Kerem Poyraz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Merhaba....

Anlatacak nelerim var bir bilsen
İçimde ihtilaller kopmuş
Kendimi sürgüne verdim
Mutluluğum çoktan iflas etmiş
İtiraza hakkım yok biliyorum
Beni savunmak sana düştü
Seni arıyorum...
Yarım kalmış şiirlerim gibisin
Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
Öylesine eksiğim sensiz
Öylesine sahipsiz
İşte bütün umutlara
Havlu attım, gidiyorum
İçimde geç kalmışlığın çaresizliği
Çocuklar gibi ağlıyorum
Ve gel gör ki, her damla gözyaşımda
Yine seni arıyorum...


SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı. -
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı. -
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi. -
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye azbuldunuz
Yahut vakit olmadı.
Behçet Necatigil (1916-1979)

Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya
hafızadaki hatıra ya da hayallerdeki
ümittir. Hüsranı ise bir tek yerde kabul
ediyorum,yaşamak mümkünken
yaşamamış olmakta


Basit Yaşayacaksın

Basit yasayacaksin. Basit
Mesela susayinca su içecek kadar
basit..
Dört çikacak, ikiyle ikiyi çarptiginda.
Tek dügmesi olacak elindeki cihazin;
Tek bir dügme, tek bir cümle gibi...
Sevince lafi dolandirmadan söyledigin
'seni seviyorum' gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana...
Basit, sicak bir öpücük;
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,
tüm düslerin.
O öpücük için yapacaksin hayatinin kavgasini,
Öpücük için yiyeceksin hayatinin
dayagini.
Kabak çekirdegi verecek sana
rakamlarin veremedigi mutlulugu.
El yazisiyla yazilmis egri bügrü bir
mektup olacak
en degerli kagidin-hep yaninda
tasidigin, atmaya kiyamadigin.
Iki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kisacik olacak uyanman,
ve yola çikman arasinda geçen süre;
Kisacik olacak sicacik kollara dolanman
ve
Kendin bile anlayabileceksin
yazdiklarini;
bakislarin bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dagi'nin önünde bekleyecek
mutluluklar.
Bir islikta bulabileceksin en uzun
dostluk romanini;
ya da bir damla gözyasi yasatacak sana
en ucuz romanini;
Pankreasinin sagligina dua edeceksin
kapatirken gözlerini.
Zafer isareti yapacaksin tuvaletten
çikarken.
Bir kasarli tost olacak aradigin
nasil oturacagini
bilemedigin sofrada,
parmaklarin en kiymetli çatalin.
Yine, ayni parmaklar çözecek en
karmasik denklemleri.
Iskenderi'in kilici duracak avukat
rehberinin yaninda.
Bir filarmoni orkestrasi veremeyecek
sana
kontrplak bir gitarda dogru basilmis
bir fa diyezin mutlulugunu
Makyaji ilk 'a'sina kadar bilmen
yetecek.
temizlik kokacak en pahali parfümün.
'Bilmiyorum' diyebileceksin
bilmediginde ve
çok normal olacak 'bilemeyesin'.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir 'istemiyorum' diyebilmeye,
Ne durdugu farketmeyecek abanin
altinda.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için
kullanacaksin,
Küçük bir not defteri olacak 'bilgini'
en hizli 'sayan'
Basit yasayacaksin, basit.
Sanki yasamin bir gün sona erecekmis
gibi
basit...Çay simit ve peynirle

Beni Düşün, Unutma

Ay doğarken bir söğüdün ardından,
Göl yüzünde sisli bir esintiyle,
Akşamın göğsüne hüzün serperek,
Ve yağmurdan geceye
Çiçekli perdeler çekerek,
Beni düşün...
Beni düşün, unutma...

En umarsız, en mutsuz gününde,
Bağrına bir yumruk çökeldiğinde,
Ve dağların mazlum ateşi,
O güzelim saçlarına,
Cayır-cayır yanıp ulaştığında,
Beni düşün...
Beni düşün, unutma...

Beni düşün bir kavganın içinde;
Helal bir ekmeğin peşinde...
Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin,
Can çekişen o son parçasını da
Sana sakladığımı bil! ..

Bil ki haykırırcasına,
Bu esir gövdemi yakarcasına,
Kavuşmak için o serin bağrına,
Ateşten bir yol arıyorum...

Kar yağarken mor dağların ucundan,
Sol yerine sessiz bir iniltiyle,
Yastığın yüzüne yaşlar dökerek,
Ve akşamdan gizlice bir ah çekerek,
Beni düşün...
Beni düşün, unutma...

Kan kızılı bir gelincik seherinde,
Sırtıma kahpe bir hançer indiğinde,
Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm,
Çığırtkan bir gazete başlığında,
Çığlık-çığlık sana kavuştuğunda,
Beni düşün...
Beni düşün, unutma...

Beni düşün, şehre her yağmur yağdığında,
Islak ve kırılgan bir türkünün içinde...
Göğsünden dudaklarına doğru,
Sancılı bir isyan kabardığında;
Bastırarak kalbini avuçlarınla
Sesini okşadığımı bil! ..

Bil ki yalvarırcasına,
Uzayan yollara dağılırcasına,
Sonsuz bir mahşerin ortasında,
Bir zemzem suyu gibi,
Seni, seni özlüyorum...

Kaynak: Gözleri İntihar Mavi
Yusuf Hayaloğlu

Kısa Bir Aşk Öyküsü

Gün ışığı gibi
Dökülür omuzlarına saçların
Bulutsuz bir gök gibi
Dinginlik verir yüreğime gözlerin.

Düşünür, düşünürde
Varamam bir karara
Sahi?
Sen mi geç kaldın,
Ben mi erken geldim
Dünyaya? ..

İsyanım
Rastlantının böylesine..
Kızma hemen
Hep sevdim seni
Fark ettirmesem de.

Öyle benzer ki hazlarımız
En uyumlu biz olurduk
Oyun oynamasaydı
Zaman bize...

Biliyorum.
Kabul etmeyeceksin gene.
Hani bakardın ya
Anlaşılacağından da korkarak
“Bende seni” diye
Zaman, zaman
İçim sevinçle dolardı
O zaman.

Ne der acaba?
Herkes, el alem
Sosyal çevrem
Etik değerler vs. falan
Frenleriz duygularımızı
Sevgi ölür sanırız
Kendimizdir biraz ölen

Yaşatmaktır
Sevgiyi
Aslolan
İçtenlikliyse,
Ve de dürüstse
Seven yanılmaz
Toplumdur yanılan

Derim de
Gene de
Açmam yüreğimi sana
Anlaşılacağımı.
Umarım yalnızca.


Hiçbir şeyde yoktur
Sevginin gücü.
Bir gün mutlaka
Saracak yüreklerimizi
Aşkın büyüsü...

Bir yanlışlık var bu işte
Yanlış olmaz
Sevginin var olduğu
Hiçbir işte...

Hadi.
Kır
Zincirlerini
Kır zincirlerini ki
Değişsin dünya,
Yaşamasın insanlar
Bir daha
Kara sevda.

Dediğim gibi sana hep.
Dinimiz sevgi,
Olmazsa
Mezhebimiz aşk
Yazılacak daha öyküler
Kara sevdalar üzerine
Kitap, kitap...

Sürecek isyanım
Bizi böyle
Bir sıraya
Düzene.

Bilmeni isterim
Hep sevdim seni
Fark etmesen de

ALINTI

Biliyormusun bu gece senin için neler neler
yazacağım..
Biliyormusun senin için gönlümde bu gece bir sayfa
açacağım..
Ömrümün son baharında, çıkmaz sokaklarında seni
arayacağım...
Bulmak için anılarımı bir bir yırtacağım..
Ey mechul sevgili bu gece saatlerimi seninle
paylaşacağım...
Sen yanımda olmasan da, adını bilmesem de,
Seninle yaşayacağım...
Sen anlamasan da..
Bu gece bir başka olacak bende duygular...
Öldüreceğim içimdeki yalnızlıkları,
Seninle yaşayacağım dakikaları, mutlu anları..
Mazideki aşklarıma izin vereceğim bu gece, seninle
olmak için
Gönlümün zincirlerini kıracağım yanında olmam için..
Bu gece yağmurları dinleyeceğim göz yaşlarıma inat..
Yürüyeceğim kalbimin sahillerine, umursuzca..
Orkideler takacağım saçlarına, bahçelerimden..
Seni koklayacağım güllere inat..
Sen bilmem hangi kentin akşamlarındasın..?
Sen bilmem şimdi kimin yanındasın..?
Ama nerede olursan ol kanımdasın, yanımdasın..
Sabahı aydınlanmayan akşamlarımdasın...
Bir sır gibi saklayacağım seni duygularımda..
Duyuramam sesimi sana oysa..
Sana yürüyeceğim yollara inat, sana inat..
Sana koşacağım sensizliğe inat...
Bu gece senin olacağım kullara inat..
Seni canım gibi seveceğim kendime inat..

Fikret Malkoç


Sen güle sol dedin de gül boyun bükmedi mi?
Sen suya dur dedin de su akmayı kesmedi mi?
Bana git dedin de herşeye rağmen gitmedim mi?
Ama ne olur sevgilim bana unut deme
İnsan hiç nefes almayı unutabilir mi?

Bunca zaman sonra bu gözyaşım hala nedendir bilmem
Sol tarafımın hala sızlaması nedendir bilmem
Sen unut dedin bana hala seni unutamamam nedendir bilmem
Sevgilim hani sen bana beni unut demiştin ya
İnsan hiç kalbinin kaldığı yeri unutabilir mi?

Ve bundan yıllar sonra atıyor olursa bu kalp hala
Belki çıkarım bir gün gene karşına
Elimde sensizliği anlatan bir sürü kitapla
Binlerce kitap olur belki elimde
Ama birtanem 'sensizlik' yalnızca bir kelime
Senin için bilmem yeşil gözlüm ama benim için sensizlik
Yaşarken ölmek, ölüyken sevmekle eş değerde...



Unutma Hemi

Kuşların ördüğü bu aşkı
Harcanıp da giden
Ve bir bulutun ardına iten
O aşkı unutma hemi
Göz yaşlarımda yeşeren
Ve bir bebeğin masum yüzünde eriyen
O aşkı unutma hemi
İnsanlığında insanlaşan
Güzelliğinde güzelleşen
Ve gökkuşağı altında seni seyreden
Bu çılgını..


Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
ayrılık gizlendiğine
belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci
dereceden failidir'
denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
etmiş olmasalardı eğer! !

Can Yücel


Dur demelerim fayda etmeyecek bu kez
bu kez dinlemeyeceksin gideceksin
senden tek istediğim

hani olur da aklına gelirsem eğer gülümsemen
yüzünde gülümseme olarak kalmak istiyorum
gitme demeler yetmeyecek biliyorum
desem de gideceksin yalvarsam da gelmezsin
senden istediğim şarkımız çalarsa,
işitirsen bir yerlerde; durup dinlemen öylece dinlemen
ve sadece geçirdiğimiz güzel günleri düşünmen
bu gidişin gidiş değil bu bakışın hayır değil
bu öpüşün mevsimi değil bu bilmeler faydamı sanki
avutmuyor hiçbir şey artık sende anla
dindirmiyor yaramı susturmuyor beni durdurmuyor hiç
belki gözyaşı dökmüyorum ama
içimdeki haylaz durmuyor
daha hızlı çarpar oldu daha bir özler oldu seni
gitme demeyeceğim desem de gideceksin
atsam kendimi düştüğüm zifiri karanlıktır sadece
tutsam ellerini çatlamış derilerdir
öpsem dudaklarını yitip de gidişlerimizdir
baksam gözlerine donuk iki renktir
bitti işte son çırpınışlarımızdı belki
yenik düştük zamana bizde yenildik aşka..
ALINTI