Yağmur Yürekli - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Yağmur Yürekli

Sakla Yamalarını Kalbim

Ne gül,
ne yarın!

Gül, küle karılmış günlerin tortusunda.
Yarın, vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda.

Sakla yamalarını kalbim...

İnsanlar büyüdükçe günler kısalırlar;
günlerimiz gibi aşklarımız da
yittikleri duraklarda kalırlar.

Sakla yamalarını kalbim...

Kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla.
Yürü, arkana bakma, ama umursa.

B a z e n a n ı l a r a e n ç o k y a k ı ş a n e l b i s e,
b i r k a ç d a m l a g ö z y a ş ı d ı r u n u t m a...


Yılmaz Odabaşı
*****************************************************************************



Neylersin


Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
Sevgilim gülümse, her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız, neylersin

Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...

Ah güzelim,
İncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...

Biz bu sonucu haketmedik,
Hayır, etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...

Ah bebeğim, ah..
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca farkedersin.
İçindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik,
İnan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...


Yusuf Hayaloğlu
******************************************************************





Zaman durdu şimdi;
artık atılacak bir tarihte yok,
geçmişten avuçlarımda kalan;
akıttığım göz yaşlarımdı
bak kurudu şimdi;
bırak göz yaşlarını
artık gözlerim bile yok...! ! ! ! ! ! ! !




ve bir klasik:
AYRILIKTA SEVDAYA DAHİL;
ÇÜNKÜ AYRILANLAR HAAALAAA SEVDALII!!!
















Hayat;
.....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
Yanlızlık;
......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
Sen;
......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
ve ben;
......Kendimle kavgalı...

**********************************************************************************************************************
ADRESİM BELLİ





Merak etme beni anne...
Hiç düşünme, endişelenme...
Bunca sene sonra bile...
Beni ilk bıraktığın yerdeyim...
Geçen senelerin izleri var
yüreğimde...
Ve kalbim daha yavaş atıyor artık kuşkusuz...
Ellerimde nasır, gözlerimde
hüzün...
Sen olsaydın beni bırakmazdın susuz ve uykusuz...
Benim için korkma baba,
endişe etme...
Askerlik de yaptım, evlilik de...
Çok görmesem de seni, merak etme nerdeyim...
Yıllar geçti, ömür bitti...
Ben, beni ilk bıraktığın
yerdeyim...
Vefasızlar caddesi, İhanet
Sokak...
Düşsüzler Apartmanı,
asma kat....
Adresim belli, şehrimi sorma...
Hiç düşünme abla, ne haldeyim...
Ben, senin acılarını gömdüğün yerdeyim...
Yağmurun ellerinde, çöllerin göbeğindeyim...
Aklına geldiğimde uykusuz kalma ağabey...
Bir telefon bile açıp sorma ne haldeyim...
Emin ol...
Beni ilk ‘ben yaptığın’ yerdeyim...
Eski aşk, yeni sevda, son
yangın...
Bir bilsen şu anda ne haldeyim...
Seninki hançer değil, kımıkmış meğer...
Çekip gittiğin için çok sağol...
İnan şimdi daha iyi bir yerdeyim...
Beynimin yarısı, hayatımın tamamı..
Ruh ikizim, can yoldaşı...
Sen bile bulamadıysan beni, bana yazık...
Dosta fısılda, düşmana hiç anlatma...
Ben, beni arayacağın en son yerdeyim.




*******************************************************************


Adresi belli


Hangimizin acısı daha büyük
Ve hangimiz hangimize yasak
Akan göz yaşlarını sessizce kurutarak
Yürekçe omuzladığımız bu ağır yük
Sevmek...Sevilmek...İnsan olmak....

Yürürken aklıma getirmek gözlerini
Adım başı sözlerini voltalamak
'Ne demişti? Niye söylemişti? '
'Evet..Var..' derken
Ne demek istemişti?

Bir sabahçı kahvesinde uyuklamak
Yersiz ve yönsüz sevdaların kuytusunda
İçtiğim çay deminde
Sustuğumda, söylediğinde
Dudaklarının tadını yudumlamak...

Hangimizin yarası daha derin
Ve hangimizin ismi,
Yüreğinde üzerini çizdiğin.......
Kırık bir 'merhaba'nın gölgesinde
İçinde buruk bir 'hoşçakal' gizlediğin...

Bir de iç bükey aşkların sancısı bakışlar
İnadına gülüşmeler, sokakta çocuk sesleri
Soluk soluğa kalmanın kesik nefesleri
Kavgalar, zırvalar, serseri duruşlar, haykırışlar
Ardımda sana geç kalışlarımın ayak izleri...

Mahkum etmek bir odanın loşluğuna seni
İsmini yazdığım pencereden sensizliğe bakmak
Usulca soymak, çıkarmak üzerinden elbiseni
Ve yattığın yerin hala sıcak duran boşluğuna uzanmak..

Şimdi içmeliyim
Üzerime sinmiş pervasız aykırılık...
Yeni baştan sensizliği seçmeliyim
Şerefine ayrılık! ! !