Can Karaman - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı



Zeynep A.



SENİ HİÇ UNUTMADIM Kİ...







Beni güzel hatırla! Bunlar son satırlar...Farzet ki, bir rüzgârdım,esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu...Kaybolup gittim,belki de bir rüya idim senin için.Uyandın ve ben bittim...Beni güzel hatırla! Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...Sana sırdaş oldum,dost oldum,bir daha bulamayacağın sevgilin oldum,koynumda ağladın.Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,beni üzdün,kınamadım.Alışıktım vefasızlığa,el oldun aldırmadım...Beni güzel hatırla! Sayfalarca mektup bıraktım sana.Şiirler yazdım her gece,çoğunu okumadım.Sakladım günahını, sevabını içimde sessizce gittim..Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.Beni güzel hatırla! Sana unutulmaz geceler bıraktım,sana en yorgun sabahlar...Gülüşümü,gözlerimi,sonra sesimi bıraktım.En güzel şiirleri okudum resimlerine baka baka her gece...Söylenmemiş 'Merhaba'lar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda.Ne ararsan bir sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda.Beni güzel hatırla! Dizlerimde uyuduğunu düşün,saçını okşadığımı,üşüyen ellerini ısıttığımı,mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.Alnından öptüğüm dakikaları...Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün şaşırtmayı severim biliyorsun.Bu da sana son sürprizim olsun. Şimdi,seninle yaşanan günleri kendimle götürüyorum.Beni güzel hatırla.





Seni seviyorum,beni bana veren,.
Seni seviyorum,seni bana veren,
Seni istiyorum.
Ama yüreğinle,Ama canınla,
Ama seninle seni sevmek istiyorum...






Hani ben sokaklarında yürürdüm bu ıssız vadinin, sen suskunluğunda gizlenirdin dudaklarımın. Bütün gitmelere inat, çekerdin kürekleri tersine.Yaklaştıkça ıraklaşırdın kendine.Yaklaştıkça uzardı yollar… Bütün sevdalar bize çıkardı. Bir türküydü savrulan baktığımız pencerelerden savrulan ayaz sabahlarda… Sen bir içimlik kahve paylaşımıydın belki uzaklarda bir sahil kasabasında. Ben yolların sana getirmediği dağların kızı. Bütün gitmeler sana çıkardı… Sen, her sabah uyandığımda kurduğum tek düş, rüyalarıma gelmeye korkan sevgili, elimi tutmayan soğuk sonbahar… Mevsimsiz gidişinin, yalancı ayrılıkları bir gün gelir çöker üstüne bu sevdanın… Ve sen yolların tersine aktığı zamana vurursun kendini. Vurursun kendini kurumuş nehirlere. Ki bilirsin nehirler kurursa ulaşmaz denize…

Yine dumanların arasından başını kaldırmaya cesaret edemeyen bir dağ ve onun doğurduğu nehir misali korkarak bakacağız birbirimize… Ellerinle gönderdiğin kirli denizler acıtacak canımı.. Tenime tuz kokuları sinecek, bedenime yabancı dokunuşların sancısı çökecek bir yaz gecesi. Ve belki bir kız çocuğu doğuracak bedenim. Annesi nehir olmayan…

Sevdiğim, nehirler ne zaman denize döner ve ne zaman doğar kız çocukları? Aşk ölünce mi? Bu asırlardır yazılan bir mektuptur aşka, bizden önce başlayan, arafta kalması muhtemel.Tut ki sahipsiz, tut ki umutsuz, tut ki bütün maşuklar kadar vefasız… Ne çıkar ki, sonuçta ölmüyor mu bütün aşıklar? Ve sonuçta denize dökülmüyor mu bütün nehirler?
-
Haramdır bana tövbelerne zaman düşsem huzur kuyusuna acıtır içimi vefasız sevgililer. Hüzün… “Seni seviyorum”la biten masalların ardından dinlediğim bir şarkıdır şimdi. Nehirden kurtulan bir dal parçası,dağa vefalı…
Kim bilir kaç volkan patladı göğsümüzde,kim bilir kaç yıldırım parladı üstümüzde, kim bilir kaç gül koptu sol yanımızdan.Ve kaç yaz geçti ilk öpüşmelerin üzerinden. Saymaya üşendik ya da biz görmedik düşenleri.Bastık üzerlerine.Sağırlaşmış kulaklarımızla duymadık senelerce. Düştük ve gördük. Acıyor, acıtıyor aşk yarası.
Yazık….Kaç yürek ekledim yüreğimin üstüne. Kaç bağbozumu yaşadı bu gönül? Kaç kez üşüdüm gidenlerin ardından? Kaç kez yıkıldım ayağa kalktım? Kaç karanfil sakladım koynumda sevgili yerine?
Kuru sarı ayaza sevdalanmış bir ilkbahar çiçeği gibi soldu aşk, avuçlarımızın içinde,Yüreğimin sol yanı,avuçlarımı acıtan aşk yarası,incinen duam…
Benden gidiyorsun.
Hoşçakal…






Uğurlar olsun can!
Beni kışta bırakıp yeni bir diyara gittiğinde baharı bekleyeceksin.Baharı beklemek güzeldir,baharda toprağı parçalayan kır çiçeklerini gözlemek...
Ben de seni bir ayrılık sonrası baharı gözlerken kucağıma almıştım.Küçücük ellerinle toprağın bağrını parçaladığında karşılamıştım.Ve senin için ne çok savaşmıştım seninle.
Sen benim kır çiçeğimsin Can'ım,sen benim aşk çiçeğim.Sen benim yüreğimsin.
Vasiyetim olsun sana.Birgün öldüğümde,kabrimi mutlaka ziyarete gel ama yalvarırım yalnız gelme.Baharda derlediğin yüzlerce kır çiçeğiyle gel.Ve başucumda onlara sevgiyi anlat.Sevgiyi,vefâyı,hakîki ‘Dost’a vefâlı olmayı anlat.
Çünkü ben kır çiçeklerinin sesinden uzak kalmaya dayanamam.Çünkü ben bir an bile tomurcuklarımdan ayrılamam.Sonra elele tutuşup yanıbaşımda eskiden birlikte yaptığımız gibi ince bir ezgiyle seslenin bütün insanlara. “Sevda nedir bilir misin? ” diyerek sevdayı söyle.
“Demet demet sevgi ellerinde,
Billur billur yaş gözlerinde,
Sevdan ebedî,yüreğinde,
Olmadan olmaz,bu iş olmaz,
Vasiyetim olsun sana,
Sevgimle ebedi kal Can!


Ey Sevdiğim.Ben seni ne çok sevdim.Dünya bildi,bir sen bilmedin.Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır.Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı.Senin yokluğuna dokundum, içim yandı.Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim.Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı.Kendi sesim yine bana ulaştı.Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Şiirler,şarkılar,sevgiler içimde tutuşan bir ateş,onun yangınında senin için kül kesildim.Ağır hastalar geceyi zor geçirir.Sabahı bekler kırgın yürekler,hasta umutlar,yalnız ruhlar.Yalnızdı gecelerim.Hastaydı gecelerim.Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim.Adına yalnızlık dedim.Sensizlik dedim.Sen beni bilmedin,beni tanımadın,beni sevmedin.Bu bir ölümdü,bu bir fermandı. Yaşamak mümkün değil,yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı.Amansız acılar içindeyim.
Sana sitem edemem.Sana kırılamam.Hiç beddua etmedim sana.Senden tek isteğim.Yavruna layık ol.





Seni bu varoş sözlerle
Bomboş gözlerle arıyorum
Adına şehir denen bu yerde
Seni yalnızlığa soruyorum
Biliyorsan söyle nerdesin
Yine kılıbık bir akşam üstü
Yüreğime çarpan şiirlerdesin
Kaç acı içtik bu bardaktan
Üstüne kaç aşk tüttürdük bilmem
Bu kül tablası kılıklı hayatta.
Yokluğuna uzanan hatıralarımız
Bu yırtık ömrümün tek yaması.
Issız bütün sahiller,şehir yaralı
Seni sormuyor sokak lambası.
Kaç martı kaldı seni tanımayan
Kaç rüzgar saçlarını koklamayan.
Sözlerim büyük sığmıyor dudağıma
Sen yağmur olup yağardın uzaktan
Islanirdi gözlerim çiselerdi yanağıma
Lambalar,sönmeden öperdi odayı
Gece içki kokardı bütün yalnızlıklar
Düşlerimi tarardı aşk serüvencileri
Beynimin sokakları kanardı şakağıma
Ağırdı bu kelepçeler bu düşler için
Ve soğuktu bıraktiğın gözyaşları
Kıyılarıma vuran gelgitlerden sonra
Sığ bütün düşüncelerim,sana firari
Kaçak bir yolcuyum bir tren garında
Gelmeyen bir tren beklemekteyim
Bütün raylari kaldirip atsam bile
Ben hala seni düşünmekteyim
Seni yine yalnızlığa soruyorum
Bütün yolcular uyudu çoktan
Bir ben kaldım bu garın ıssızlığında
Birde baktıkça ıslattığım resmin.
Acılarıma düstüğüm dipnot gibisin
Hayatımın en zor sahnesindesin
Kırılan ne varsa kanattı her şeyi
Damarlarımda tek kalan sensin
Sen benim ilk ve son şiirimsin
Ne olur!
Biliyorsan söyle nerdesin…






BENSİZ KALDIĞINDA
Ben buralardan gidince gülüm...!
Kendine iyi bak sakın ağlama...
Akan her damla yaşın,damarlarımdan sızan kan olacak.
Bensiz attığın her adımın hesabını soracağım topraklardan.
Ben gidince üzülme,senin her sabah odana güneşle geleceğim kollarına.
Akşamları boş duvarlara bakıp konuşma...
Gökyüzüne bak orada olacağım büyük ihtimal.
Her gece sana bir yıldızdan sevgi çiçekleri atacağım.
Bensiz her gününü,benimleymişsin gibi yaşatacağım sana!
Hayal bile olsa düşünmesi güzel olacak...
Doyamadım ahhh be gülüm...!
Sevemedim seni ölesiye,
Koklayamadım mis kokan ellerini,
Her gece yatmadan benim için kokunu sür,
Hissedeyim,içime çekeyim topraktan.
Seni yaşamak,sana sunmak isterdim gecelerce AŞKI bıkmadan,
Sana yaşatmak isterdim bir gün değil,bin yıl,
Kader değil gülüm,dostlar utansın,
Bizi birbirimize çok gören...... utansın...








SEVEMEDİ İSTANBUL İKİMİZİ

Seninle hiç İstanbul'da olamadık
Göremedi İstanbul ikimizi...

Ne Emirgan'da bir semaver tüketebildik
Ne Aşiyan'da hüzün...
Bir tepeden seyretmek için bu güzelim kenti
Ne Çamlıca kısmet oldu ne Pierre Lotti...
Hiçbir vapur taşımadı bizi Marmara'da
Bir güvertede seni
Liseli aşıklar gibi dakikalarca öpemedim..
Ellerini avuçlarımda tutup ta içimi dökemedim

Şöyle bir elimi atıp ta omzuna
Kolun belimde
Yürüyemedim seninle Beyoğlu'nda
Bir sinema yada tiyatro koltuğunda
Parmak uclarıma değmedi dudakların
Pasajda Arjintinleri çekip
Nevizade'de bir iki tek atamadık
Doyulmaz uykulara bir türlü yatamadık

Seninle İstanbul'da olamadık
Duyamadı İstanbul sesimizi
Sahaflar'da yorulup ta kitaplara bakmaktan
Çınaraltı'nda mola veremedik
Karışıp çılgın kalabalığına Kapalı Çarşı'nın
Tadına varamadık bir öğlen rakısının
Yada Sultanahmet'te bir müzeyi gezip
Dostlara uğrayamadık
Gülhane'den uzanıp Sarayburnu'na
İntiharı düşünemedik enine boyuna
Ne Laleli'den geçebildik sevgilim
Ne kendimizden
Bir çalgılı Kumkapı meyhanesinde
Aglayamadım doyasıya sımsıcak göğsünde
Eski İstanbul'da gezdiremedim seni
Yemiş'te Asmaaltında
Ne kaldırımlarımı gördün ne çayhanelerimi
Ne çocukluğumu bildin ne gençliğimi

Seninle hiç İstanbul'da olamadık
Saramadı İstanbul hiç bizi
Çılgınlar gibi dolanamadık otobüslerle
Trenlere binemedik
Bırak bütününü bu koca kentin
Sadece bir tek semtin
İçinde bile olamadık
İstanbul hiç doymadı bize bitanem
Bizde O'na doyamadık...