Tüm ayrılıkların adına; Hiç bir şehir kabul etmeyecekti artık bizi, Sokakları gülmeyecek, top oynayan çocukları olmayacaktı. Rıhtımları ziyaret etmeyecekti gözlerimiz, Her sokak lambası biraz daha karartacaktı yüzlerimizi. Her mahallenin adı hüzün, her çıkmaz sokak biz kalacaktı. Bütün evlerin perdeleri kapanacaktı birer birer yüzümüze, Ayaklarımız bir dost kapısına hasret kalacaktı. Hiçbir kaldırım taşına güneş doğmayacak, Bütün kaldırımlar öksüz kalacaktı. Bizi ağırlayan bedbaht şehrin en sisli havasını dolduracağız ciğerlerimize, kasvet gökyüzüne değil, gözlerimize dolacak bu sefer. Zemheri yaprakları düşecek yolumuza, Yada, Zamansız kışların karları ağartacak saçlarımızı ebediyyen. Sen yatıracaksın gözlerini ıraklara, bense hep sende kalacağım. Kalemin kağıda dokunan ucu kadar yakın olacak gözlerim tenine, ve Artık bizlikten vazgeçeceğiz... SEN ile BEN olmayacağız örneğin, SEN ve BEN olarak tutunacağız hayata kaldığımız yerden... BUGÜN; Senin çekilip hayatımdan, benim sensizliğe gittiğim gün... ................................... KEŞKE Şimdi bir kağıdım birde kalemim olsaydı keşke. Yollara dalan gözlerimi yazardım. Uzaklara doğru gidişimi, yetişemeyeceğimi bile bile sana koşuşumu. Yalnızlığımı sen gittikten sonra. Yoldaki her şehir tabelasında adını görüşümü. Uzaklara diktiğim gözlerimle yolun en uç noktasına yüzünü çizdiğim siluetini. Keşke bir yaprak kağıdım olsaydı. Parçalarcasına duygularımı yazsaydım üzerine. Kaybolup giden zamana inat genç kalsaydım seninle. Bir çiğdem çizerdim kağıdın tam ortasına baharı müjdeler gibi. Yeşeren her ağacın çiçeğine asardım seni. Toprak sen kokardı ne güzel. Keşke dünyanın en ücra köşesinde, hani gecenin gündüzün altı ay yaşandığı yerde yaşasaydım. Ama aşk ya işte bulacak ya beni, kavrayıp yakamdan alacak ya canımı en acıtan yerinden nerede olursa bulurdu beni. Açık kalan her kapının arkasında sen vardın eminim. Kavuşmak istemezken sana karşıma çıkacaktın her durakta. Bütün acıklı şarkıların bütün nakaratları seni anlatacaktı. Hani korkuyordum ya adını yazmaya, bütün gazete manşetleri seni yazacaktı. Sensizlik düşünce tenime yakan bir kor düşecekti gözlerime. Izdırap yüklenecekti sevgiye. Kalem tam ortasından kırılıp kapayacaktı defterimi. İdamlık bir mahkum gibi bekleyecektim düştüğüm yolların herhangi bir kentinde. Uzaklardan duyulan gel sesine kulak asmayacaktım, gelmeyecektim sana yeniden. Biliyordum bende ki arsız gönlü. Gamı unutup bağlanacaktı yine sana. Aldırmadan gelen sesine sırt çevirecektim düşlere. Senle ilgili hayata düştüğüm bütün notları kaldıracaktım bir bir. Geceden sabaha beklediğim günlere gülecektim. Bak yaşlandım şimdi. Gündüzleri bir geceleri üç saydım. Her günüm dört oldu. Eski aşık kalmadı artık. Hep -di kullandım yüklemlerine hayatın, neden biliyor musun? Alt tarafı yaşlanmıştım çünkü, alt tarafı ölüyordum, senin için ağlayan gözlerim görmüyordu artik. Alt tarafı...
Tüm ayrılıkların adına;
Hiç bir şehir kabul etmeyecekti artık bizi,
Sokakları gülmeyecek, top oynayan çocukları olmayacaktı.
Rıhtımları ziyaret etmeyecekti gözlerimiz,
Her sokak lambası biraz daha karartacaktı yüzlerimizi.
Her mahallenin adı hüzün, her çıkmaz sokak biz kalacaktı.
Bütün evlerin perdeleri kapanacaktı birer birer yüzümüze,
Ayaklarımız bir dost kapısına hasret kalacaktı.
Hiçbir kaldırım taşına güneş doğmayacak,
Bütün kaldırımlar öksüz kalacaktı.
Bizi ağırlayan bedbaht şehrin en sisli havasını dolduracağız ciğerlerimize,
kasvet gökyüzüne değil, gözlerimize dolacak bu sefer.
Zemheri yaprakları düşecek yolumuza,
Yada,
Zamansız kışların karları ağartacak saçlarımızı ebediyyen.
Sen yatıracaksın gözlerini ıraklara, bense hep sende kalacağım.
Kalemin kağıda dokunan ucu kadar yakın olacak gözlerim tenine,
ve
Artık bizlikten vazgeçeceğiz...
SEN ile BEN olmayacağız örneğin,
SEN ve BEN olarak tutunacağız hayata kaldığımız yerden...
BUGÜN;
Senin çekilip hayatımdan, benim sensizliğe gittiğim gün...
...................................
KEŞKE
Şimdi bir kağıdım birde kalemim olsaydı keşke. Yollara dalan gözlerimi yazardım. Uzaklara doğru gidişimi, yetişemeyeceğimi bile bile sana koşuşumu. Yalnızlığımı sen gittikten sonra. Yoldaki her şehir tabelasında adını görüşümü. Uzaklara diktiğim gözlerimle yolun en uç noktasına yüzünü çizdiğim siluetini. Keşke bir yaprak kağıdım olsaydı. Parçalarcasına duygularımı yazsaydım üzerine. Kaybolup giden zamana inat genç kalsaydım seninle. Bir çiğdem çizerdim kağıdın tam ortasına baharı müjdeler gibi. Yeşeren her ağacın çiçeğine asardım seni. Toprak sen kokardı ne güzel. Keşke dünyanın en ücra köşesinde, hani gecenin gündüzün altı ay yaşandığı yerde yaşasaydım. Ama aşk ya işte bulacak ya beni, kavrayıp yakamdan alacak ya canımı en acıtan yerinden nerede olursa bulurdu beni. Açık kalan her kapının arkasında sen vardın eminim. Kavuşmak istemezken sana karşıma çıkacaktın her durakta. Bütün acıklı şarkıların bütün nakaratları seni anlatacaktı. Hani korkuyordum ya adını yazmaya, bütün gazete manşetleri seni yazacaktı. Sensizlik düşünce tenime yakan bir kor düşecekti gözlerime. Izdırap yüklenecekti sevgiye. Kalem tam ortasından kırılıp kapayacaktı defterimi. İdamlık bir mahkum gibi bekleyecektim düştüğüm yolların herhangi bir kentinde. Uzaklardan duyulan gel sesine kulak asmayacaktım, gelmeyecektim sana yeniden. Biliyordum bende ki arsız gönlü. Gamı unutup bağlanacaktı yine sana. Aldırmadan gelen sesine sırt çevirecektim düşlere. Senle ilgili hayata düştüğüm bütün notları kaldıracaktım bir bir. Geceden sabaha beklediğim günlere gülecektim. Bak yaşlandım şimdi. Gündüzleri bir geceleri üç saydım. Her günüm dört oldu. Eski aşık kalmadı artık. Hep -di kullandım yüklemlerine hayatın, neden biliyor musun? Alt tarafı yaşlanmıştım çünkü, alt tarafı ölüyordum, senin için ağlayan gözlerim görmüyordu artik. Alt tarafı...