Ülkemin güzel insanlarının darbe günlüklerini yüreğine korku ile yazdığı 1980 yılında doğmuşum. Günümüzde barut kokulu havayı soluyan Filistin çocuklarından daha şanslıyım ki yıllar boyu memleketim Antakya'nın portakal ağacının hoş kokulu çiçeklerinin karıştığı havayı soludum ve o kokuyla büyüdüm. Ondandır ki sevgililerimi özler gibi ( ki bu özlem de çokça canıma okumuştur) özledim o kokuyu 11 yıl boyunca... 18 imde Üniversite hayalimi gerçekleştirmek üzere Ankara'ya doğru yol aldım, bavulumda bir yığın 'düş' ve eğitim fakültesine girişim ile çıkışım arasındaki o 7 yıllık süreç sonunda artık bir mesleğim olacaktı fakat bu hayalimi de KPSS yüzünden düş dolu bavuluma atıp memleketimin yolunu tutacaktım. 29 yaşımı devirdiğim şu aralar geri dönüp bakıyorum da zaman her şeyi değiştirdiği gibi portakal ağacının çiçeğinin kokusunu da alıp götürmüş ( zirai hormonlar oraya uzanamaz sanıyordum) yüreğim o doğallığın tazeliğine özleminden yanarmış, şimdi daha iyi anlıyorum. Ve ilkokul çağıma dönüp bakıyorum da öğretmenimi de daha iyi anlıyorum şimdi. Utangaç ve bir o kadar sorgulayan gözlerle bakan siyah önlüklü öğrenci artık eğitim camiasının yılmaz bir neferi! Köyümün yerini tutmasa da Adıyaman'da bir köy okulunda öğretmenlik yapıyorum şimdi... Ve şiir... İlk şiirimi ilkokul yıllarımda o çocuk çağımda yazmaya çalıştığımı hayal meyal hatırlıyorum da ne de güzel yapmışım diyorum :) Şimdi ise şiir bir ifade biçimi bir tutku benim için... 'Öyle işte' ( bu lafı da unutmuyorum)... Şiir, özlem, düş, gece, çocuklar, biraz sitem biraz umut... uygun dozda karıştırıp yaşamaya çalışıyorum... Öyle işte! :))
Ülkemin güzel insanlarının darbe günlüklerini yüreğine korku ile yazdığı 1980 yılında doğmuşum. Günümüzde barut kokulu havayı soluyan Filistin çocuklarından daha şanslıyım ki yıllar boyu memleketim Antakya'nın portakal ağacının hoş kokulu çiçeklerinin karıştığı havayı soludum ve o kokuyla büyüdüm. Ondandır ki sevgililerimi özler gibi ( ki bu özlem de çokça canıma okumuştur) özledim o kokuyu 11 yıl boyunca... 18 imde Üniversite hayalimi gerçekleştirmek üzere Ankara'ya doğru yol aldım, bavulumda bir yığın 'düş' ve eğitim fakültesine girişim ile çıkışım arasındaki o 7 yıllık süreç sonunda artık bir mesleğim olacaktı fakat bu hayalimi de KPSS yüzünden düş dolu bavuluma atıp memleketimin yolunu tutacaktım. 29 yaşımı devirdiğim şu aralar geri dönüp bakıyorum da zaman her şeyi değiştirdiği gibi portakal ağacının çiçeğinin kokusunu da alıp götürmüş ( zirai hormonlar oraya uzanamaz sanıyordum) yüreğim o doğallığın tazeliğine özleminden yanarmış, şimdi daha iyi anlıyorum. Ve ilkokul çağıma dönüp bakıyorum da öğretmenimi de daha iyi anlıyorum şimdi. Utangaç ve bir o kadar sorgulayan gözlerle bakan siyah önlüklü öğrenci artık eğitim camiasının yılmaz bir neferi! Köyümün yerini tutmasa da Adıyaman'da bir köy okulunda öğretmenlik yapıyorum şimdi... Ve şiir... İlk şiirimi ilkokul yıllarımda o çocuk çağımda yazmaya çalıştığımı hayal meyal hatırlıyorum da ne de güzel yapmışım diyorum :) Şimdi ise şiir bir ifade biçimi bir tutku benim için... 'Öyle işte' ( bu lafı da unutmuyorum)... Şiir, özlem, düş, gece, çocuklar, biraz sitem biraz umut... uygun dozda karıştırıp yaşamaya çalışıyorum... Öyle işte! :))