takalar geçiyor allı yeşilli takalar geçiyor dümenleri lazlı takalar geçiyor en nazlı yelkenlilerden de güzel
güvenli sularda işsiz dönenen gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi takalar geçiyor enginlere yamalı göğsünü gere gere takalar geçiyor yükle yürekle takalar geçiyor emekle dolu günlük güneşlik kıyılardan kopmuş denizlerde Anadolu
kıyılar kadın olmuş açılır gider erkeği takalar takalar toprağın denizde çarpan yüreği
Değişik
Başka türlü birşey benim istediğim Ne ağaca benzer ne de buluta Burası gibi değil gideceğim memleket Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava Nerde gördüklerim,nerde o beklediğim Rengi başka, tadı başka Bir başka yolculuk dalından düşmek yere Yaşadığından uzun Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere Ağacın yüksekliğince Dalın yüksekliğince rüzgârda Vardığım çimen yeşilliğince
can yücel
gerçrekçi ol imkansızı iste
che
ben bir yaşam sanatçısıyım; benim sanat eserim yaşamımdır.
suzuki
Deniz Türküsü
Vala'ya
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli, Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça, Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık, Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık. Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya; Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla... Lakin az sonra leziz uyku bir encama varır. Hilkatin gördüğü rüya biter. Etraf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri, Ta uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri... Musikîyle bir alem kesilir çalkıntı! Ve nihayet görünür gök ve deniz saltanatı!
Girdiğin aynada geçmiş gibi diğer küreye, Sorma bir saniye, şüpheyle sakın: Yol nereye? Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan, Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan! Duy tabiatte biraz sen de ilâh olduğunu! Ruh erer varlığın zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
Yahya Kemal Beyatlı
Abbas
Haydi abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber Sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumanı, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
1942 Cahit Sıtkı Tarancı
Yalnızlık Macerası
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum Çok zaman annemin dizlerine hasret Koydum başımı kendi dizlerime Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış İnsanın derdini sevincini Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör Hangi kapıyı çalsan kimseler yok Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum Sabahları sokağa çıkmadan evvel Cesaret şairim cesaret Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri Sevgilimin saçları niyetine.
Cahit Sıtkı Tarancı
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar.
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş. Açsam rüzgara yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. Bir limanda, büyük ve beyaz... Mercan adalarda bir liman.. Beyaz bulutların ardından Gelse altın ışıklı bir yaz. Doldursa içimi orada Baygın kokusu iğdelerin. Bilmese tadını kederin Bu her alemden uzak ada. Konsa rüya dolu köşkümün Çiçekli dalına serçeler. Renklerle çözülse geceler, Nar bahçelerinde geçse gün. Her gün aheste mavnaların Görsem açıktan geçişini Ve her akşam dizilişini Ufukta mermer adaların. Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak. Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş. Versem kendimi bütün bütün Bir yelkenli olup engine; Kansam bir an güzelliğine Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli Kanık
öğretmen: Rüyalarımı Hatırlamazdım Ben
en karanlık ceketimi giydim ışığa körüm çünkü şimdi ise güneşe ilerliyorum dirilmek için... güneşim sen sanırdım.. yolumu kaybetmişim... oysa 'gel' desen gelecektim...
rüyalarımı hatırlamazdım ben.. artık hatırlıyorum.. özenle seçilmiş 'sen gidiyorsun' ları.. ve sabahları ağlar bir gözüm.. oysa 'gel' desen gelecektim
aşkını yitirdin mi deniz gözlüm artık aramıyorsun başkalarının gözlerini gözüm de artık bulmuyorsun aramadığın yerde dudaklarımı artık 'sevgilim' demiyorsun.. oysa 'gel' desen gelecektim ama sen 'git' dedin ve gittin...
denize... aşka... bensizliğe... hatta sensizliğe...
KAZIM KOYUNCU SLAYTI
takalar geçiyor allı yeşilli
takalar geçiyor dümenleri lazlı
takalar geçiyor en nazlı
yelkenlilerden de güzel
güvenli sularda işsiz dönenen
gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi
takalar geçiyor enginlere
yamalı göğsünü gere gere
takalar geçiyor yükle yürekle
takalar geçiyor emekle dolu
günlük güneşlik kıyılardan kopmuş
denizlerde Anadolu
kıyılar kadın olmuş
açılır gider erkeği
takalar takalar toprağın
denizde çarpan yüreği
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava
Nerde gördüklerim,nerde o beklediğim
Rengi başka, tadı başka
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun
Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince
Dalın yüksekliğince rüzgârda
Vardığım çimen yeşilliğince
can yücel
Vala'ya
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli,
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık,
Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya;
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla...
Lakin az sonra leziz uyku bir encama varır.
Hilkatin gördüğü rüya biter. Etraf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,
Ta uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Musikîyle bir alem kesilir çalkıntı!
Ve nihayet görünür gök ve deniz saltanatı!
Girdiğin aynada geçmiş gibi diğer küreye,
Sorma bir saniye, şüpheyle sakın: Yol nereye?
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabiatte biraz sen de ilâh olduğunu!
Ruh erer varlığın zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
Yahya Kemal Beyatlı
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
1942
Cahit Sıtkı Tarancı
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım
Paylaşırsa dost paylaşırmış
İnsanın derdini sevincini
Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine.
Cahit Sıtkı Tarancı
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli Kanık
en karanlık ceketimi giydim
ışığa körüm çünkü
şimdi ise güneşe ilerliyorum
dirilmek için...
güneşim sen sanırdım..
yolumu kaybetmişim...
oysa 'gel' desen gelecektim...
rüyalarımı hatırlamazdım ben..
artık hatırlıyorum..
özenle seçilmiş 'sen gidiyorsun' ları..
ve sabahları ağlar bir gözüm..
oysa 'gel' desen gelecektim
aşkını yitirdin mi deniz gözlüm
artık aramıyorsun başkalarının gözlerini
gözüm de
artık bulmuyorsun aramadığın yerde dudaklarımı
artık 'sevgilim' demiyorsun..
oysa 'gel' desen gelecektim
ama sen 'git' dedin ve gittin...
denize...
aşka...
bensizliğe...
hatta sensizliğe...
Yağız Yüksel
RİZE