Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret. Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiç bir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki...Dışarıda nakarat gibi bir yağmur, penceredeyse insanı itirafa zorlayan, buyurgan bir loşluk var. Cama gecenin kumaşından dokunmuş bir perde gibi asılmış bu belirsizliğin gerisinde, geçmişini yitirenlere özgü bir yalnızlığın koynunda ürperiyor ve telefona kurtuluşa uzanan, ırmağın üzerindeki yıkılmamış son köprüymüş gibi bakıyorum: Şu en gerideki, ödü kopmuş askerin, ölümünden az önce baktığı gibi. Galiba arada mırıldanıyorum da. Aslında bunda garip bir şey yok: Bir kez daha kendi kendimin sırdaşı olmaya hazırlanıyor olmalıyım. Vakit geldi: Öç alanların intikam şölenine katılmak için ben de yerimi almalıyım. 'Bizler aslında hayvanız, hemde en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bir türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar bunun binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz. Sonuç: Öldürmek ya da Tanrı yerine geçmek güdüsü.'
Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret. Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiç bir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki...Dışarıda nakarat gibi bir yağmur, penceredeyse insanı itirafa zorlayan, buyurgan bir loşluk var. Cama gecenin kumaşından dokunmuş bir perde gibi asılmış bu belirsizliğin gerisinde, geçmişini yitirenlere özgü bir yalnızlığın koynunda ürperiyor ve telefona kurtuluşa uzanan, ırmağın üzerindeki yıkılmamış son köprüymüş gibi bakıyorum: Şu en gerideki, ödü kopmuş askerin, ölümünden az önce baktığı gibi. Galiba arada mırıldanıyorum da. Aslında bunda garip bir şey yok: Bir kez daha kendi kendimin sırdaşı olmaya hazırlanıyor olmalıyım. Vakit geldi: Öç alanların intikam şölenine katılmak için ben de yerimi almalıyım. 'Bizler aslında hayvanız, hemde en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bir türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar bunun binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz. Sonuç: Öldürmek ya da Tanrı yerine geçmek güdüsü.'