Ellerim kelepçeli çok zaman ve duvarlara esirim.Kalabalıklar içinde yalnızlık yaşayanlardanım.Büyük kaoslar doğurur ellerim.Karanlıkların tozlarını yutuyorum,içimdeki kötülükleri sindirebilmek için.İyi bir kadınım aslında ama hınç doluyum,kin doluyum,öfke doluyum,direnç doluyum…
Bedenimin çeperlerini sürekli zorlayan bir gülümseme isteğiyle bakıyorum hayata! Denizsiz kentlerin soğuk ve kuru havalarından ayaz yalnızlıklar biriktiriyorum kendim için.Paylaşmayı sildim sözlüğümden; en azından kendimi paylaşmaya dair paylaşımları. İki ya da çok’a bölünen bir beden,her zaman gözyaşlarının ve kanın kimyasını çözmeye terk edilir,ben de öyle…bundandır sanırım gözyaşlarının H2O ve tuzdan ibaret olmadığını biliyor oluşum.
Uzağım bu dünyaya,ama kendime değil.Seviyorum dara’yı ama melike’yi değil.Uzuyor tırnaklarım ama saçlarım değil…
Savrulmuş hayatlardan biri benimki,belki en savrulmuşlarından.Savruk bir kadın,savruk bir öğrenci,savruk bir küçük hanım,savruk bir devrimci vs…yollarda aramakla bulunamayacak cinsten.Şikayet etmiyorum,seviyorum sanırım savrulmayı,rüzgarın efendiliğini kabullenmek de güzel! En azından bir tanrım var gibi hissettiriyor bana.
Boğulmayı bilirsin değil mi? nefes alamayacak,çığlık atamayacak kadar aciz ve sessiz olduğun zamanları…O kadar çok boğuldum ki kendi yalnızlığımda ya da kendi kalabalıklığımda mı demeli? ? ? Efendim rüzgara itaatsizliğim beni çoğu zaman zorluyor,duygularımı rüzgar çarpıyor anlayacağın.Issız kuytularda,garip ışıklı-gürültülü,sigaranın egemenliğini ilan ettiği çukurlarda buluyorum kendimi.Bir parça güneşin beni kendime getirip aydınlığa çağırdığı anlarda ise; adımlarımı umarsızca bırakıveriyorum sıcak ışınların gövdesine.
İşte SEN; en boğulduğum,en savrulduğum en kavrulduğum ve en kaybolduğum anlardan birinde çıktın karşıma,güneş misin sen be adam? Neden çıkardın beni kuytuluğumdan?
Madem ortaksın artık yaşamımın bir kısmına ya da gideceksen bir gün,parçalama bedenimi olur mu? sadece yalnızlığımı ve savrulmuşluğumu bana bırak,gayrısı tarumar olsun…
Ellerim kelepçeli çok zaman ve duvarlara esirim.Kalabalıklar içinde yalnızlık yaşayanlardanım.Büyük kaoslar doğurur ellerim.Karanlıkların tozlarını yutuyorum,içimdeki kötülükleri sindirebilmek için.İyi bir kadınım aslında ama hınç doluyum,kin doluyum,öfke doluyum,direnç doluyum…
Bedenimin çeperlerini sürekli zorlayan bir gülümseme isteğiyle bakıyorum hayata! Denizsiz kentlerin soğuk ve kuru havalarından ayaz yalnızlıklar biriktiriyorum kendim için.Paylaşmayı sildim sözlüğümden; en azından kendimi paylaşmaya dair paylaşımları. İki ya da çok’a bölünen bir beden,her zaman gözyaşlarının ve kanın kimyasını çözmeye terk edilir,ben de öyle…bundandır sanırım gözyaşlarının H2O ve tuzdan ibaret olmadığını biliyor oluşum.
Uzağım bu dünyaya,ama kendime değil.Seviyorum dara’yı ama melike’yi değil.Uzuyor tırnaklarım ama saçlarım değil…
Savrulmuş hayatlardan biri benimki,belki en savrulmuşlarından.Savruk bir kadın,savruk bir öğrenci,savruk bir küçük hanım,savruk bir devrimci vs…yollarda aramakla bulunamayacak cinsten.Şikayet etmiyorum,seviyorum sanırım savrulmayı,rüzgarın efendiliğini kabullenmek de güzel! En azından bir tanrım var gibi hissettiriyor bana.
Boğulmayı bilirsin değil mi? nefes alamayacak,çığlık atamayacak kadar aciz ve sessiz olduğun zamanları…O kadar çok boğuldum ki kendi yalnızlığımda ya da kendi kalabalıklığımda mı demeli? ? ? Efendim rüzgara itaatsizliğim beni çoğu zaman zorluyor,duygularımı rüzgar çarpıyor anlayacağın.Issız kuytularda,garip ışıklı-gürültülü,sigaranın egemenliğini ilan ettiği çukurlarda buluyorum kendimi.Bir parça güneşin beni kendime getirip aydınlığa çağırdığı anlarda ise; adımlarımı umarsızca bırakıveriyorum sıcak ışınların gövdesine.
İşte SEN; en boğulduğum,en savrulduğum en kavrulduğum ve en kaybolduğum anlardan birinde çıktın karşıma,güneş misin sen be adam? Neden çıkardın beni kuytuluğumdan?
Madem ortaksın artık yaşamımın bir kısmına ya da gideceksen bir gün,parçalama bedenimi olur mu? sadece yalnızlığımı ve savrulmuşluğumu bana bırak,gayrısı tarumar olsun…
melike dara günal