kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar, alçak damlı evlerin yüksek küçük pencerelerinde soğuk ışıklar yağıyor geceye köpek havlamaları korkuya karışır, kaygıları beslerdi sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi belirli belirsiz namlunun ucunda çırpınırdı yürekler ağıtlar yankılanırdı dağlara doğru kapılar kırılır talan edilirdi sevdalar umutlar insan olan ne varsa zilan, munzur, 33 kurşun, nevala kasaba ve ulkenin bütün dereleri o iklimde kalırdı acılar, duymazdı bir Allahın kulu çığlığımızı ve dağlara sevdalanırdık karabasan gecelerin sabahlarında direnmek kalırdı kürd'e yaşamın diğer adı Direnmektir MUSA ANTER
zin muma sesleniyor
bazen mumu ederdi kendine muhatap 'ey sır ve oturma arkadaşım,baş arkadaşım gerçi yanmak yönünden benim gibisin sen fakat konuşma yönünden benim gibi değilsin eğer sen de benim gibi söyleseydin benim de gönlüm fazla yanmazdı benimle senin derdin farklıdır o fark doğudan batıya kadardır doğusun ateşin görünüştedir batı da benim, içim ateştir her zaman yanıyor canımızın damarı senin ise bazı vakitlerden başka yanmaz benim başımda alevler,gönlümde köz var canım o közle savaştadır senin başının üstünde ışık var ondan serseri bir sevda yağıyor o ışık senin için dildir benim başımdaki alev ise zarar verir bana benim gönlümden başıma vuran alev şiddetli rüzgara hükmeder gerçi geceleri uyanıksın sen ama sabahtan akşama da uykudasın akşamdan şafağa,günden geceye hep yanarım ben'
mem dicle'ye sesleniyor
mem çaresiz insanlardan uzağa giderdi derin nehirle hemdert olurdu 'ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir ey aşıklar gibi sabırsı ve sukunetsi nehir sabırsız kararsız ve sükunetsizsin yoksa sen de benim gibi deli misin? senin için hiçbir karar kılmak yok galiba senin de gönlünde bi yar var her an senin de hatrına ne gelir? ki böyle cizre'nin yanıbaşında coşuyorsun? eğer bu şehirse senin sevgilin işte elde etmişsin arzunu her zaman koynundadır bu konaklar kollarını dolamışsın gerdanına hala allah'tan korkmuyorsun da her gün binlerce şükretmiyorsun da bunca feryad figan ediyorsun artık ne murad istiyorsun? boş yere niye feryad ediyorsun avare avare bağdat diyarına gidiyorsun ben ağlarsam,inlersem eğer ölürsem sızlarsam eğer her ne yaparsam ben revadır benim için mantıklı yol,yok olmaktır benim gönlümün içinden de geç bir kez gözlerimin baş pınarına bak bir kez gönlümün derdi neden dermansızdır ıslak gözlerimin macerası nedir divane oldum ben periyi elden kaçırdım dicleyim ben zenbereği bıraktım dicle kıyısındaki yer isimleri dicle kıyısındaki yer isimleri sen oralarda dolaşıyorsun tek başıma kaldım burda bu ovalarda'
kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar,
alçak damlı evlerin yüksek küçük pencerelerinde
soğuk ışıklar yağıyor geceye
köpek havlamaları korkuya karışır, kaygıları beslerdi
sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi
belirli belirsiz
namlunun ucunda çırpınırdı yürekler
ağıtlar yankılanırdı dağlara doğru
kapılar kırılır talan edilirdi sevdalar
umutlar insan olan ne varsa
zilan, munzur, 33 kurşun, nevala kasaba
ve ulkenin bütün dereleri
o iklimde kalırdı acılar, duymazdı bir Allahın kulu çığlığımızı
ve dağlara sevdalanırdık
karabasan gecelerin sabahlarında
direnmek kalırdı kürd'e
yaşamın diğer adı Direnmektir
MUSA ANTER
zin muma sesleniyor
bazen mumu ederdi kendine muhatap
'ey sır ve oturma arkadaşım,baş arkadaşım
gerçi yanmak yönünden benim gibisin sen
fakat konuşma yönünden benim gibi değilsin
eğer sen de benim gibi söyleseydin
benim de gönlüm fazla yanmazdı
benimle senin derdin farklıdır
o fark doğudan batıya kadardır
doğusun ateşin görünüştedir
batı da benim, içim ateştir
her zaman yanıyor canımızın damarı
senin ise bazı vakitlerden başka yanmaz
benim başımda alevler,gönlümde köz var
canım o közle savaştadır
senin başının üstünde ışık var
ondan serseri bir sevda yağıyor
o ışık senin için dildir
benim başımdaki alev ise zarar verir bana
benim gönlümden başıma vuran alev
şiddetli rüzgara hükmeder
gerçi geceleri uyanıksın sen
ama sabahtan akşama da uykudasın
akşamdan şafağa,günden geceye
hep yanarım ben'
mem dicle'ye sesleniyor
mem çaresiz insanlardan uzağa giderdi
derin nehirle hemdert olurdu
'ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir
ey aşıklar gibi sabırsı ve sukunetsi nehir
sabırsız kararsız ve sükunetsizsin
yoksa sen de benim gibi deli misin?
senin için hiçbir karar kılmak yok
galiba senin de gönlünde bi yar var
her an senin de hatrına ne gelir?
ki böyle cizre'nin yanıbaşında coşuyorsun?
eğer bu şehirse senin sevgilin
işte elde etmişsin arzunu
her zaman koynundadır bu konaklar
kollarını dolamışsın gerdanına
hala allah'tan korkmuyorsun da
her gün binlerce şükretmiyorsun da
bunca feryad figan ediyorsun
artık ne murad istiyorsun?
boş yere niye feryad ediyorsun
avare avare bağdat diyarına gidiyorsun
ben ağlarsam,inlersem eğer
ölürsem sızlarsam eğer
her ne yaparsam ben revadır
benim için mantıklı yol,yok olmaktır
benim gönlümün içinden de geç bir kez
gözlerimin baş pınarına bak bir kez
gönlümün derdi neden dermansızdır
ıslak gözlerimin macerası nedir
divane oldum ben periyi elden kaçırdım
dicleyim ben zenbereği bıraktım
dicle kıyısındaki yer isimleri
dicle kıyısındaki yer isimleri
sen oralarda dolaşıyorsun
tek başıma kaldım burda bu ovalarda'