Abdullah Tüylü - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Tarih dersinde anlatırlardı:
Milattan önce, çook önce
Taş devri, çamur devri,
Derken cilalı taş devrinden geçmiş insanlar
Bugünlere gelmişler,
Uçaklara, trenlere, lüks arabalara binmişler
Çiğ et, dikenli ot yerken
Kebaplar, suşiler yemişler

Ben milattan önce yaşamadım
ama bu anlatılanların hepsini
Ama hepsini
Tek tek yaşadım bu garip ömrümde.

Kangal'ın Avşarören köyünde
Kolumun altında tezek,
okul yollarına düştüm
çamurlara bata çıka..
Ah tezek ne çektim senden,
götürdüm anam kızdı,
götürmedim öğretmen...

Kilometre ötelerden ortaokula gittim
Karda kışta boranda,
şapkamı kaçırdı deli rüzgâr
Gürün'ün bağırsak deresinde...

Anadan babadan uzak
Aç yattığım gecelerde
Gözyaşı döktüm soğuk yorgan altları,
Yirmibeş kuruşum olmadığı için
Giremediğim okul kantinleri
Ve Sivas'ın ayazı
Sizi hiç unutmadım.


Gün geldi dünyayı gezdirdi kader
Dört kıtada binlerce insan dostum oldu...
Muhtaçlara uzanırken yalnız ben gördüm elimi.
Yoksulların gözünde yaş,
Yetimlerin yüzünde gülümseme,
Darda, zorda kalanlara sevinç oldum

En zirvedekileriyle oturduğum kuş sütü eksik sofralarda
Seni hatırladım, açlığımı bastırdığım yeşil soğan,
o acımsı buruk tadını hiç unutmadım.

Taş devrinden bugüne ne kadar çağ varsa
Her devrini ayrı ayrı yaşamış
Garip bir ömür işte...

Birazı kader,
Birazı kendi haltlarımız
Birazı nasip.

Allah sonumuzu hayretsin...