtı geçmiş zamanın
duraksadı yaşam
yüreğim çarpmıyor rötar var
çömelmişim büzülmüşüm
balıkçı barınağı kayalıklarında
kollarım düşmüş iki yanıma sanma..
bilesin,
barınakta ayakta
ayaklarım kayalara basmakta
sessizlik adındaki sessiz filmin
son sahnesi tamamlanmakta
sen zeze,
gülümseyince
birden bire esti hepsi birden
yıldız
karayel
poyraz
körüklediler yelkenleri
karıştı sular
sular köpürdü dalgalar çıldırdı
egeye yönelen yelkenli
yola koyuldu
yalpa yalpa
küçüldü,küçüldü
bakma arkana zeze
salıverdim güvercinlerimi
ardınsıra
yoldaş olsunlar sana
yolun açık olsun
varırsanız sağlıcakla
geri döner belki içlerinden biri
resimli kitabımın
açınca son yaprağını
harf harf dökülür
yığılır avuçlarıma
avuçlarımda ölür
ve
umutlar olsun sana ZEZE
son sözü olur........


yüreği güzel 68 kuşağın güzel insanı canım abim huzur içinde yat.......


ÖYLE YIKMA

öyle yıkma kendini
öyle mahsun, öyle garip...
nerede olursan ol
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne üstüne
tükür yüzüne celladın
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile, diş ile
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni!

                                         AHMED ARİF


HOŞGELDİN

Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....

                                         NAZIM HİKMET



ÜÇ DAĞA AĞIT

Açlığın
çıplaklığın acısı mı genişliyor
dalları
meyvaya çağıran rüzgâr mı

Dalgın bir kuşun ötüşünden
sevdiğinin kalbine düşen âşık mı
yağmuru emen toprak mı derinleşiyor

Yas mı tutmalıyım onurlu ölüme
halkın gözlerini dolduran çizgilere
umudu mu çağırmalıyım

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
sıcak titreyişi varlığını hayata adamışların
gidiyor
öfkenin haykırışları
yasalarıyla gidiyor kahredişin
zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor
toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil
azarlanmış çocukların kederiyle değil
doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor
ölümü donatan arkadaşlarım

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
durutarak gündüzleri geceleri
durutarak adanmışlığı, mertliği, yüceliği
damıtıp sevdalarına
neferi toprağa aşılamaya gidiyor arkadaşlarım

Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
özgürlüğün borcu mu ödeniyor
yaralar mı açılıyor yoksulluğa
ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor

Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
birer rüzgâr uğultusu bırakarak yanan ateşe

                                         NİHAT BEHRAM