**Oburum. Akşam oturayım televizyon karşısına... Bir kanalı izlerken, ille öbüründe ne olduğunu merak ediyorum; orada da aşağı yukarı aynı şeyi göreceğimi adım gibi bilmeme rağmen...Bir şehirde yaşarken, diğerinde aklım; o şehirler ki, çok da farkı yok birbirinden...Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum. Islığım, bütün şarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kainatın tüm semalarında birden kanat çırpmak...Gemlenmez bir merak duygusu, 'her yemeği tat,' 'her çiçeği kokla' diye ha babam kamçılıyor beni... Telaştan ne tadını ayırt edebiliyorum yemeklerin, ne kokusunu çiçeklerin...Her akarsuya karışıp gitmek geliyor içimden; hangisine karışsam, gözüm ters akıntıda... Halbuki her akarsu, aynı denize karışıyor sonunda...Sinemadaysam gelecek filmi, izleyeceğimden daha fazla merak ediyorum; ki onun da sonu aynı, biliyorum. Hangi mektubu açsam, açılmayan için meraklanırım...Kulağım çalacak telefonda; en sıkıldığım anda dahi gelen telefonlarda...Kış boyu baharı iple çekmişken......Şimdi sonbaharı özlemem neden? ..
* *Çünkü yüreğimin iki yanına yerleşmiş ikizler, yıllardır durmaz tepişirler. 'Kalk gidelim' derken biri... 'Halt etme otur' diye eteğinden çeker diğeri...Biri karınca, öbürü ağustos böceği...Oysa yaş kemale erdi: 'nihai tercih'in vakti geldi. Gördünüz mü bilmem, gazetede resmi çıkan yapışık ikizleri...10 aylık Sema ile Seda...Aynı deri kuşatır bebek tenlerini... Yüreklerini aynı zar sarmalar. Tek bedende iki sevimli başlar...Hassas bir ameliyat, onları birbirine iliştiren kaderi parçalayacak; ikizleri yek diğerinden ayıracak...Lâkin denen o ki, bu operasyon ikisinden birinin canına mal olacak. Çünkü birinin yaşayabilmesi için diğerinin ölmesi gerekiyor. Ve aile, içi yanarak, ikizlerden birini feda ediyor.
* * *Zordur ikizler için tercih...Bir yanını seçmek, çoğu zaman öbüründen de vazgeçmektir. Çünkü birini feda ettiniz mi, 'ikiz' değilsinizdir artık...Sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir. Değeriniz, 'diğeriniz'dedir. Bütün Haziran doğumlular bilir bunu... O yüzden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine... Ne kahkaha saçan neşeye, ne ansızın bastıran hüzne... Ne iyimser güne, ne karamsar geceye... Ne ciddiye, ne muzibe... Ne çocuğa, ne büyüğe... Ne sadeliğe, ne debdebeye... Kıyamaz herhangi birini elleriyle öldürmeye...Bilir ki yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde, söylenmiş sözde, yakılmış türküde o tepiş-menin sancısı vardır. Sancı durdu mu ne akarsu, ne ters akıntı kalır. Ölü bir denizde tek kürekle döner durursunuz. işte bende öyleyim 3 Haziran doğumlu olmamın sonucu :)
**Bir dana, birlerce inek arasında kendi anasını nasıl seçer ve bulursa; insanın yaptığı iyilik ve kötülüklerde eninde sonunda gelir onu bulur. (Pançatantra) -Havan ya iyi olacak ya kötü. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var. Kurban olmak ya da ders almak. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde yine iki seçimim var. Şikayeti kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin. Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin! ..“Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil…”“Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu.:)))))))))))))) (alıntı)
HAYATI ANLAMAK Hayata birde şu gözle bak; yarın dünya yok olacak, sen, ben, biz, hepimiz ölücez sonsuzluğa gidicez. Yollarımı belki aynı belki de farkıl olacak. Sonumuz nasıl olur onu bilmiyorum. Ama bize yaşama şansı verilen bu dünyaya bir daha gelmek gibi bir durumumuz olmayacak. Şu saatten sonra ne yaparsan yap, ne düşünürsen, neyi yaşamak istersen ona yaşa, fakat bunları unutma: Duyduğuna, gördüğüne, konuşup, yürüyüp, koşabildiğine şükret dokunduğunda hissedebiliyorsan ne mutlu sana. Biraz düşün yaşadıklarını haketmiyorsan elinden gelen herşeyi yap hakettiğini almak için. Her şeyden önemlidir güzel ve dolu olan tarafı görmek dünya için. Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda; hayatımızın bir kısmını belki de yarısını paçavralarla geçirdiğinin farkına varıyor insan ne kadar üzülsekte elimizden hiçbir şey gelmez geçmiş için, çünkü daha fazla vaktinin kalmadığına inanır insan. Ve zaten bundan sonra önemli olan elimizde kalan kısmına iyi davranmaktır. Hayat belki de bizim elimize yeni doğmuş bir bebek gibi veriliyor ve onu en güzel biçimlendirmek, yetiştirmek yani her şeyi bizim elimize bırakılıyor. Kader dışında, peki ne duruyoruz hala. Neden mutlu olmak için değil de mutsuz olmak için çabalıyoruz hala. Neden gülümsemekle başlamıyoruz..... 01/02/2007
**Oburum. Akşam oturayım televizyon karşısına... Bir kanalı izlerken, ille öbüründe ne olduğunu merak ediyorum; orada da aşağı yukarı aynı şeyi göreceğimi adım gibi bilmeme rağmen...Bir şehirde yaşarken, diğerinde aklım; o şehirler ki, çok da farkı yok birbirinden...Doymak bilmez bir çocuk gibiyim; yetinemiyorum. Islığım, bütün şarkıları aynı anda çalmak istiyor; uçurtmam, kainatın tüm semalarında birden kanat çırpmak...Gemlenmez bir merak duygusu, 'her yemeği tat,' 'her çiçeği kokla' diye ha babam kamçılıyor beni... Telaştan ne tadını ayırt edebiliyorum yemeklerin, ne kokusunu çiçeklerin...Her akarsuya karışıp gitmek geliyor içimden; hangisine karışsam, gözüm ters akıntıda... Halbuki her akarsu, aynı denize karışıyor sonunda...Sinemadaysam gelecek filmi, izleyeceğimden daha fazla merak ediyorum; ki onun da sonu aynı, biliyorum. Hangi mektubu açsam, açılmayan için meraklanırım...Kulağım çalacak telefonda; en sıkıldığım anda dahi gelen telefonlarda...Kış boyu baharı iple çekmişken......Şimdi sonbaharı özlemem neden? ..
* *Çünkü yüreğimin iki yanına yerleşmiş ikizler, yıllardır durmaz tepişirler. 'Kalk gidelim' derken biri... 'Halt etme otur' diye eteğinden çeker diğeri...Biri karınca, öbürü ağustos böceği...Oysa yaş kemale erdi: 'nihai tercih'in vakti geldi. Gördünüz mü bilmem, gazetede resmi çıkan yapışık ikizleri...10 aylık Sema ile Seda...Aynı deri kuşatır bebek tenlerini... Yüreklerini aynı zar sarmalar. Tek bedende iki sevimli başlar...Hassas bir ameliyat, onları birbirine iliştiren kaderi parçalayacak; ikizleri yek diğerinden ayıracak...Lâkin denen o ki, bu operasyon ikisinden birinin canına mal olacak. Çünkü birinin yaşayabilmesi için diğerinin ölmesi gerekiyor. Ve aile, içi yanarak, ikizlerden birini feda ediyor.
* * *Zordur ikizler için tercih...Bir yanını seçmek, çoğu zaman öbüründen de vazgeçmektir. Çünkü birini feda ettiniz mi, 'ikiz' değilsinizdir artık...Sizi siz yapan, içinizdeki tepişmedir. Değeriniz, 'diğeriniz'dedir. Bütün Haziran doğumlular bilir bunu... O yüzden kıyamaz içinde tepişen ikizlerden birine... Ne kahkaha saçan neşeye, ne ansızın bastıran hüzne... Ne iyimser güne, ne karamsar geceye... Ne ciddiye, ne muzibe... Ne çocuğa, ne büyüğe... Ne sadeliğe, ne debdebeye... Kıyamaz herhangi birini elleriyle öldürmeye...Bilir ki yazılmış nice yazıda, dizilmiş onca notada, boyanmış bunca tuvalde, söylenmiş sözde, yakılmış türküde o tepiş-menin sancısı vardır. Sancı durdu mu ne akarsu, ne ters akıntı kalır. Ölü bir denizde tek kürekle döner durursunuz. işte bende öyleyim 3 Haziran doğumlu olmamın sonucu :)
**Bir dana, birlerce inek arasında kendi anasını nasıl seçer ve bulursa; insanın yaptığı iyilik ve kötülüklerde eninde sonunda gelir onu bulur. (Pançatantra) -Havan ya iyi olacak ya kötü. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var. Kurban olmak ya da ders almak. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde yine iki seçimim var. Şikayeti kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin. Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin! ..“Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil…”“Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu.:)))))))))))))) (alıntı)
HAYATI ANLAMAK
Hayata birde şu gözle bak; yarın dünya yok olacak, sen, ben, biz, hepimiz ölücez sonsuzluğa gidicez. Yollarımı belki aynı belki de farkıl olacak. Sonumuz nasıl olur onu bilmiyorum. Ama bize yaşama şansı verilen bu dünyaya bir daha gelmek gibi bir durumumuz olmayacak. Şu saatten sonra ne yaparsan yap, ne düşünürsen, neyi yaşamak istersen ona yaşa, fakat bunları unutma: Duyduğuna, gördüğüne, konuşup, yürüyüp, koşabildiğine şükret dokunduğunda hissedebiliyorsan ne mutlu sana. Biraz düşün yaşadıklarını haketmiyorsan elinden gelen herşeyi yap hakettiğini almak için.
Her şeyden önemlidir güzel ve dolu olan tarafı görmek dünya için. Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda; hayatımızın bir kısmını belki de yarısını paçavralarla geçirdiğinin farkına varıyor insan ne kadar üzülsekte elimizden hiçbir şey gelmez geçmiş için, çünkü daha fazla vaktinin kalmadığına inanır insan. Ve zaten bundan sonra önemli olan elimizde kalan kısmına iyi davranmaktır. Hayat belki de bizim elimize yeni doğmuş bir bebek gibi veriliyor ve onu en güzel biçimlendirmek, yetiştirmek yani her şeyi bizim elimize bırakılıyor. Kader dışında, peki ne duruyoruz hala. Neden mutlu olmak için değil de mutsuz olmak için çabalıyoruz hala. Neden gülümsemekle başlamıyoruz.....
01/02/2007