Merve Dinçer - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Ayışığı senin gölgen..

Yürürken
arzın merkezine, kendimin sonsuzluğuna,
göğsümde mezartaşları..,
karanlık..seni bilmek,
seni sevmekti.
Hayatların aktığı, rüyaların sonsuza sürüklendiği,
-Olmayan! ? -
Kimsin sen?
ah bu ummazlık denizi öyle kıyısız bırakmış ufuklarımı..

Sen hangi gökten, hangi topraktan, hangi dinden, hangi kıvılcımdan oluştunki
beni veyahut herhangi bir 'insanı' yakalayıp bırakmıyorsun?
ve ben hangi ülkenin taşından yapılmıs olmalıyım ki dayanmaya calışıyorum buna?
Sen..susuzluğum..
ezeli yoksunluk,
ebedi sızı..
Gözlerimde zamanın şuursuzluğu, varolma biçimim!
Kanamak..
Gözlerin,
gözlerimde suskunluğun..
yüreğinde birikmiş aşkın yığınağı..dilsizlik.
Kelimeler çırpınırken..,
her kelime seni seviyorum demek..her kelime bir çırpınma..
Yalanlar birer maske.
Ruhumda bir kasılma..ölmeye hazırlanmak, huzursuzluğun bedeni..acz!
Şimdi ellerimle geçmişe, 'geçmişe' geçmişe uzanacağım.
Yeni benlerle yeniden yok olacağım,
eski senleri soldurmak, yada yaşatmak için.
Eski senler..
kadife gibi yumuşak, nefes gibi sert.
Kelimelere, yazıya sığınmak..hayır sığınmak değil bu,..yüklemek!
Bir yaratık gibi öleceğim. Ruhundan bir 'varlık' çıkmamış, dönüşememiş, kelimelerle soyuna soyunmuş.
Ama..senin gölgende..
Ben, vazgeçmemiş olan. Ben o kapının önünden hiç ayrılmadım.
Gölgende görülmek sabaha kadar, yaratılanda ilahi aşkı solumak!

Gül kurusu dudaklarında eriyor siluetler;
'sana canda Mevla'yı sunayım'
vermesen kendini kedere böyle!

her gece bir yıldızdım
her gün bir ölüm
yaşamı-mı bağışladım
her dua bir umut eşiği..

'masal söylediler ve uykuya daldılar'
Sarhoşluk çılgınlığı!

Dün yoktum, bugün varım, yarın yeniden yok olacağım. Hatırlıyorum, bir gün ışığı vardı.
Hatırlıyorum. Niçin gittikçe susan bir müzik? Hayatımı ellerinden alıyorum.
Bu benim sarhoşluğum.

#############################################



BÖYLE SEVDİM İŞTE
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni
gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka
yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu
kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden
ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.

Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın
bir
ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.

Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En
kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.
İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi
ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle...

Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.
Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok
edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.

Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni
ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu
zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.

Seni severken yorulmadım. çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün
yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.

Sevdim işte ötesi yok...


Can YÜCEL

##########################################

Sen olmasan…
Seni bir an görmesem,
Bilir misin ne olur?
Gökyüzü,güneş sonsuza kadar kapansa,
Bu soğuk gecelerde bir çare arar,
Ve bulur;
Fakat o karanlığa mümkün müdür alıştırmak,
Güneşle,gökyüzüyle beslenen ruhu,
Bu yaralı ruhu?
Sen olmasan…Seni bulmak hayali mümkün olmasa,
Yaşar mıyım dersin?
Ölüm olmaz razı olsa hayal,
Soğur,donar sana bakmayı bırakan bu bakışlar,
Ne hazin..
Gelir hayat ozaman hem vücuda,hem ruha!
Yaşar mıyız seni kaybetsek ben ve kalbim,
Bu acı çeken kalbim? ...
Sen olmasan…Bu samimi bir itiraf işte:
Sen olmasan yaşamam.
Seninle aramızdaki hoş bir bağ işte;
Akşam
Gün batımına karşı düşündüm sessizlik içinde bunu:
Fena değil ağlamak,fakat heyhat,
Ağlamaya değse hayat! ...
Tevfik Fikret


#############################################

Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

NAZIM HİKMET

###################################

'Ah benim sevdalı başım
Ah benim şair telaşım


Ah benim dünya telaşım
Ah benim sarhoşluğum
Ah çılgın yüreğim
Sus artık uslandır beni

Kaç okyanus geçtim böyle
Kaç denizde yitip gittim
Kırılmış direkler yırtık yelkenlerle
Kaç seferden yorgun döndüm

Ah benim yaralı ruhum
Ah benim insan kusurum
Ah benim isyanlarım
Ah yalnızlıklarım
Gel artık uslandır beni

Ah benim iyimser yanım
Ah benim aldanışlarım
Ah benim kavgalarım
Ah pişmanlıklarım
Sus artık uslandır beni'



Zülfülivaneli/Sevdalı başım...