Sustum! Tuz basıp yaralarıma,ne kadar susulacaksa o kadar sustum.. Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin.. Açmadım kimselere yüreğimi.. Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum!
Anladım, anlaşılabilirliğin susmaktan geçtiğini… Ve sustum, anlamların direnişinden bu yana… Sadece; Dinliyorum kendimi, sonsuz bir sükûnetle!..
"Esas kirlilik, dışta değil içte, Kılık kıyafette değil, Kalpte olur.. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, Yıkandı mı temizlenir, suyla arınır..Yıkanmakla çıkmayan tek pislik, Kalplerde yağ başlamış haset ve art niyettir
Hiçbir Kente Ait Değil Hiçbir Acı
Hep kaçtım Bir tek kendimden kurtulamadım En çok kendimi kanattım Her insan yangınını içinde taşırdı Ve hiçbir kente ait değildi hiçbir acı Çok geç anladım
Yalnız bu şehrin ayrılıkları mı vururdu insanı Sadece bu şehirde mi uykusuz kalırdı insan aşk acısından
Hep aradım Bir tek kendimi bulamadım Hiçbir sokakta Hiçbir şarkıda Hiçbir aynada Gülen yüzüme rastlamadım
Hep savaştım Bir tek kendime yenildim Yüreğiyleydi en büyük kavgası insanın. Kendimden başka herkesi suçladım Oysa hiçbir kente ait değildi hiçbir acı Ve herkes içinde taşırdı yangınını Kül olduktan sonra anladım...
Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme... Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime, dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme...
Mevlana
Kardelene sormuşlar; bütün çicekler sıradan yerlerde açıp insanlara yakın dururken sen neden böyle yüksek dağlarda ve özellìkle uçurum kenarında açarsın demişler.
-Kardelen şöyle cevap vermiş. ''Gülü seven dikenini, menekşeyi seven rengini, beni seven ölümü göze alır."
Bazen susmak gerekiyormuş, bazen bomboş bakmak gerekiyormuş hayatın yalanlarına. Anlamaya çalışmak saçmalık! Anlamadan yaşamak gerekiyormuş. Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Zaman değilmiş gideni getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Tuz basıp yaralarıma,ne kadar susulacaksa o kadar sustum..
Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin..
Açmadım kimselere yüreğimi..
Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum!
Anladım, anlaşılabilirliğin susmaktan geçtiğini…
Ve sustum, anlamların direnişinden bu yana…
Sadece;
Dinliyorum kendimi, sonsuz bir sükûnetle!..
"Esas kirlilik, dışta değil içte, Kılık kıyafette değil, Kalpte olur..
Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün,
Yıkandı mı temizlenir, suyla arınır..Yıkanmakla çıkmayan tek pislik,
Kalplerde yağ başlamış haset ve art niyettir
Hiçbir Kente Ait Değil Hiçbir Acı
Hep kaçtım
Bir tek kendimden kurtulamadım
En çok kendimi kanattım
Her insan yangınını içinde taşırdı
Ve hiçbir kente ait değildi hiçbir acı
Çok geç anladım
Yalnız bu şehrin ayrılıkları mı vururdu insanı
Sadece bu şehirde mi uykusuz kalırdı insan aşk acısından
Hep aradım
Bir tek kendimi bulamadım
Hiçbir sokakta
Hiçbir şarkıda
Hiçbir aynada
Gülen yüzüme rastlamadım
Hep savaştım
Bir tek kendime yenildim
Yüreğiyleydi en büyük kavgası insanın.
Kendimden başka herkesi suçladım
Oysa hiçbir kente ait değildi hiçbir acı
Ve herkes içinde taşırdı yangınını
Kül olduktan sonra anladım...
Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme...
Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime,
dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme...
Mevlana
Kardelene sormuşlar; bütün çicekler sıradan yerlerde açıp insanlara yakın dururken sen neden böyle yüksek dağlarda ve özellìkle uçurum kenarında açarsın demişler.
-Kardelen şöyle cevap vermiş. ''Gülü seven dikenini, menekşeyi seven rengini, beni seven ölümü göze alır."
Bazen susmak gerekiyormuş,
bazen bomboş bakmak gerekiyormuş hayatın yalanlarına.
Anlamaya çalışmak saçmalık!
Anlamadan yaşamak gerekiyormuş.
Ama bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına.
Zaman değilmiş gideni getiren,
aslında zamanmış var olanı götüren.