Korkular yükselişe geçtikçe hayat inişe geçiyor.. Bir kaos yaşanıyor..Güneşli bir günün ortasına düşen fırtınalar gibi.. Sığınacak liman arayışı kaplıyor yalnızlığımızı, bir görsek limanın zaten içinde olduğumuzu fırtınalar da dinecek gözlerimiz yakamozları toplarken.. .....
Düşündüm, söyledim, söylediğimi yazdım hep..
Yine aklıma geldi söylenilen bir söz.. Hani derler ya; zaman, ilaçmış her şeye.. İşte bu sefer ilaç olamadı zaman Sevgili..
Kanayan hangi yarayı kapatıp, hangi özlemi dindirdi ki zaman? Şimdi konuşmak istemiyorum, daha sonra konuşalım demelerimiz bitmedi hiç..Her tesellimizde Zamanla düzelir her şey dedik..Kandırdık kendimizi, kandırdık etrafımızdakileri..
Biliyorduk oysa Zamanın hiç bir faydası olmayacağını..İhtiyacımız olan Pembe bir yalandı ZAMAN kelimesinin anlamı..Şimdi Pembe hikayeler ile kandıramıyorum içimde Sonbahara koşan çocuğu..Dinlediğim şarkılar, takındığım yalancı gülümsemeler hiç biri yetmedi işte..
Zaman geçti geçmesine de ilaç olamadı..Geçip giden anlar değiştirdi ikimizi de..İkimizde kendi kurduğumuz yalanın etrafında el çırpıp şarkılar söyler olduk.. Kendi kurduğumuz kandırmacaların en iyi oyuncuları olduğumuzu aynaya her baktığımızda yineledik..Oysa aynalara baktıkça gerçekleri görecektik, kendi planladığımız yalanları değil..
Hani zaman her şeye ilaçmış derler ya, inanma..Senin suskunluğun benim suskunluğum ile buluştu sessiz bir şarkı oldu yalnızlık..Üzerimde gezinen sonbahar rüzgarları üşütüyor beni sanıyordum ama üşümem bundan değilmiş.. Biraz hastayım galiba..Öksürük, aksırık, biraz da ateş.. Mikroplar yerleşmiş vücuduma üşümem ondanmış..
Hapşuuuuuuuu.... Çok yaşa...Sende gör..Hastasın sanırım..Geçmiş olsun.. Teşekkür ederim, önemli bir şey yok.. Zaman her şeyin ilacı, iyileşirim yarına! ! ! ! ! !
Bu kadardı işte hayalin ile konuşmam..Yokluğuna ilaç olamadı zaman..Ve sen artık tanıdığım “O” değilsin..Adını düşündüğümde kalbimin durduğunu hissettiğim o sen değilsin artık..
Zaman yoksulluğuna çare olamadı, benim yoksulluğumu da dindirmedi..Ve biliyor musun ilk defa unuttum adını..
*****************************************
BİR KELEBEĞİN UÇUŞUNDA ARADIM SENİ ÖYLE GÜZELDİ Kİ ÜSTÜNDEKİ BENEKLERİ DOKUNAMADIM ÇÜNKÜ KIRMAK İSTEMEDİM BEN SENİİ
BİR BEBEĞİN GÜLÜŞÜNDE ARADIM SENİ ÖYLE GÜZELDİ,Kİ YANAĞINDAKİ GAMZESİ SEVEMEDİM BELKİ AĞLATIRIM DİYE BEN SENİ
BİR GÜLÜN YAPRAKLARINDA ARADIM SENİ ÖYLE GÜZELDİKİ HEM YAPRAĞI HEM RENGİ ELLEYEMEDİM BELKİ KOPARTIRIM DİYE BİL Kİ
BİR GECE RÜYAMDA ARADIM BEN SENİ ÖYLESİNE GÜZEL BİR RÜYAYDI Kİ ÇIKMAK İSTEMEDİM RÜYAMDAN GERÇEK OLSUN DİYE İNAN Kİ
BİR GÜNEŞİN DOĞUŞUNDA ARADIM BEN SENİ ÖYLESİNE SICAK VE PARLAKTI Kİ BAKAMADIM BİLE BELKİ BİR DAHA DOĞMAZSIN DİYE İNAN Kİ....
************************************
Ne yazilmali ki silinip gitmesin, ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle başlayan bir hikaye bu. Eger bagladigi gibi bitecekse sonu, yasanan her ne varsa sil, gitsin.Hayallerde gerçek gibi yasarken seni, umutlarda bitti bir zaman, sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman siir okusam, misralarindan sen akiyorsun, gözlerimden yaslar süzülüp resmine damliyor, sessizlik sarariyor içimde, susuyorum. Tam buldum dedigin anda kaybetmek nedir bilir misin? Atilmisligi hissettigin oldu mu? Hayaliyle yasamayi ezberledin mi? Delicesine sevdigin ama onun seni sevmedigini ögrendigin o ani hiç yasadin mi? Onun eksik yanlarini bile sevebildin mi? Terkedilice ilk defa görüyormus gibi baktinmi? Elvedasiz ayriliklar acitti mi içini? Göz kapaklarina inat, uyumadigin oldu mu gecelerce? Sadece mum isiginin aydinlattigi odanda onu düsündügün oldu mu saatlerce? Ellerin onsuz kaldiginda üsüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tipki o zamanki gibi söylemiyorsun. Seni seviyorum çünkü hergün biraz daha tükenirken hersey, benligim sesizce inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belkide tamamen elimden kayip gitmis oluyorsun, anlayamiyorum.Yine sensiz kaliyor kollarim, yine islaniyor gözlerim. Yasamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce sebep vardi seni sevmem için. Seni seviyorum çünkü yasanacak bütün imkansizliklarda sen varsin. Biryerlerim aciyor durmaksizin. Sessizligin çok sey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim, belkide en iyi ben bilirim ki, susmasini bilmek, bildigini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinlesen sessizlik, bizi birbirimizden ayirdi bile. Yenildik dostlugumuza, zamana, yalnizliga, yenildik iste! Sinsice sardi sessizlik, böyle birdenbire, ansizin... ve ben hala unutmam gerektigini söyleyenlere inanmiyorum. Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayi, seni sensiz yasamaktansa susmayi tercih ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil! Seni seviyorum çünkü sen benim siyah beyaz dünyami renklendiren o çok az seyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alip gitme ellerini, alip gitme gülüslerimi, götürme düslerimi. Sen benden gittin gideli öyle biktim ki sensiz kendimden. Seni seviyorum çünkü hala birseyler var vazgeçemedigim. Ben herkes için siir yazmazdim, bu hep tuhaf gelmisti. Fakat simdi senin için siir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yillarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmis gibi düsünürken görüyorum ki anlamini yitiren birseyler var aramizda. Seni seviyorum çünkü tam herseyden vazgeçmistim ki, karanligimin perdesini yirtti ellerin. Ama yine direndik sessizlige, hala konusulmadan kalan öyle çok sey varki! 'Sustugun yerde birseyler kiriliyor' Nasil söyleyecegini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belkide, dostlugumuz için.. Kalbim sendeyken her adimda, aklim sendeyken her dakika, unutmadim, unutamadim iste!
***************************************
yok oLuşun sirenLeriydi bu kaLbimde cınLayan. birazdan cıkıLacak öLüm yoLcuLuguna hazırlık war. BombaLar yerLeştiriLen hayaLLerin pimini cekmeye ramak kaLdı. sag kaLan oLur mu bu faciada biLinmez. Ama bıraktığı hasarın teLafisi oLmaz bu belli..
kıyametin koptugu wakit geLmiştir coktan iLmek geciriLen hayatIna son tekmesini yemiştir Ruhu cıkıp bedenden mahşerine dogru giderken bir cırpınış görür uzakLardan beLki gercek beLki serap.. Son bir kez bakar ardIna umutsuzca.. iLmegini dügümLeyendir gördügü. öLüm fermanı gectikten sonra uyguLamaya 'gitme' der her$eyin bittigi yerde. 'gitme yapamam sensiz' Ama can cIkmıştır bir kere bedenden 'keşke' der 'keşke kan kaybederken dindirseydin yaralarımı keşke yazacagIna siLseydin öLüm fermanımı ama.. artIk ne fayda yine senin yoLunda.. öLdü bu sewda.'
***************************************
İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler…
Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...
Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez…
Gözlerinle gerçekleştiremediğin ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!
Cam kesiği ağrılara gark olur yüreğin, için için kanar, için için yanar!
Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak! ...
İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi! ...
Yakub’un Yusuf’a özleminin ifadesi! ... Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla, duyguların ifadesi! ...
Ve ağlayabilmek;
Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında... Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna mütesebbib! ...
Rabbinden rahmet olarak! ...
Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi! ...
Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi! ..
Ve gözyaşı;
Rabbinden rahmettir mümine! ...
Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sığınak! ...
Mecnundan Leyla ya kalan hatıra! ...
ve Resulden ümmetine merhamet! ...
Bırakın aksın gözyaşlarım...
Dokunmayın...
Bırakın...
**************************************
insanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş hep şikayetçi,hep bıkkınmış birgün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler. saklayalım,zor bulsunlar... zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya... sorun büyükmüş... mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü... kimisi: 'everestin tepesine saklayalım' demiş, kimisi 'atlas okyanusunun dibine' demiş. tac mahalin kubbesi, mekke sokakları, italyan sofrası... bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi... sigara paketi,lale bahçesi... pek çok yer düşünmüşler ama hiç biri yeterince zor gelmemiş. derken meleklerden biri;
'iÇLERiNE SAKLAYALIM' demiş... 'kimsenin aklına gelmez ki içine bakmak! ! ! '
işte o gün bugündür mutluluk insanın içinde saklıymış... hiçbir mutluluk kolay bulunmuyor.kolay kolay gülmüyor insanın yüzü... emekte ve insanın içinde saklı mutluluk... ne başkasının ekmeğinde,ne başkasının evinde,ne de başka bir şeyde... bu yüzden gözünüz hep içerde olsun... siz dışını boşverin,içine bakın
**************************************
Sabah uyandığında midesinde bir yanmahisseti.Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil,uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekdi.Aslında bunuyapmakda geç bilke kalmıştı. 'Bitmeli dedi içinden',Hergün bu tatsız uyanış bitmeli.Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu.Süratle giyinerek dışarı çıktı.Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu,şimdide bekletmemeliydi.İstanbul,soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu.Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor,onlar bile ağlıyor halimize'... BULUŞMA VAKTİ Artık Kadıköy iskelesindeydi.Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü.Şimdi midesindeki ağrı dahada artmıştı. Beşiktaş'a geçtiler.Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar.Genç kız,sevgilisinin bu durgunlığuna anlam verememişti.Nereden bilecekdi bugünayrılık çanlarının çalacağını... Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular.Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bişey söylemek istediğini.Bana bir şey mi söylemek istiyorsun'diye sordu.Genç adam,gölerini kaçırarak 'Evet' dedi.Genç kız heyecanlanmiştı,birazda sinirlenerek'Söylesene,ne diye bekliyorsun' dedi.Genç adam içini çektikden sonra'Sence biz nereye kadar gideceğiz? ' diye sordu.Genç kız,' Bunu sorma gereğini niye duydun? ' diye yanıt verdi.Genç adam söze başladı...'Birkaç ay önce akşam 23.00 sana telefon açıp senim için yazdığım şiiri okumak istemiştim.Sen bana' Sırasımı şimdi canım yaa,işin gücün yokmu' demiştin.Biliyormusun o an nkavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi.Özür dileyip telefonu kapatmıştım.Daha sonra benden bu şiiri hiç istememiştin.Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş,Meral'in 'sen şanslısın,sevgilin sana bakar' sözüne 'İşim yokda sanamı bakacağım,annen baksın'demiştin.Hatırladın mı? DUYGUSALLIĞI SEVMEM Genç kız,'Biliyorsun ben duygusallığı sevmiyorum.Hem hasta bakıcı gibi göründüğümü kimse söyleyemez' diye yanıtladı.Genç adam güldü, 'Evet canım haklısın.Zaten olmak istesende bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı,hemşire falan olamazsın.' Genç adam devam etti...'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj cektin? Hiç...Hatta günün hiçbir saatine çekmedin.Duygusallığı sevmeyebilirsin.Ama sen seni seven insanlarıda mutlu etmeyi sevmiyorsun.Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum.Seni tanıdığımdan beri her sabah,her akşam,her gece yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben akla kara gibiyiz.Genç kız anlamıştı,'Yani ne istiyorsun benden şair olmamımı? ' Genç adam tekrar gülümsedi içinden.Dün gece ayrılık karaının nekadar doğru olduğunu düşündü. 'Hayır' dedi, 'Şair olmanı istemiyorum.Olamazsın da...Biz ayrılmalıyız.Ayrılsak ikimiz içinde en hayırlısı bu olacak. Genç kız şaşırmıştı,'Neden ama? Ben seni seviyorum.Seninde beni sevdiğini sanıyordum. Genç adam iç çekerek'Hayıt canım,sen beni sevdiğini zannediyorsun.Eğer beni sevseydin şimdi başka şeyler konuşurduk' dedi. Genç kızın gözleri yaşarmıştı.Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı,gen kız gözyaşlarını silerek 'Sen bilirsin,umarım beni bir başkası için bırakmıyosundur...' dedi. Genç adam'Nasıl böyle bişey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum' yanıtını verdi.Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları bu masada artık iki yabancıydı.Birkaç dadika sessizce oturdukdan sonraGenç kız 'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzattı.Genç kızın sesi ve eli titriyordu.Genç adam, 'İstersen arkadaş kalabiliriz' dedi.Birbirlerine son kez sarıldılar. BEN DOĞRU YAPTIM Genç adam doğru yaptığına inanıyordu.Eve döndüğünde yürümekden bitap bir haldeydi.Odasına girdi.Gece bitmek bilmiyordu.Sabah erken kalkıp işe gidecekdi,uyumalıydı.Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı.Sabah 7'de saatin ziline uyandı.Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı,mesaj ve 10 cevapsız arama vardı.Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini.Aramalar ve mesaj sevgilisindendi.Heyecanla mesajı açtı,şunlar yazıyodu Sadece onları sevmeyi sevdim Hepsini onlarsız yaşadımda Bir seni sensiz yaşayamıyorum Bu aşkı tek kalpte taşıyamıyuorum Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek öleceğim,elveda birtanem... Genç adam şaşırmıştı.Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyodu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı.Heyecanla onu aradı,telefonu yabancı bir ses açtı.Genç adam ' nalan'la görüşebilirmiyim? ' dedi.Ama karşıdaki ağlıyordu,hıçkıra hıçkıra hem de...Ben onun annesiyim yavrum,kızım bu sabah intihar etti.Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu.Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim.Yavrum kendini asmıştı........ YIĞILIP KALDI Genç adam beyninden vurulmuşa döndü.Bir gün önceki miğde ağrısının iki katını çekiyordu şimdi.Olduğu yere yığılıp kaldı... Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede.Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu.Doktor yanıt verdi...'Haaa o mu? Üç ay öncegetirdiler.Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş.O günden sonra cep telefonunu hiç elinden bırakmamış.Devamlı birşeyler yazıp birine yolluyor.Geçenlerde merak ettim.Ouyurken gönderdiği numarayı aradım.Numara 3 ay önce iptal edilmiş.Gelen mesajlarda bir şiir var.Bu adam duygusalmı bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş..........
****************************************
Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür 'neden ben? '
Bu yaşanmış hikayeyi okuduktan sonra fikriniz değişecek!
Brenda yamaç tirmanisi yapmak isteyen genç bir kadindi. Bir gün
cesaretini toplayarak bir grup tirmanisina katildi.
Tirmanacaklari yere vardiklarinda, neredeyse duvar gibi dik,
büyük ve kayalik bir yamaç çikti karsilarina.
Tüm korkularina ragmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini
takti, ipi yakaladi ve kayanin dik yüzüne tirmanmaya basladi.
Bir süre tirmandiktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu..
Orada asili dururken, gruptan yukarida ipi tutan kisi dalginliga
düserek ipi gevsetiverdi. Aniden bosalan ip, hizla Branda nin gözüne
çarparak lensinin düsmesine neden oldu.
Lens çok küçüktü ve bulunmasi neredeyse imkansizdi.
Lens yamacin ortasinda bir yerlerde kalmisti ve Brenda artik bulanik görüyordu.
Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulmasi için Allah'a dua edebilirdi yalnizca..
Ve içten içe düs¸ünüp dua etmeye basladi. 'Allahim! Sen bu anda
buradaki tüm daglari görürsün. Bu daglar üzerindeki her bir tasi ve
yapragi bildigin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama
üzere oraya dogru gelen yeni bir grup gördüler. Iclerinden biri
'Aranizda lens kaybeden var mi? ' diye bagirdi.
Brenda'nin sonradan ögrendigine göre, lensi bir karinca
tasiyordu ve karinca yürüdükçe yavasça kayanin üzerinde hareket edip
parlayan lens kizlarin dikkatini çekmisti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasil bulduklarini babasina
anlatacak ve bir karikatürcü olan babasi da agiziyla lens tasiyan bir
karinca resmi çizerek, karincanin üzerindeki baloncuga bunlari
yazacakti:
'Allahim! Bu nesneyi neden tasidigimi bilemiyorum.
Bunu yiyemem ve neredeyse tasiyamayacagim kadar agir. Ama istedigin sadece bunu
tasimamsa, senin için tasiyacagim...'
'BU YÜKÜ NIYE TASIYORUM' demeyin.....
**************************************
BİR SOKAK ORTASINDA YAPAYALNIZIM
Tanımaz kimse beni bu şehirde Yalnızım, yapayalnızım Dostu olur mu ölümün Ölüm kadar yalnızım bu şehirde
Gölge gibi peşimdedir ölüm Sıcak bir nefes kadar yakın Dağıtmaz hiçbir türkü efkârımı Bir sokak ortasında yapayalnızım
Duman duman içime çekerim seni Her gece büyür gözlerimde yalnızlık Umudum yok dayanacak bu acıya Yalnızım, yapayalnızım…
********************************************
Analar yavrusuna.. Yavrular yavrusuna.. Ağlar, herkes canına Can canına, cananına
Kimi ana ve babalar Çocuklarını büyütür Onları sever, oynarlar Kimi, delikanlı olurlar Kimide genç kız olurlar Onlar, evlenip gelin olurlar Ötekileri ise askere yollanırlar Davullar, zurnalar çalarlar İki şey için çalar durmazlar Bir düğün için çalarlar Birde askere uğurlamalar Evimizde rahat mı rahat bizler Mevzide düşmana karşı onlar Can havliyle geçen kurşunlar Kar, yağmur, çamur demeden Soğuk, sıcak ve rüzgâr altında Ana ve baba sesi kulaklarında Onlara ses verir; oğul Allah aşkına Korkma, dayan vatanın uğruna Her daim ve her zaman Allah senin ve sizlerin yanında Geriye, sağ salim dönersen Ey kahraman ne mutlu sana Yok, dönmez ölür isen Şehitsin, cennet mekânın sana
Evet, işte doğur büyüt askere yolla Başını kınala ve davul zurnayla Terörist, vatan haini çapulcuyla Onun kuracağı pusu ve tuzağa Düşüp, her an nerede ve nasıl ola Kınalı bir kuzu gibi ve sırtını sıvazla Vatana hizmet ve Allah aşkına Gönder askere, güle oynaya Geriye, bayrak sarılı bir tabutta Kahraman, şehit olmuş vatan uğruna! Teslim eylesinler onu ana ve babaya!
Ey Yüce Tanrım, bu lânetlerin Başlarını ez gayri, hain teröristlerin Hiçbir ocağa düşen ateşi görmeyelim Ana ve babaların yürekleri yanmasın Evlatları, hanımları dul ve yetim kalmasın Güle oynaya giden yavrularımızın Aynen, geri dönüşleri onlara nâsip olsun!
Onlar Türkoğlu Türk’tür Onlar Türk askeri Türk’tür Onlar kahraman birer Türk’tür Onlar vatan için kanlarını akıtır Onlar vatan için canlarını verir Onlar için askerlik birer yeridir Davullu zurnalı eğlenceli gidilir Çünkü onlar vatanlarıyla evlidir Vatanlarına âşık vatanlarıyla birdir
Ey! Türk uyan kendine gel bak hele Her tarafın düşman dolu kertenkele İçine bile sızmış onlar, baksana hele Milletvekili olmuş onları temsil ediyor birde Bu nasıl bir devlet ve millet diye Bakıp gülüyor düşmanlarımız hele
Atatürk ne dedi bize bunları bilmeliyiz “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” Biz neyi muhafaza ve müdafaa ediyoruz? “Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.” Peki, bu hazinemizin kıymetini biz biliyor muyuz? “Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zabtedilmiş, bütün tersanelerine gilirmiş, bütün orduları dağılmış ve memleketin her köşesi bil fiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.” Evet, bu iktidara sahip olmalarına bizler sebep olmaktayız. “Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid, edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.” Evet, işte böyle fakrü zaruret içinde bu millet nasılda bakın Harap ve bîtap düşmüş ve can kaybediyor!
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ” Evet, Türk istikbalinin evlâdı işte bakın nasıl can kaybediyor! Vatan uğruna ve vatan yoluna, vatanı için terör ve hainlerle Çarpışarak ve haince pusulara düşürülerek onlarla çarpışıyor! Hepsi bizim evlâdımız ve hepsi Türkoğlu bizler için can veriyor! Bizlerde bu yolda can vermeye hazırız ve bu vatan için varız. “Üstte Mavi Gök Çökmedikçe Altta Yağız Yer Delinmedikçe Senin İlini ve Senin Töreni Kim Bozabilir” Bu atasözümüzü de Unutmamalıyız ve “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” ile de Şunu demeliyiz ki; “Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin” Amin!
***********************************************
O BAYRAM BANA AYAKKABI ALMAYA KARAR VERDİLER.
Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde.Tek ayakkabı yapan dükkanında,ayakkabıcı ayağımı bir kartonun üzerine koydu,iyice basmamı söyledikten sonra,ağzındaki kurşun kalemi alıp,ayağımın çevresini çizdi. O ayağımın çizildiği benim ayakkabı numaramdı.. Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum.Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı. Kapının her çalınışında koştum. Ayakkabılarım bayramdan birgün önce geldi; siyah ve bağcıklı… O gün onları giymedim.bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim. Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor,yere koyuyor,yukarıdan,yandan,önden bakıp duruyordum.Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kimbilir kaç kez okşadım. Uyku girmedi gözüme. Sabahleyin ev ahalisi kalktığında ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum. Ayakkabımı babam giydirdi.Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım; dardı ve canımı yakmıştı. Ama bunu babama söylememiştim.O “Sıkıyor mu” diye sordukça “Hayır” cevabını veriyordum.”dar ayağımı acıtıyor “desem geri gidecekti ve ayakkabıcının hemen yeni bir ayakkabı yapması olanaksızdı. O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım,topalladım.Soranlara dizimi vurdum dedim.Ama ayakkabıların ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. DOĞRUSUNU SÖYLEMEK GEREKİRSE YAŞAM DAR AYAKKABIYLA YÜRÜMEK DEMEKTİR. KİMİ ZAMAN DAR BİR MAAŞ,KİMİ ZAMAN SEVİMSİZ BİR KIŞ. KİMİ ZAMAN BİR MEKAN DAR AYAKKABI OLUR BİZE,KİMİ ZAMAN BİR ÇEVRE,KİMİ ZAMAN BİR SOKAK YADA ŞEHİR. KİMİ ZAMAN DOSTLUKLAR,ARKADAŞLIKLAR,BERABERLİKLER DAR AYAKKABIYA DÖNÜŞÜR. KİMİ ZAMAN, ZAMANDIR DAR AYAKKABI,GEÇMEK BİLMEZ. KİMİ ZAMAN ZENGİNLİK,KİMİ ZAMAN DA BAŞIMIZI KOYDUĞUMUZ YASTIK. CANINIZ YANAR.TOPALLAYARAK GİDERSİNİZ.SONRADAN ÖĞRENDİM YAŞAMIN DAR AYAKKABIYLA YÜRÜME SANATI OLDUĞUNU…
*******************************************
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, ikincisinde daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar. Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim, seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya, Daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardan olurdum. Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar, siz de 'an'ı yaşayın. Hiçbir yere, yanına; termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben. Yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda, papuçlarımı atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer... Ama işte, 85'imdeyim ve biliyorum... Ölüyorum... **********************************************************************************************************
Korkular yükselişe geçtikçe hayat inişe geçiyor..
Bir kaos yaşanıyor..Güneşli bir günün ortasına düşen fırtınalar gibi.. Sığınacak liman arayışı kaplıyor yalnızlığımızı, bir görsek limanın zaten içinde olduğumuzu fırtınalar da dinecek gözlerimiz yakamozları toplarken..
.....
Düşündüm, söyledim, söylediğimi yazdım hep..
Yine aklıma geldi söylenilen bir söz.. Hani derler ya; zaman, ilaçmış her şeye..
İşte bu sefer ilaç olamadı zaman Sevgili..
Kanayan hangi yarayı kapatıp, hangi özlemi dindirdi ki zaman? Şimdi konuşmak istemiyorum, daha sonra konuşalım demelerimiz bitmedi hiç..Her tesellimizde Zamanla düzelir her şey dedik..Kandırdık kendimizi, kandırdık etrafımızdakileri..
Biliyorduk oysa Zamanın hiç bir faydası olmayacağını..İhtiyacımız olan Pembe bir yalandı ZAMAN kelimesinin anlamı..Şimdi Pembe hikayeler ile kandıramıyorum içimde Sonbahara koşan çocuğu..Dinlediğim şarkılar, takındığım yalancı gülümsemeler hiç biri yetmedi işte..
Zaman geçti geçmesine de ilaç olamadı..Geçip giden anlar değiştirdi ikimizi de..İkimizde kendi kurduğumuz yalanın etrafında el çırpıp şarkılar söyler olduk.. Kendi kurduğumuz kandırmacaların en iyi oyuncuları olduğumuzu aynaya her baktığımızda yineledik..Oysa aynalara baktıkça gerçekleri görecektik, kendi planladığımız yalanları değil..
Hani zaman her şeye ilaçmış derler ya, inanma..Senin suskunluğun benim suskunluğum ile buluştu sessiz bir şarkı oldu yalnızlık..Üzerimde gezinen sonbahar rüzgarları üşütüyor beni sanıyordum ama üşümem bundan değilmiş.. Biraz hastayım galiba..Öksürük, aksırık, biraz da ateş.. Mikroplar yerleşmiş vücuduma üşümem ondanmış..
Hapşuuuuuuuu.... Çok yaşa...Sende gör..Hastasın sanırım..Geçmiş olsun.. Teşekkür ederim, önemli bir şey yok.. Zaman her şeyin ilacı, iyileşirim yarına! ! ! ! ! !
Bu kadardı işte hayalin ile konuşmam..Yokluğuna ilaç olamadı zaman..Ve sen artık tanıdığım “O” değilsin..Adını düşündüğümde kalbimin durduğunu hissettiğim o sen değilsin artık..
Zaman yoksulluğuna çare olamadı, benim yoksulluğumu da dindirmedi..Ve biliyor musun ilk defa unuttum adını..
*****************************************
BİR KELEBEĞİN UÇUŞUNDA ARADIM SENİ
ÖYLE GÜZELDİ Kİ ÜSTÜNDEKİ BENEKLERİ
DOKUNAMADIM
ÇÜNKÜ KIRMAK İSTEMEDİM BEN SENİİ
BİR BEBEĞİN GÜLÜŞÜNDE ARADIM SENİ
ÖYLE GÜZELDİ,Kİ YANAĞINDAKİ GAMZESİ
SEVEMEDİM
BELKİ AĞLATIRIM DİYE BEN SENİ
BİR GÜLÜN YAPRAKLARINDA ARADIM SENİ
ÖYLE GÜZELDİKİ HEM YAPRAĞI HEM RENGİ
ELLEYEMEDİM
BELKİ KOPARTIRIM DİYE BİL Kİ
BİR GECE RÜYAMDA ARADIM BEN SENİ
ÖYLESİNE GÜZEL BİR RÜYAYDI Kİ
ÇIKMAK İSTEMEDİM RÜYAMDAN
GERÇEK OLSUN DİYE İNAN Kİ
BİR GÜNEŞİN DOĞUŞUNDA ARADIM BEN SENİ
ÖYLESİNE SICAK VE PARLAKTI Kİ
BAKAMADIM BİLE BELKİ BİR DAHA DOĞMAZSIN DİYE İNAN Kİ....
************************************
Ne yazilmali ki silinip gitmesin, ne söylenmeli ki unutulup bitmesin. Sessizlikle başlayan bir hikaye bu. Eger bagladigi gibi bitecekse sonu, yasanan her ne varsa sil, gitsin.Hayallerde gerçek gibi yasarken seni, umutlarda bitti bir zaman, sevgiler de. Seni seviyorum çünkü ne zaman siir okusam, misralarindan sen akiyorsun, gözlerimden yaslar süzülüp resmine damliyor, sessizlik sarariyor içimde, susuyorum. Tam buldum dedigin anda kaybetmek nedir bilir misin? Atilmisligi hissettigin oldu mu? Hayaliyle yasamayi ezberledin mi? Delicesine sevdigin ama onun seni sevmedigini ögrendigin o ani hiç yasadin mi? Onun eksik yanlarini bile sevebildin mi? Terkedilice ilk defa görüyormus gibi baktinmi? Elvedasiz ayriliklar acitti mi içini? Göz kapaklarina inat, uyumadigin oldu mu gecelerce? Sadece mum isiginin aydinlattigi odanda onu düsündügün oldu mu saatlerce? Ellerin onsuz kaldiginda üsüdün mü? Duyuyorum susuyorsun, yine susuyorsun, tipki o zamanki gibi söylemiyorsun. Seni seviyorum çünkü hergün biraz daha tükenirken hersey, benligim sesizce inliyor ben susuyorum. Bir an elinden tutuyorum, biran sonra belkide tamamen elimden kayip gitmis oluyorsun, anlayamiyorum.Yine sensiz kaliyor kollarim, yine islaniyor gözlerim. Yasamam için tek nedenimdin sen. Fakat binlerce sebep vardi seni sevmem için. Seni seviyorum çünkü yasanacak bütün imkansizliklarda sen varsin. Biryerlerim aciyor durmaksizin. Sessizligin çok sey söylese de bazen susmanda incitir beni. Bilirim, belkide en iyi ben bilirim ki, susmasini bilmek, bildigini söylemekten daha zor. Bir uçurum gibi derinlesen sessizlik, bizi birbirimizden ayirdi bile. Yenildik dostlugumuza, zamana, yalnizliga, yenildik iste! Sinsice sardi sessizlik, böyle birdenbire, ansizin... ve ben hala unutmam gerektigini söyleyenlere inanmiyorum. Hissettiklerimi söylemektense dost kalmayi, seni sensiz yasamaktansa susmayi tercih ederim. Senin beni sevme fikri bile beni mutlu edebilecek kadar güzel ve asil! Seni seviyorum çünkü sen benim siyah beyaz dünyami renklendiren o çok az seyden birisin. Sensiz her andan korktum, korkuyorum. Alip gitme ellerini, alip gitme gülüslerimi, götürme düslerimi. Sen benden gittin gideli öyle biktim ki sensiz kendimden. Seni seviyorum çünkü hala birseyler var vazgeçemedigim. Ben herkes için siir yazmazdim, bu hep tuhaf gelmisti. Fakat simdi senin için siir yazmamak tuhaf geliyor. Bu yillarca sürecek ve de hiç dinmeyecekmis gibi düsünürken görüyorum ki anlamini yitiren birseyler var aramizda. Seni seviyorum çünkü tam herseyden vazgeçmistim ki, karanligimin perdesini yirtti ellerin. Ama yine direndik sessizlige, hala konusulmadan kalan öyle çok sey varki! 'Sustugun yerde birseyler kiriliyor' Nasil söyleyecegini sende bilmiyorsun besbelli.. Susman gerekiyor diye susuyorsun belkide, dostlugumuz için.. Kalbim sendeyken her adimda, aklim sendeyken her dakika, unutmadim, unutamadim iste!
***************************************
yok oLuşun sirenLeriydi bu kaLbimde cınLayan.
birazdan cıkıLacak öLüm yoLcuLuguna hazırlık war.
BombaLar yerLeştiriLen hayaLLerin pimini cekmeye ramak kaLdı.
sag kaLan oLur mu bu faciada biLinmez.
Ama bıraktığı hasarın teLafisi oLmaz bu belli..
kıyametin koptugu wakit geLmiştir coktan
iLmek geciriLen hayatIna son tekmesini yemiştir
Ruhu cıkıp bedenden mahşerine dogru giderken
bir cırpınış görür uzakLardan
beLki gercek beLki serap..
Son bir kez bakar ardIna umutsuzca..
iLmegini dügümLeyendir gördügü.
öLüm fermanı gectikten sonra uyguLamaya
'gitme' der her$eyin bittigi yerde.
'gitme yapamam sensiz'
Ama can cIkmıştır bir kere bedenden
'keşke' der
'keşke kan kaybederken dindirseydin yaralarımı
keşke yazacagIna siLseydin öLüm fermanımı
ama.. artIk ne fayda
yine senin yoLunda.. öLdü bu sewda.'
***************************************
İçteki kiri su değil ancak gözyaşı temizler…
Hani doyasıya ağlamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle ağlamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...
Ama yüreğin ertelenmeyi kabullenmez…
Gözlerinle gerçekleştiremediğin ağlama yüreğinde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!
Cam kesiği ağrılara gark olur yüreğin, için için kanar, için için yanar!
Ağlamak;
Rahmandan kuluna bir armağan, bir rahmet! ...
Ağlamak;
İçteki sıkıntıları dışa atmaktır... sıkıntılardan arınmaktır! ...
Bazen sevgiliye naz! Bazen sitemdir!
Bazen de anlaşılamamaktır! ...
Bazen pişmanlığın ifadesi...
Ağlamak;
Kaybedilene ağıt! Hüznün doruk noktası! ...
Resulün kaybettiği oğluna hediyesi! ...
Ya ResulALLAH! Sen de mi? Dedirten inci taneleri...
Bazen Rabbe yöneliş! ...
Bazen af dileme! ...
Bazen acının inci inci dışa vurumu! ...
Adeta acının yıkanması... Toprağa karışıp yok olması! ...
Bazen sevincin gözlere yığılması, ardından göz pınarlarından süzülen daneler! ...
Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunluğu! ...
Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak! ...
İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi! ...
Yakub’un Yusuf’a özleminin ifadesi! ... Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla, duyguların ifadesi! ...
Ve ağlayabilmek;
Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında... Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna mütesebbib! ...
Rabbinden rahmet olarak! ...
Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi! ...
Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi! ..
Ve gözyaşı;
Rabbinden rahmettir mümine! ...
Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sığınak! ...
Mecnundan Leyla ya kalan hatıra! ...
ve Resulden ümmetine merhamet! ...
Bırakın aksın gözyaşlarım...
Dokunmayın...
Bırakın...
**************************************
insanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş
hep şikayetçi,hep bıkkınmış
birgün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler.
saklayalım,zor bulsunlar...
zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya...
sorun büyükmüş...
mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü...
kimisi:
'everestin tepesine saklayalım' demiş, kimisi
'atlas okyanusunun dibine' demiş.
tac mahalin kubbesi, mekke sokakları, italyan sofrası...
bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi...
sigara paketi,lale bahçesi...
pek çok yer düşünmüşler ama hiç biri yeterince zor gelmemiş.
derken meleklerden biri;
'iÇLERiNE SAKLAYALIM' demiş...
'kimsenin aklına gelmez ki içine bakmak! ! ! '
işte o gün bugündür mutluluk insanın içinde saklıymış...
hiçbir mutluluk kolay bulunmuyor.kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
emekte ve insanın içinde saklı mutluluk...
ne başkasının ekmeğinde,ne başkasının evinde,ne de başka bir şeyde...
bu yüzden gözünüz hep içerde olsun...
siz dışını boşverin,içine bakın
**************************************
Sabah uyandığında midesinde bir yanmahisseti.Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil,uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekdi.Aslında bunuyapmakda geç bilke kalmıştı.
'Bitmeli dedi içinden',Hergün bu tatsız uyanış bitmeli.Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu.Süratle giyinerek dışarı çıktı.Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu,şimdide bekletmemeliydi.İstanbul,soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu.Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor,onlar bile ağlıyor halimize'...
BULUŞMA VAKTİ
Artık Kadıköy iskelesindeydi.Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü.Şimdi midesindeki ağrı dahada artmıştı.
Beşiktaş'a geçtiler.Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar.Genç kız,sevgilisinin bu durgunlığuna anlam verememişti.Nereden bilecekdi bugünayrılık çanlarının çalacağını...
Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular.Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bişey söylemek istediğini.Bana bir şey mi söylemek istiyorsun'diye sordu.Genç adam,gölerini kaçırarak 'Evet' dedi.Genç kız heyecanlanmiştı,birazda sinirlenerek'Söylesene,ne diye bekliyorsun' dedi.Genç adam içini çektikden sonra'Sence biz nereye kadar gideceğiz? ' diye sordu.Genç kız,' Bunu sorma gereğini niye duydun? ' diye yanıt verdi.Genç adam söze başladı...'Birkaç ay önce akşam 23.00 sana telefon açıp senim için yazdığım şiiri okumak istemiştim.Sen bana' Sırasımı şimdi canım yaa,işin gücün yokmu' demiştin.Biliyormusun o an nkavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi.Özür dileyip telefonu kapatmıştım.Daha sonra benden bu şiiri hiç istememiştin.Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş,Meral'in 'sen şanslısın,sevgilin sana bakar' sözüne 'İşim yokda sanamı bakacağım,annen baksın'demiştin.Hatırladın mı?
DUYGUSALLIĞI SEVMEM
Genç kız,'Biliyorsun ben duygusallığı sevmiyorum.Hem hasta bakıcı gibi göründüğümü kimse söyleyemez' diye yanıtladı.Genç adam güldü, 'Evet canım haklısın.Zaten olmak istesende bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakıcı,hemşire falan olamazsın.'
Genç adam devam etti...'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj cektin? Hiç...Hatta günün hiçbir saatine çekmedin.Duygusallığı sevmeyebilirsin.Ama sen seni seven insanlarıda mutlu etmeyi sevmiyorsun.Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum.Seni tanıdığımdan beri her sabah,her akşam,her gece yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben akla kara gibiyiz.Genç kız anlamıştı,'Yani ne istiyorsun benden şair olmamımı? '
Genç adam tekrar gülümsedi içinden.Dün gece ayrılık karaının nekadar doğru olduğunu düşündü. 'Hayır' dedi, 'Şair olmanı istemiyorum.Olamazsın da...Biz ayrılmalıyız.Ayrılsak ikimiz içinde en hayırlısı bu olacak.
Genç kız şaşırmıştı,'Neden ama? Ben seni seviyorum.Seninde beni sevdiğini sanıyordum.
Genç adam iç çekerek'Hayıt canım,sen beni sevdiğini zannediyorsun.Eğer beni sevseydin şimdi başka şeyler konuşurduk' dedi.
Genç kızın gözleri yaşarmıştı.Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı,gen kız gözyaşlarını silerek 'Sen bilirsin,umarım beni bir başkası için bırakmıyosundur...' dedi.
Genç adam'Nasıl böyle bişey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum' yanıtını verdi.Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları bu masada artık iki yabancıydı.Birkaç dadika sessizce oturdukdan sonraGenç kız 'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzattı.Genç kızın sesi ve eli titriyordu.Genç adam, 'İstersen arkadaş kalabiliriz' dedi.Birbirlerine son kez sarıldılar.
BEN DOĞRU YAPTIM
Genç adam doğru yaptığına inanıyordu.Eve döndüğünde yürümekden bitap bir haldeydi.Odasına girdi.Gece bitmek bilmiyordu.Sabah erken kalkıp işe gidecekdi,uyumalıydı.Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı.Sabah 7'de saatin ziline uyandı.Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı,mesaj ve 10 cevapsız arama vardı.Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini.Aramalar ve mesaj sevgilisindendi.Heyecanla mesajı açtı,şunlar yazıyodu
Sadece onları sevmeyi sevdim
Hepsini onlarsız yaşadımda
Bir seni sensiz yaşayamıyorum
Bu aşkı tek kalpte taşıyamıyuorum
Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim
Ve seni severek öleceğim,elveda birtanem...
Genç adam şaşırmıştı.Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyodu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı.Heyecanla onu aradı,telefonu yabancı bir ses açtı.Genç adam ' nalan'la görüşebilirmiyim? ' dedi.Ama karşıdaki ağlıyordu,hıçkıra hıçkıra hem de...Ben onun annesiyim yavrum,kızım bu sabah intihar etti.Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu.Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim.Yavrum kendini asmıştı........
YIĞILIP KALDI
Genç adam beyninden vurulmuşa döndü.Bir gün önceki miğde ağrısının iki katını çekiyordu şimdi.Olduğu yere yığılıp kaldı...
Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede.Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu.Doktor yanıt verdi...'Haaa o mu? Üç ay öncegetirdiler.Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş.O günden sonra cep telefonunu hiç elinden bırakmamış.Devamlı birşeyler yazıp birine yolluyor.Geçenlerde merak ettim.Ouyurken gönderdiği numarayı aradım.Numara 3 ay önce iptal edilmiş.Gelen mesajlarda bir şiir var.Bu adam duygusalmı bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş..........
****************************************
Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür 'neden ben? '
Bu yaşanmış hikayeyi okuduktan sonra fikriniz değişecek!
Brenda yamaç tirmanisi yapmak isteyen genç bir kadindi. Bir gün
cesaretini toplayarak bir grup tirmanisina katildi.
Tirmanacaklari yere vardiklarinda, neredeyse duvar gibi dik,
büyük ve kayalik bir yamaç çikti karsilarina.
Tüm korkularina ragmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini
takti, ipi yakaladi ve kayanin dik yüzüne tirmanmaya basladi.
Bir süre tirmandiktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu..
Orada asili dururken, gruptan yukarida ipi tutan kisi dalginliga
düserek ipi gevsetiverdi. Aniden bosalan ip, hizla Branda nin gözüne
çarparak lensinin düsmesine neden oldu.
Lens çok küçüktü ve bulunmasi neredeyse imkansizdi.
Lens yamacin ortasinda bir yerlerde kalmisti ve Brenda artik bulanik görüyordu.
Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulmasi için Allah'a dua edebilirdi yalnizca..
Ve içten içe düs¸ünüp dua etmeye basladi. 'Allahim! Sen bu anda
buradaki tüm daglari görürsün. Bu daglar üzerindeki her bir tasi ve
yapragi bildigin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama
yardim et.'
Patikalardan yürüyerek asagi indiler. Asagi indiklerinde, tirmanmak
üzere oraya dogru gelen yeni bir grup gördüler. Iclerinden biri
'Aranizda lens kaybeden var mi? ' diye bagirdi.
Brenda'nin sonradan ögrendigine göre, lensi bir karinca
tasiyordu ve karinca yürüdükçe yavasça kayanin üzerinde hareket edip
parlayan lens kizlarin dikkatini çekmisti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasil bulduklarini babasina
anlatacak ve bir karikatürcü olan babasi da agiziyla lens tasiyan bir
karinca resmi çizerek, karincanin üzerindeki baloncuga bunlari
yazacakti:
'Allahim! Bu nesneyi neden tasidigimi bilemiyorum.
Bunu yiyemem ve neredeyse tasiyamayacagim kadar agir. Ama istedigin sadece bunu
tasimamsa, senin için tasiyacagim...'
'BU YÜKÜ NIYE TASIYORUM' demeyin.....
**************************************
BİR SOKAK ORTASINDA YAPAYALNIZIM
Tanımaz kimse beni bu şehirde
Yalnızım, yapayalnızım
Dostu olur mu ölümün
Ölüm kadar yalnızım bu şehirde
Gölge gibi peşimdedir ölüm
Sıcak bir nefes kadar yakın
Dağıtmaz hiçbir türkü efkârımı
Bir sokak ortasında yapayalnızım
Duman duman içime çekerim seni
Her gece büyür gözlerimde yalnızlık
Umudum yok dayanacak bu acıya
Yalnızım, yapayalnızım…
********************************************
Analar yavrusuna..
Yavrular yavrusuna..
Ağlar, herkes canına
Can canına, cananına
Kimi ana ve babalar
Çocuklarını büyütür
Onları sever, oynarlar
Kimi, delikanlı olurlar
Kimide genç kız olurlar
Onlar, evlenip gelin olurlar
Ötekileri ise askere yollanırlar
Davullar, zurnalar çalarlar
İki şey için çalar durmazlar
Bir düğün için çalarlar
Birde askere uğurlamalar
Evimizde rahat mı rahat bizler
Mevzide düşmana karşı onlar
Can havliyle geçen kurşunlar
Kar, yağmur, çamur demeden
Soğuk, sıcak ve rüzgâr altında
Ana ve baba sesi kulaklarında
Onlara ses verir; oğul Allah aşkına
Korkma, dayan vatanın uğruna
Her daim ve her zaman
Allah senin ve sizlerin yanında
Geriye, sağ salim dönersen
Ey kahraman ne mutlu sana
Yok, dönmez ölür isen
Şehitsin, cennet mekânın sana
Evet, işte doğur büyüt askere yolla
Başını kınala ve davul zurnayla
Terörist, vatan haini çapulcuyla
Onun kuracağı pusu ve tuzağa
Düşüp, her an nerede ve nasıl ola
Kınalı bir kuzu gibi ve sırtını sıvazla
Vatana hizmet ve Allah aşkına
Gönder askere, güle oynaya
Geriye, bayrak sarılı bir tabutta
Kahraman, şehit olmuş vatan uğruna!
Teslim eylesinler onu ana ve babaya!
Ey Yüce Tanrım, bu lânetlerin
Başlarını ez gayri, hain teröristlerin
Hiçbir ocağa düşen ateşi görmeyelim
Ana ve babaların yürekleri yanmasın
Evlatları, hanımları dul ve yetim kalmasın
Güle oynaya giden yavrularımızın
Aynen, geri dönüşleri onlara nâsip olsun!
**************************************************
EY TÜRK OĞLU TÜRK!
Onlar Türkoğlu Türk’tür
Onlar Türk askeri Türk’tür
Onlar kahraman birer Türk’tür
Onlar vatan için kanlarını akıtır
Onlar vatan için canlarını verir
Onlar için askerlik birer yeridir
Davullu zurnalı eğlenceli gidilir
Çünkü onlar vatanlarıyla evlidir
Vatanlarına âşık vatanlarıyla birdir
Ey! Türk uyan kendine gel bak hele
Her tarafın düşman dolu kertenkele
İçine bile sızmış onlar, baksana hele
Milletvekili olmuş onları temsil ediyor birde
Bu nasıl bir devlet ve millet diye
Bakıp gülüyor düşmanlarımız hele
Atatürk ne dedi bize bunları bilmeliyiz
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen
Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Biz neyi muhafaza ve müdafaa ediyoruz?
“Mevcudiyetinin ve istikbâlinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.”
Peki, bu hazinemizin kıymetini biz biliyor muyuz?
“Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin
imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit,
çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz
vatanın bütün kaleleri zabtedilmiş, bütün tersanelerine gilirmiş,
bütün orduları dağılmış ve memleketin her köşesi bil fiil işgal
edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim
olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar
gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.”
Evet, bu iktidara sahip olmalarına bizler sebep olmaktayız.
“Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid, edebilirler.
Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”
Evet, işte böyle fakrü zaruret içinde bu millet nasılda bakın
Harap ve bîtap düşmüş ve can kaybediyor!
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerâit içinde
dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ”
Evet, Türk istikbalinin evlâdı işte bakın nasıl can kaybediyor!
Vatan uğruna ve vatan yoluna, vatanı için terör ve hainlerle
Çarpışarak ve haince pusulara düşürülerek onlarla çarpışıyor!
Hepsi bizim evlâdımız ve hepsi Türkoğlu bizler için can veriyor!
Bizlerde bu yolda can vermeye hazırız ve bu vatan için varız.
“Üstte Mavi Gök Çökmedikçe Altta Yağız Yer Delinmedikçe
Senin İlini ve Senin Töreni Kim Bozabilir” Bu atasözümüzü de
Unutmamalıyız ve “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” ile de
Şunu demeliyiz ki; “Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin” Amin!
***********************************************
O BAYRAM BANA AYAKKABI ALMAYA KARAR VERDİLER.
Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde.Tek ayakkabı yapan dükkanında,ayakkabıcı ayağımı bir kartonun üzerine koydu,iyice basmamı söyledikten sonra,ağzındaki kurşun kalemi alıp,ayağımın çevresini çizdi.
O ayağımın çizildiği benim ayakkabı numaramdı..
Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum.Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.
Kapının her çalınışında koştum.
Ayakkabılarım bayramdan birgün önce geldi; siyah ve bağcıklı…
O gün onları giymedim.bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim.
Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor,yere koyuyor,yukarıdan,yandan,önden bakıp duruyordum.Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kimbilir kaç kez okşadım.
Uyku girmedi gözüme.
Sabahleyin ev ahalisi kalktığında ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum.
Ayakkabımı babam giydirdi.Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım; dardı ve canımı yakmıştı.
Ama bunu babama söylememiştim.O “Sıkıyor mu” diye sordukça “Hayır” cevabını veriyordum.”dar ayağımı acıtıyor “desem geri gidecekti ve ayakkabıcının hemen yeni bir ayakkabı yapması olanaksızdı.
O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm.
Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu.
Dişimi sıktım,topalladım.Soranlara dizimi vurdum dedim.Ama ayakkabıların ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.
DOĞRUSUNU SÖYLEMEK GEREKİRSE YAŞAM DAR AYAKKABIYLA YÜRÜMEK DEMEKTİR.
KİMİ ZAMAN DAR BİR MAAŞ,KİMİ ZAMAN SEVİMSİZ BİR KIŞ.
KİMİ ZAMAN BİR MEKAN DAR AYAKKABI OLUR BİZE,KİMİ ZAMAN BİR ÇEVRE,KİMİ ZAMAN BİR SOKAK YADA ŞEHİR.
KİMİ ZAMAN DOSTLUKLAR,ARKADAŞLIKLAR,BERABERLİKLER DAR AYAKKABIYA DÖNÜŞÜR.
KİMİ ZAMAN, ZAMANDIR DAR AYAKKABI,GEÇMEK BİLMEZ.
KİMİ ZAMAN ZENGİNLİK,KİMİ ZAMAN DA BAŞIMIZI KOYDUĞUMUZ YASTIK.
CANINIZ YANAR.TOPALLAYARAK GİDERSİNİZ.SONRADAN ÖĞRENDİM YAŞAMIN DAR AYAKKABIYLA YÜRÜME SANATI OLDUĞUNU…
*******************************************
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim,
seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya,
Daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardan olurdum.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar, siz de 'an'ı yaşayın.
Hiçbir yere, yanına; termometre, su, şemsiye ve
paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, papuçlarımı atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer...
Ama işte, 85'imdeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...
**********************************************************************************************************