önemsenmiyordu.” gitmek... her akarsuyun yazgısıdır...
“... bizler
kendi özgürlüklerimiz kadarız.”
hayatın nerede döneceğini bilemedim
ve nerede duracağını...
hep yüzersem bir yere mutlaka varacağımı sandım
yorulan kollarım beni bırakınca ayrılmak başladı
karanlıkla birlikte hayat bir gemiye binip uzaklaştı
'yolun sonu' dediler, 'artık yere inme zamanı'
'sarı, bedenden düşmektir yere; yeşil, yeniden doğmak bedende'
ayrılığı renklere yükleyenlere direniyorum bak
buz tutmuş gecelerde bile
HADİ TUT ELİMİ YİNE...
Sana geldim 'Son'aSen de yeryüzüdür gökte bulanEy Suların sonsuzluğuBakışlarım demir atsın gözlerinin limanınaFırtınalara yorgun yüreğim; SanaBütün Sabahlarım sesinde ağarsinKeder tırmanmasın yüzüme bir daha; Sarmaşık gibi; Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarımaBiliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğimKorku kıyılarımı sildiğimSana geldimSustum ve yumdumİki damla ateş düşürdün gözlerimeAl uslandır korsan bedenimiGece kanat çırpsın parmaklarımdaBirbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasınBirleşsin yağmur soylu ellerimizBırak öpüşlerim ağzını kapatsınUzun uzadıya susarak kalalım birbirimizdeSabaha söyleceyek Söz bırakmayalımKöpekler gibi havlayan acılarımız sussunSevda çözmesin kendini bizdenSularca gülüşelimYüreğim alıkoysun gitmelerimiSona geldim Sana! !
Beni sömürülmüş halkım gibi düşün Aydos yaylasında kalmış çığlığım Ve dumanlı başıyla Zigana da özgürlüğüm! !
Göçebe zamanı silmişim ter kokan mendilime Savaşçı ruhum hep yenilgiyi işlemiş gergefime
Beni zor toprakların çiftçisi gibi düşün Güneşin alev saçları dolanmış ellerime
Düşün ki ateşten gözlerimle Harran da bir marabayım Minik parmaklarımda pamuk kozası kanamalar Tütün rengi tenim ipe gerilmiş Manisa da Duman olup tüter hıncım / basılır üzerime Ahım kalır kokuşmuş bir kül tablasında..
Her yanım ayrılık kokar / çeltik sular göz yaşlarım Narına yanmış bahtım / Çorum da / Ordu da / Sinop da Ve bir bereketsizliğin damarına basarken / Tokat da Beni toprak yiyen ana gibi düşün / Muşta / Kozan da
Sen beni yalancı hürriyetlerin aldatan dizelerinde oku Tarih yazmış geçmişimi silen silgilerin kara tozlarında Bir bütün halinde yanan çocukların bakışlarında Korkularda, ezilmelerde, yırtık elbiselerde, kahvelerde! !
Düşün ki yürek öğüten çarkların alın teriyim fabrikalarda Yüzüm ülkem kadar kirli bedenim vebal taşır minik yavruma Sütüme haram katmamışken dedem ben savmışım onurumu Yere çaldığım gururumla bakamaz olmuşum bayrağıma
Henüz yâri olmamışken Veysel’in kara toprak Dadaloğlu diklenmemişken şiirlere / türkülere Nazım memleket hasretini sıvamamışken yüzüne Sarıkamış ayazında şehitlerin kardan parkalarındaydım
Yunus ilahi aşkı yazmışken dağlara Karacaoğlan’ın sazında en yeni türküydüm Mecnun dağları delerken Leyla’sı uğruna Kör kuyularda Hasan’dım / Hüseyin’dim
Sınıflara ayrılırken insanım Aleviyle kardeş kürtle sırdaştım Gürcüye akraba yahudiyle ortaktım Çünkü insandım
Değmeden toprağıma emperyal eller Soframda tek çanağa kaşık sallardım Bir dilim ekmeğimi düşmanın dedikleriyle paylaşandım Kini öğrenmeden önce gelinimin mezhebini sormazdım
“... bir hayatın bitişi
ve çıktığı kaynağına geri dönüşü
önemsenmiyordu.”
gitmek... her akarsuyun yazgısıdır...
“... bizler
kendi özgürlüklerimiz kadarız.”
hayatın nerede döneceğini bilemedim
ve nerede duracağını...
hep yüzersem bir yere mutlaka varacağımı sandım
yorulan kollarım beni bırakınca ayrılmak başladı
karanlıkla birlikte hayat bir gemiye binip uzaklaştı
'yolun sonu' dediler, 'artık yere inme zamanı'
'sarı, bedenden düşmektir yere; yeşil, yeniden doğmak bedende'
ayrılığı renklere yükleyenlere direniyorum bak
buz tutmuş gecelerde bile
HADİ TUT ELİMİ YİNE...
Sana geldim 'Son'aSen de yeryüzüdür gökte bulanEy Suların sonsuzluğuBakışlarım demir atsın gözlerinin limanınaFırtınalara yorgun yüreğim; SanaBütün Sabahlarım sesinde ağarsinKeder tırmanmasın yüzüme bir daha; Sarmaşık gibi; Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarımaBiliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğimKorku kıyılarımı sildiğimSana geldimSustum ve yumdumİki damla ateş düşürdün gözlerimeAl uslandır korsan bedenimiGece kanat çırpsın parmaklarımdaBirbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasınBirleşsin yağmur soylu ellerimizBırak öpüşlerim ağzını kapatsınUzun uzadıya susarak kalalım birbirimizdeSabaha söyleceyek Söz bırakmayalımKöpekler gibi havlayan acılarımız sussunSevda çözmesin kendini bizdenSularca gülüşelimYüreğim alıkoysun gitmelerimiSona geldim Sana! !
Beni sömürülmüş halkım gibi düşün
Aydos yaylasında kalmış çığlığım
Ve dumanlı başıyla Zigana da özgürlüğüm! !
Göçebe zamanı silmişim ter kokan mendilime
Savaşçı ruhum hep yenilgiyi işlemiş gergefime
Beni zor toprakların çiftçisi gibi düşün
Güneşin alev saçları dolanmış ellerime
Düşün ki ateşten gözlerimle Harran da bir marabayım
Minik parmaklarımda pamuk kozası kanamalar
Tütün rengi tenim ipe gerilmiş Manisa da
Duman olup tüter hıncım / basılır üzerime
Ahım kalır kokuşmuş bir kül tablasında..
Her yanım ayrılık kokar / çeltik sular göz yaşlarım
Narına yanmış bahtım / Çorum da / Ordu da / Sinop da
Ve bir bereketsizliğin damarına basarken / Tokat da
Beni toprak yiyen ana gibi düşün / Muşta / Kozan da
Sen beni yalancı hürriyetlerin aldatan dizelerinde oku
Tarih yazmış geçmişimi silen silgilerin kara tozlarında
Bir bütün halinde yanan çocukların bakışlarında
Korkularda, ezilmelerde, yırtık elbiselerde, kahvelerde! !
Düşün ki yürek öğüten çarkların alın teriyim fabrikalarda
Yüzüm ülkem kadar kirli bedenim vebal taşır minik yavruma
Sütüme haram katmamışken dedem ben savmışım onurumu
Yere çaldığım gururumla bakamaz olmuşum bayrağıma
Henüz yâri olmamışken Veysel’in kara toprak
Dadaloğlu diklenmemişken şiirlere / türkülere
Nazım memleket hasretini sıvamamışken yüzüne
Sarıkamış ayazında şehitlerin kardan parkalarındaydım
Yunus ilahi aşkı yazmışken dağlara
Karacaoğlan’ın sazında en yeni türküydüm
Mecnun dağları delerken Leyla’sı uğruna
Kör kuyularda Hasan’dım / Hüseyin’dim
Sınıflara ayrılırken insanım
Aleviyle kardeş kürtle sırdaştım
Gürcüye akraba yahudiyle ortaktım
Çünkü insandım
Değmeden toprağıma emperyal eller
Soframda tek çanağa kaşık sallardım
Bir dilim ekmeğimi düşmanın dedikleriyle paylaşandım
Kini öğrenmeden önce gelinimin mezhebini sormazdım
NE RENK NE DİL NE DİN UMURSAMAZDIM
ÇÜNKÜ İNSANDIM