Vahap Zeyrek - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

İNSANLAR
her günün şafağında tanıştım
güzel insanlarla
ama gün geldi kimseler
gözikmez oldu
cevremde farkına
vardım ki insanlar
güzel dostluklardan cok
cıkar uğuraşına
girmişler; ben dostlarım artık
kardelen ciceği gibi üşümez
karda bile yaşamayı görenlerden
sectim.........
dostlarımı kır ciceğiği gibi avucum da
değil;
yüreğimin en gizli noktasında
SAKLADIM.........
güzel insanlara selam olsun..........

Bir an düşünün… hiç uzak olmayan ve tanıklık ettiğimiz bir an…
Bir konser alanı canlansın gözünüzde. Tozun dumana karıştığı, insanların heyecan içinde bir bekleyişte olduğu ve birazdan sahnede yerini alacak şahsın, bekleyişe kattığı anlamı düşünün.
Orada niçin bulunduğunu sorgulamayanlarla, yıllardır bugünün özlemiyle tutuşanların ortak platformu sayılan alanda biriken halkın yarattığı cümbüşü düşünün

Şimdi o alandan biraz geriye doğru gidip, konser öncesi şehrin haline bakalım.
Hareketlilik, günler öncesinden başlamıştı. Her gün aynı yüzleri gören yerli halk, o gün hiç görmediği kadar coşkulu bir kalabalığa karışmıştı… yurdun dört bir yanından, hatta hızını alamayıp, yurdun dışından da gelenlerin buluştuğu bir kent vardı o gün karşımızda. Sokaklarda sanatçılarla karşılaşıyor, tanımadığımız insanların gülen gözlerine dalıyor, hayretimizi gizleyerek olgun davranmaya çalışıyorduk.
Yıllardır, yüzlerinde kronik bir hüzün saklı olan kent insanının, hemen hemen tümünün yüzünde pervasız bir tebessüm saklıydı o gün. Bu tebessüm mekân ve sınıf tanımadan, dalga dalga bütün kente yayılıyordu.
Çalıştığı lokantada her akşam aynı zatlara yemek servisi yapan Komi Burhan’dan tutun da, ciğerleri yakan ciğerleriyle meşhur, Pala’ya kadar herkesin yeni müşterileri vardı o gün.
Dolan otelleri, caddeleri ve parklarıyla şehir, içten içe bir düğüne hazırlanıyordu sanki.

O an geliyordu ve bütün asaletiyle Cıwan, yüz binlere selam duruyordu.

Kentin caddeleri arasında gün boyu dolanıp anı biriktiren bütün konuklar, konser alanında tek bir ses oluyor ve yıllardır bekledikleri o anın keyfini çıkartıyorlardı. Sönmüş bir volkanın tekrar faaliyete geçmesini andıran ve lav misali havaya karışan şarkı sesleri, gökte buluşuyor ve sevinç olup insanların yüzlerine yerleşiyordu.
Bu coşku, Cıwan’ı şaşırtmakla beraber, konser alanına birikenleri hiç şaşırtmamıştı…

O gün Batman, gülen gözleriyle ışık olan bütün yüzlerin, bir nevi sarnıcı olmuştu. Ve durmadan sevinç biriktiriyordu haznesine.
Bütün bunlar sizin için yalnızca bir insan kalabalıklığı ifade ediyorsa, lütfen bu noktada durun ve o güzel zamanınızı boşa harcamayıp, yazıya devam etmekten vazgeçin!
(…)
Kalan sağlar…
Bu, sizin de hemfikir olduğunuz gibi yalnızca bir insan hengâmesi değildi. Bu, Batman’ın gelecekte gerçekleşmesi olası halinin, bir günlüğüne bile olsa kendini gösterdiği ve üzerinde durulması gereken kalabalığın simgesiydi.
Batman bize o gün bir kentin, güzel işlere nasıl sahiplendiğini ve çaba gösterilirse bu güzellikleri şehrin bütün kesimlerine yayarak nasıl kalkınabileceğini gösterdi.
Tabi bunu bizim söylememiz yetmiyor. Batman’ın gelişiminde doğrudan etkiye sahip insanların da aynı gerçeği görmeleri gerekmektedir.
Halkına ve kendisini yönetmekle yükümlü insanlara, bu değerli günü bir ufuk oluşturabilmeleri için, bütün cömertliğiyle sunan şehrin, kıymetini anladığını iddia edenler, ne ilginçtir ki hala doğru düzgün bir şeyler yapmış değildirler.

Ufukları dar olan insanların, geniş hayaller kurmasını ve bu bağlamda şehirleri yarına taşımalarını beklemek, kavruk bir yaz günü, duasına çıktığımız yağmuru beklemek kadar umutsuz bir yaklaşımdır
Artık bu kent, yıllardır süregelen sorunlarla anılmak istemiyor.
Siz –yetkili kişiler- iyi hizmet sunduğunuz sürece, bu size bilinçlenmiş bir halk olarak geri dönecektir.
Elinizdeki ufak bir çöp parçasıyla, yarım saat çöp tenekesi aramak zorunda kaldığınız bir şehirde dolanmaktan nasıl huzursuz oluyorsak; buna sebep olanlar da aynı huzursuzluğu taşımalıdırlar.
Solduğumuz zehirden bile bihaber olduğumuz, sızan atıkların yeraltında birikmesiyle, potansiyel bir bomba halini alan ve bir gün havaya uçması olası, bir şehirde yaşamaktan yine vazgeçmiyorsak, bunun kıymeti bilinmelidir.
Bu sevgiye sahip çıkanlar, karşı çıkanlara yahut duyarsız kalanlara gerekli tepkiyi gösterebilmelidir.

Bir konserin, bir kente anlattıkları elbette bunlardan ibaret değildir. Nihayetinde şehirler, ortak yaşam alanlarıdır. Bu noktada hepimize görevler düşmektedir. Yarına hizmet niteliğinde atılacak her adımı ilk önce kendi içimizde atmamız gerekmektedir.
Oluşturmaya çalıştığımız bilinci, bir kültüre dönüştürmek için, önümüzde uzayan yol azmimizi etkileyebilir; lakin bir yerden başlamalı ve şehre hak ettiği geleceği sunmak için illaki çaba harcanmalıdır.
Felat