Yetmiş dokuzun sert ve soğuk geçen kışından sonra baharın son ayı olan boğa burcu yıldız çakışmasının yaşandığı 11 inde gözlerimi geniş dünyadan dar dünyaya açmışım...
Canım babam sağlam bir Galatasaraylı olduğu için,yıllar sonra bu ülkeye bir daha nasip olmayacak başarıları yaşatan ter i alın terim olan Fatih in ismini benim kafa kağıdına işlettirmiş...
Çok farklı bir çocukluk yaşadıktan sonra (nasıl bir fark mı? Babam’ın işi belki bu ülkede çok az kişiye denk gelen bir iş di. Babam eğlence işçisiydi.(çok büyük ve tanınmış büyük bir ustabaşıydı.) .lunapark ustasıydı benim canım babam. O ebem kuşağı renklerinde hayata asılırdı. Düşünsenize siz babanızın elinden tutarak eğlenmeye gidiyorsunuz benim babam da sizlerin eğlenmesi için o makinaları en sağlam şekle getiriyordu. ben de onunla beraber büyüdüm..lunaparkların cazibesi içinde geçti çocukluğum...ve gençlik yıllarım...kış aylarında okullarla yaz ayları da çalışmayla geçiyordu...kah gondol makinistliği..kah kamikaze..kah gişelerde bilet satmak..kah da parkın elektrikçiliği.... yani hayatı manalarını kazıyarak yaşamaya başladım..
İlköğretimim çok başarılıydı ve ben ilk paramı ta o zamanlar kazanmıştım. Yazları babamın yanında gişelerde bilet satarak geçer kışları da eğitimle.ve ortaokula giderken de gondolun makinistliğini yapıyordum.mayamızda ustalık olunca bu işi iyi beceriyordum.
Ve futbol hayatımdaki ilk resmi golümü de o yıllar da atmıştım. Ortaokula giderken hiç unutmam özel bir kolej takımıydı ve tribünde 25 den fazla kız. 2 gol atmıştım o maçta ve bütün gözler üzerimdeydi. Maçtan sonra da okuldaki havamda tabi bir başkaydı.
Ve o yıl ilk transfer teklifi gelmişti. Dayımın sayesinde Konyaspor 2. başkanı beni seyretti ve eve gelip annemle konuştu. O zamanlar ki insanlardaki mantık geleceği görememek üzerine olduğu için benim işim olmamıştı.
Lise yılları ise üniversitenin ne demek olduğu bize tam manasıyla aktarılmadığı için meslek lisesinde geçti. Ama bu liselerinde en gözde bölümünde: Elektronik. O yıllarda benim bunu tercih etmem tamamen meraktandı. Şöyle ki tv ve radyoların içlerinde küçük küçük parçaların bir araya gelmesiyle o mekanizmaların nasıl çalıştığını ve bu tekno olayının mantığını anlamaya çabalamaktı.
Bu ara da futbola amatör olarak devam ediyordum. Profesyonellik işim olmadığından amatörde fırtına gibi esiyordum. Genç kümede 21 golle gol kralı olmuştum..
O yıllar bu ülkede kimseye nasip olmayacak bir başarı kazanan Avrupa gol kralı olan Tanju Çolak ile tanışmıştım.Ankara da hapis cezası yatarken amatör futbol takımı olan Adliye sporu çalıştırıyordu.O sezon onun takımına da bir gol attıktan sonra onunla tanışmıştım.Tanju da seni İstanbul’a götüreceğim deyip de götürmedikten sonra bana bu hayatta atılan bir kazık daha tarihe yazılmıştı.
Küt.Dum. Ünv. Spor Akademisini yüksek puanla kazanmıştım.Ama hayatımın en önemli kararlarından birini daha orada verdim ve Bal.Ünv. M.Y.O. elektronik teknikerliğine kayıdımı yaptırdım.futbol o dönemler hayatım olmasına rağmen ben geleceğimi düşünerek elektronik okumaya karar verdim ve o bölümü bitirdim..
Hava teknik astsubaylığını dereceyle kazanmama rağmen gözümdeki 0.50 derecelik (onlara göre)bozukluk varolduğuna kanaatle o resmi üniformayı üzerime giyemedim..
Evdekilerden gizli futbol hakemliği sınavlarına girip..kazanıp ve hatta maç yönetmeye bile başlamıştım.. başıma bu yolda da gelmeyen kalmamıştı.
Milenyum yılının mart ayında 46 yaşındaki heybetli dayımı …. Ve kasım ayının 6 ‘sın dada canım babamı toprağın altına kendi ellerimle koyduktan sonra bu hayatın gerçekten çok yalan ve gerçek hayatın manaya erip o şekilde yaşamak olduğunu anladıktan sonra daha çok çalışmaya karar verdim..
Askerliğimin eğitim süresini Zır.Birl.Ok.Eğt ve Tüm.Kom. nda ustalık kımını ise ilk 1ay İskenderun Akçay kışlasında geri kalanını ise 3 bin kişi içinden seçilerek gittiğim komutanların tatil yaptığı özel bir kampta yaptım. Bu benim şimdiye kadarki yaptığım en uzun tatil olmuştu bir bakıma.buradaki görevim ise bu tesisin komple elektrik sorumlusuydum.bütün kozlar benim elimde olduğu için bu tatil den kolay kolay ayrılamadım.. düşünsenize sizin 5 dk.elektriksiz kaldığınızı. telefon yok..tv yok..müzik yok..45 derece de klima yok.. buzdolabı yok… dolayısıyla tatil de zehir.. İşte ben bu kadar kritik bir makamdaydım.. ayrılırken plaketlerle ve takdir belgeleriyle beni ağlayarak uğurlamışlardı..
Geçmişte yaptığım işleri bir kenara bırakarak bu işlere ek olarak uzun bir süre bilgisayar –elektronik sektöründe çalıştım..yurt dışına ihraç cihaz yapıyorum..şirket printer kartuş dolum makinesi imal ediyordu...ayrıca elektrikçi olarak da bonservisim vardır.... tecrübem oldukça fazladır.. yaşanılan kriz ortamlarında kendimi ileriye dönük olarak garanti altına alabilmek için sağlam bir işi sonunda bulmuştum..şua an Ankara’ya 90km mesafede Kalecik ilçesi ile Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçeleri arasında Kızılırmak üzerine kurulmuş olan hidroelektrik santralinde çok önemli bir mevki olan kumanda operatörü olarak çalışıyorum.. yani elektrik üretiyorum.. tıpkı elektronikte olduğu gibi elektrik dede işin en temeline kadar indin ve şuan elektriğin merkezindeyim.. su geliyor ve ben onu elektriğe çeviriyorum..çok memnunum işimden ve dua ediyorum her işsize rabbim iş nasip etsin..iyi yada kötü..az yada çok…
Doğum tarihimin ay ve gün olan kısmının tersinde ise yani 11.05.1979 doğumlu iken 05.11.2006 tarihinde ise rabbimin bana verdiği en büyük ve en güzel armağan ve SALİHA bir eş olan SEÇİL hanımla ahiret yolunda Rabbime hayırlı bir yuva olabilme adına hayatımı birleştirdim..ELİFNUR isimli çok tatlı bir kız çocuk babasıyım… çok mutluyum...Rabbim tüm bekar kardeşlerime hayırlısını nasip etsin :)
Ve Abim ;
Hani her insanın hayatında kendine idol seçtiği ve her şeyi ondan gördüğüve bir insan olur ya işte abim benim için de öyledir.. aramızda 9 yaş olmasına rağmen biz çok iyi anlaşan ve kafa yapıları aynı olan bir ikiliyizdir.Bu aradan bir çokyıl geçmesine rağmen hep böle devam etmiştir.. ağabeyimin yani canım BAYRAMağabeyimin benim hayatımda çok önemli rolleri olmuştur. Okul hayatımda hep velim olarak onun adı geçmiştir.Abim benim bu hayattaki babandan sonra tutunacak tek dalımdır ve en iyi arkadaş ve en iyi dostumdur.. Evetdediğim gibi beni bir çok şeye o alıştırdı bu hayatta..mesela o karikatür kitaplarını zamanında okumasaydı, red kit, tommiks,baltalı ilah zagoru ben asla tanımayacaktım….robinson ve Cuma nınbeklide farkında bile olmayacaktım..kötü kedi şerafettini ve tacettin,tonguçu asla tanımayacaktım :) …ağabeyler kardeşlerini hep bir şeylere özendirmiştir..koleksiyonlar,koz maça,pis yedili ve onun zamanındaki sağlam arkadaş grubunun sohbetleri..abim olmasaydı ben bunları asla yaşayamazdım..belki de galatasarayı bu kadar çok sevemezdim..prekazi nin monaco ya attığı frikik golüne 1988-89 senesinde öyle bir sarılışımız vardır ki asla unutmam…abimle o kadar çok ortak noktamız oldu ki bu hayatta belki bugün hala çiçek abbasın şakkir abidemesine yıllar geçse de hala güleceğiz..hani insanların birbirleri tamamlaması olur ya biz öyleyiz işte..o bir espriye giriş yapar ben tamamlarım..ben yaparım o mutlaka tamamlar..onun kitap okuma alışkanlığı olmasaydı belki benim kütüphanemde yüzlerce kitap olmazdı…beraber Türkiye ninçeşitli yerlerinde çalıştık…çok ortamlara beraber girdik.. ve yine evimizden çok uzaklarda İzmir çeşme de iken 2000 yılın da babamın ölüm haberini aldığımızda yine birlikteydik ve birbirimize o kadar sıkı sarıldık ki gözlüklerimin kırıldığında haberim saatler sonra olmuştu… anılarımız saymakla asla bitmez… ben böyle bir abim olduğu için gurur duyuyorum..onunda benimle gurur duyduğunu çok iyi biliyorum… iyi ki benim abim olmuşsun be bayram taşkın… seni çok seviyorum canım abim..seni anlatmak ne bu satırlara sığar nede ben anlatabilirim..sadece benim hayatımdaki yerinin ne kadar büyük olduğunu burada birazcık hissettirebildiysem ne mutlu bana …. :)
Futbol oynadığım dönemde maç sırasında rakip takımın oyuncusunun burnuna kafa attıktan yıllar sonra bu kişinin çalıştığım işyerine iş başvurusu yapıp çalışmaya başlaması ve beni orada görmesinden sonra;
Üniversite yıllarımda bana yalvararak kopya isteyen ve 4 ders den geçen İstanbullu bir arkadaşın yıllar sonra askerliğimin acemi birliğinde karşıma 3 üst devrem olarak çıkmasından sonra;
Hakemlik yaptığım dönemde bir amatör küme maçımda sahadaki yanlış davranışından dolayı oyundan attığım oyuncunun askerlik yaptığım kadro birliğinde benim üst devrem olarak karşıma çıkması ve bunun o an için getirdiği zorlukları yaşadıktan sonra;
Tam bir Galatasaraylı olan canım babamın vefat tarihinin ezeli rakibimiz ebedi dostumuz olan Fenerbahçe’nin bize 6 gol attığı 6 kasım’a denk gelmesi ….Ve yine ezeli rakibimize 5 gol attığımız Türkiye kupası maçının benim doğum günüm olan 11 mayıs’a denk gelmesinden sonra;
Edirne Selimiye camiinde öğlen namazı kıldığımda yanımda benimle beraber saf da duran yaşlı amcayı 2 ay sonra İstanbul Eyüp sultan camiinde sabah namazı kılarken yanımda gördükten ve birbirimizi tanıyıp canı gönülden sarıldıktan sonra;
Bu hayatın TESADÜF ‘ler den oluştuğunu ve yalan dünyanın gerçekten çok küçük olduğunu ve bütün bunların yüce Allah’ın takdir ve tevekkülünde olduğunu son söz olarak söylüyorum…..
Siyah bereli Allah’a yakın….milli hassasiyet taşıyan..paraya çok az değer veren.. adam gibi adam olan herkesi çok seviyor…ve bu düşünceyi savunan herkese muhabbetlerini sunuyor….
Yetmiş dokuzun sert ve soğuk geçen kışından sonra baharın son ayı olan boğa burcu yıldız çakışmasının yaşandığı 11 inde gözlerimi geniş dünyadan dar dünyaya açmışım...
Canım babam sağlam bir Galatasaraylı olduğu için,yıllar sonra bu ülkeye bir daha nasip olmayacak başarıları yaşatan ter i alın terim olan Fatih in ismini benim kafa kağıdına işlettirmiş...
Çok farklı bir çocukluk yaşadıktan sonra (nasıl bir fark mı? Babam’ın işi belki bu ülkede çok az kişiye denk gelen bir iş di. Babam eğlence işçisiydi.(çok büyük ve tanınmış büyük bir ustabaşıydı.) .lunapark ustasıydı benim canım babam. O ebem kuşağı renklerinde hayata asılırdı. Düşünsenize siz babanızın elinden tutarak eğlenmeye gidiyorsunuz benim babam da sizlerin eğlenmesi için o makinaları en sağlam şekle getiriyordu. ben de onunla beraber büyüdüm..lunaparkların cazibesi içinde geçti çocukluğum...ve gençlik yıllarım...kış aylarında okullarla yaz ayları da çalışmayla geçiyordu...kah gondol makinistliği..kah kamikaze..kah gişelerde bilet satmak..kah da parkın elektrikçiliği.... yani hayatı manalarını kazıyarak yaşamaya başladım..
İlköğretimim çok başarılıydı ve ben ilk paramı ta o zamanlar kazanmıştım. Yazları babamın yanında gişelerde bilet satarak geçer kışları da eğitimle.ve ortaokula giderken de gondolun makinistliğini yapıyordum.mayamızda ustalık olunca bu işi iyi beceriyordum.
Ve futbol hayatımdaki ilk resmi golümü de o yıllar da atmıştım. Ortaokula giderken hiç unutmam özel bir kolej takımıydı ve tribünde 25 den fazla kız. 2 gol atmıştım o maçta ve bütün gözler üzerimdeydi. Maçtan sonra da okuldaki havamda tabi bir başkaydı.
Ve o yıl ilk transfer teklifi gelmişti. Dayımın sayesinde Konyaspor 2. başkanı beni seyretti ve eve gelip annemle konuştu. O zamanlar ki insanlardaki mantık geleceği görememek üzerine olduğu için benim işim olmamıştı.
Lise yılları ise üniversitenin ne demek olduğu bize tam manasıyla aktarılmadığı için meslek lisesinde geçti. Ama bu liselerinde en gözde bölümünde: Elektronik. O yıllarda benim bunu tercih etmem tamamen meraktandı. Şöyle ki tv ve radyoların içlerinde küçük küçük parçaların bir araya gelmesiyle o mekanizmaların nasıl çalıştığını ve bu tekno olayının mantığını anlamaya çabalamaktı.
Bu ara da futbola amatör olarak devam ediyordum. Profesyonellik işim olmadığından amatörde fırtına gibi esiyordum. Genç kümede 21 golle gol kralı olmuştum..
O yıllar bu ülkede kimseye nasip olmayacak bir başarı kazanan Avrupa gol kralı olan Tanju Çolak ile tanışmıştım.Ankara da hapis cezası yatarken amatör futbol takımı olan Adliye sporu çalıştırıyordu.O sezon onun takımına da bir gol attıktan sonra onunla tanışmıştım.Tanju da seni İstanbul’a götüreceğim deyip de götürmedikten sonra bana bu hayatta atılan bir kazık daha tarihe yazılmıştı.
Küt.Dum. Ünv. Spor Akademisini yüksek puanla kazanmıştım.Ama hayatımın en önemli kararlarından birini daha orada verdim ve Bal.Ünv. M.Y.O. elektronik teknikerliğine kayıdımı yaptırdım.futbol o dönemler hayatım olmasına rağmen ben geleceğimi düşünerek elektronik okumaya karar verdim ve o bölümü bitirdim..
Hava teknik astsubaylığını dereceyle kazanmama rağmen gözümdeki 0.50 derecelik (onlara göre) bozukluk varolduğuna kanaatle o resmi üniformayı üzerime giyemedim..
Evdekilerden gizli futbol hakemliği sınavlarına girip..kazanıp ve hatta maç yönetmeye bile başlamıştım.. başıma bu yolda da gelmeyen kalmamıştı.
Milenyum yılının mart ayında 46 yaşındaki heybetli dayımı …. Ve kasım ayının 6 ‘sın dada canım babamı toprağın altına kendi ellerimle koyduktan sonra bu hayatın gerçekten çok yalan ve gerçek hayatın manaya erip o şekilde yaşamak olduğunu anladıktan sonra daha çok çalışmaya karar verdim..
Askerliğimin eğitim süresini Zır.Birl.Ok.Eğt ve Tüm.Kom. nda ustalık kımını ise ilk 1ay İskenderun Akçay kışlasında geri kalanını ise 3 bin kişi içinden seçilerek gittiğim komutanların tatil yaptığı özel bir kampta yaptım. Bu benim şimdiye kadarki yaptığım en uzun tatil olmuştu bir bakıma.buradaki görevim ise bu tesisin komple elektrik sorumlusuydum.bütün kozlar benim elimde olduğu için bu tatil den kolay kolay ayrılamadım.. düşünsenize sizin 5 dk.elektriksiz kaldığınızı. telefon yok..tv yok..müzik yok..45 derece de klima yok.. buzdolabı yok… dolayısıyla tatil de zehir.. İşte ben bu kadar kritik bir makamdaydım.. ayrılırken plaketlerle ve takdir belgeleriyle beni ağlayarak uğurlamışlardı..
Geçmişte yaptığım işleri bir kenara bırakarak bu işlere ek olarak uzun bir süre bilgisayar –elektronik sektöründe çalıştım..yurt dışına ihraç cihaz yapıyorum..şirket printer kartuş dolum makinesi imal ediyordu...ayrıca elektrikçi olarak da bonservisim vardır.... tecrübem oldukça fazladır.. yaşanılan kriz ortamlarında kendimi ileriye dönük olarak garanti altına alabilmek için sağlam bir işi sonunda bulmuştum..şua an Ankara’ya 90km mesafede Kalecik ilçesi ile Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçeleri arasında Kızılırmak üzerine kurulmuş olan hidroelektrik santralinde çok önemli bir mevki olan kumanda operatörü olarak çalışıyorum.. yani elektrik üretiyorum.. tıpkı elektronikte olduğu gibi elektrik dede işin en temeline kadar indin ve şuan elektriğin merkezindeyim.. su geliyor ve ben onu elektriğe çeviriyorum..çok memnunum işimden ve dua ediyorum her işsize rabbim iş nasip etsin..iyi yada kötü..az yada çok…
Doğum tarihimin ay ve gün olan kısmının tersinde ise yani 11.05.1979 doğumlu iken 05.11.2006 tarihinde ise rabbimin bana verdiği en büyük ve en güzel armağan ve SALİHA bir eş olan SEÇİL hanımla ahiret yolunda Rabbime hayırlı bir yuva olabilme adına hayatımı birleştirdim..ELİFNUR isimli çok tatlı bir kız çocuk babasıyım… çok mutluyum...Rabbim tüm bekar kardeşlerime hayırlısını nasip etsin :)
Ve Abim ;
Hani her insanın hayatında kendine idol seçtiği ve her şeyi ondan gördüğü ve bir insan olur ya işte abim benim için de öyledir.. aramızda 9 yaş olmasına rağmen biz çok iyi anlaşan ve kafa yapıları aynı olan bir ikiliyizdir. Bu aradan bir çok yıl geçmesine rağmen hep böle devam etmiştir.. ağabeyimin yani canım BAYRAM ağabeyimin benim hayatımda çok önemli rolleri olmuştur. Okul hayatımda hep velim olarak onun adı geçmiştir.Abim benim bu hayattaki babandan sonra tutunacak tek dalımdır ve en iyi arkadaş ve en iyi dostumdur.. Evet dediğim gibi beni bir çok şeye o alıştırdı bu hayatta..mesela o karikatür kitaplarını zamanında okumasaydı, red kit, tommiks,baltalı ilah zagoru ben asla tanımayacaktım….robinson ve Cuma nın beklide farkında bile olmayacaktım..kötü kedi şerafettini ve tacettin, tonguçu asla tanımayacaktım :) …ağabeyler kardeşlerini hep bir şeylere özendirmiştir..koleksiyonlar,koz maça,pis yedili ve onun zamanındaki sağlam arkadaş grubunun sohbetleri..abim olmasaydı ben bunları asla yaşayamazdım..belki de galatasarayı bu kadar çok sevemezdim..prekazi nin monaco ya attığı frikik golüne 1988-89 senesinde öyle bir sarılışımız vardır ki asla unutmam…abimle o kadar çok ortak noktamız oldu ki bu hayatta belki bugün hala çiçek abbasın şakkir abi demesine yıllar geçse de hala güleceğiz..hani insanların birbirleri tamamlaması olur ya biz öyleyiz işte..o bir espriye giriş yapar ben tamamlarım..ben yaparım o mutlaka tamamlar..onun kitap okuma alışkanlığı olmasaydı belki benim kütüphanemde yüzlerce kitap olmazdı…beraber Türkiye nin çeşitli yerlerinde çalıştık…çok ortamlara beraber girdik.. ve yine evimizden çok uzaklarda İzmir çeşme de iken 2000 yılın da babamın ölüm haberini aldığımızda yine birlikteydik ve birbirimize o kadar sıkı sarıldık ki gözlüklerimin kırıldığında haberim saatler sonra olmuştu… anılarımız saymakla asla bitmez… ben böyle bir abim olduğu için gurur duyuyorum..onunda benimle gurur duyduğunu çok iyi biliyorum… iyi ki benim abim olmuşsun be bayram taşkın… seni çok seviyorum canım abim..seni anlatmak ne bu satırlara sığar nede ben anlatabilirim..sadece benim hayatımdaki yerinin ne kadar büyük olduğunu burada birazcık hissettirebildiysem ne mutlu bana …. :)
Futbol oynadığım dönemde maç sırasında rakip takımın oyuncusunun burnuna kafa attıktan yıllar sonra bu kişinin çalıştığım işyerine iş başvurusu yapıp çalışmaya başlaması ve beni orada görmesinden sonra;
Üniversite yıllarımda bana yalvararak kopya isteyen ve 4 ders den geçen İstanbullu bir arkadaşın yıllar sonra askerliğimin acemi birliğinde karşıma 3 üst devrem olarak çıkmasından sonra;
Hakemlik yaptığım dönemde bir amatör küme maçımda sahadaki yanlış davranışından dolayı oyundan attığım oyuncunun askerlik yaptığım kadro birliğinde benim üst devrem olarak karşıma çıkması ve bunun o an için getirdiği zorlukları yaşadıktan sonra;
Tam bir Galatasaraylı olan canım babamın vefat tarihinin ezeli rakibimiz ebedi dostumuz olan Fenerbahçe’nin bize 6 gol attığı 6 kasım’a denk gelmesi ….Ve yine ezeli rakibimize 5 gol attığımız Türkiye kupası maçının benim doğum günüm olan 11 mayıs’a denk gelmesinden sonra;
Edirne Selimiye camiinde öğlen namazı kıldığımda yanımda benimle beraber saf da duran yaşlı amcayı 2 ay sonra İstanbul Eyüp sultan camiinde sabah namazı kılarken yanımda gördükten ve birbirimizi tanıyıp canı gönülden sarıldıktan sonra;
Bu hayatın TESADÜF ‘ler den oluştuğunu ve yalan dünyanın gerçekten çok küçük olduğunu ve bütün bunların yüce Allah’ın takdir ve tevekkülünde olduğunu son söz olarak söylüyorum…..
Siyah bereli Allah’a yakın….milli hassasiyet taşıyan..paraya çok az değer veren.. adam gibi adam olan herkesi çok seviyor…ve bu düşünceyi savunan herkese muhabbetlerini sunuyor….