Sevenin yolu Açık olsun sevgilim Biz aşkı, Aşktan daha çok sevdik sevgilim Ben ne sahiller dolaştım Denizler fırtınalarda Ve bir sahile ulaştım Kimse yok benden başka
Seni Seviyorum
Ölmek üzere fakat gözlerinde hâlâ ikimize yetecek kadar hayat ışığı var.Bir şeyler söylemek istiyor gibi fakat bir türlü konuşamıyor. Gözlerime bakıyor sadece. Ara sıra gözleri kayıp avuçlarımın içindeki eline bakıyor fakat ellerimi tutamıyor. Sadece bana bakıyor. Gittikçe nefes almakta zorlandığını hissediyorum. Ben ise hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. Ama o öyle değil. Sadece gözleriyle de olsa şimdiye kadar birbirimize söyleyemediğimiz sevgimizi haykırıyor. Dudaklarım oynadı birden. Birkaç kelime döküldü ağzımdan. Öyle durgundu ki kelimeler, adeta süzüldü dudaklarımdan. Ne yüzümde, ne de sesimde duyguların hiçbir tonu olmadan, sessizce “Seni Seviyorum” dedim.Öyle durgundu ki, sanki ölen bendim. Yine gözleriyle bana karşılık verdi.
Sonra...Sonra aniden yüzümdeki bütün kaslar gerildi. Gözlerim kısıldı. İki damla yaş yanaklarımdan süzüldü. İki kelime dışında varlığımın ifadesi olan bütün bir dil boğazımda düğümlendi ve son bir kez, kısık bir nefesle de olsa haykırdım. “Seni Seviyorum”
AŞKIMIZ Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.
Hiç düşündün mü belkiyi Belki, eline en yakışan takı benim elim. Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim... Belki sen ve belki ben...
Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan bir beyaz tutsaklık... İnsan kendine iltica edebilir mi?
Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri.. Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı. Sevdamdı aşkımdı beni umutlandıran, Ayrılığımıza rağmen inat için yaşatan. Çöl olmuş sevdamızda, Bir damla aşk için yalvartan.
Gözyaşım oldu bana sırdaş, Yıllar oldu bana arkadaş, Şimdi de sen oldun, Yüreğimdeki en büyük savaş.
Bir yaz gecesi sahilde altın sarısı ay ışığının yarattığı yakamozların uzantısında sıcacık kumların üzerinde yanıma uzanmış bir melek gibi yatıyorsun.Gökyüzünde sıra lanmış milyarlarca yıldız imrenerek bizi seyrediyorlar,birkaçı arada bir bizi kıska narak kayıp düşüyorlar gecenin mavi derinliklerine...Bense dilekler tutuyorum.. Bütün dileklerim aynı ama...Sonsuza kadar senle birlikte olmak,bu dünyadada başka dünyalardada...Saçlarını öpüp kokluyorum ellerin avuçlarımın içinde saatlerce... Bitmesin,geçmesin istiyorum senle birlik teyken zaman..Dönmesin dursun dünya,donsun evren yanıbaşındayken istiyorum lakin tan yerinin kızıllığı yerini güneşin ilk ışıklarına devrederken uyanıyorsun,ben UYANIYORUM...her sabah olduğu gibi SENSİZ...
YOLUNDA GİTMEYEN BİRŞEYLER OLDUĞUNDA YAŞANTIMIZDA,YALNIZLIĞIN TARTIŞILMAZ SIKINTISI BAŞLADIĞINDA,İÇİMİZ BİRŞEYLERE ÜZÜLDÜĞÜNDE VEYA HANİ BİR SİGARA MECBURİYETİ DOĞURAN AMANSIZ BİR O KADAR DA ZAMANSIZ BİR EFKAR BASTIĞINDA YÜREĞİMİZE 'KEŞKE ŞU AN YANIMDA SENDE OLSAYDIN SANKİ' DİYEBİLECEĞİMİZ BİRİLERİ OLMALI HAYATIMIZDA.HANİ; SEN VARSIN BENDE VARIM DENİLEBİLECEK KADAR DOST,SEN YOKSAN BENDE YOKUM DENİLEBİLECEK KADAR CANDAN,SEN KALIYORSAN BENDE KALIYORUM DENİLEBİLECEK KADAR VEFALI.İKİMİZ KELİMESİNİ SARF EDECEK KADAR HAYAT ARKADAŞI,SAĞLAM BAĞLANDIĞIMIZ HERŞEYİN ÜZERİNE YEMİN EDEBİLECEĞİMİZ,BİRŞEYLERİ PAYLAŞMA MECBURİYETİNİ İÇİMİZDE HİSSETTİĞİMİZ,İŞTE HİSSETTİĞİM İÇİN SEN VARSAN BENDE VARIM DİYEBİLECEĞİ MİZ DOSTLARIMIZ OLMALI HAYATTA,ÖLÜMÜNE,ÖLESİYE BAĞLI KALDIĞIMIZ..
AH BU GECE Bu gece ah bu gece... Aklımdan neler geçiyor Şeytan diyor ki git deniz kenarına Bir elimde biram... Bir elimde sigaram... Ateşi beni, dumanı seni yakıyor.
Bu gece ah bu gece... İçim içime sığmıyor Bir dosttan haber aldım O da seni seviyor diyor Atsam kendimi sokaklara 'Seviyorum' diye haykırsam Dostum tutuyor kolumdan Delirdin mi sen komşular ne der diyor Bırak beni kızım komşular 'aşktan' ne anlıyor
Bu gece ah bu gece... Dışarı da rüzgâr, bende fırtınalar esiyor Bir yanım asi bir küheylan gibi Durmadan dört nala koşuyor... Bir yanım çaresiz sana boyun eğiyor.
Bu gece ah bu gece... Seviyorum bu gece seni delice Bu gece hiç bitmesin. Sevgim yüreğimden göç etmesin.
Damla damla unutur insanlar
Ne aglayanlar gördüm: Her damla gözyasinda sonsuzluga ugurladilar; Ugruna agladiklarini. En kolay unutanlar, hep aglayanlar oldu. Iste bu yüzden gönlüm, iste bu yüzden! .. Aglama sen, Aglasan da gözyaslarini hep içine akit. Sen vefasizlik etme; gözyaslarina karismasin sevdalarin. Gecenin karanliginda kaymasin bir yildiz gibi, sonsuzluga rüyalarin.
Bulanik sel sularina benzer gözyaslari; Nice hayaller tasir da içinde; Göremezsin hiç birini, Ta ki vuruncaya dek karaya cansiz bedenleri. Iste bu yüzden gönlüm, iste bu yüzden! .. Aglama sen, Aglasan da gözyaslarini hep içine akit. Sen umudu yitirme; sel sularinda bogulmasin yarinlarin. Uçup gitmesin sessiz bir çiglik gibi, boslukta hayatin.
Seni Seviyorum Demek Isterdim
seni seviyorum demek isterdim ölesiye bir duyguyla, taparcasina dil dökmek ve saclarim agarmadan söylemek isterdim
seni sarmak isterdim sonsuzlukla delicesine sevmek bir sarhos gibi adini sayiklamak ve bagirarak kollarında ölmek isterdim gülüm...
Yakma
Gönülden çekersin aşkı sevdayı Sazında inletip telini yakma Aşk elinden içemesen badeyi Uğruna dökülen selini yakma
Ahu zar figanı vermiş bülbüle Onunda çektiği cefayla çile Çekme sevdasını boşa nafile Sevda ateşiyle çölünü yakma
Her gönül çekemez aşkın nazını Geceye gündüze katar hüzün‘ü Uykulara hasret koyar gözünü Ömrünü tüketip yılını yakma
Sevgi sevda denen hepsi aşktadır Ne baharda nede kara kıştadır Sevgi ile gönül aynı yaştadır Soldurup dalında gülünü yakma
Mail Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görürür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir.... Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür. Kime: Sevgili karıma Konu: Yeni ulaştım. Tarih: 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Herşey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış.Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin. Not: Burası çok sıcak
ÖĞRENCİ ANISI İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
-'Baba, meraba. Ben Lale....' -'Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım? ...' -'Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla...' -'Hayırdır? Bi sorun mu var? ... Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir: -'N'ooldu kızım? Anlatsana...' -'Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş...' -'Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun? ...' -'Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim.' -'İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın...' -'Boşanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış....' -'Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi? ' -'Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını.' -'Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları...' -'Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var...' Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur: -'Kürtaj mı? Bi de hamile mi kaldın o çocuktan sen? ...' -'Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz
ya....' Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır: -' Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım. Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını...' -'İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü...' Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve
ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir: -'Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? ...Eh ulan? Sen hele bi gel buraya. Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmıycam sana. İlk isteyenle de evlendiricem....' -'O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben...' -'Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir...' -'Çok pis arkadaşları vardi. Bilmem artık hangisinden kapmışımdir...' Güm diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmistir; ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır. -'Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakiyim...' -' Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında...' -'Karakol mu? ...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın? ....' -'Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım...' Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar: -'Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım...' Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır: -'Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlıcanın sağolsun senin....'
KIR ÇİÇEKLERİ Gül için dikenine katlanabileceklerini söyleyenlerdir, kır çiçeklerini göremeyecek kadar güle bağlanmış olanlar 'Gül' derler, başka bir şey demezler üstüne... Ömürleri güllere ulaşmak için tükenirken, ehemmiyet vermezler, ayak altında kalan, gül kadar narin, gül kadar güzel ama güzelliği fark edilmeyen kır çiçeklerine. Mutlu olma sevdasına düşmüşlerdir kendilerince. Mutlu olmak için zorluklara katlandıklarını bile söyleyebilirler. Onlar için güzel bellidir artık. Takvim yaprakları birer birer düşerken, kimi zaman yol katedemediklerine üzülürler. Oysa güzellikler yanıbaşlarındadır her zaman, ama onlar her zaman güzellikleri uzakta aramak sevdasındadırlar. Uzaktaki kıymetlidir; zorluklarla elde edilen değerlidir; aradığında elinin altında olmayan güzeldir, derler. Yanıldıkları tek nokta var: Onlar hep uzaklara bakarken, birileri katlanmıştır, onun güzel bulmadıklarına, birileri kıymet vermiştir kır çiçeklerine... Mutlu olmak için, gelecek bir yarını beklemezler. Ayaklar altında ezilenlere ehemmiyet verip, onlardaki güzelliği fark edip, yarını beklemeden, bugünden mutlu olmaya başlayanlardır onlar. Bir kır çiçeğinin güzelliği onlar için yeterlidir. Gülde gönülleri varsa bile, onlara ulaşmak için ömür tüketmekten korkarlar ve kır çiçeğindeki gül güzelliğini fark ederler. İnsan her zaman güzeli ister, güzel hastasıdır. Güzele ulaşmak için ömrünü feda eder. Oysa bir baksa etrafındakilere, mutlak bir güzeli fark edecektir. Ama tek bir düşüncenin kavanozunda kapalı kalmıştır. Güzeli ararken, ezerek geçtiği bir başka güzeli fark edemeyecek kadar kördür artık. Oysa bir çevirse uzakta takılı kalan gözlerini; gönül rahatlığı ile bir taksa farklı güzellikleri de görme gözlüğünü... Hayatına renk verse, kır çiçeklerinden demetlenmiş bir demetle... Hayatını güzellikler yönüne değil de, güzellikleri hayatın yönüne çevirmeye çalışsa... Bir görebilse kır çiçeğinin gül tarafını... Bir görebilse, hayal pınarının çeşmesinin değil de suyunun önemli olduğunu... Yetinse elindeki ile, güzelliğini bulmaya çalışsa elindekinin. Sevdiklerini gül demetleriyle mutlu edebilme fikrini atsa kafasından. Bir gün de kır çiçeği toplasa, sunsa sevdiklerine... Hayatını gül arama yolunda feda edeceğine, görse kır çiçeğinin gül yanını... Bir fark etse ayaklarının altındakileri,bir ehemmiyet verse kır çiçeklerine. 'Sonuçta ikisi de çiçektir. Gül herkesçe güzeldir, kır çiçeği de bence güzeldir.' dese. Uzaklara bakmaktan, güle ulaşmaktan dermansız kalacağına, bu enerjiyle kır çiçeğini sevmeye ve sevdirmeye çalışsa; bu güzelliği sevdikleriyle paylaşsa. Güle ulaşma arzusuyla koşturanlara gösterebilse kır çiçeğinin gül yanını. Anlatabilse gül için ömür tüketmenin boş olduğunu... Gül güzeldir; ama sevgi mevsimi geçtikten sonra, gül için koşmanın bir anlamı kalmayacaktır. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al eline bir demet kır çiçeğini, onun sana sunduğu mutluluğu görmeye çalış. Çünkü hayat, mükemmeli aramaya yetecek kadar uzun değil!
Saat gecenin bir yarısı ve şu an olduğu gibi birkaç kadeh rakımı seninle sulandırırken gökyüzünde senden başka hiç bir yıldız yok...Şehir bana ağlıyor, ben sana susuyorum yıldızlar altında.Kulaklarımda çınlayan şarkının ezgisi seni hatırlatıyor ister istemez,bir ateş böceğinin pırıltısı aydınlatıyor bileklerime kelepçeli balkonumun demirlerini.Sensizliğin esintisi hapsediyor gözlerimi sen sandığım gökyüzündeki yıldızıma...Şimdi yakamozlar altında dalgalarla ilerliyen bir küçük teknenin üzerinde senle birlikte olmak vardı,bütün kederlerini ve üzüntülerini parmaklarımda gezinen cennet böceğiyle salıvermek istemezmiydim senli yıldızlarımın eteklerine...Şimdi ölmeliyim bitanem,ama mevsimlerden sonbahar olmalı...El ayak çekildiğinde,sonbahar yağmurları bedenimi ıslattığında,ay ışığının umursuzca gözlerimde parladığında,sen; hiçbir kaşifin bulamadığı,ismini koyamadığı yıldızımsın,ve sen gözyaşlarımın yarattığı gökkuşağından geçerken ölmeliyim...Ve öldüğümde mevsimlerden son bahar olmalı...Ellerimde ellerin,gözlermde gözlerin ve binlerce umutlarım olmalı ölürken.Ben bir son bahar akşamı ölmeliyim,yalnız senin dizlerinde
Suskunum Sana . Hangi siire baslasam suskunum sana Dag gögsünde bir kaya diliyle suskun Güneste kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarim oluyor her gece Yagmura suskun yasamaya suskun Haykirabilsem Belki bir nehir köpürebilir sesimde Silinebilir kurakligin bütün izleri Upuzun çöller vadilesebilir içimde
Hangi güzelligi özlesem suskunum sana Yürek boslugunda bir of kadar suskun Özlüyorum seni masmavi Kosuyorum sana bembeyaz Ve kahroluyorum bir anda kapkara Ah oluyorum Of oluyorum Ve susuyorum Oysa haykirabilsem Isik yumagi bir pinar olur solugum
Hangi türküye uzansam suskunum sana Agit agit, özlem özlem suskun Tut ki vurulmusum Asktan ve kandan bir damla olmusum Bir saçlarinin rüzgarina Bir de agzinin kiyilarina konmusum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasirga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmusum Coskularin her sahlanisinda Sana deprem deprem susmusum Ve sana susmaktan inan ki yorulmusum
Yeter olsun gözlerinde isik firtinasi Sözlerinde baski yasasi yeter Hangi kavgayi özlesem suskunum sana Zafer sabahlarinda gece kadar Bayram sabahlarinda yas kadar suskun Böyle güzelliklere de Böyle suskunluklara da lanet olsun Al bu suskunlugumu al artik Al ki Bütün gürültüler kahrolsun
Diyorumki bitanem.Mevsim hazan mevsimi,mevsim gözyaşı mevsimi.. Tarifsiz bir hüznün sarmalındayız.Anlatılması zor,ifadesi güç.Fikirler tel tel,duygular buruk.... Bir yanı bahardır kıyılarımızın bir yanı cehennem. Durmadan gözyaşı dökülüyor yüreğimizin üstüne. Acıdan, ayrılıktan haritalar ekleniyor alnımızın çizgilerine... Sararan yapraklar tutunamıyor artık dallarda gülüm, rüzgar estikçe savrulup gidiyor her biri bir yana...Mevsim hazan mevsimi bitanem,mevsim hüzün mevsimi,kor düşmüş bağlara, bahçelere. Yapraklar üşüyor,yapraklar düşüyor dalından.Diyorumki bitanem,kalbimizi yıllardır sıcak ve hilesiz bir sevgiye kilitleyip,umutla,özlemle geleceğe dair pembe düşler kurduk. Güneşli, aydınlık, güzel günlerin özlemini çektik. Belki biraz yorgun,belki durgun, ama yine de umutlu, yine de mutlu, sevgiyi işleyip mavilere, bütün yollara, dallara, dağlara sevdalar yazdık.
ADIMA YAZILDI ad’ımın kim olduğundan yola çıkan kadına düşlerimle bakıyorum çıkmaz sokağımda biten yolculuğuna adıyorum tüm sözcüklerimi saçına ak düşen yıllar, dün açmış baharlar ve su kuşlarının majörlerinden hüzün yazan bir adamın gem vurulmaz sevdasına ağıt yakıyorum ona unuttuğum her dizemde bugün onun adına zaman tarlamda biçtiğim isyanları törensiz gömdüğüm anılar ne kadarımı bıraktıysa bana geride kovalanırken düşürdüğüm zamanlar durdurulmuş saatlerimin nadasında büyüyüp tekrar yaşanmak için çırpınacaklar her dizemde bugün ona ait sessizliğe gizlenen sevdaların kendinden saklandığı aynalarda siluet’lerimizi sarmaş dolaş yakalayacağım bestelenmemiş bir senfoninin her notası yeni bir aşka adanacak tınılarında dans ederken bugün onunla onunla ağladığım her nehrin suyu biraz daha hızlı akacak bugün ne varsa unutulmuş, söylenmedik diyemediğim ne varsa çizemediğim tüm kırmızılar, tüm maviler, tüm yeşiller balta girmemiş ormanların uzak diyarlarında saklı kalmış tüm ahenkler ıslanacak ona adanan çiçeğin saf beyazlığında ve hiç bilinmedik renkler çiçeğin adını fısıldayacak ‘seni seviyorum’ diye bir gün sırılsıklam bedenlerimizden ne kalacaksa kalsın geriye bu ismin bir daha hiç unutulmaması için...
Yüzünle konuşuyorum şimdi.Bir beyaz hayal seriliyor çimenlerime,papatyalara benziyor...Gözlerinde dokunuyorum güzelliğine.. Seni özlüyorum anlamıyorsun,ellerini tutuyorum şimdi,başak dolu bir ova nazlanıyor gözümde.. Göçüyor harman yerlerine,bir inip bir çıkıyorsun. Yinede sen duymuyorsun,samanların arınıyor tenimde. Tanelerinde acıkıyorum... Parmaklarını yiyorum kimse görmüyor,benimdir onlar, vermem geriye... Saçlarını kokluyorum şimdi,tel tel güller doluyor bahçelerime.. Kar mevsimini düşünmüyorum hiç,kim demiş! doruklar beyaz değil! ..beyaz değil işte.... Sen görmüyorsun yazdan kalma güneşle eğiliyorum kırmızıların solmasın diye.Uzaklığını ölçüyorum şimdi.. Mesafeler artıyor içimde.. Yollar büklüm büklüm..Yollar dikine... Sen bilmiyorsun kilometre taşlarını kaç kez saydım dersin... Bir tanesi bile yoktu kapının önünde... Bir kürek kor ateş bulup üfledim yüreğime...
Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar. Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır. Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen. Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar. Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin, bu senin için değil, sevgili için istediğindir. Ondan O'nun adına istersin.O'nu daha sonsuz sevebilmek için istersin. Sevme özgürlüğünü istersin, kabul edilmesini istersin. İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur. Kendinden istersin artık.Sevgiliyi kendinden daha çok sevmek istersin...Sevmek, gücenmemektir. Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir. Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek. Sevgiliden gelen öl emrine bile ölürüm diyebilmektir. Kendi ellerinle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek. Sevmek, ölmek demektir.. Ölmesini bilmektir.. Sevmek, sevgili için yaşamaktır. Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır.Sevdiğini kendin gibi, kendindende çok duyumsamaktır. Sevmek paylaşmaktır. Sevdiğinle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğinle kalbini bölüşmektir... Sevmek, tükenmektir. Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden...Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir. Sevmek, sevgili olmaktır. Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır. Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır. Sevmek sevgilinin limanı olmaktır. Sevmek sevdiğinin canı olmaktır. Onun ölümü isteyebileceği canı olmaktır. Sevmek yangın olmaktır. Yanmaktır, kor olmaktır, dağ olmaktır, evren olmaktır, her şey olmaktır, hiç olmaktır,kalbe yürümektir... Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye. Yakınlıktır, doğallıktır, sevmek. Yalansızlık, içtenlik, ölümsüzlülüktür sevmek. Gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır. Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek. Sevmek üşümektir, sevgilinin yokluğuna üşktir. Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Sevgilinin olduğu cehenneme gözü kapalı yürümektir sevmek... Sevgilinin olmadığı cennetede girmemektir sevmek..Sevgilinin olmadığı Cennetede gitmemektir sevmek. Sevmek, sevdiğinin hayatını yaşamaktır. Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde, nefes aldığı yerde olmaktır... Sevmek, onsuz geçen gecelerin sabahına onunla varmaktır, onunla yaşamaktır sabahları onsuz......
Yüreğime demliyorum bu gece seni... Özlemek, seni yaşamak yetmiyor, heryerde sen varsın sanki.Yüreğimin okyanuslarında canımı taşıyan bir küçük sandal gibisin, varlığınla mutluyum. Seni sevmek ayrıcalığını yaşıyorum doyasıya... Parmaklarımı yumuşacık tenine dokundurup, ipek saçlarını öpüp koklıyamıyor olmam bile o kadar üzmüyor beni... Çünki biliyorum, içimdesin. Gözüm açıkken aldığım her nefeste senden bir birşeyler var, sıcacık birşeyler akıveriyor yüreğime her aklıma geldiğinde... Seninle herşey güzel kalbime girdiğinden beri. Sensizlikte artık o kadar korkutmuyor beni, çünki sensizlikte bile seni yaşıyorum. Senli hayallere dalıyorum, düşüncelerimi yalnız senin için, sana yoğunlaştırıyorum. Vurdum duymaz uykularımda hatırı sayılır düşlerim oluyorsun. Bir zamanlar camdan bir fanusa hapsettiğim yüreğimde mutluluk veren bir melodisin şimdi. Yüreğini yüreğime seriyor,seni yaşıyorum şimdi. Seninle herşey bir anlam kazanıyor... Şimde son gemideki bir yolcuyum, yüreğime yol gösteren deniz fenerime el sallıyan...Ama içimde yinede karşı koyamadığım, yinede kalbime hafif bir sızı veren bir duygu var... Özlem....Sende düşündüğünde gülümse, gülümsediğinde bir öpücük yolla bana...
Zaman sildi yine gecenin yarısını! .. Gözkapaklarım ağırlaşıyor... Seni diledim tanrıdan Bu gece rüyalarıma. Gözlerim kapandı biran. İşte yanımdasın, Allah'ım hiç uyanmasam... Gökkuşağının bütün renkleri sende. Sende bütün sevgiler,hasretlerim sende. Ellerin ellerimide, Gözlerim gözlerinin içinde kayboldular, Yüreğim bir günlük ömrü kalmış kelebek sanki... Kahretsin,,akşamdan saati Sabah altıya kurmuşum! ..
Penceremin açık köşesinden tutsak özlemlerin giriyor içeri. Üşüyorum, tenime tokat gibi çarpıyor soğuk sensizlik. Yapraksız dallara büyük bir dikkatle çakılıyor gözlerim, Çığlık oluyor sesime değen sessizlik... Yoksun işte. Penceremden giren kar tanesindede yoksun,eriyorsun... Ellerimde eriyor sensizlik,kar tanesi soğuk,soğuk sensizlik. Öyle özledim ki seni, yoksun işte. Pencerem buğulanmıyor hayli zamandır,ellerim kaybetmiş yeteneğini. Gözlerini çizemiyorum, gölgeni göremiyorum,yoksun işte... Penceremden giren kar tanesinde yoksun,eriyorsun,ellerimde eriyor sensizlik. Soğuk kar tanesi, soğuk sensizlik, yoksun işte... Ben tükendim gücüm yok,bir eksiklik var yüreğimde. Ufukları seyre dalıyorum arada,ufuktada yoksun. Bir demli çay gibi içmek seni, şimdi ne çaylar yudumluyorum ama yoksun işte. Yerde sen gökte sen varsın, aldığım nefessin ama yoksun. Sen, çoban yıldızına binen peri,yanağına damlayan her yağmur tanesi benim gözyaşlarım... Üzerime çöken her hüzün,senin hasretin..... Odama çöken soğukluk,senin yokluğun. Dilimden dökülen her söz,sana olan tutkum, vazgeçilmezliğin,ama yoksun... Dalgaların kumsalla birleşmesini, toprağın suya doymasını kıskandım. Dalından kopan bir yaprak gibi yanımdaki boşluğun,ama sen yoksun. Gülüşüm yok artık,yoksun,sesin çınlıyor sadece kulaklarımda. Geceye anlatıyorum seni, sabaha kadar ağlıyor gece benimle. Bakıyorum ıslak gözlerle cama, belki gelirsin diye... Gece gündüze yine küskün, sabah gün doğarken yalnız kalıyorum. Gece sıyrılıp gidiyor düşlerimde olduğu gibi, ama yoksun işte. Günün hiç doğmamasını düşünerek başlıyorum geceye. Ama oda bırakıyor beni sensiz sabahların koynuna senin gibi. Ama seslenen sen değilsin sanki,aslında bende yokum. Bedenim bıraktığın yerde, ruhum bilinmezlerde. Aslında özlem değil bendeki, belki acı, biraz sitem, birazda kahır... Veya neyse işte adını sen koy, kalbime koyduğun acı gibi. Kendine bağladığın gibi...
Gün battığında başlıyor en büyük hasretler,her saniye özlesede, insana en çok karanlıkta koyuyor özlem.Ve ben her gece ay çukuru gamzelerin gibi bir yıldız seçip adını sen koyuyorum ve her gece kayıp gidiyor yıldızım avuçlarımdan..Durduramıyacağımız tek şey zaman..Yanımda olmasan da hissediyorum seni.Bugün yağmur var ve ben penceremden seyretmeye doyamıyorum,sanırım sonbaharın ilk yağmurları...Öyle güzel yağıyorduki dayanamadım attım kendimi gecenin bi yarısı altına yağmurun.Sensizlik yağıyordu sanki üzerime çisil çisil,yürüdüm dakikalarca.Güneşi aradı gözlerim gecenin bir yarısı:((Biryerlerden belki doğar,belki doğarda oluşturduğu gökkuşağında seni bulurum diye..... Mayıs 2005
Yasaksa yasak..Aşk yaşanmalı..Çok uzaklarda olsa da yaşanmalı.Sevgi varsa seni düşünüyorsam,yaşamalıyım doyasıya..Öpmeliyim kuralsızca..Dokunmalıyım narin tenine..Sımsıkı sarılmalıyım bedenine..Benim olmalısın sadece benim..Yaz aşkı olmamalı..Nisan yağmurları kadar kısa olmamalı..Gök gürültüsü gibi gürlemeli akmalıyım bardaktan boşalırcasına..Canım istediğinde sıcacık Dudaklarından bir buse bir buse daha almalıyım..Sevişmeliyim saatlerce seninle..Deniz olup kabarmalıyım uçmalıyım kuşlar gibi göklere..SENİ; SADECE SENİ SEVMELİYİM....
Açık olsun sevgilim
Biz aşkı,
Aşktan daha çok sevdik sevgilim
Ben ne sahiller dolaştım
Denizler fırtınalarda
Ve bir sahile ulaştım
Kimse yok benden başka
Seni Seviyorum
Ölmek üzere fakat gözlerinde hâlâ ikimize yetecek kadar hayat ışığı var.Bir şeyler söylemek istiyor gibi fakat bir türlü konuşamıyor. Gözlerime bakıyor sadece. Ara sıra gözleri kayıp avuçlarımın içindeki eline bakıyor fakat ellerimi tutamıyor. Sadece bana bakıyor. Gittikçe nefes almakta zorlandığını hissediyorum. Ben ise hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. Ama o öyle değil. Sadece gözleriyle de olsa şimdiye kadar birbirimize söyleyemediğimiz sevgimizi haykırıyor.
Dudaklarım oynadı birden. Birkaç kelime döküldü ağzımdan. Öyle durgundu ki kelimeler, adeta süzüldü dudaklarımdan. Ne yüzümde, ne de sesimde duyguların hiçbir tonu olmadan, sessizce “Seni Seviyorum” dedim.Öyle durgundu ki, sanki ölen bendim. Yine gözleriyle bana karşılık verdi.
Sonra...Sonra aniden yüzümdeki bütün kaslar gerildi. Gözlerim kısıldı. İki damla yaş yanaklarımdan süzüldü. İki kelime dışında varlığımın ifadesi olan bütün bir dil boğazımda düğümlendi ve son bir kez, kısık bir nefesle de olsa haykırdım.
“Seni Seviyorum”
İLGİNÇ DEĞİL Mİ?
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn
hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln
brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı
krıaışk oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün
oalark oykuorumuşz.
Bakın nasıl da duzgun okudunuz, ilginc degil mi?
AŞKIMIZ
Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı;
gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.
Hiç düşündün mü belkiyi
Belki, eline en yakışan takı benim elim.
Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim...
Belki sen ve belki ben...
Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan
bir beyaz tutsaklık...
İnsan kendine iltica edebilir mi?
Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri..
Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı.
Sevdamdı aşkımdı beni umutlandıran,
Ayrılığımıza rağmen inat için yaşatan.
Çöl olmuş sevdamızda,
Bir damla aşk için yalvartan.
Gözyaşım oldu bana sırdaş,
Yıllar oldu bana arkadaş,
Şimdi de sen oldun,
Yüreğimdeki en büyük savaş.
Bir yaz gecesi sahilde altın sarısı ay ışığının yarattığı yakamozların uzantısında
sıcacık kumların üzerinde yanıma uzanmış bir melek gibi yatıyorsun.Gökyüzünde sıra
lanmış milyarlarca yıldız imrenerek bizi seyrediyorlar,birkaçı arada bir bizi kıska
narak kayıp düşüyorlar gecenin mavi derinliklerine...Bense dilekler tutuyorum..
Bütün dileklerim aynı ama...Sonsuza kadar senle birlikte olmak,bu dünyadada başka
dünyalardada...Saçlarını öpüp kokluyorum ellerin avuçlarımın içinde saatlerce...
Bitmesin,geçmesin istiyorum senle birlik teyken zaman..Dönmesin dursun dünya,donsun evren
yanıbaşındayken istiyorum lakin tan yerinin kızıllığı yerini güneşin ilk ışıklarına devrederken
uyanıyorsun,ben UYANIYORUM...her sabah olduğu gibi SENSİZ...
YOLUNDA GİTMEYEN BİRŞEYLER OLDUĞUNDA YAŞANTIMIZDA,YALNIZLIĞIN TARTIŞILMAZ SIKINTISI
BAŞLADIĞINDA,İÇİMİZ BİRŞEYLERE ÜZÜLDÜĞÜNDE VEYA HANİ BİR SİGARA MECBURİYETİ
DOĞURAN AMANSIZ BİR O KADAR DA ZAMANSIZ BİR EFKAR BASTIĞINDA YÜREĞİMİZE 'KEŞKE ŞU AN YANIMDA
SENDE OLSAYDIN SANKİ' DİYEBİLECEĞİMİZ BİRİLERİ OLMALI HAYATIMIZDA.HANİ; SEN VARSIN
BENDE VARIM DENİLEBİLECEK KADAR DOST,SEN YOKSAN BENDE YOKUM DENİLEBİLECEK KADAR CANDAN,SEN
KALIYORSAN BENDE KALIYORUM DENİLEBİLECEK KADAR VEFALI.İKİMİZ KELİMESİNİ SARF EDECEK KADAR
HAYAT ARKADAŞI,SAĞLAM BAĞLANDIĞIMIZ HERŞEYİN ÜZERİNE YEMİN EDEBİLECEĞİMİZ,BİRŞEYLERİ PAYLAŞMA
MECBURİYETİNİ İÇİMİZDE HİSSETTİĞİMİZ,İŞTE HİSSETTİĞİM İÇİN SEN VARSAN BENDE VARIM DİYEBİLECEĞİ
MİZ DOSTLARIMIZ OLMALI HAYATTA,ÖLÜMÜNE,ÖLESİYE BAĞLI KALDIĞIMIZ..
AH BU GECE
Bu gece ah bu gece...
Aklımdan neler geçiyor
Şeytan diyor ki git deniz kenarına
Bir elimde biram...
Bir elimde sigaram...
Ateşi beni, dumanı seni yakıyor.
Bu gece ah bu gece...
İçim içime sığmıyor
Bir dosttan haber aldım
O da seni seviyor diyor
Atsam kendimi sokaklara
'Seviyorum' diye haykırsam
Dostum tutuyor kolumdan
Delirdin mi sen komşular ne der diyor
Bırak beni kızım komşular 'aşktan' ne anlıyor
Bu gece ah bu gece...
Dışarı da rüzgâr, bende fırtınalar esiyor
Bir yanım asi bir küheylan gibi
Durmadan dört nala koşuyor...
Bir yanım çaresiz sana boyun eğiyor.
Bu gece ah bu gece...
Seviyorum bu gece seni delice
Bu gece hiç bitmesin.
Sevgim yüreğimden göç etmesin.
Damla damla unutur insanlar
Ne aglayanlar gördüm:
Her damla gözyasinda sonsuzluga ugurladilar;
Ugruna agladiklarini.
En kolay unutanlar, hep aglayanlar oldu.
Iste bu yüzden gönlüm, iste bu yüzden! ..
Aglama sen,
Aglasan da gözyaslarini hep içine akit.
Sen vefasizlik etme; gözyaslarina karismasin sevdalarin.
Gecenin karanliginda kaymasin bir yildiz gibi,
sonsuzluga rüyalarin.
Bulanik sel sularina benzer gözyaslari;
Nice hayaller tasir da içinde;
Göremezsin hiç birini,
Ta ki vuruncaya dek karaya cansiz bedenleri.
Iste bu yüzden gönlüm, iste bu yüzden! ..
Aglama sen,
Aglasan da gözyaslarini hep içine akit.
Sen umudu yitirme; sel sularinda bogulmasin yarinlarin.
Uçup gitmesin sessiz bir çiglik gibi,
boslukta hayatin.
Seni Seviyorum Demek Isterdim
seni seviyorum demek isterdim
ölesiye bir duyguyla,
taparcasina dil dökmek
ve saclarim agarmadan söylemek isterdim
seni sarmak isterdim sonsuzlukla
delicesine sevmek
bir sarhos gibi adini sayiklamak
ve bagirarak kollarında ölmek isterdim
gülüm...
Yakma
Gönülden çekersin aşkı sevdayı
Sazında inletip telini yakma
Aşk elinden içemesen badeyi
Uğruna dökülen selini yakma
Ahu zar figanı vermiş bülbüle
Onunda çektiği cefayla çile
Çekme sevdasını boşa nafile
Sevda ateşiyle çölünü yakma
Her gönül çekemez aşkın nazını
Geceye gündüze katar hüzün‘ü
Uykulara hasret koyar gözünü
Ömrünü tüketip yılını yakma
Sevgi sevda denen hepsi aşktadır
Ne baharda nede kara kıştadır
Sevgi ile gönül aynı yaştadır
Soldurup dalında gülünü yakma
OKUMADAN GEÇMEYİNN! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! isterseniz geçiinn
Mail
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görürür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir.... Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
Kime: Sevgili karıma
Konu: Yeni ulaştım.
Tarih: 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Herşey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış.Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not: Burası çok sıcak
ÖĞRENCİ ANISI
İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
-'Baba, meraba. Ben Lale....'
-'Ooooo. Güzel kızım benim. N'abersin bakalım? ...'
-'Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla...'
-'Hayırdır? Bi sorun mu var? ...
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir: -'N'ooldu kızım? Anlatsana...'
-'Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş...'
-'Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun? ...' -'Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim.'
-'İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin
mahkemeye,
hemen boşanın...'
-'Boşanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi
zamanlarımızda
çektiği çıplak
fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış....'
-'Püüh. Rezil... Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi? '
-'Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk
yapacağını.'
-'Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı...Öğleden sonra Bankaya
gidip çekersin;
sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları...'
-'Sağol baba. Eeee. Şey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var...' Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur:
-'Kürtaj mı? Bi de hamile mi kaldın o çocuktan sen? ...'
-'Aslında ondan değil... Zenci bi çocuk vardı...Zaten o yüzden ayrılıyoruz
ya....'
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır:
-' Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım.
Nedir bu başımıza
gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını...'
-'İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü...'
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve
ancak bu şekilde
konuşmasını sürdürebilir:
-'Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? ...Eh ulan?
Sen hele bi gel buraya.
Ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmıycam sana. İlk isteyenle de
evlendiricem....'
-'O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık
raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben...' -'Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir...'
-'Çok pis arkadaşları vardi. Bilmem artık hangisinden kapmışımdir...' Güm diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmistir; ancak
hemen kendisini
toparlayıp tekrar telefonu alır.
-'Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakiyim...'
-' Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında...'
-'Karakol mu? ...Bi de karakola mı düştün layyynnn? Ne yaptın? ....' -'Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla
Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan
sahibiyle
kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım...'
Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa
bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:
-'Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek
için aramıştım...'
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:
-'Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlıcanın sağolsun
senin....'
KIR ÇİÇEKLERİ
Gül için dikenine katlanabileceklerini söyleyenlerdir, kır çiçeklerini göremeyecek kadar güle bağlanmış olanlar 'Gül' derler, başka bir şey demezler üstüne...
Ömürleri güllere ulaşmak için tükenirken, ehemmiyet vermezler, ayak
altında
kalan, gül kadar narin, gül kadar güzel ama güzelliği fark edilmeyen kır çiçeklerine. Mutlu olma sevdasına düşmüşlerdir kendilerince.
Mutlu olmak için zorluklara katlandıklarını bile söyleyebilirler. Onlar için güzel bellidir artık. Takvim yaprakları birer birer düşerken, kimi zaman yol katedemediklerine üzülürler. Oysa güzellikler yanıbaşlarındadır
her zaman, ama onlar her zaman güzellikleri uzakta aramak
sevdasındadırlar.
Uzaktaki kıymetlidir; zorluklarla elde edilen değerlidir; aradığında
elinin
altında olmayan güzeldir, derler.
Yanıldıkları tek nokta var: Onlar hep uzaklara bakarken, birileri katlanmıştır, onun güzel bulmadıklarına, birileri kıymet vermiştir kır çiçeklerine...
Mutlu olmak için, gelecek bir yarını beklemezler. Ayaklar altında ezilenlere ehemmiyet verip, onlardaki güzelliği fark edip, yarını beklemeden, bugünden mutlu olmaya başlayanlardır onlar. Bir kır çiçeğinin
güzelliği onlar için yeterlidir. Gülde gönülleri varsa bile, onlara
ulaşmak için ömür tüketmekten korkarlar ve kır çiçeğindeki gül güzelliğini fark ederler.
İnsan her zaman güzeli ister, güzel hastasıdır. Güzele ulaşmak için
ömrünü feda eder. Oysa bir baksa etrafındakilere, mutlak bir güzeli fark edecektir. Ama tek bir düşüncenin kavanozunda kapalı kalmıştır. Güzeli ararken, ezerek geçtiği bir başka güzeli fark edemeyecek kadar kördür artık. Oysa bir çevirse uzakta takılı kalan gözlerini; gönül rahatlığı
ile bir taksa farklı güzellikleri de görme gözlüğünü...
Hayatına renk verse, kır çiçeklerinden demetlenmiş bir demetle...
Hayatını güzellikler yönüne değil de, güzellikleri hayatın yönüne çevirmeye çalışsa...
Bir görebilse kır çiçeğinin gül tarafını... Bir görebilse, hayal
pınarının çeşmesinin değil de suyunun önemli olduğunu... Yetinse elindeki ile, güzelliğini bulmaya çalışsa elindekinin. Sevdiklerini gül demetleriyle mutlu edebilme fikrini atsa kafasından. Bir gün de kır çiçeği toplasa, sunsa sevdiklerine... Hayatını gül arama yolunda feda edeceğine, görse
kır çiçeğinin gül yanını... Bir fark etse ayaklarının altındakileri,bir ehemmiyet verse kır çiçeklerine. 'Sonuçta ikisi de çiçektir. Gül herkesçe güzeldir, kır çiçeği de bence güzeldir.' dese. Uzaklara bakmaktan, güle ulaşmaktan dermansız kalacağına, bu enerjiyle kır çiçeğini sevmeye ve sevdirmeye çalışsa; bu güzelliği sevdikleriyle paylaşsa. Güle ulaşma arzusuyla koşturanlara gösterebilse kır çiçeğinin gül yanını. Anlatabilse gül için ömür tüketmenin boş olduğunu...
Gül güzeldir; ama sevgi mevsimi geçtikten sonra, gül için koşmanın bir anlamı kalmayacaktır. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al eline bir demet
kır çiçeğini, onun sana sunduğu mutluluğu görmeye çalış. Çünkü hayat,
mükemmeli aramaya yetecek kadar uzun değil!
Saat gecenin bir yarısı ve şu an olduğu gibi birkaç kadeh rakımı seninle sulandırırken gökyüzünde senden başka hiç bir yıldız yok...Şehir bana ağlıyor, ben sana susuyorum yıldızlar altında.Kulaklarımda çınlayan şarkının ezgisi seni hatırlatıyor ister istemez,bir ateş böceğinin pırıltısı aydınlatıyor bileklerime kelepçeli balkonumun demirlerini.Sensizliğin esintisi hapsediyor gözlerimi sen sandığım gökyüzündeki yıldızıma...Şimdi yakamozlar altında dalgalarla ilerliyen bir küçük teknenin üzerinde senle birlikte olmak vardı,bütün kederlerini ve üzüntülerini parmaklarımda gezinen cennet böceğiyle salıvermek istemezmiydim senli yıldızlarımın eteklerine...Şimdi ölmeliyim bitanem,ama mevsimlerden sonbahar olmalı...El ayak çekildiğinde,sonbahar yağmurları bedenimi ıslattığında,ay ışığının umursuzca gözlerimde parladığında,sen; hiçbir kaşifin bulamadığı,ismini koyamadığı yıldızımsın,ve sen gözyaşlarımın yarattığı gökkuşağından geçerken ölmeliyim...Ve öldüğümde mevsimlerden son bahar olmalı...Ellerimde ellerin,gözlermde gözlerin ve binlerce umutlarım olmalı ölürken.Ben bir son bahar akşamı ölmeliyim,yalnız senin dizlerinde
Suskunum Sana
.
Hangi siire baslasam suskunum sana
Dag gögsünde bir kaya diliyle suskun
Güneste kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarim oluyor her gece
Yagmura suskun yasamaya suskun
Haykirabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kurakligin bütün izleri
Upuzun çöller vadilesebilir içimde
Hangi güzelligi özlesem suskunum sana
Yürek boslugunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Kosuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykirabilsem
Isik yumagi bir pinar olur solugum
Hangi türküye uzansam suskunum sana
Agit agit, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmusum
Asktan ve kandan bir damla olmusum
Bir saçlarinin rüzgarina
Bir de agzinin kiyilarina konmusum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasirga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmusum
Coskularin her sahlanisinda
Sana deprem deprem susmusum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmusum
Yeter olsun gözlerinde isik firtinasi
Sözlerinde baski yasasi yeter
Hangi kavgayi özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarinda gece kadar
Bayram sabahlarinda yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunlugumu al artik
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun
Diyorumki bitanem.Mevsim hazan mevsimi,mevsim gözyaşı mevsimi.. Tarifsiz bir hüznün sarmalındayız.Anlatılması zor,ifadesi güç.Fikirler tel tel,duygular buruk.... Bir yanı bahardır kıyılarımızın bir yanı cehennem. Durmadan gözyaşı dökülüyor yüreğimizin üstüne. Acıdan, ayrılıktan haritalar ekleniyor alnımızın çizgilerine... Sararan yapraklar tutunamıyor artık dallarda gülüm, rüzgar estikçe savrulup gidiyor her biri bir yana...Mevsim hazan mevsimi bitanem,mevsim hüzün mevsimi,kor düşmüş bağlara, bahçelere. Yapraklar üşüyor,yapraklar düşüyor dalından.Diyorumki bitanem,kalbimizi yıllardır sıcak ve hilesiz bir sevgiye kilitleyip,umutla,özlemle geleceğe dair pembe düşler kurduk. Güneşli, aydınlık, güzel günlerin özlemini çektik. Belki biraz yorgun,belki durgun, ama yine de umutlu, yine de mutlu, sevgiyi işleyip mavilere, bütün yollara, dallara, dağlara sevdalar yazdık.
ADIMA YAZILDI
ad’ımın kim olduğundan yola çıkan kadına
düşlerimle bakıyorum
çıkmaz sokağımda biten yolculuğuna adıyorum
tüm sözcüklerimi
saçına ak düşen yıllar, dün açmış baharlar
ve su kuşlarının majörlerinden hüzün yazan bir adamın
gem vurulmaz sevdasına ağıt yakıyorum
ona unuttuğum her dizemde
bugün onun adına
zaman tarlamda biçtiğim isyanları
törensiz gömdüğüm anılar
ne kadarımı bıraktıysa bana geride
kovalanırken düşürdüğüm zamanlar
durdurulmuş saatlerimin nadasında büyüyüp
tekrar yaşanmak için çırpınacaklar
her dizemde
bugün ona ait
sessizliğe gizlenen sevdaların
kendinden saklandığı aynalarda
siluet’lerimizi sarmaş dolaş yakalayacağım
bestelenmemiş bir senfoninin
her notası yeni bir aşka adanacak tınılarında
dans ederken
bugün onunla
onunla ağladığım her nehrin suyu
biraz daha hızlı akacak bugün
ne varsa unutulmuş, söylenmedik
diyemediğim
ne varsa çizemediğim
tüm kırmızılar, tüm maviler, tüm yeşiller
balta girmemiş ormanların uzak diyarlarında
saklı kalmış tüm ahenkler
ıslanacak
ona adanan çiçeğin saf beyazlığında
ve hiç bilinmedik renkler
çiçeğin adını fısıldayacak
‘seni seviyorum’
diye bir gün sırılsıklam bedenlerimizden
ne kalacaksa kalsın geriye
bu ismin
bir daha hiç unutulmaması için...
Yüzünle konuşuyorum şimdi.Bir beyaz hayal seriliyor çimenlerime,papatyalara benziyor...Gözlerinde dokunuyorum güzelliğine.. Seni özlüyorum anlamıyorsun,ellerini tutuyorum şimdi,başak dolu bir ova nazlanıyor gözümde.. Göçüyor harman yerlerine,bir inip bir çıkıyorsun. Yinede sen duymuyorsun,samanların arınıyor tenimde. Tanelerinde acıkıyorum... Parmaklarını yiyorum kimse görmüyor,benimdir onlar, vermem geriye... Saçlarını kokluyorum şimdi,tel tel güller doluyor bahçelerime.. Kar mevsimini düşünmüyorum hiç,kim demiş! doruklar beyaz değil! ..beyaz değil işte.... Sen görmüyorsun yazdan kalma güneşle eğiliyorum kırmızıların solmasın diye.Uzaklığını ölçüyorum şimdi.. Mesafeler artıyor içimde.. Yollar büklüm büklüm..Yollar dikine... Sen bilmiyorsun kilometre taşlarını kaç kez saydım dersin... Bir tanesi bile yoktu kapının önünde... Bir kürek kor ateş bulup üfledim yüreğime...
Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar. Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır. Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen. Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar. Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin, bu senin için değil, sevgili için istediğindir. Ondan O'nun adına istersin.O'nu daha sonsuz sevebilmek için istersin. Sevme özgürlüğünü istersin, kabul edilmesini istersin. İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur. Kendinden istersin artık.Sevgiliyi kendinden daha çok sevmek istersin...Sevmek, gücenmemektir. Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir. Sevgilinin ölüm hançerine bile hayır dememektir sevmek. Sevgiliden gelen öl emrine bile ölürüm diyebilmektir. Kendi ellerinle kalbini bir bıçak ucuna koymaktır sevmek. Sevmek, ölmek demektir.. Ölmesini bilmektir.. Sevmek, sevgili için yaşamaktır. Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır.Sevdiğini kendin gibi, kendindende çok duyumsamaktır. Sevmek paylaşmaktır. Sevdiğinle sevdiğini paylaşmaktır. Sevdiğinle kalbini bölüşmektir... Sevmek, tükenmektir. Sevmekten ölürken tekrar varolmaktır o sevgiden...Sevgilinin bakan gözüne bakmamaktır sevmek. Ağlayan gözlere şefkat ve tebessümle yanıt verebilmektir. Sevmek, sevgili olmaktır. Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır. Onu yaşama döndürecek bir damla su olmaktır. Sevmek sevgilinin limanı olmaktır. Sevmek sevdiğinin canı olmaktır. Onun ölümü isteyebileceği canı olmaktır. Sevmek yangın olmaktır. Yanmaktır, kor olmaktır, dağ olmaktır, evren olmaktır, her şey olmaktır, hiç olmaktır,kalbe yürümektir... Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye. Yakınlıktır, doğallıktır, sevmek. Yalansızlık, içtenlik, ölümsüzlülüktür sevmek. Gözyaşı olmaktır, yağan yağmur olmaktır. Bir sonbahar mevsiminin sarı yaprağı gibi yalnız olmaktır sevmek. Sevmek üşümektir, sevgilinin yokluğuna üşktir. Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Sevgilinin olduğu cehenneme gözü kapalı yürümektir sevmek... Sevgilinin olmadığı cennetede girmemektir sevmek..Sevgilinin olmadığı Cennetede gitmemektir sevmek. Sevmek, sevdiğinin hayatını yaşamaktır. Sevmek sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde, nefes aldığı yerde olmaktır... Sevmek, onsuz geçen gecelerin sabahına onunla varmaktır, onunla yaşamaktır sabahları onsuz......
Yüreğime demliyorum bu gece seni... Özlemek, seni yaşamak yetmiyor, heryerde sen varsın sanki.Yüreğimin okyanuslarında canımı taşıyan bir küçük sandal gibisin, varlığınla mutluyum. Seni sevmek ayrıcalığını yaşıyorum doyasıya... Parmaklarımı yumuşacık tenine dokundurup, ipek saçlarını öpüp koklıyamıyor olmam bile o kadar üzmüyor beni... Çünki biliyorum, içimdesin. Gözüm açıkken aldığım her nefeste senden bir birşeyler var, sıcacık birşeyler akıveriyor yüreğime her aklıma geldiğinde... Seninle herşey güzel kalbime girdiğinden beri. Sensizlikte artık o kadar korkutmuyor beni, çünki sensizlikte bile seni yaşıyorum. Senli hayallere dalıyorum, düşüncelerimi yalnız senin için, sana yoğunlaştırıyorum. Vurdum duymaz uykularımda hatırı sayılır düşlerim oluyorsun. Bir zamanlar camdan bir fanusa hapsettiğim yüreğimde mutluluk veren bir melodisin şimdi. Yüreğini yüreğime seriyor,seni yaşıyorum şimdi. Seninle herşey bir anlam kazanıyor... Şimde son gemideki bir yolcuyum, yüreğime yol gösteren deniz fenerime el sallıyan...Ama içimde yinede karşı koyamadığım, yinede kalbime hafif bir sızı veren bir duygu var... Özlem....Sende düşündüğünde gülümse, gülümsediğinde bir öpücük yolla bana...
Zaman sildi yine gecenin yarısını! ..
Gözkapaklarım ağırlaşıyor...
Seni diledim tanrıdan
Bu gece rüyalarıma.
Gözlerim kapandı biran.
İşte yanımdasın,
Allah'ım hiç uyanmasam...
Gökkuşağının bütün renkleri sende.
Sende bütün sevgiler,hasretlerim sende.
Ellerin ellerimide,
Gözlerim gözlerinin içinde kayboldular,
Yüreğim bir günlük ömrü kalmış kelebek sanki...
Kahretsin,,akşamdan saati
Sabah altıya kurmuşum! ..
Penceremin açık köşesinden tutsak özlemlerin giriyor içeri.
Üşüyorum, tenime tokat gibi çarpıyor soğuk sensizlik.
Yapraksız dallara büyük bir dikkatle çakılıyor gözlerim,
Çığlık oluyor sesime değen sessizlik... Yoksun işte.
Penceremden giren kar tanesindede yoksun,eriyorsun...
Ellerimde eriyor sensizlik,kar tanesi soğuk,soğuk sensizlik.
Öyle özledim ki seni, yoksun işte.
Pencerem buğulanmıyor hayli zamandır,ellerim kaybetmiş yeteneğini.
Gözlerini çizemiyorum, gölgeni göremiyorum,yoksun işte...
Penceremden giren kar tanesinde yoksun,eriyorsun,ellerimde eriyor sensizlik.
Soğuk kar tanesi, soğuk sensizlik, yoksun işte...
Ben tükendim gücüm yok,bir eksiklik var yüreğimde.
Ufukları seyre dalıyorum arada,ufuktada yoksun.
Bir demli çay gibi içmek seni, şimdi ne çaylar yudumluyorum ama yoksun işte.
Yerde sen gökte sen varsın, aldığım nefessin ama yoksun.
Sen, çoban yıldızına binen peri,yanağına damlayan her yağmur tanesi benim gözyaşlarım...
Üzerime çöken her hüzün,senin hasretin.....
Odama çöken soğukluk,senin yokluğun.
Dilimden dökülen her söz,sana olan tutkum, vazgeçilmezliğin,ama yoksun...
Dalgaların kumsalla birleşmesini, toprağın suya doymasını kıskandım.
Dalından kopan bir yaprak gibi yanımdaki boşluğun,ama sen yoksun.
Gülüşüm yok artık,yoksun,sesin çınlıyor sadece kulaklarımda.
Geceye anlatıyorum seni, sabaha kadar ağlıyor gece benimle.
Bakıyorum ıslak gözlerle cama, belki gelirsin diye...
Gece gündüze yine küskün, sabah gün doğarken yalnız kalıyorum.
Gece sıyrılıp gidiyor düşlerimde olduğu gibi, ama yoksun işte.
Günün hiç doğmamasını düşünerek başlıyorum geceye.
Ama oda bırakıyor beni sensiz sabahların koynuna senin gibi.
Ama seslenen sen değilsin sanki,aslında bende yokum.
Bedenim bıraktığın yerde, ruhum bilinmezlerde.
Aslında özlem değil bendeki, belki acı, biraz sitem, birazda kahır...
Veya neyse işte adını sen koy, kalbime koyduğun acı gibi.
Kendine bağladığın gibi...
Gün battığında başlıyor en büyük hasretler,her saniye özlesede, insana en çok karanlıkta koyuyor özlem.Ve ben her gece ay çukuru gamzelerin gibi bir yıldız seçip adını sen koyuyorum ve her gece kayıp gidiyor yıldızım avuçlarımdan..Durduramıyacağımız tek şey zaman..Yanımda olmasan da hissediyorum seni.Bugün yağmur var ve ben penceremden seyretmeye doyamıyorum,sanırım sonbaharın ilk yağmurları...Öyle güzel yağıyorduki dayanamadım attım kendimi gecenin bi yarısı altına yağmurun.Sensizlik yağıyordu sanki üzerime çisil çisil,yürüdüm dakikalarca.Güneşi aradı gözlerim gecenin bir yarısı:((Biryerlerden belki doğar,belki doğarda oluşturduğu gökkuşağında seni bulurum diye.....
Mayıs 2005
Yasaksa yasak..Aşk yaşanmalı..Çok uzaklarda olsa da yaşanmalı.Sevgi varsa seni düşünüyorsam,yaşamalıyım doyasıya..Öpmeliyim kuralsızca..Dokunmalıyım narin tenine..Sımsıkı sarılmalıyım bedenine..Benim olmalısın sadece benim..Yaz aşkı olmamalı..Nisan yağmurları kadar kısa olmamalı..Gök gürültüsü gibi gürlemeli akmalıyım bardaktan boşalırcasına..Canım istediğinde sıcacık Dudaklarından bir buse bir buse daha almalıyım..Sevişmeliyim saatlerce seninle..Deniz olup kabarmalıyım uçmalıyım kuşlar gibi göklere..SENİ; SADECE SENİ SEVMELİYİM....