kürtlerle sorunum yok, sorunum hain fanatik kürtlerle, dindar insanlarla da sorunum yok, sorunum fanatik takunyacı dincilerle.....bir de hayatı çok ciddiye alanlardan uzak dururum....belki de, ben beceremediğim içindir...- ;)) ...Pp
----------------------------
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Ey milletim, Ben, Mustafa Kemal'im... Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım, dilim. Özür dilerim... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hâlâ, En yüce değer Değilse eğer... Prangalı kalsın diyorsanız, köleler... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı, Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı, Baş tacı edebiliyorsanız Sanatın içine tüküren adamı... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın. Anlamı kalmadıysa Yurtta sulh, dünyada barışın. Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın. Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi. Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi. Hâlâ medet umuyorsanız Şıhtan, şeyhten, dervişten. Şifa buluyorsanız, Muskadan, üfürükçüden... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek... Kara çarşafa girsin diyorsanız, Yobazın gazabından ürkerek... Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız; Budur bizim alın yazımız... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size, Hürriyet, Cumhuriyet... Özlemini çekiyorsanız, Saltanatın, sultanın... Hâlâ önemini anlayamadıysanız, Millet olmanın... Kul olun, ümmet kalın, Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın... Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi. RAHAT BIRAKIN BENİ...'
S. Apaydın
-------------------------
Ne Ararsın Tanrı ile Aramda
Ne ararsın Tanrı ile aramda Sen kimsin ki orucumu sorarsın? Hakikaten gözün yoksa haramda Başı açığa neden türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne Yoksa sana bir zararı, içerim İkimiz de gelsek kıldan köprüye Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et... Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma Atatürk'e dil uzatma sebepsiz Sen anandan yine çıkardın amma Baban kimdi bilemezdin şerefsiz. Neyzen Tevfik ...........................................................................................................
SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA DA GELECEK! ! !
'Allah'in Askerleri' bir gun senin de sakagina kursunu dayayacak! Bir gun seninde yuzune kezzap atilacak! Saclarin yakilacak! Fasist Devrimin ve sozde 'Islam' in koruyuculari sana da karakollarda tecavuz edecek! Senin de medeni kanunlarla elde ettigin haklarin elinden alinacak! Senin de beynin yikanip kucuk yasta aklin cendereye sokulacak! Sana da basortusu ozgurluk simgesiymis gibi yutturulacak! Seni de taslayacaklar meydanlarda! Seni de tore cinayetine kurban edecekler! Senin de benligini oldurecekler! Sen de korkacaksin her gun, her gece sacinin tek teli bile gorunurse cehennemlik olmaktan! Sen de Allah'a dua edeceksin bu Fasistlerin elinden kurtarsin diye seni! Sen de aglayacaksin geceleri yataginda, bacaklarini arayacaksin, kosmak isteyen, yuzmek isteyen, ozgur kalmak isteyen bacaklarini! Seni de zorla evlendirecekler daha dokuzun cikmadan bir yasli dedeyle! Sen de geceler boyu tecavuze ugrayacaksin! Sana da yutturacaklar butun bunlar farzdir, sevaptir, olur boyle seyler diye! Senin de elinden teker teker alacaklar yasamini! Senin de kesecekler sah damarlarini!
1) Önce küçücük bireysel özgürlüklerimizi ayaklar altına aldılar. Günlük yasantimizda ayirtina bile aramadigimiz o kücücük özgürlüklerimizi cignediler. 'Mümin kadını başını örter' dediler, 'birer eşarp örteriz' diye düşündü pek çok kisi. Ne çıkardı bundan? Eğreti birer eşarp örtüveriyorlardı sokağa çıkarken.
2) Üç - bes gün, belki birkaç hafta böyle geçti. Alışmıştı pek çok kişi. Ancak, unuttuklari bir nokta vardı, vidayi yavaş yavaş, diş diş sıkarlar, çekiçle çakmazlar! Birkac molla fetva verdi bir gün, 'kısa kollu giysiler mümin kadınlar için uygun değildir! ' dileyen uydu, dilemeyen kısa kollu giysilerini yine giymeyi sürdürdü.... Ancak, sadece birkac gün.
3) Sokaklarda yüzlerine, kollarına kezzap atılınca, yüzlerini tükürülüp saçlarından yerlerde sürüklenince, onlar da fetvaya uymak zorunda kaldilar.
4) Gün geldi, giysilerinin üzerine bir de manto giymekle yükümlü kılındı. 9 yaşını geçmis erişkin (!) tüm kadınlar (!) yine de bir seçenek daha tanınmıştı onlara: kara çarşaf..... Doğaldır ki artık başörtüleri eğreti takılamazdı. Saçının bir tek teli bile görünmemeliydi. Hem, daha gecenlerde İran Radyo-TV Kurumu Baskani Ghodbzadeh (Kurtbzade) dememis miydi 'kadınların saçlarındaki ışıltı, insanda sehevi duygular uyandirir' diye.
5) Bundan böyle dogum günü partilerinde, dügünlerde kadın - erkek bir arada eglenmek haram, böyle fesat yuvası haline gelen evleri basmak, caizdi. Ruhani lider de buna uygun olarak 'aglayiniz, aglayiniz ki günahlarınızdan arınasınız. Ağlamak imaninizi tazeler' demisti bir gün. (Bir an Fethullah Hoca efendinin (!) ayni tümceyi kullandigini animsadim da.....) .
6) Özgürlükleri küçücüktü, minicikti, güçsüz ve çelimsizdi. Bir gün avuçlarının içinden kayıp yitince ayırtına varıyorlardı değerinin.
7) Hıncahınc dolu bir stadyumda kaybolan minik cocuklar gibi ayaklar altinda eziliyor, yobazligin pencelerinde can veriyordu.
8) Tek tek, sessizce yok edildiler. Sabah işyerine gidip, bir daha evlerine dönemediler.
9) Vedalaşma şanslari bile olmamıştı sevdikleriyle, kardeşleri, anası, babası, ya da eşiyle. Yarının koynundan koparıldı yine pek çoğu, bir gece vakti. Onlar bir daha asla evlerini göremediler.
10) Yüzler, binler, onbinler bir sabah ezanında kursuna dizildiler. Evin zindanlarindan çıkan kamyonların kasalarına üst-üste yığıldılar. En altta kalın süngerler döşeliydi, kanlar yollara sızmasın, yolları kirletmesin diye. Hepsi birbirinin sevgilisiydiler, kimi ana-babasinin, kimi yavrusunun, kimi yavuklusunun.....
11) Bir sabah sessizce gömüldüler. 'İktidara kanlı mı girecegiz, yoksa kansız mi? ....' diyenler bunları çok iyi bilirler, hesapları bunun üzerinedir.
-
ALLAH BABA VE İNSANLAR.....! ! ! ! ......TABİİ Kİİ SAHTEKÂRLAR DA VAR....- ;)) .Pp
Tanrı Baba bir sabah uyanınca Biz insanları düşündü nasılsa Gitti pencereye 'Kim bilir' dedi. 'Belki o gezegen yok oldu gitti' Ama baktı uzakta, çok uzakta Bir köşecikte fır fır dönüyor dünya.
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı 'Alsın vallahi çocuklar Bir şey anlıyorsam Bu dünyalıların tutumlarından'
'Ey benim minnacık yaratıklarım Ak ve Kara, donuk ve yanıklarım' Dedi Tanrı, babacan haliyle. 'Sözde ben yönetiyor muşum sizi Oysa görüyorsunuz, Allah çok şükür, Benim de sürüyle bakanlarım var'
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı Alsın vallahi, Bu bakanlar ikişer, üçer Atmazsam kapıdan dışarı.'
Boşuna mı şarap verdim, Kızlar verdim size Güzel güzel yaşayasınız diye Nasıl olur da siz bana 'Orduların Tanrısı' dersiniz Ne yüzle alıp adımı dilinize Top atarsınız birbirinize... '
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı 'Alsın vallahi çocuklar Bir tek orduya kumanda ettiysem bugüne dek Su süslü püslü zibidilerin İşi ne yaldızlı tahtlar üstünde? Nedir o kasilmalari, böbürlenmeleri? Beslediginiz bu karınca beyleri Sözde benden kutsal haklar almışlar Benim inayetimle kral olmuşlar. '
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı 'Alsın vallahi çocuklar ' Sizleri böyle kötü yönetenler Geldiyse benden. Bir de o kara bücürler var, benden geçinen Burnum illallah dedi tütsülerinden Yaşamayı oruca çevirmis bu softalar Verdikleri parlak vaazlara gelinceee,
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı 'Alsın vallahi Birsey anlıyorsam bu heriflerin anlattıklarından' 'Artık bana kızmayın çocuklar Sevişin, güle oynaya yaşayın Sizi yakar makarım diye de korkmayın, Kralına da, yobazına da basın kalayı! ..' Ama keselim, Allahısmarladık Jurnalciler duyarsa yandık.
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı 'Alsın vallahi çocuklar Bu yüzsüz herifleri Sokarsam kapidan içeri Kapıdan içeri kapıdan içeri... '
İran'daki devrim yasalarına göre 'fuhuş'un cezası idam'dır....Bir erkekle birlikte görülen kadın, erkeğin esi ya da birinci derecede akrabası olduğunu ispat edemediği taktirde fahişe sayılarak cezalandırılır.
Ziba ile Muhammed üniversite yıllarında tanışmış, uzun süren bir arkadaşlık döneminden sonra yeni evlenmiş bir çifttir... Muhammed,sığır ticaretiyle uğraşmakta, Ziba ise bir özel hastanede hemşirelik yapmaktadır. Bir aylık evli çift, balayına çıkma planları yapmaktadırlar...Muhammed, bütün formaliteleri yerine getirerek esine ve kendisine onbeş günlük bir balayı programı hazırlar...Ve özel otomobilleriyle balaylarını geçirmek için Benderabbas şehrine hareket ederler... Ziba ile Muhammed yaklaşık 600 km lık bir yol katederler. Iran devrim muhafızları Pasdar'lar kara yolu üzerinde araçları durdurarak kimlik kontrolü yapmaktadırlar. Ziba ile Muhammed'in araçlarını da durdururlar. Ziba'dan evlilik cüzdanı istenir. Ziba çantasını karıştırır, valizlerine bakinir ama evlilik cüzdanı yoktur. Cüzdanı evde unutmuştur. Muhammed yeni evli olduklarını ve balayına, gittiklerini devrim muhafızlarına anlatmaya çalışır... Devrim kuralları kesindir. Evlilik cüzdanı olmayan kadın erkeğin yanında bulunuyor ise fahişedir. Cezalandırılmalıdır. Ziba ile Muhammed evli olduklarina dair yeminler eder...Yalvarırlar...Nafile, Ziba karakola götürülüp fahişelik sucundan seri mahkemeye çıkartılacaktır. Muhammed, 'Evlerinin 600 km uzakta olduğunu müsade ederlerse karısıyla gidip Evlilik cüzdanını getireceğini' söyler. Devrim muhafızları Ziba'yi bırakmaz. 'Evlilik cüzdanını getir kadını götür..' denir.. Muhammed Evlilik cüzdanlarını almak için geri döner... Şoke olmuştur. Biran evvel eve gitmeli cüzdanı getirip karisini o canilerin elinden kurtarmalıdır.. Yollar uzadıkça uzar, viraja suratli giren Muhammed direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarındaki uçuruma yuvarlanır.. Kazadan üç-dört saat sonra, Muhammet ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır.. Muhammed Yoğun bakımda ölüm ile yasam arasında gidip gelmektedir..... On beş gün şuursuzca yatar. Kendine geldiğinde ilk Ziba'yi sorarar. Kabus bitmemiştir. Ziba Canilerin elinde kalmistir. 'Cüzdanı götürüp karimi kurtarmalıyım...'der. Bu düşüncelerle hastaneden kaçar. Evine gider... Evlilik cüzdanlarını alır... Ziba'yi alıkoyan karakola gider... -'Ziba nerde? ... Evlilik cüzdanımı getirdim. Karimi serbest bırakın.'. Buz gibi bir cevap alır.... '-Seni bir hafta bekledik gelmeyince, kaçtığını düşündük, bu kadının fahişe olduğunu kabul ettik ve astık....' Ziba'nin morg daki cesedini Muhammed'e verirler..
(1985-90 yıllarında Iran'da yaşanmış gerçek bir yasam öyküsü)
Büyük Önderimiz ATATURK u her gün minnetle anmalıyız. Seriat ozlemi icinde olanlara da firsat vermemeliyiz.... (07.06.2006 01:42)
eyyyyy.genç dostum! ....buraya bak bi! ...........
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan için rahat olsun.Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil? ” diye soruyla bile karşılaşabilirsin İki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.İyi halin cezanda indirim sağlamaz.Sen “Ama senin için şunu yaptım” derken o, ”Şunu yapmadın” diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.”Peki o ne yaptı? ” deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Senin hayatı ıskalama lüksün yok. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zaman ki yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak” yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç girmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası … Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun ki aslolan yürektir.Yürek sesini bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini.. unutma.! yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.Sen yeter ki koru yüreğini... ve yüreğinde taşıdığın sevda duysunu.
Elbet bitecek güneşe hasret günler.... o zaman kutuplarda yetişecek cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.....
MUHAMMED HANGI AYETI HANGI OLAY ÜZERINE YAZDI? ..(elegant' tan arak...- ;))) ..Pp
Allah istedigini Müslüman yapar
Muhammed, 'Allah kimi dogru yola iletmek isterse, onun kalbini Islamiyet'e açar; kimi de saptirmak isterse, kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlara böyle azap eder.' (Enam 125) ayetini ve benzeri ayetleri (Yunus 100/Tekvir 27-29) , Amcasi Ebu Talib'in Müslüman olmadan ölmesi üzerine yazmistir. Müslüman yorumcular, Ebu Talib öldükten hemen sonra gelen bu ayetin, Allah'in 'Muhammed'e bir açiklamasi' (Belki amcasini Müslüman yapamadigi için üzülmesin diye) olarak gönderildigini iddia ederler. Elbette isin iç yüzü baskadir: Kendisine babalik etmis olan bu insani uzun süre Müslüman yapmaya çalisan, ama bir türlü basarili olamayan Muhammed; çevresindekilerin 'Bu nasil peygamber ki, kendi amcasini bile Müslüman yapamadi? ' seklinde düsünmelerini engellemek için sorumlulugu Tanri'ya yükleme yolunu seçmistir. Bu durum konunun tek örnegi de degildir. Yahudileri de Müslüman yapamayan Muhammed, yine ayni bahaneye basvurmus, 'Allah Yahudileri Müslüman yapmak istemedi.' diyerek isin içinden çikmistir. Ayet, yalnizca diger ayetlerle degil, kendisiyle de çelisir. Önce inanmanin Allah'in takdiri oldugunu ifade eden ayet, daha sonra inanmayanlara azap edildigini söyler. Yani Allah, inanmalarina izin vermedigi insanlari, inanmadiklari için cezalandirir!
Düsmanları
Tebbet Suresi'ni de Muhammed, bilindigi gibi, amcasi Ebu Leheb için yazmistir. Ebu Leheb ve karisi, Muhammed'e en çok muhalefet eden kisilerdi. Muhammed'in peygamberlik iddiasinin basladigi günden beri her firsatta kendisini elestiriyorlardi. Mekke döneminde henüz güçlü olmadigi için amcasini öldürtememis olan Muhammed; yalnizca yazdigi küfür ve beddua dolu ayetlerle kinini bosaltmaya çalismistir.5 ayetlik Tebbet suresi söyledir: ' Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Mali ve kazandiklari ona fayda vermedi. O, alevli bir ateste yanacak. Odun tasiyici olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüs bir ip oldugu halde karisi da atese girecek.' Ayetlerde Muhammed'in kizginligi ve nefreti kolaylikla görülmektedir.
Benzer bir durum, Hümeze suresinin 1-4.ayetlerinde de vardir. Bu ayetler de, yine Muhammed'in kin besledigi Ümeyye b. Halef için yazilmistir: 'Arkadan çekistirmeyi, yüze karsi eglenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamis ve sayip durmustur./ O, malinin kendisini ebedi kilacagini zanneder./Hayir! And olsun ki o, Hutame'ye atilacaktir.'
Muhammed'in düsmanlari için yazdigi ayetlerden biri de, Tevbe suresinin 84.ayetidir. Müslüman oldugu halde Muhammed'e boyun egmeyen Ibn-i Selül, bu yüzden 'munafiklarin basi' ilan edilmisti. Ibn-i Selül öldügü zaman, oglu Abdullah, Muhammed'den babasi için namaz kilip magrifet dilemesini rica etmistir. Bu öneriyi önce kabul eden Muhammed, daha sonra vazgeçer ve bu ayeti yazar: 'Bu munafiklardan ölen kimsenin namazini sakin kilma, mezari basinda da durma! Çünkü onlar Allah ve peygamberini inkar ettiler, fasik olarak öldüler.' (Tevbe 84) .
Zeynep
Muhammed'in kendi çikarlari dogrultusunda yazdigi ayetlere en önemli örnek, evlatligi Zeyd'in karisi Zeynep'e asik oldugu zaman yazdigi ayetlerdir. Islamiyet öncesinde, kisi ile evlatligi arasindaki iliski, ana-baba-ogul gibiydi (günümüzde çagdas ülkelerde de oldugu gibi) Muhammed yazdigi bu ayetle bu anlayisi da degistirmistir. Olayi kisaca aktaralim:
Zeyd, Muhammed'in evlatligidir. Muhammed bir gün, Zeyd'i görmek için evine gider. Zeyd evde yoktur. Onun yerine karisi Zeynep'le karsilasir ve hemen asik olur.(Taberi gibi tefsirciler, o sirada Zeynep'in çiplak oldugunu, Muhammed'in bu yüzden asik oldugunu belirtirler) Bunu ögrenen Zeyd, hemen Muhammed'e gidip karisindan ayrilmak istedigini söyler. Zeyd'in karisindan bir sikayeti yoktur ama Peygamberin asik oldugu kadinla da evli kalmayi da dogru bulmamaktadir. Muhammed bu öneriyi reddeder. Bunun bir nedeni, Muhammed'in evlatliginin karisina göz koymasinin, bir yuvayi yikmasinin dogru olmadigini bilmesidir. Diger bir sebebi ise, Zeyd'in Arap geleneklerine göre Muhammed'in oglu sayilmasidir. Yani Zeynep gelinidir... Muhammed öneriyi reddeder ama bir taraftan da Zeynep'i çok istemektedir. Bunun üzerine,(her zaman oldugu gibi!) kurtarici ayet geliverir: 'Ey Muhammed! Allah'in nimet verdigi ve senin de nimetlendirdigin kimseye, 'Esini birakma, Allah'tan sakin diyor, Allah'in açiga vuracagi seyi içinde sakliyordun. Oysa Allah'tan sakinman daha dogruydu. Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik ki, evlatliklari esiyle ilgisini kestiginde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin.' (Ahzab 37) Muhammed, Tanri emrini yerine getirdigini, kendisinde bir suç olmadigini da ifade edebilmek için bir de su ayeti yazar: 'Peygamberin Allah tarafindan emrolunani yapmasindan dolayi peygambere hiçbir vebal yoktur...' (Ahzab 38) .
Muhammed'in isin içinden nasil kolaylikla siyrildigi görülüyor. Isi 'ilahi iradeye' döken Muhammed, hem çevrenin tepkisinden kurtuluyor, hem de istedigine ulasmis oluyor. Üstelik, Zeynep'le evlenme gerekçesi olarak, da tamamen saçma bir iddia atiyor ortaya: '...onu seninle evlendirdik ki, evlatlar esleriyle iliskilerini kestiginde onlarla evlenmenin helal oldugu bilinsin! ' Sanki böyle bir kural koymak için Kuran'a ayet yazmak yetmezmis gibi! Gerçekten de, bu kurali uygulamaya koymak için Muhammed ile Zeynep'in evlenmesine hiç gerek yoktur. Hatta, bir yuvayi yiktigi için çok yanlis bir davranistir bu... Diyanet vakfi yayinlari da bu durumdan rahatsiz olmus olsa gerek ki, ayetin altina açiklama yapmak zorunda hissetmisler kendilerini. Söyle diyorlar: '...Muhammed Zeynep'e asik olmamisti. Muhammed'in içinde sakladigi sey, ona asik oldugu degil, Tanri tarafindan Zeynep'le evlendirilecegi gerçegiydi. Bunu Zeyd'e söylemiyordu.' Burada, Muhammed'in örnek olsun diye Zeynep'le evlendirilmesi saçmaligina deginmemis. Bunun yaninda, bir de Muhammed'in Zeyd'e önceden bildigi bir gerçegi söylemedigini, aksine 'esini birakma' dedigini ögreniyoruz. Yani yalan söyledigini... Diyanet Vakfi bunu peygamberine yakistiriyor mu, yoksa bir yorum hatasina mi düsülmüs bilemiyoruz ama biz bir peygambere bunu hiç yakistiramadik.
Bu olayla ilgili yazilan tek ayet de bu degildir. Evlilik olayi gerçeklestikten sonra, halk; 'Muhammed kendi oglunun karisiyla evlendi' seklinde konusmaya baslamistir. Bu olay üzerine Muhammed; eski ve son derece güzel bir gelenek olan evlatliklarin gerçek evlat gibi sayilmalarini öngören gelenegi kaldirmistir. Bunun yerine Kuran'a, evlatliklarin gerçek evlat gibi görülmesini yasaklayan Ahzab Suresi 4-5. Ayetleri yazmistir. Bununla da yetinmeyen Muhammed, '...Muhammed içinizden hiçbir erkegin babasi degildir.' diyen Ahzab 40'i da yazarak isi tamamen saglama almistir. Bu karar, hicretin 5.yilinda, yani Müslümanligin 15.yilinda gelmistir. Böyle bir gelenegi degistirmek için Allah tam 15 yil beklemis, sonra da tam Muhammed'in isine yarayacagi bir dönemde degistirmistir.
Yahudiler
Kuran'daki Yahudilerle ilgili ayetlerin tümü de, o zamanki sartlara göre sekillenmistir. Muhammed, Peygamberlik iddiasinin ilk dönemlerinde Yahudileri de Müslüman yapabilmek için çok çaba sarf etmistir. Birçok Yahudi efsanesini, gelenegini ve ibadetini Islam'a sokan Muhammed, böylelikle Yahudileri kendisine çekebilecegini düsünmüs, ancak basarili olamamistir. Bundan sonra da, Yahudileri asagilayan, ayetler gelmeye baslamistir.
Müslümanlarin kiblesinin önce Kudüs olmasinin nedeni budur. (Bakara 145) Muhammed, baska birçok benzerlikle birlikte, kibleyi de kutsal olduguna inanilan Kudüs'e çevirerek Islam'in Yahudilikle benzer bir din oldugu izlenimini vermeye çalismistir. Daha sonra Yahudilerden umudu kesen Muhammed, kibleyi Kabe'ye çevirecektir.
Kuran'in Tevrat ve Incil'i dogruladigini iddia eden ayetler de (Enam 92) bu yüzden yazilmistir. Böylelikle Muhammed Kuran'in, özde diger dinlerin aynisi oldugunu iddia etmistir. Maide Suresi 81.ayette de Yahudilerden ve Hiristiyanlardan Muhammed'i peygamber olarak tanimalari istenir.
Islam'daki oruç ibadeti de Yahudilerden alinmistir. Yahudiler, oruçlarini, bir geceden öbür geceye kadar tutarlar. Muhammed oruç gelenegini böyle baslatmis; Yahudilere düsmanlik beslemeye baslayinca, birçok seyle beraber oruç gelenegini de degistirip Ramazan orucu sekline sokmustur.
Kuran'daki Tevrat asilli hikayelerin nedeni de budur. Muhammed, Yahudileri yanina çekebilmek için her seyiyle Yahudilige benzer bir din yaratma yolunu seçmisti. Bu yüzden de Tevrat'tan birçok hikaye aldi ve kitabina koydu. Elbette bunu yaparken hikayeleri degistirmek zorundaydi. Yoksa insanlar Muhammed'i Tevrat'tan kopya çekmekle suçlayacaklardi. Ancak Muhammed, beklemedigi bir tepkiyle karsilasti ve Yahudiler kendisiyle ve hikayeleriyle alay etmeye basladi. Bunun üzerine Muhammed de; Yahudi ve Hiristiyanlari; kitaplarini tahrif etmekle suçladi.
Sünnet gelenegi de Yahudilikten geçmistir. Tevrat'ta böyle bir sey yazmadigi halde, Muhammed; Ibrahim peygamberin ilk sünnet olan insan oldugunu ve bunu da 80 yasindayken ve bir keserle yaptigini iddia eder. (Sahih-i Buhari) Sünnet ile ilgili Kuran'da yazili bir ayet yoktur. Bu konuya burada, Muhammed'in Yahudiler'e yakinlasmak için neler yaptigini daha iyi anlatabilmek için degindik.
Yukarida bahsettigimiz yaklasimlarin hiç biri, Yahudileri Müslüman yapmaya yetmeyince; Muhammed, strateji degistirmek zorunda kalmistir. Çevredeki Yahudilerin kendisine karsi birlesme tehlikesine karsi, bir baski ve sindirme politikasina girismistir. Bölgedeki Yahudilerin çogunun sermaye sahibi olmasi ve faiz yoluyla büyük paralar kazanmasi, Muhammed'i; faizi yasaklamaya itmistir. Bunun için, Nisa suresi 161-162. ayetlerde, dogrudan Yahudilerin faizci zihniyeti elestirilir. Rum suresi 39.ayet faizi elestirirken; Bakara suresinde ise tamamen yasaklanir: 'Faiz yiyenler, kabirlerinden Seytan çarpmis kimseler gibi kalkarlar.' (Bakara 275) '...Eger gerçekten inaniyorsaniz, mevcut alacaklarinizi terk edin.' (Bakara 278) Zaten faizin kaldirilmasina gerekçe gösterilen 'çalismadan kazanma' durumu; evini kiraya vermek, hisse senedi almak vb. durumlar için de geçerlidir. Fakat bunlar yasaklanmamis, sadece faiz yasaklanmistir. Bu da; faiz yasaklanirken herhangi bir ekonomik düzenlemenin degil, yalnizca Yahudilerin hedeflendigini gösterir. Daha sonra Yahudilere hakaret eden ayetler yazilmaya baslanir: 'Yahudiler Allah'in eli baglidir dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri baglanasi ve lanet olasilar! ...' (Maide 64) 'Insanlar içerisinde Müslümanlara en çok düsmanlik edenler olarak Yahudileri ve sirk kosanlari bulursun...' (Maide 82) 'Kitap verilenlerle... küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin.' (Tevbe 29) Muhammed yalnizca ayetler yoluyla degil, 'Yahudiler ve Hiristiyanlar saçlarini boyamazlar, siz muhalefet edip kina ile boyayiniz.' (Buhari) gibi hadislerle de Yahudilere muhalefet edilmesini emretmis, böylece yüzlerce yildir süren bu düsmanligin temellerini atmistir.
Putperestler
Muhammed, Yahudilere yönelik yaklasiminin bir benzerini de putataparlara uygulamistir. Ilk baslarda putperestlere karsi düsmanca tavirlar sergilemeyen Muhammed, 'Sizin dininiz size, benim dinim banadir.' (Kafirun 6) gibi ayetlerle, barisçi bir hava olusturmaya çalismistir. Burada putataparlara seslenen Muhammed, putperestligi de 'din' olarak kabul ediyor izlenimi vermektedir. Hemen hemen bütün önemli tefsirler, bu ayet için 'Islam'in hosgörüsünün kaniti' gözüyle bakmaktadir. Bu konuda yazilmis baska ayetler de vardir: 'Dileyen, rabbine giden yolu tutar.' (Insan 29) 'Süphe yok ki Kuran bir ögüttür. O halde dileyen rabbine götüren yolu tutsun.' (Müzemmil 19) .
Daha sonra, Muhammed Medine'de yeterince güçlendiginde, tavir degistirmis ve Islam'i 'tek din' ilan etmistir.(Ali Imran 19,83,85) Bununla da yetinmeyen Muhammed; 'Müsrikleri nerede bulursaniz öldürün.' diyen ünlü 'Kiliç ayeti'('Cihat ayeti' olarak da bilinir-Tevbe 5) ile onlara yasama hakki da vermemistir. Çünkü Muhammed, artik Putperestlerden korkmadigi, üstelik Islam'in önünde bir engel olarak gördügü için tüm Putperestlerin yok edilmesine karar vermistir. Tevbe suresi 5. ayetin, daha önceki tüm hosgörülü ayetlerle çelistigi için, Kuran'in tam 114 yerindeki hükmünü kaldirdigina inanilir. Tanri'nin; söylediklerinin yanlis oldugunu anlayip eski söylediklerini iptal etmesi mümkün degildir. Fakat Kuran'da tam 249 ayet nesh edilmis; yani, yerine yeni hükümler geldigi için iptal edilmistir.
Degisen hedefler
Muhammed, peygamberlik iddiasiyla ilk ortaya çiktiginda, kendisine güveni fazla olmadigindan olsa gerek, yalnizca Kureys kabilesi ve çevresini hedeflemisti. Kureys Suresi, bu yüzden yazilmistir: 'Kureys'e kolaylastirildigi, evet, kis ve yaz seyahatleri onlara kolaylastirildigi için onlar, kendilerini doyuran ve her çesit korkudan emin kilan su evin rabbine kulluk etsinler.' (Kureys 1-4) Burada seyahatten bahsedilmesinin nedeni de, Kureys'in önemli kimselerinin kervan sahibi olmasi ile ilgiliydi. Bu kimseleri etrafina çekebilmesi, Muhammed'e büyük bir güç saglayacakti. Muhammed'in bu dönemde yazdigi tek ayet de bu degildir: 'Bu indirdigimiz, Mekke ve çevresindekileri uyaran mübarek kitaptir.' (Enam 92) ve 'Ey Muhammed! Mekke ve çevresinde bulunanlari... uyarman için sana Arapça okunan bir kitap vahyettik.' (Sura 7) gibi ayetler de, bu düsüncenin bir sonucudur.
Kisa bir süre sonra, biraz özgüven kazaninca, hemen hedefini büyütür. Kendisinin bütün Arap toplumuna gönderildigini ifade etmek için 'Her ümmetin bir peygamberi vardir.' (Yunus 47) der. Fussilet suresinde de bu iddiasini yineler: 'Bu...Arapça bilen bir milleti uyarman için ayetleri Arapça olarak gönderilmis bir kitaptir.' (Fussilet 2-5) 'Biz bu kitabi Arapça'dan baska bir dille gönderseydik,...Bir Arap'a yabanci dille söylenir mi? derlerdi.' (Fussilet 44) (Bu ayeti okuyunca 'Bir Türk'e yabanci dille söylenir mi? diye sormaktan kendimizi alamiyoruz) .
En sonunda Muhammed, 'Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.' (Enbiya 107) ayetiyle, kendisini bütün dünyaya gönderilmis bir peygamber ilan etmistir.
Kolye olayı
Bu konuda en güzel örneklerden biri de Ayse'nin ünlü kolye olayidir. Olaya baska bir bölümde ayrintilariyla degindigimiz için, hatirlatmakla yetinelim:
Mustalikogullari'na yapilan bir gece baskinindan dönülürken, kervan bir yerde geçici bir süre konaklar. Muhammed'in karisi Ayse, tam kervan hareket edecekken; kolyesini kaybettigini fark eder ve aramaya baslar. Bu sirada kervan Ayse'nin yoklugundan habersiz bir sekilde hareket eder. Ayse geri döndügünde kimseyi bulamaz, bir süre orada bekler, sonra da arkadan gelen Safvan ile karsilasir ve onunla beraber kervana yetisir. Bu durum büyük dedikodulara yol açar. Insanlar, Ayse'nin Muhammed'i aldattigini iddia etmektedirler. Muhammed, bundan emin olmadigi için Ayse'yi sorgular ve 'Eger dogru söylüyorsan Allah seni temize çikartacaktir' der. Her zaman Muhammed'in imdadina yetisen vahiy bir türlü gelmemektedir. Herkes de bu vahyi beklemektedir. Uzunca bir süre sonra,(Islam kaynaklari, bu sürenin 1 ay oldugunu aktarirlar) yani Muhammed her seyden emin olunca, beklenen vahiy gelir (Nur suresi 11-20.ayetler) ve Ayse'yi temize çikartir. (Sahih-i Buhari) Bu ayetlerde, Muhammed'in kirginligi açikça görülür. Bu sirada, Muhammed'in; karisini temize çikartmak için 'zina durumunu ispatlamak için dört tanik gereklidir.' (Nur 13) türünden anlamsiz bir kural koymus olmasi da dikkat çekicidir. Ayse'nin zina yaptigi iddialarini geçersiz kilmak için koyuldugu açik olan bu kural, pratikte uygulanamaz. Birisini zina yaparken gören birinin gidip 4 tanik bulmasi mümkün degildir.
Içki yasağı
Islam'daki içki yasagi da, Muhammed'in dönem sartlarina göre koydugu bir yasaktir. Muhammed önceleri içkiyi yasaklamayi düsünmemistir. Bu yüzden de Allah'in verdigi nimetler arasinda saymaktan çekinmemistir. (Nahl 67) Daha sonra yasadigi bir olay üzerine içkiye sinirlama getirmistir:
Oldukça varlikli ve nüfuzlu bir kimse olan Ibn Avf, bir gün içkili bir sölen verir. Burada aksama kadar bol bol içki içen kimseler, sarhos bir sekilde namaza dururlar. Içlerinden birinin agzindan namaz sirasinda saçma sapan seyler çikmasi üzerine, Muhammed, içkili iken namaz kilinmasini yasaklar. (Nisa 43) Fakat içkiyi yasaklamaya cesaret edemez. Çünkü çevresindeki önemli isimlerin çogu, içkiyi çok seven insanlardir ve Muhammed, bu insanlari kaybetmek istememektedir. Bu yüzden de, iyice güçleninceye kadar içki yasagini koymaz. Daha sonra yasadigi bir olay sonucu, içki yasagini koymasi gerektigine karar verir. Amcasi Hamza, bir gün içkiliyken kendisine hakaretler savurur.(Buhari) Muhammed, için son derece onur kirici olan bu olay, otoritesini de tehlikeye sokmaktadir. Fakat Muhammed, Hamza içkiyi çok sevdigi için, amcasini karsisina almaya cesaret edememis, ve Hamza ölünceye kadar bu yasagi koyamamistir. Muhammed bu yasagi, Uhud savasi sonrasinda, Hamza ölünce koyabilmistir. Bu da Islam'in 15.yilina rastlamaktadir.
'Içki, kumar ve fal oklari süphesiz seytan isi pisliklerdir, bunlardan kaçinin.' (Maide 90) Bu ayette 'seytan isi, pislik' olarak tanimlanan içki, Nahl suresi 67.ayette 'iyi ve yararli' olarak tanimlanmistir. Bu çeliskinin de nedeni, Muhammed'in içkiye ilk baslarda bakisindan kaynaklanmaktadir.
Cinler
Kuran'daki 'cin' masallarinin nedeni de, Muhammed'in çevresine taraftar toplama dürtüsüdür. Islam kaynaklarinin bildirmesine göre, cinler, eski Arap inançlarindan biridir. Bedeviler, geceleri çölde baslarina bir sey gelmesin diye, 'çöl seytani' olarak da bilinen cinlerin basi olana dualar ederler, ona sigindiklarini söylerlerdi. Muhammed, insanlarin bu batil inancindan yararlanma yoluna gitmis, Islamiyet'in cinleri tanidigini ifade ederek, Müslüman olanlarin cinlerden korunacagi izlenimini vermistir. Bu konuda degisik yerlere yazdigi birçok ayetin disinda bir de Cin Suresi'ni yazmistir.
Hafsa olayiı
Muhammed, karilari arasinda huzursuzluk ve kiskançliga yol açtigi için, cinsel iliskiyi siraya sokmustu. Bir gün, sira karilarindan Hafsa'dayken, iliskide bulunmak amaciyla odasina gider, fakat Hafsa'yi bulamaz. O sirada cariyelerinden Marya ile karsilasir. Bunun üzerine Marya'yi Hafsa'nin yatagina yatirip onunla iliskiye girer. O sirada Hafsa içeri girer ve ikisini yakalar. 'Ey Tanrinin elçisi! Beni asagiladin. Benim günümde, benim siramda, benim yatagimda bir cariyeyle yatiyorsun! ' diyerek tepkisini dile getirir Hafsa. Bunun üzerine Muhammed 'Vallahi billahi Marya ile bir daha yatmayacagim' diye yemin eder ve olay kapanir. (Taberi, Camiu'l Beyan) fakat Muhammed, yemininden pismanlik duymus olsa gerek ki, hemen ilgili vahiy gelmistir: 'Ey Peygamber! Karilarini hosnut edeceksin diye, Tanri'nin sana helal kildigini neden haram yaparsin? ..' (Tahrim 1) Bu ayetin bu olayla ilgili olarak geldigi, tüm saygin tefsirlerde anlatilir.
Rüsvet
Hicreti 8.yilinda Hunayn savasinda elde edilen ganimetlerin büyük bir kismi, Kuyreys'in Ebu Sufyan ve Muaviye gibi önemli isimlerine verilmistir. Muhammed, önemli kimseler olmasi sebebiyle, ganimetten fazla pay vererek bu kisilerden fayda saglamaya çalismistir. (Taberi) Bu ve benzeri davranislari da mesru göstermek için Tevbe 60.ayeti yazmistir: 'Zekatlar, ancak yoksullara, düskünlere, gönülleri Islam'a isindirilacak olanlara... mahsustur...' Elbette her mantikli insanin bilecegi gibi, Müslüman olmayanlari para karsiliginda Müslüman yapmak, bir çesit rüsvettir. Fakat Islami Ahlak, 'Allah ugrunda her yol mubahtir' mantigiyla bütün bu uygulamalari normal karsilamaktadir.
Misafirler
Islam kaynaklarindan ögrendiginiz bu olay, Muhammed'in ayet yazarken ne kadar keyfi davrandigina iyi bir örnektir.
Muhammed, evine gelip uzun süre gitmeyen misafirlerden rahatsiz oluyor, ancak -peygamberligine yakistiramadigindan olsa gerek- hiç kimseye bir sey söyleyemiyordu. Bunun üzerine Ahzab suresi 53.ayet geldi: 'Ey iman edenler! Siz zamanini gözetmeksizin...peygamberin evine girmeyin. Ancak davet edildikçe girin. Yemegi yediginizde de hemen dagilin. Çünkü bu hareketiniz peygamberi üzmekte, ama o bir sey söylemekten çekinmekteydi. Ama Allah, dogruyu söylemekten çekinmez...' Gördügümüz gibi, Muhammed yine isi Allah'a havale ederek bir yükten daha kurtulmustur.
Kuran sair sözü degil
Muhammed'in döneminde, Arabistan'da sairlerin sayisi çok fazlaydi. Fakat, çok da ciddiye alinmazlar, genellikle 'hayal aleminin insanlari' olarak görülürlerdi. Muhammed kendisini peygamber ilan edip 'vahiy geldi' diye etrafta konusmaya baslayinca, insanlar 'Deli bir sair yüzünden tanrilarimizi mi birakalim? ' (Saffat 36-37) ya da 'Hayir bu sözler karisik rüyalardir...o bir sairdir.' (Enbiya 5) diye konusmaya baslamislardi. Bunun üzerine Muhammed, 'Kuran serefli bir elçinin getirdigi sözdür; o sair sözü degildir...' (Hakka 40-42) ve benzeri ayetlerle (Saffat 35/Yasin 69/Suara 224-226/ vd.) bu iddialara Tanri'nin agzindan cevap vermek zorunda kalmistir. Muhammed'in bu ayetlerde ortaya koydugu siir ve sair düsmanligini bir sebebi de, o dönemde birçok sairin siir yoluyla kendisini elestirmesidir. Bu yüzden sairleri sevmeyen Muhammed'in su sözleri de, bu düsmanligi net bir biçimde ortaya koyar: 'Sizlerden birinin karninin içi siir dolmaktansa, irin dolmasi hayirlidir.' (Sahih-i Buhari) .
Sinirsiz kadin alma özgürlügü
Muhammed'in kisisel çikarlari için yazdigi ayetlerin en önemlilerinden biri de, Ahzab Suresindedir: 'Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi cariyelerini, amcanin, halanin, dayinin, teyzenin seninle beraber göç eden kizlarini sana helal kildik. Bir de peygamber kendisiyle evlenmek istedigi taktirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadini, diger müminlere degil, sirf sana mahsus olmak üzere helal kildik.' (Ahzab 50) Muhammed, bu ayetle hem kendisine sinirsiz kadinla evlenme hakki vermis, hem de yine diger Müslümanlara zorunlu kilinan 'baslik verme' usulünden kendisini muaf tutmustur.
Kadin sirası
Muhammed, çok karisi oldugu için; karilari arasinda kiskançlik olmamasi için onlarla cinsel iliskilerini siraya koymustu. Fakat bu durumdan da pek memnun degildi. Çünkü karilari içinde yasli olanlar oldugu gibi, bazi esleriyle de, daha fazla birlikte olmak istiyordu. Muhammed'in her istegi oldugunda geldigi gibi, bu durumda da bir vahiy geldi ve Muhammed'in cinsel iliskilerini düzene koydu: 'Ey Muhammed! Karilarindan diledigini geri birakabilir, diledigini öne alabilirsin...' (Ahzab 51) Muhammed'in ayet yazmadaki keyfiliginde, Kuran'a aile içi iliskileri tasiyacak kadar ileri gitmesi; karisi Ayse'nin de dikkatini çeker ve Islam'in en önemli hadis kaynaklarindan ögrendigimize göre, su sözü söyler: 'Görüyorum ki senin efendi Tanrin, senin hevani (arzu, cinsel istek) yerine getirmek için kosuyor.' (Buhari/Müslim/Ibn Mace/Ibn Hanbel) .
Oruç zamani cinsellik
Kuran'da Tanri'yi saglikli karar veremeyen, fikir degistiren bir varlik gibi gösteren çeliskilerin kaynagi da aslinda Muhammed'in saglikli karar verememesidir.
Muhammed, ilk basta oruç zamaninda cinsel iliskiyi kisitlamisti. Fakat Müslümanlarin birçogu bu yasaga uyamadilar. Bunun üzerine Muhammed su ayeti yazdi: '...Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceginizi biliyordu. Bu sebeple sizi affetti. Artik kadinlariniza yaklasabilirsiniz...' (Bakara 187) .
Uhud Yenilgisi
Uhud yenilgisi, Islam'in ilk dönemlerindeki en önemli yenilgisidir. Bu savasta Müslümanlarin yenilmesi ve birçogunun öldürülmesi üzerine Muhammed'in otoritesi ve çevresine verdigi güven, büyük ölçüde sarsilmistir. Bu durumda Allah'in neden ordusuna yardim etmedigini Muhammed; Ali Imran suresine yazdigi 152-173.ayetlerle açiklamistir: 'Uhud gününde Medine'de oturup 'savasta ölen yakinlari hakkinda 'Eger bizi dinleselerdi ölmeyeceklerdi' diyen munafiklara söyle söyle: 'Öyle ise, kendinizden ölümü geri çevirin, eger sadiklardansaniz'/ Sakin Allah yolunda ölenleri öldüler sanma. Dogrusu onlar rableri katinda diridirler, cennet meyvelerinden rizklanirlar / Onlar Allah'in kendilerine verdigi ihsandan dolayi sevinç içindedirler ve arkalarindan kendilerine sehitilik rütbesi ile katilmayanlara sunu müjdelerler: 'Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardir'. ' (Ali Imran 168-170) Bu ayetlerle ölenlerin Allah katinda çok mutlu oldugunu iddia edip birçok ödül vaadiyle sehitligi çekici kilmaya ve savasçilari heveslendirmeye çalismis; 152.ayetle de yenilginin Allah'in bir denemesi oldugunu iddia ederek yine sorumlulugu Allah'a baglamistir: '...Sonra Allah sizi imtihan etmek için yardimi üzerinizden alikoyup, onlari size galip getirdi...' (Ali Imran 152) .
Örtünme
Islam kaynaklarinin aktardigina göre, örtünme ayeti su olay üzerine gelmistir: 'Peygamberin zevceleri, geceleyin tuvalet için çiktiklarinda, sehrin kenarindaki Menasi denen yere kadar giderlerdi. Bu yer açik bir mahaldi. Hz. Ömer, kadinlarin kapatilmasini çok istiyordu. Muhammed'e de hep 'kadinlarini kapat' derdi. Peygamber, onun söylediklerini yapmiyordu. Bir gece Muhammed'in karisi Sevde, yatsi namazina çikti. Ömer bu ayetin inmesini öyle çok istiyordu ki; 'Ya Sevde! Bilmis ol ki biz seni tanidik' diye seslendi. Bu olay üzerine hicap ayeti (örtünme ayeti) indi.' (Sahih-i Buhari) .
Yukaridaki olay üzerine, Kuran'da örtünmeyi düzenleyen ayetler gelmistir. (Ahzab 59,33/Nur 31) Görüldügü gibi, Muhammed yalnizca kendi düsünceleri dogrultusunda degil, baskalarinin da etkisiyle ayetler yazmistir.
Ekonomik dengesizlik
Muhammed, bir peygamber olarak toplumda düzeni sagladigini iddia ederken gelir dengesizligine karsi hiçbir sey yapmamis, daha dogrusu yapamamistir. Çünkü güçlenebilmek ve Islamiyet'in sürekliligini saglayabilmek için egemen sinifin uzun vadeli çikarlarini hep korumak zorunda kalmistir. Köleligi kaldiramamasinin nedeni de budur. Bu yüzden, sürekli olarak rizkin Allah'tan geldigini, bu dengesizligin Allah'in karari oldugunu, dar gelirlilerin hak arama degil, sabretme yoluna gitmesi gerektigini ifade etmistir. 'Lütuf ve ihsan Allah'in elindedir, onu diledigine verir...'(Ali Imran 73) 'Allah nimetini kullarindan diledigine lütfeder.' (Ibrahim 11) 'Sen mülkü diledigine verir, dilediginden de geri alirsin.../...diledigine sayisiz rizk verirsin.' (Ali Imran26-27) 'Darlik veren de, bolluk veren de Allah'tir.' (Bakara 245) 'Allah diledigine kat kat fazlasini verir. Allah'in lütfu genistir.' (Bakara 261) gibi ayetler ve benzerleri, (Necm 48/Sebe 36/Nur 38/Rad 26/Tevbe 28/Nahl 71) hep rizkin, Tanri'nin istegine göre dagitildigini, bunun ilahi bir karar oldugunu ve buna karsi çikilmamasi gerektigini vurgular. Tanri'nin neden esit gelir dagitmadigi sorusunun sorulacagini bilen Muhammed, aklinca buna bir açiklama getirmis: 'Allah kullarina rizki bol bol verseydi, yeryüzünde azginlik olurdu...' (Sura 27) Yeryüzünde ekonomik esitlik olursa, azginlik olacagi düsüncesinin elbette hiçbir mantikli temeli yoktur. Üstelik böyle olsa bile, her seye gücü yeten Tanri'nin yeryüzünde olusacak azginligi engelleyememesi düsünülemez. Yeryüzünde azginlik olmasin diye toplumda gelir dengesizligi yaratmanin hiçbir anlami yoktur.
Lanetlesme
Muhammed, Necran Hiristiyanlarina mektup gönderip kendilerini Mekke'ye çagirir. Amaci, onlari Müslüman yapmaktir. Muhammed, gelen 14 kisilik heyete Kuran'dan Isa ile ilgili ayetleri okur, Isa'nin ilah niteliginde olmadigini anlatir ve onlari Islam'a çagirir. Bunun üzerine Necranlilar, Incil'de böyle bir sey olmadigi için konuyu tartismak isterler. Tam o sirada, vahiy gelir ve Ali Imran 61 iner. 'Ey Muhammed! Sana Kuran geldikten sonra, onda seninle kim tartisacak olursa, de ki: 'Gelin, ogullarimizi, ogullarinizi; kadinlarimizi, kadinlarinizi, kendimizi, kendinizi çagiralim, sonra lanetleselim de, Allah'in lanetinin yalancilara olmasini dileyelim.' (Ali Imran 61) Kuskusuz ki Muhammed, mantik çerçevesinde tartisildigi zaman Kuran'daki birçok çarpikligin ortaya çikacagini bildiginden, Kuran hükümlerinin tartisilmasini kesin olarak yasaklamistir. Kuran'in tartisilmasini yasaklayan bir ayet de Hac 51'dir: 'Ayetlerimizi tartisarak bozmaya çalisanlar, iste onlar cehennemliktir.'
Geciken Vahiy
Birkaç kisi, Muhammed'e gelip bir seyler sorarlar. Sorularin cevabina göre Müslüman olup olmama karari vereceklerdir. Muhammed, 'Yarin size cevap verecegim' der karsisindakilere. Cevap için Cebrail'i bekler, fakat Cebrail 15 gün boyunca vahiy getirmez. Bir sürü dedikodu ortada dolasmaya baslar. En sonunda Cebrail gelip durumu açiklar. Muhammed'e cevap gelmemesinin nedeni, 'Insallah' dememis olmasidir. Bunun için su ayetler gelir: '...insallah demedikçe, hiçbir sey için 'Bunu yarin yapacagim' deme...' (Kehf 23-24) (Müslim/Taberi/Ibn Ishak) Muhammed, sorulan sorulara uygun bir cevap bulamamis olacak ki, böyle bir ayet yazip durumu kurtarma yoluna gitmistir.
Ve Digerleri...
Muhammed'in gündelik yasaminda karsilastigi olaylar üzerine yazdigi ayetlerin sayisi çok fazladir. Öyle ki, burada tamamini ayrintili bir sekilde incelememiz mümkün degildir. Yine de, bunlarin bir kismini, bilgi olmasi amaciyla kisaca örnekleyelim:
Ebu Leheb'in karisi Cumayl, Muhammed'e uzun zaman vahiy gelmeyince 'Seytani Muhammed'e gelmekte agirlasti' demistir. Bunun üzerine gelen ayet söyledir: 'Kusluk vaktine ve sükuna erdiginde geceye yemin ederim ki, Rabbin sana darilmadi ve seni birakmadi.' (Duha 1-3) .
Ebu Cehil de Muhammed'i erkek çocugu olmadigi için 'nesli kesik' olmakla suçlamis, bunun üzerine su ayetler gelmistir: 'Bu adam (Ebu Cehil) Allah'in yaptiklarini gördügünü bilmez mi? . Hayir hayir! Eger vazgeçmezse onu derhal perçeminden, yalanci ve günahkar perçeminden yakalariz (cehenneme atariz) o, hemen gidip taraftarlarini çagirsin. Biz de zebanileri çagiracagiz...' (Alak 14-19) Ayrica Hac suresi 8-10.ayetler de Ebu Cehil için yazilmistir.
Ayrica Muhammed; erkek çocugu olmamasina karsilik, kendisine Cennetteki Kevser'in verildigini de Kuran'a ekleyerek (Kevser suresi) 'nesli kesik' gibi söylentileri yok etmeye çalismistir.
Muhammed'e 'yalanci' ve Kuran'a da 'uydurma' diyen Velid b. Mugire hakkinda da, 'Ey Muhammed! ...o kimseyi bana birak, cezasini ben vereyim...' diye baslayan ve lanetlemeler, tehditlerle sürüp giden Müdessir 11-27.ayetleri yazmistir. Yine ayni kisi için Kalem suresi 10-16.ayetlerin de yazildigi söylenir.
Muhammed, Tebük seferine çikacakken, 'Bu adam kim, Sam'i fethetmek kim' diye kendisiyle alay edenleri çagirtip nedenini sorar. Onlar da sakalastiklarini söylerler. Bunun üzerine su ayetler gelir: 'Eger onlara niçin alay ettiklerini sorarsan, 'Biz sadece lafa dalmis sakalasiyorduk' derler. De ki: Allah ile, ayetleri ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz? ' (Tevbe 65) .
Ebu Bekir, Islamiyet'in 2.yilinda Müslüman olmus, ancak oglu Abdurrahman, olmamak için direnmis ve anne ve babasinin israrlari sonucunda 'öf ikinizden de'diye isyankar olmustur. Bunun üzerine de su ayet gelmistir: 'Annesine, babasina, 'Öf ikinizden de, benden önce nice nesiller gelip geçmisken, beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz? ' diyen kimseye anne ve babasi: 'Sana yaziklar olsun! Inan ki Allah'in sözü gerçektir' dedikleri halde, 'Bu Kuran, ötekilerin masallarindan baska bir sey degildir' diye cevap veren kimse gibiler, iste onlar...Allah'in azap vaadinin aleyhlerinde gerçeklestigi kimselerdir.' (Ahkaf 17-18) .
Yine Islam kaynaklarindan ögrendigimize göre, Muhammed halasinin kizi Zeynep'i evlatligi Zeyd ile evlendirmek istedigi zaman, Zeynep'in erkek kardesleri bu duruma karsi çikmislardir. Bunun üzerine 'Allah ve peygamberi bir seye hükmettigi zaman, inanan erkek ve kadina artik islerinde baska türlü davranmak yarasmaz.' ifadesini içeren Ahzab suresi 36.ayet gelmistir.
Muhammed'in, Mekke'de bir köleyle yakin iliskileri vardi. Anlatildigina göre, ona ögretimde bulunuyordu. (Bu kimsenin kimligi konusunda degisik görüsler vardir. En çok Bel'am, Yais, ve Cebr isimli kölelerin üzerinde durulmaktadir) Bu kimse Muhammed'in yanina girip çikarken, putataparlar onu görüyorlardi. 'Muhammed'e (her seyi) ögreten Bel'am'dir...' diye dedikodular basladi. Bunun üzerine su ayet geldi: 'Süphesiz biz onlarin 'Kuran'i ona bir insan ögretiyor' dedigini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri sahsin dili yabancidir. Halbuki Kuran, apaçik Arapçadir.' (Nahl 103) Bu ayette Muhammed'in savunmasi da pek mantikli degildir. Kölenin Arapça'yi iyi bilmiyor olusu, Kuran konusunda Muhammed'e yardim etmedigini göstermez.
Muhammed, kiskanç yapisindan dolayi da karilari için su ayeti yazmistir: 'Ey peygamberin kadinlari! Allah'tan sakiniyorsaniz, edali konusmayin. Yoksa kalbi bozuk olan kimseler kötü seyler ümit eder.' (Ahzab 32) .
Sonuç
Muhammed'in yasadigi olaylarla, gelen ayetler arasindaki iliskileri örneklemeye çalistik. Daha önce de söyledigimiz gibi, böyle örneklerin sayisi çok fazladir. Üstelik Muhammed'in yasami iyi bir sekilde incelendikçe, bu örnekler de artacaktir. Hemen belirtelim ki, yukarida verdigimiz örneklerin neredeyse tamami, Islam'in önemli hadis ve Tefsir kaynaklarindan alinmistir. Islamci kesim, bu örnekleri son derece normal bulmakta ve bunu; Muhammed'in örnek insan olmasina baglamaktadir.
Elbette, belirli toplumlarda dönem dönem ortaya çikan önder karakterlerin ayni zamanda 'örnek insan' olarak görülmesi çok dogaldir. Muhammed'in de yasam tarziyla, tavir ve davranislariyla bütün Müslümanlara örnek teskil etmesi de çok dogaldir. Fakat burada bir 'örnek teskil etme' degil, 'kaynaklik etme' söz konusudur. Muhammed'in Kuran ayetlerine kaynak teskil etmesi de, hem Tanri'nin sartlara göre karar almasini gerektirir; (...ki bu da Tanrinin yanilmazligi kavramiyla bagdasmaz) hem de Kuran'da söz edilen Levh-i Mahfuz kavramiyla çelisir.
Kuran, Tanri katindaki Levh-i Mahfuz'da bulunan kitaptir. (Büruc 21-22/Zuhruf 3/Neml 75) Ve buradan Muhammed'e azar azar indirilmistir.(Furkan 32/Isra 106/Kiyamet 16-17) Dolayisiyla Muhammed'in yasamindaki olaylara göre Kuran'in sekillenmesi mümkün olamaz. O, zaten Levh-i Mahfuz'da asli bulunan bir kitaptir. Bunun disinda, Kuran'in tamami hazir olduguna göre; kitabin aza azar, yillar süren bir süreç içinde indirilmesinin de bir anlami yoktur. (Furkan 32'de 'Ayetleri senin kalbine iyice yerlestirmek için bir defada indirmedik.' denir. Tabii ki, her seye gücü yeten Tanrinin böyle bir savunma yapmasi son derece mantiksizdir.) Elbette, ayetlerin azar azar yazilmasinin sebebi; Muhammed'in, o günün sartlari çerçevesinde, sürekli degisen kosullara ayak uydurma çabasidir. Verdigimiz örnekler de bu iddiamizi tam olarak desteklemektedir. Zaten Muhammed'in tüm özel iliskilerini sekillendiren, hatta cinsel iliskilerini bile düzenleyen ayetlerin Tanri katinda önceden yazilmis olmasi da hiç mantikli degildir.
Muhammed: Bana vahiy, yalnızca Aişenin gününde geliyor!
49 yaşındaki adam (Muhammed) , 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor:
Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor:
Bir kız 9 yaşına geldiğinde, İslam hukukunda şehvet konusu oluyor:
Aişenin kaybolan kolyesi ve Safvan:
Aişe zina ile suçlanıyor:
Beklenen vahiy bir türlü gelmiyor:
Aişenin zina etmediğine ilişkin 18 ayet birden iniyor:
Muhammed'in şehveti ve 'tanrı'sı
Karılarından Aişe, Muhammed'e şöyle diyor:
-'Ma era rabbeke illa yüsariu hevake' (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tefsir/33/7,Kitabu'n-Nikah/29; Diyanet yayınlarından Tecrid, hadis no:1721; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'r-Rıda/49,hadis no:1464; İbn Mace Sünen, Kitabu'No:-Nikah/57, hadis No: 200; Ahmed İbn Hanbel,6/134,158)
Nedir bu sözün Türkçesi?
'Vallahi Rabbinin, senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum.' (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi. 7/402)
'Bakıyorum da, senin Efendi Tanrın, yalnızca senin şeyinin keyfini (hevanı) yerine getirmek için koşuyor.'
Hadiste, efendi tanrının yalnızca Muhammed'in hevası için koştuğu açıkça belirtiliyor.
Heva: İnsanın arzusu, isteği. Ama buradaki herhangi bir arzu, istek değil; cinsel istektir söz konusu olan. Çünkü buradaki konu, cinsel isteğin üzerinde durulduğu bir konu. Ayrıca 'heva' söylendiğinde ilkin bu kavramda kullanılır. Rağıp da, heva için: 'Meylun'nefsi ile'eş-şehveti' (Bkz. Müfredat, Heva) diyor. Yani 'nefsin şehvete eğilimi.'
Rağıp, aynı yerde, hevanın 'şehvete eğilimli olan nefsin kendisi için de söylenebileceği'ni belirtiyor.
Aişe neden böyle diyor?
Muhammed'in çok karısı var. Yaşlanmış olan Sevde Bint Zema'nın dışında hepsi genç, hepsi güzel. Ve hepsi de cinsel istekli. Adalet olsun diye, Muhammed'in bunlarla cinsel birleşmesi sıraya konmuştur. Sevde'nin dışında kimse, sırasını başkasına kaptırmak istemiyor. İşte bu böyleyken, 'ayet' geliyor; durumu değiştiriyor:
Muhammed'in 'heva'sı, 'adalet'in önüne geçiyor:
Muhammed'in kadın seçimi, cinsel alandaki isteği, hadisteki sözcüğü ile hevası, adalete baskın geliyor ve sıra Muhammed'in isteği doğrultusunda, ayetle bozuluyor. Ahzap suresinin 51. Ayeti şu sözlerle başlıyor:
-'(Ey Muhammed!) Onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin...'
Ne demek bu?
Hadis ve yorumlara göre şu demek:
-'Ey Muhammed! Artık nöbet, sıra zorunlu değil senin için. Nöbeti, sırası gelse bile, dilediğin karınla cinsel birleşmeyi erteleyebilir, ondan önce dilediğin karınla yatabilirsin.'
Sözün özü: Kuran'ın tanrısı, Muhammed'in, karılarıyla olan cinsel ilişki düzenindeki işini kolaylaştırıyor. İlişkiyi sıraya koyma zorunluğunu kaldırıyor. 'Hangi karınla ne zaman yatmak istersen özgürsün' diyor.
İşte bunun üzerine Aişe dayanamayıp o sözü söylüyor:
-'Görüyorum ki senin Efendi Tanrı'n, senin şeyinin keyfini...'
Aişe, bu durumu daha sonra, Ahzap'ın 51. Ayeti gelince anladığını; 50. Ayet geldiğindeyse bunu pek anlayamadığını ve o nedenle, 50.ayette, Peygambere kendini (hem de mehirsiz olarak) verebilecek kadından söz edilince şu tepkiyi gösterdiğini belirtiyor:
-'Olacak şey mi? Bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin? ' (Tecrid, hadis no:1721)
Karılar içinde ayrıcalıklı olanlar:
Muhammed, kimi karılarını daha çok severdi. Kimini de daha çok tutardı. En çok tuttuğu karılarının başında Aişe geliyordu. Ebubekir'in kızıydı, o nedenle de etkiliydi. Zaman zaman Muhammed'e kafa tutar gibi durumları bile olabiliyordu. Zeki de olduğu için, birtakım ayrıcalıklar sağlayabilmişti. Muhammed'in cinsel ilişkilerindeki sıra düzeni bozulunca, karılar içinde en çok yararlanan o olmuştu. Boşamasın diye Muhammed'in hoşnutluğunu kazanmak isteyen yaşlı ortağı Sevde Bint Zem'a'nın 'gün'ünü almıştı. Başka kumaların gününde de Muhammed'le yatabilirdi. Muhammed istediğinde, kendi günüyse başkasına vermezdi. Muhammed'in canı başka kadınla yatmak istese bile vermezdi gününü, sırasını.
Aişe: 'Günümü kimseye vermem'!
Aişe'nin anlattığına göre: Muhammed'e, herhangi bir karısının gününü, sırasını gözetmeksizin; dilediği karısıyla dilediği zaman yatma özgürlüğü veren 'ayet', yani Ahzab suresinin 51. ayeti geldikten sonra da, Muhammed'in Aişe'nin gününde başka kadınla yatmak istediğinde Aişe'den izin alma gereği duyardı. İzin isterdi ama Aişe geri çevirirdi:
-'Eğer izin verme, vermeme yetkim varsa vermek istemiyorum. Tanrı elçisi! Bilesin ki hiçbir kimseyi sana (seninle yatmaya) yeğ tutmam.'(Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/33/7)
Hadisten anlaşıldığına göre, Aişe'nin bu karşı koyuşuna Muhammed artık ses çıkarmamış; 'Ayet var. Ayet bana istediğim zaman dilediğim karımla yatma yetkisini vermiştir' dememiş ya da diyememişti.
Muhammed'in karıları arasında hizipleşme
Peygamberin karıları iki hizibe ayrılmıştı: Bir kesimde Aişe, Safiyye ve Sevde vardı. Öbür kesimdeyse Ümmü Seleme ve peygamberin öteki karıları. Müslümanlar, peygamberin Aişe'ye olan sevgisini biliyorlar; o nedenle depeygambere bir armağanda bulumak isteyen biri olduğunda armağanı sunmayı geciktirir; peygamber Aişe'nin odasına gittiğinde sunardı.
Muhammed' in Karıları: 'Adalet isteriz! '
Bunu üzerine, Ümmü Seleme hizibi söylenmeye başlandı. Bu kesimde olan kadınlar gidip Ümmü Seleme ile konuştular:
-Ümmü Seleme! Peygambere söyle. Herkesle konuşsun; Peygambere kim bir armağan vermek isterse, peygamberin hangi karısının yanında bulunduğuna bakmaksızın armağanını sunmasını duyursun.
Muhammed aldırmıyor:
Ümmü Seleme, karıların dediklerini peygambere söyledi. Ama peygamber bir şey söylemedi. Karılar gelip Ümmü Seleme'ye sordular:
-Ne dedi peygamber?
-Bana bir şey demedi.
-Öyleyse bir kez daha söyle ona!
Ümmü Seleme, kendi gününde (ilişki için) geldiğinde peygambere yine söyledi. Ne var ki peygamber ona yine bir şey söylemedi. Kadınlar sorunca yine 'peygamber bana bir şey söylemedi' dedi. Kadınlar da, 'sana karşılık verinceye kadar söyle ona söylediklerimizi' dediler. Peygamber cinsel ilişki için dönüp geldiğinde, Ümmü Seleme ona kadınların dediklerini yine anlattı. Bu kez peygamber konuştu:
Muhammed: 'Bana vahiy, yalnızca Aişe'nin gününde geliyor'!
-Aişe konusunda beni üzme! Bil ki, hiçbir kadın koynumdayken bana vahiy gelmez de, yalnızca o koynumda bulunduğu sırada bana vahiy gelir.
Bunun üzerine Ümmü Seleme şöyle dedi:
-Ey Tanrı Elçisi! Seni üzdüğüm için tanrıya sığınıp tevbe ediyorum!
Karılar, Muhammed'in kızı Fatıma'yı araya koyuyorlar:
Aynı kadınlar sonra peygamberin kızı Fatıma'ya başvurdular; onu peygambere gönderdiler. Şöyle demesini istediler:
-Karıların tanrı için senden, Ebubekir'in kızı (Aişe) konusunda (kayırmayı bırakıp) adaletli davranmanı istiyorlar.
Fatıma'nın aracılığı da bir sonuç vermiyor:
Fatıma da peygamberle konuşup kadınların dediklerini iletti. Peygamberse şöyle karşılık verdi:
-Kızcağızım (sevgili kızım) ! Benim her sevdiğimi sen sevmezmisin?
Fatıma karşılık olarak:
-Evet!
Peygamber:
-Öyleyse sen de Aişe'yi sev!
49 yaşındaki adam (Muhammed) , 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor:
Yine Aişe'nin kendisinin anlattığını dile getiren bir hadis:
Bu hadisin başında, Aişe aynen şöyle diyor:
-'Peygamber benimle evlendi; ben o sırada 6 yaşındaydım.'
Evet, bir yanda 49 yaşındaki Muhammed, öbür yanda 6 yaşındaki Aişe evleniyorlar. Muhammed ile evlendiği zaman Aişe'nin 6 yaşında olduğunun İslam dünyasında kabulu zorunlu. Çünkü bunu anlatan hadis, tartışmasız sağlam (sahih) kabul edilir. Bu hadisi, İslam dünyasında en sağlam olarak benimsenegelmiş olan Buhari'nin ve Müslim'in E's-Sahih’lerinde de buluyoruz.
Anlatıldığına göre evlilik gerçekleşiyor ama yine de 3 yıl kadar zifaf (yani cinsel birleşme) gerçekleşmiyor. Bu süre geçtikten sonra oluyor zifaf!
Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor:
Hadisi izleyelim. Aişe anlatıyor:
-'Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar:
-Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.
Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım.'
Aişe, Muhammed'in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. Yani Muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu.
kürtlerle sorunum yok, sorunum hain fanatik kürtlerle, dindar insanlarla da
sorunum yok, sorunum fanatik takunyacı dincilerle.....bir de hayatı çok ciddiye alanlardan uzak dururum....belki de, ben beceremediğim içindir...- ;)) ...Pp
----------------------------
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size, Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...'
S. Apaydın
-------------------------
Ne Ararsın Tanrı ile Aramda
Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Neyzen Tevfik
...........................................................................................................
SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA DA GELECEK! ! !
'Allah'in Askerleri' bir gun senin de sakagina kursunu dayayacak!
Bir gun seninde yuzune kezzap atilacak!
Saclarin yakilacak!
Fasist Devrimin ve sozde 'Islam' in koruyuculari sana da karakollarda tecavuz edecek!
Senin de medeni kanunlarla elde ettigin haklarin elinden alinacak!
Senin de beynin yikanip kucuk yasta aklin cendereye sokulacak!
Sana da basortusu ozgurluk simgesiymis gibi yutturulacak!
Seni de taslayacaklar meydanlarda!
Seni de tore cinayetine kurban edecekler!
Senin de benligini oldurecekler!
Sen de korkacaksin her gun, her gece sacinin tek teli bile gorunurse cehennemlik olmaktan!
Sen de Allah'a dua edeceksin bu Fasistlerin elinden kurtarsin diye seni!
Sen de aglayacaksin geceleri yataginda, bacaklarini arayacaksin, kosmak isteyen, yuzmek isteyen, ozgur kalmak isteyen bacaklarini!
Seni de zorla evlendirecekler daha dokuzun cikmadan bir yasli dedeyle!
Sen de geceler boyu tecavuze ugrayacaksin!
Sana da yutturacaklar butun bunlar farzdir, sevaptir, olur boyle seyler diye!
Senin de elinden teker teker alacaklar yasamini!
Senin de kesecekler sah damarlarini!
SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA DA GELECEK! ! !
-yazan SENEMDEN- çalan etoM1961
..............................................................................................................
..KAPIMIZDA SİNSİCE BEKLEYEN TEHLİKE..! .....ŞERİAT
1) Önce küçücük bireysel özgürlüklerimizi ayaklar altına aldılar. Günlük yasantimizda ayirtina bile aramadigimiz o kücücük özgürlüklerimizi cignediler. 'Mümin kadını başını örter' dediler, 'birer eşarp örteriz' diye düşündü pek çok kisi. Ne çıkardı bundan? Eğreti birer eşarp örtüveriyorlardı sokağa çıkarken.
2) Üç - bes gün, belki birkaç hafta böyle geçti. Alışmıştı pek çok kişi. Ancak, unuttuklari bir nokta vardı, vidayi yavaş yavaş, diş diş sıkarlar, çekiçle çakmazlar! Birkac molla fetva verdi bir gün, 'kısa kollu giysiler mümin kadınlar için uygun değildir! ' dileyen uydu, dilemeyen kısa kollu giysilerini yine giymeyi sürdürdü.... Ancak, sadece birkac gün.
3) Sokaklarda yüzlerine, kollarına kezzap atılınca, yüzlerini tükürülüp saçlarından yerlerde sürüklenince, onlar da fetvaya uymak zorunda kaldilar.
4) Gün geldi, giysilerinin üzerine bir de manto giymekle yükümlü kılındı. 9 yaşını geçmis erişkin (!) tüm kadınlar (!) yine de bir seçenek daha tanınmıştı onlara: kara çarşaf..... Doğaldır ki artık başörtüleri eğreti takılamazdı. Saçının bir tek teli bile görünmemeliydi. Hem, daha gecenlerde İran Radyo-TV Kurumu Baskani Ghodbzadeh (Kurtbzade) dememis miydi 'kadınların saçlarındaki ışıltı, insanda sehevi duygular uyandirir' diye.
5) Bundan böyle dogum günü partilerinde, dügünlerde kadın - erkek bir arada eglenmek haram, böyle fesat yuvası haline gelen evleri basmak, caizdi. Ruhani lider de buna uygun olarak 'aglayiniz, aglayiniz ki günahlarınızdan arınasınız. Ağlamak imaninizi tazeler' demisti bir gün. (Bir an Fethullah Hoca efendinin (!) ayni tümceyi kullandigini animsadim da.....) .
6) Özgürlükleri küçücüktü, minicikti, güçsüz ve çelimsizdi. Bir gün avuçlarının içinden kayıp yitince ayırtına varıyorlardı değerinin.
7) Hıncahınc dolu bir stadyumda kaybolan minik cocuklar gibi ayaklar altinda eziliyor, yobazligin pencelerinde can veriyordu.
8) Tek tek, sessizce yok edildiler. Sabah işyerine gidip, bir daha evlerine dönemediler.
9) Vedalaşma şanslari bile olmamıştı sevdikleriyle, kardeşleri, anası, babası, ya da eşiyle. Yarının koynundan koparıldı yine pek çoğu, bir gece vakti. Onlar bir daha asla evlerini göremediler.
10) Yüzler, binler, onbinler bir sabah ezanında kursuna dizildiler. Evin zindanlarindan çıkan kamyonların kasalarına üst-üste yığıldılar. En altta kalın süngerler döşeliydi, kanlar yollara sızmasın, yolları kirletmesin diye. Hepsi birbirinin sevgilisiydiler, kimi ana-babasinin, kimi yavrusunun, kimi yavuklusunun.....
11) Bir sabah sessizce gömüldüler. 'İktidara kanlı mı girecegiz, yoksa kansız mi? ....' diyenler bunları çok iyi bilirler, hesapları bunun üzerinedir.
-
ALLAH BABA VE İNSANLAR.....! ! ! ! ......TABİİ Kİİ SAHTEKÂRLAR DA VAR....- ;)) .Pp
Tanrı Baba bir sabah uyanınca
Biz insanları düşündü nasılsa
Gitti pencereye 'Kim bilir' dedi.
'Belki o gezegen yok oldu gitti'
Ama baktı uzakta, çok uzakta
Bir köşecikte fır fır dönüyor dünya.
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
'Alsın vallahi çocuklar
Bir şey anlıyorsam
Bu dünyalıların tutumlarından'
'Ey benim minnacık yaratıklarım
Ak ve Kara, donuk ve yanıklarım'
Dedi Tanrı, babacan haliyle.
'Sözde ben yönetiyor muşum sizi
Oysa görüyorsunuz,
Allah çok şükür,
Benim de sürüyle bakanlarım var'
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
Alsın vallahi,
Bu bakanlar ikişer, üçer
Atmazsam kapıdan dışarı.'
Boşuna mı şarap verdim,
Kızlar verdim size
Güzel güzel yaşayasınız diye
Nasıl olur da siz bana
'Orduların Tanrısı' dersiniz
Ne yüzle alıp adımı dilinize
Top atarsınız birbirinize... '
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
'Alsın vallahi çocuklar
Bir tek orduya kumanda ettiysem bugüne dek
Su süslü püslü zibidilerin
İşi ne yaldızlı tahtlar üstünde?
Nedir o kasilmalari, böbürlenmeleri?
Beslediginiz bu karınca beyleri
Sözde benden kutsal haklar almışlar
Benim inayetimle kral olmuşlar. '
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
'Alsın vallahi çocuklar '
Sizleri böyle kötü yönetenler
Geldiyse benden.
Bir de o kara bücürler var, benden geçinen
Burnum illallah dedi tütsülerinden
Yaşamayı oruca çevirmis bu softalar
Verdikleri parlak vaazlara gelinceee,
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
'Alsın vallahi
Birsey anlıyorsam bu heriflerin anlattıklarından'
'Artık bana kızmayın çocuklar
Sevişin, güle oynaya yaşayın
Sizi yakar makarım diye de korkmayın,
Kralına da, yobazına da basın kalayı! ..'
Ama keselim, Allahısmarladık
Jurnalciler duyarsa yandık.
'Şeytan canımı alsın ' dedi Tanrı
'Alsın vallahi çocuklar
Bu yüzsüz herifleri
Sokarsam kapidan içeri
Kapıdan içeri kapıdan içeri... '
-çalıntı- çalan etoM1961
..............................................................................................................
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ..? ? ?
- Ulkemizde, Din görevlisi memur sayısının.. 87.000 oldugunu,
- Cami sayısının... 77.000 oldugunu,
- Her 345 kişiye bir cami düştügünü.
- Halen inşaatı devam 1140 cami oldugunu,
BUNA KARSILIK......
- Ulkemizde, Okul sayısının 67.000 oldugunu,
- Eğitim SEN'e göre 200 bin, Hükümete göre 96 bin öğretmen açığı oldugunu!
- Hastane sayısının 1220 oldugunu,
- 60 bin kişiye bir hastane düştügünü,
- Sağlık Ocağı sayısının 6300 olduugunu (Alt yapıdan yoksun, çoğunda
hekim yok) ,
- Doktor sayısının 77.344 oldugunu,
- Her 870 kişiye 1 doktor düştügünü,
- Türkiye'de hastanelerde sadece 189 bin yatak kapasitesi bulunurken,
aynı anda 26 milyon kişinin camilerde namaz kılabildiğini.
- Buna rağmen önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde yeni yapılması gereken
sağlık kuruluşu/hastane sayısı 30-40 arası ifade edilirken,
inşaatı sürmekte olan cami sayısının 1340'a ulaştığını.[1]
- Türkiye'de her 345 kişiye bir cami düşerken, 60 bin kişiye bir
hastane düştügünü.[2]
- Almanya'da 70 bin Sağlık Kuruluşuna karşı sadece 8 bin kilise,
Fransa'da ise 60 bin sağlık kuruluşu ve sadece 9 bin kilise oldugunu.
-Almanya'da 11 bin 332, Fransa'da 4 bin kütüphane varken, 70 milyon
nüfusu olan Türkiye'de bu sayının sadece 1435 oldugunu.
- Turkiye'de sadece 13 ilde Devlet Tiyatrosu oldugunu,
- Diyanete bağlı Kuran Kursu sayısının ise 82 ilde mevcut olup
sayısının, 3 bin 852 oldugunu,
- Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) yaptığı araştırmaya göre, 14.403
tane cami yaptırma derneğinin bulunduğu,
Türkiye'de, maalesef sadece 1 opera, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18
sinema, 38 tiyatro derneği bulundugunu.[3]
Bu durumda, geleceğin nerede arandığını.? ? ?
- Türkiye'de 14.403 Cami yaptırma ve kuran kursu derneği varken, '
Dini faaliyetleri kontrol - altında tutmak icin kurulan ' DİB'na ne
gerek oldugunu!
- DİB'nın 1997 yılında 66 trilyon olan bütçesinin, 2006 yılında 1.2
katrilyona çıktıgını.
- 8 Bakanlığın bütçesinin, Diyanet İşleri Başkanlığından daha az oldugunu.
- Dört bakanlığın toplam bütçesi ve 22 Üniversitenin toplam bütçesi
ise DİB bütçesine eşit oldugunu.
DİB Bütçe'sini yıllar itibariyle dokumunun:
1997 66 Trilyon 751 Milyar 962 Milyon
1998 119 Trilyon 679 Milyar 140 milyon
1999 180 Trilyon 824 Milyar 159 Milyon
2000 270 Trilyon 362 Milyar 931 Milyon
2001 302 Trilyon 130 Miyar 110 Milyon
2002 553 Trilyon 364 Milyar 200 Milyon
2003 771 Trilyon 267 milyar
2004 1 Katrilyon 126 milyon 41 bin
2005 1 katrilyon 122 trilyon 41 milyar lira
2006 1.209.692.000 YTL
2007 1.176.969.000 YTL
2008 1.221.605.000 YTL oldugunu,
DİĞER BAKANLIKLARLA BÜTÇE KARŞILAŞTIRMASI
Diyanet İşleri Başkanlığı 1.122.203.000
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI 783.047.000
DIŞİŞLERi BAKANLIĞI 562.643.000
BAYINDIRLIK VE iSKAN BAKANLIĞI 677.219.000
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 687.265.000
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI 280.095.000
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAK. 249.296.000
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI 632.417.000
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 404.396.000 OLDUGUNU BİLİYORMUYDUNUZ.......
ULKEMIZDE, BAZI SİYASİLER, ÇAREYİ EĞİTİMLİ VE SAĞLIKLI TOPLUM YARATMADA DEĞİL,
DİYANET VE CAMİDE ARAMIŞTIR DERSEK,
YANLIS BİR SAPTAMA YAPMIS OLUR MUYUZ ACABA.? ?
-
[1] Devlet İstatistik Enstitüsü verileri,
http://www.meb.gov.tr/istatistikler.htm,
http://www.die.gov.tr/tkba/istatistikler.htm
Eğitim Sen, Eylül 2004 Eğitimin Sorunları Raporu,
Sabah Gazetesi, 15.06.2004, Fatih ERTÜRK'ün haberi.
[2] Sabah Gazetesi, 15.06.2004, Fatih ERTÜRK
[3] Ankara Ticaret Odası'nın 'AB Kapısında Sivil Toplum Dosyası'
konulu araştırma dosya
************************************************************************************************
LÜTFEN OKUYUN! .......İBRET ALIN!
İran'daki devrim yasalarına göre 'fuhuş'un cezası
idam'dır....Bir erkekle
birlikte görülen kadın, erkeğin esi ya da birinci derecede
akrabası
olduğunu ispat edemediği taktirde fahişe sayılarak
cezalandırılır.
Ziba ile Muhammed üniversite yıllarında tanışmış, uzun süren
bir
arkadaşlık döneminden sonra yeni evlenmiş bir çifttir...
Muhammed,sığır ticaretiyle uğraşmakta, Ziba ise bir özel
hastanede
hemşirelik yapmaktadır.
Bir aylık evli çift, balayına çıkma planları
yapmaktadırlar...Muhammed,
bütün formaliteleri yerine getirerek esine ve kendisine onbeş
günlük
bir balayı programı hazırlar...Ve özel otomobilleriyle
balaylarını
geçirmek
için Benderabbas şehrine hareket ederler...
Ziba ile Muhammed yaklaşık 600 km lık bir yol katederler. Iran
devrim
muhafızları Pasdar'lar kara yolu üzerinde araçları durdurarak
kimlik
kontrolü yapmaktadırlar. Ziba ile Muhammed'in araçlarını da
durdururlar.
Ziba'dan evlilik cüzdanı istenir. Ziba çantasını karıştırır,
valizlerine
bakinir ama
evlilik cüzdanı yoktur. Cüzdanı evde unutmuştur.
Muhammed yeni evli olduklarını ve balayına, gittiklerini
devrim
muhafızlarına anlatmaya çalışır... Devrim kuralları kesindir.
Evlilik cüzdanı olmayan kadın erkeğin yanında bulunuyor ise
fahişedir.
Cezalandırılmalıdır. Ziba ile Muhammed evli olduklarina dair
yeminler
eder...Yalvarırlar...Nafile, Ziba karakola götürülüp
fahişelik sucundan
seri
mahkemeye
çıkartılacaktır. Muhammed, 'Evlerinin 600 km uzakta olduğunu
müsade
ederlerse karısıyla gidip Evlilik cüzdanını getireceğini'
söyler. Devrim
muhafızları Ziba'yi bırakmaz. 'Evlilik cüzdanını getir kadını
götür..'
denir..
Muhammed Evlilik cüzdanlarını almak için geri döner... Şoke
olmuştur.
Biran
evvel eve gitmeli cüzdanı getirip karisini o canilerin
elinden
kurtarmalıdır..
Yollar uzadıkça uzar, viraja suratli giren Muhammed
direksiyon
hakimiyetini
kaybederek yol kenarındaki uçuruma yuvarlanır..
Kazadan üç-dört saat sonra, Muhammet ağır yaralı olarak
hastaneye
kaldırılır..
Muhammed Yoğun bakımda ölüm ile yasam arasında gidip
gelmektedir.....
On beş gün şuursuzca yatar.
Kendine geldiğinde ilk Ziba'yi sorarar.
Kabus bitmemiştir. Ziba Canilerin elinde kalmistir.
'Cüzdanı götürüp karimi kurtarmalıyım...'der. Bu
düşüncelerle
hastaneden kaçar. Evine gider... Evlilik cüzdanlarını alır...
Ziba'yi alıkoyan karakola gider... -'Ziba nerde? ...
Evlilik cüzdanımı getirdim. Karimi serbest bırakın.'.
Buz gibi bir cevap alır....
'-Seni bir hafta bekledik gelmeyince, kaçtığını düşündük, bu
kadının fahişe olduğunu kabul ettik ve astık....'
Ziba'nin morg daki cesedini Muhammed'e verirler..
(1985-90 yıllarında Iran'da yaşanmış gerçek bir yasam öyküsü)
Büyük Önderimiz ATATURK u her gün minnetle anmalıyız.
Seriat ozlemi icinde olanlara da firsat
vermemeliyiz.... (07.06.2006 01:42)
.......................................................................................................................
eyyyyy.genç dostum! ....buraya bak bi! ...........
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala
yalnızsan için rahat olsun.Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların
onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş
tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil? ” diye soruyla bile karşılaşabilirsin
İki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın
her zaman.Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.İyi halin cezanda indirim
sağlamaz.Sen “Ama senin için şunu yaptım” derken o, ”Şunu yapmadın” diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar
söyledin, düşündün, şiirler yazdın.”Peki o ne yaptı? ” deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Senin hayatı ıskalama lüksün yok.
Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zaman ki yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak” yaşamayı öğreneli çok oldu.
Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir
zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç girmediğin sokaklarında
gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası
…
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun ki aslolan yürektir.Yürek
sesini bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini.. unutma.! yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.Sen yeter ki koru yüreğini... ve yüreğinde taşıdığın sevda duysunu.
Elbet bitecek güneşe hasret günler.... o zaman kutuplarda yetişecek cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.....
........................................................................................................
MUHAMMED HANGI AYETI HANGI OLAY ÜZERINE YAZDI? ..(elegant' tan arak...- ;))) ..Pp
Allah istedigini Müslüman yapar
Muhammed, 'Allah kimi dogru yola iletmek isterse, onun kalbini Islamiyet'e açar; kimi de saptirmak isterse, kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlara böyle azap eder.' (Enam 125) ayetini ve benzeri ayetleri (Yunus 100/Tekvir 27-29) , Amcasi Ebu Talib'in Müslüman olmadan ölmesi üzerine yazmistir. Müslüman yorumcular, Ebu Talib öldükten hemen sonra gelen bu ayetin, Allah'in 'Muhammed'e bir açiklamasi' (Belki amcasini Müslüman yapamadigi için üzülmesin diye) olarak gönderildigini iddia ederler. Elbette isin iç yüzü baskadir: Kendisine babalik etmis olan bu insani uzun süre Müslüman yapmaya çalisan, ama bir türlü basarili olamayan Muhammed; çevresindekilerin 'Bu nasil peygamber ki, kendi amcasini bile Müslüman yapamadi? ' seklinde düsünmelerini engellemek için sorumlulugu Tanri'ya yükleme yolunu seçmistir. Bu durum konunun tek örnegi de degildir. Yahudileri de Müslüman yapamayan Muhammed, yine ayni bahaneye basvurmus, 'Allah Yahudileri Müslüman yapmak istemedi.' diyerek isin içinden çikmistir. Ayet, yalnizca diger ayetlerle degil, kendisiyle de çelisir. Önce inanmanin Allah'in takdiri oldugunu ifade eden ayet, daha sonra inanmayanlara azap edildigini söyler. Yani Allah, inanmalarina izin vermedigi insanlari, inanmadiklari için cezalandirir!
Düsmanları
Tebbet Suresi'ni de Muhammed, bilindigi gibi, amcasi Ebu Leheb için yazmistir. Ebu Leheb ve karisi, Muhammed'e en çok muhalefet eden kisilerdi. Muhammed'in peygamberlik iddiasinin basladigi günden beri her firsatta kendisini elestiriyorlardi. Mekke döneminde henüz güçlü olmadigi için amcasini öldürtememis olan Muhammed; yalnizca yazdigi küfür ve beddua dolu ayetlerle kinini bosaltmaya çalismistir.5 ayetlik Tebbet suresi söyledir: ' Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Mali ve kazandiklari ona fayda vermedi. O, alevli bir ateste yanacak. Odun tasiyici olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüs bir ip oldugu halde karisi da atese girecek.' Ayetlerde Muhammed'in kizginligi ve nefreti kolaylikla görülmektedir.
Benzer bir durum, Hümeze suresinin 1-4.ayetlerinde de vardir. Bu ayetler de, yine Muhammed'in kin besledigi Ümeyye b. Halef için yazilmistir: 'Arkadan çekistirmeyi, yüze karsi eglenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamis ve sayip durmustur./ O, malinin kendisini ebedi kilacagini zanneder./Hayir! And olsun ki o, Hutame'ye atilacaktir.'
Muhammed'in düsmanlari için yazdigi ayetlerden biri de, Tevbe suresinin 84.ayetidir. Müslüman oldugu halde Muhammed'e boyun egmeyen Ibn-i Selül, bu yüzden 'munafiklarin basi' ilan edilmisti. Ibn-i Selül öldügü zaman, oglu Abdullah, Muhammed'den babasi için namaz kilip magrifet dilemesini rica etmistir. Bu öneriyi önce kabul eden Muhammed, daha sonra vazgeçer ve bu ayeti yazar: 'Bu munafiklardan ölen kimsenin namazini sakin kilma, mezari basinda da durma! Çünkü onlar Allah ve peygamberini inkar ettiler, fasik olarak öldüler.' (Tevbe 84) .
Zeynep
Muhammed'in kendi çikarlari dogrultusunda yazdigi ayetlere en önemli örnek, evlatligi Zeyd'in karisi Zeynep'e asik oldugu zaman yazdigi ayetlerdir. Islamiyet öncesinde, kisi ile evlatligi arasindaki iliski, ana-baba-ogul gibiydi (günümüzde çagdas ülkelerde de oldugu gibi) Muhammed yazdigi bu ayetle bu anlayisi da degistirmistir. Olayi kisaca aktaralim:
Zeyd, Muhammed'in evlatligidir. Muhammed bir gün, Zeyd'i görmek için evine gider. Zeyd evde yoktur. Onun yerine karisi Zeynep'le karsilasir ve hemen asik olur.(Taberi gibi tefsirciler, o sirada Zeynep'in çiplak oldugunu, Muhammed'in bu yüzden asik oldugunu belirtirler) Bunu ögrenen Zeyd, hemen Muhammed'e gidip karisindan ayrilmak istedigini söyler. Zeyd'in karisindan bir sikayeti yoktur ama Peygamberin asik oldugu kadinla da evli kalmayi da dogru bulmamaktadir. Muhammed bu öneriyi reddeder. Bunun bir nedeni, Muhammed'in evlatliginin karisina göz koymasinin, bir yuvayi yikmasinin dogru olmadigini bilmesidir. Diger bir sebebi ise, Zeyd'in Arap geleneklerine göre Muhammed'in oglu sayilmasidir. Yani Zeynep gelinidir... Muhammed öneriyi reddeder ama bir taraftan da Zeynep'i çok istemektedir. Bunun üzerine,(her zaman oldugu gibi!) kurtarici ayet geliverir: 'Ey Muhammed! Allah'in nimet verdigi ve senin de nimetlendirdigin kimseye, 'Esini birakma, Allah'tan sakin diyor, Allah'in açiga vuracagi seyi içinde sakliyordun. Oysa Allah'tan sakinman daha dogruydu. Sonunda Zeyd esiyle ilgisini kestiginde onu seninle evlendirdik ki, evlatliklari esiyle ilgisini kestiginde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadigi bilinsin.' (Ahzab 37) Muhammed, Tanri emrini yerine getirdigini, kendisinde bir suç olmadigini da ifade edebilmek için bir de su ayeti yazar: 'Peygamberin Allah tarafindan emrolunani yapmasindan dolayi peygambere hiçbir vebal yoktur...' (Ahzab 38) .
Muhammed'in isin içinden nasil kolaylikla siyrildigi görülüyor. Isi 'ilahi iradeye' döken Muhammed, hem çevrenin tepkisinden kurtuluyor, hem de istedigine ulasmis oluyor. Üstelik, Zeynep'le evlenme gerekçesi olarak, da tamamen saçma bir iddia atiyor ortaya: '...onu seninle evlendirdik ki, evlatlar esleriyle iliskilerini kestiginde onlarla evlenmenin helal oldugu bilinsin! ' Sanki böyle bir kural koymak için Kuran'a ayet yazmak yetmezmis gibi! Gerçekten de, bu kurali uygulamaya koymak için Muhammed ile Zeynep'in evlenmesine hiç gerek yoktur. Hatta, bir yuvayi yiktigi için çok yanlis bir davranistir bu... Diyanet vakfi yayinlari da bu durumdan rahatsiz olmus olsa gerek ki, ayetin altina açiklama yapmak zorunda hissetmisler kendilerini. Söyle diyorlar: '...Muhammed Zeynep'e asik olmamisti. Muhammed'in içinde sakladigi sey, ona asik oldugu degil, Tanri tarafindan Zeynep'le evlendirilecegi gerçegiydi. Bunu Zeyd'e söylemiyordu.' Burada, Muhammed'in örnek olsun diye Zeynep'le evlendirilmesi saçmaligina deginmemis. Bunun yaninda, bir de Muhammed'in Zeyd'e önceden bildigi bir gerçegi söylemedigini, aksine 'esini birakma' dedigini ögreniyoruz. Yani yalan söyledigini... Diyanet Vakfi bunu peygamberine yakistiriyor mu, yoksa bir yorum hatasina mi düsülmüs bilemiyoruz ama biz bir peygambere bunu hiç yakistiramadik.
Bu olayla ilgili yazilan tek ayet de bu degildir. Evlilik olayi gerçeklestikten sonra, halk; 'Muhammed kendi oglunun karisiyla evlendi' seklinde konusmaya baslamistir. Bu olay üzerine Muhammed; eski ve son derece güzel bir gelenek olan evlatliklarin gerçek evlat gibi sayilmalarini öngören gelenegi kaldirmistir. Bunun yerine Kuran'a, evlatliklarin gerçek evlat gibi görülmesini yasaklayan Ahzab Suresi 4-5. Ayetleri yazmistir. Bununla da yetinmeyen Muhammed, '...Muhammed içinizden hiçbir erkegin babasi degildir.' diyen Ahzab 40'i da yazarak isi tamamen saglama almistir. Bu karar, hicretin 5.yilinda, yani Müslümanligin 15.yilinda gelmistir. Böyle bir gelenegi degistirmek için Allah tam 15 yil beklemis, sonra da tam Muhammed'in isine yarayacagi bir dönemde degistirmistir.
Yahudiler
Kuran'daki Yahudilerle ilgili ayetlerin tümü de, o zamanki sartlara göre sekillenmistir. Muhammed, Peygamberlik iddiasinin ilk dönemlerinde Yahudileri de Müslüman yapabilmek için çok çaba sarf etmistir. Birçok Yahudi efsanesini, gelenegini ve ibadetini Islam'a sokan Muhammed, böylelikle Yahudileri kendisine çekebilecegini düsünmüs, ancak basarili olamamistir. Bundan sonra da, Yahudileri asagilayan, ayetler gelmeye baslamistir.
Müslümanlarin kiblesinin önce Kudüs olmasinin nedeni budur. (Bakara 145) Muhammed, baska birçok benzerlikle birlikte, kibleyi de kutsal olduguna inanilan Kudüs'e çevirerek Islam'in Yahudilikle benzer bir din oldugu izlenimini vermeye çalismistir. Daha sonra Yahudilerden umudu kesen Muhammed, kibleyi Kabe'ye çevirecektir.
Kuran'in Tevrat ve Incil'i dogruladigini iddia eden ayetler de (Enam 92) bu yüzden yazilmistir. Böylelikle Muhammed Kuran'in, özde diger dinlerin aynisi oldugunu iddia etmistir. Maide Suresi 81.ayette de Yahudilerden ve Hiristiyanlardan Muhammed'i peygamber olarak tanimalari istenir.
Islam'daki oruç ibadeti de Yahudilerden alinmistir. Yahudiler, oruçlarini, bir geceden öbür geceye kadar tutarlar. Muhammed oruç gelenegini böyle baslatmis; Yahudilere düsmanlik beslemeye baslayinca, birçok seyle beraber oruç gelenegini de degistirip Ramazan orucu sekline sokmustur.
Kuran'daki Tevrat asilli hikayelerin nedeni de budur. Muhammed, Yahudileri yanina çekebilmek için her seyiyle Yahudilige benzer bir din yaratma yolunu seçmisti. Bu yüzden de Tevrat'tan birçok hikaye aldi ve kitabina koydu. Elbette bunu yaparken hikayeleri degistirmek zorundaydi. Yoksa insanlar Muhammed'i Tevrat'tan kopya çekmekle suçlayacaklardi. Ancak Muhammed, beklemedigi bir tepkiyle karsilasti ve Yahudiler kendisiyle ve hikayeleriyle alay etmeye basladi. Bunun üzerine Muhammed de; Yahudi ve Hiristiyanlari; kitaplarini tahrif etmekle suçladi.
Sünnet gelenegi de Yahudilikten geçmistir. Tevrat'ta böyle bir sey yazmadigi halde, Muhammed; Ibrahim peygamberin ilk sünnet olan insan oldugunu ve bunu da 80 yasindayken ve bir keserle yaptigini iddia eder. (Sahih-i Buhari) Sünnet ile ilgili Kuran'da yazili bir ayet yoktur. Bu konuya burada, Muhammed'in Yahudiler'e yakinlasmak için neler yaptigini daha iyi anlatabilmek için degindik.
Yukarida bahsettigimiz yaklasimlarin hiç biri, Yahudileri Müslüman yapmaya yetmeyince; Muhammed, strateji degistirmek zorunda kalmistir. Çevredeki Yahudilerin kendisine karsi birlesme tehlikesine karsi, bir baski ve sindirme politikasina girismistir. Bölgedeki Yahudilerin çogunun sermaye sahibi olmasi ve faiz yoluyla büyük paralar kazanmasi, Muhammed'i; faizi yasaklamaya itmistir. Bunun için, Nisa suresi 161-162. ayetlerde, dogrudan Yahudilerin faizci zihniyeti elestirilir. Rum suresi 39.ayet faizi elestirirken; Bakara suresinde ise tamamen yasaklanir: 'Faiz yiyenler, kabirlerinden Seytan çarpmis kimseler gibi kalkarlar.' (Bakara 275) '...Eger gerçekten inaniyorsaniz, mevcut alacaklarinizi terk edin.' (Bakara 278) Zaten faizin kaldirilmasina gerekçe gösterilen 'çalismadan kazanma' durumu; evini kiraya vermek, hisse senedi almak vb. durumlar için de geçerlidir. Fakat bunlar yasaklanmamis, sadece faiz yasaklanmistir. Bu da; faiz yasaklanirken herhangi bir ekonomik düzenlemenin degil, yalnizca Yahudilerin hedeflendigini gösterir. Daha sonra Yahudilere hakaret eden ayetler yazilmaya baslanir: 'Yahudiler Allah'in eli baglidir dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri baglanasi ve lanet olasilar! ...' (Maide 64) 'Insanlar içerisinde Müslümanlara en çok düsmanlik edenler olarak Yahudileri ve sirk kosanlari bulursun...' (Maide 82) 'Kitap verilenlerle... küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin.' (Tevbe 29) Muhammed yalnizca ayetler yoluyla degil, 'Yahudiler ve Hiristiyanlar saçlarini boyamazlar, siz muhalefet edip kina ile boyayiniz.' (Buhari) gibi hadislerle de Yahudilere muhalefet edilmesini emretmis, böylece yüzlerce yildir süren bu düsmanligin temellerini atmistir.
Putperestler
Muhammed, Yahudilere yönelik yaklasiminin bir benzerini de putataparlara uygulamistir. Ilk baslarda putperestlere karsi düsmanca tavirlar sergilemeyen Muhammed, 'Sizin dininiz size, benim dinim banadir.' (Kafirun 6) gibi ayetlerle, barisçi bir hava olusturmaya çalismistir. Burada putataparlara seslenen Muhammed, putperestligi de 'din' olarak kabul ediyor izlenimi vermektedir. Hemen hemen bütün önemli tefsirler, bu ayet için 'Islam'in hosgörüsünün kaniti' gözüyle bakmaktadir. Bu konuda yazilmis baska ayetler de vardir: 'Dileyen, rabbine giden yolu tutar.' (Insan 29) 'Süphe yok ki Kuran bir ögüttür. O halde dileyen rabbine götüren yolu tutsun.' (Müzemmil 19) .
Daha sonra, Muhammed Medine'de yeterince güçlendiginde, tavir degistirmis ve Islam'i 'tek din' ilan etmistir.(Ali Imran 19,83,85) Bununla da yetinmeyen Muhammed; 'Müsrikleri nerede bulursaniz öldürün.' diyen ünlü 'Kiliç ayeti'('Cihat ayeti' olarak da bilinir-Tevbe 5) ile onlara yasama hakki da vermemistir. Çünkü Muhammed, artik Putperestlerden korkmadigi, üstelik Islam'in önünde bir engel olarak gördügü için tüm Putperestlerin yok edilmesine karar vermistir. Tevbe suresi 5. ayetin, daha önceki tüm hosgörülü ayetlerle çelistigi için, Kuran'in tam 114 yerindeki hükmünü kaldirdigina inanilir. Tanri'nin; söylediklerinin yanlis oldugunu anlayip eski söylediklerini iptal etmesi mümkün degildir. Fakat Kuran'da tam 249 ayet nesh edilmis; yani, yerine yeni hükümler geldigi için iptal edilmistir.
Degisen hedefler
Muhammed, peygamberlik iddiasiyla ilk ortaya çiktiginda, kendisine güveni fazla olmadigindan olsa gerek, yalnizca Kureys kabilesi ve çevresini hedeflemisti. Kureys Suresi, bu yüzden yazilmistir: 'Kureys'e kolaylastirildigi, evet, kis ve yaz seyahatleri onlara kolaylastirildigi için onlar, kendilerini doyuran ve her çesit korkudan emin kilan su evin rabbine kulluk etsinler.' (Kureys 1-4) Burada seyahatten bahsedilmesinin nedeni de, Kureys'in önemli kimselerinin kervan sahibi olmasi ile ilgiliydi. Bu kimseleri etrafina çekebilmesi, Muhammed'e büyük bir güç saglayacakti. Muhammed'in bu dönemde yazdigi tek ayet de bu degildir: 'Bu indirdigimiz, Mekke ve çevresindekileri uyaran mübarek kitaptir.' (Enam 92) ve 'Ey Muhammed! Mekke ve çevresinde bulunanlari... uyarman için sana Arapça okunan bir kitap vahyettik.' (Sura 7) gibi ayetler de, bu düsüncenin bir sonucudur.
Kisa bir süre sonra, biraz özgüven kazaninca, hemen hedefini büyütür. Kendisinin bütün Arap toplumuna gönderildigini ifade etmek için 'Her ümmetin bir peygamberi vardir.' (Yunus 47) der. Fussilet suresinde de bu iddiasini yineler: 'Bu...Arapça bilen bir milleti uyarman için ayetleri Arapça olarak gönderilmis bir kitaptir.' (Fussilet 2-5) 'Biz bu kitabi Arapça'dan baska bir dille gönderseydik,...Bir Arap'a yabanci dille söylenir mi? derlerdi.' (Fussilet 44) (Bu ayeti okuyunca 'Bir Türk'e yabanci dille söylenir mi? diye sormaktan kendimizi alamiyoruz) .
En sonunda Muhammed, 'Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.' (Enbiya 107) ayetiyle, kendisini bütün dünyaya gönderilmis bir peygamber ilan etmistir.
Kolye olayı
Bu konuda en güzel örneklerden biri de Ayse'nin ünlü kolye olayidir. Olaya baska bir bölümde ayrintilariyla degindigimiz için, hatirlatmakla yetinelim:
Mustalikogullari'na yapilan bir gece baskinindan dönülürken, kervan bir yerde geçici bir süre konaklar. Muhammed'in karisi Ayse, tam kervan hareket edecekken; kolyesini kaybettigini fark eder ve aramaya baslar. Bu sirada kervan Ayse'nin yoklugundan habersiz bir sekilde hareket eder. Ayse geri döndügünde kimseyi bulamaz, bir süre orada bekler, sonra da arkadan gelen Safvan ile karsilasir ve onunla beraber kervana yetisir. Bu durum büyük dedikodulara yol açar. Insanlar, Ayse'nin Muhammed'i aldattigini iddia etmektedirler. Muhammed, bundan emin olmadigi için Ayse'yi sorgular ve 'Eger dogru söylüyorsan Allah seni temize çikartacaktir' der. Her zaman Muhammed'in imdadina yetisen vahiy bir türlü gelmemektedir. Herkes de bu vahyi beklemektedir. Uzunca bir süre sonra,(Islam kaynaklari, bu sürenin 1 ay oldugunu aktarirlar) yani Muhammed her seyden emin olunca, beklenen vahiy gelir (Nur suresi 11-20.ayetler) ve Ayse'yi temize çikartir. (Sahih-i Buhari) Bu ayetlerde, Muhammed'in kirginligi açikça görülür. Bu sirada, Muhammed'in; karisini temize çikartmak için 'zina durumunu ispatlamak için dört tanik gereklidir.' (Nur 13) türünden anlamsiz bir kural koymus olmasi da dikkat çekicidir. Ayse'nin zina yaptigi iddialarini geçersiz kilmak için koyuldugu açik olan bu kural, pratikte uygulanamaz. Birisini zina yaparken gören birinin gidip 4 tanik bulmasi mümkün degildir.
Içki yasağı
Islam'daki içki yasagi da, Muhammed'in dönem sartlarina göre koydugu bir yasaktir. Muhammed önceleri içkiyi yasaklamayi düsünmemistir. Bu yüzden de Allah'in verdigi nimetler arasinda saymaktan çekinmemistir. (Nahl 67) Daha sonra yasadigi bir olay üzerine içkiye sinirlama getirmistir:
Oldukça varlikli ve nüfuzlu bir kimse olan Ibn Avf, bir gün içkili bir sölen verir. Burada aksama kadar bol bol içki içen kimseler, sarhos bir sekilde namaza dururlar. Içlerinden birinin agzindan namaz sirasinda saçma sapan seyler çikmasi üzerine, Muhammed, içkili iken namaz kilinmasini yasaklar. (Nisa 43) Fakat içkiyi yasaklamaya cesaret edemez. Çünkü çevresindeki önemli isimlerin çogu, içkiyi çok seven insanlardir ve Muhammed, bu insanlari kaybetmek istememektedir. Bu yüzden de, iyice güçleninceye kadar içki yasagini koymaz. Daha sonra yasadigi bir olay sonucu, içki yasagini koymasi gerektigine karar verir. Amcasi Hamza, bir gün içkiliyken kendisine hakaretler savurur.(Buhari) Muhammed, için son derece onur kirici olan bu olay, otoritesini de tehlikeye sokmaktadir. Fakat Muhammed, Hamza içkiyi çok sevdigi için, amcasini karsisina almaya cesaret edememis, ve Hamza ölünceye kadar bu yasagi koyamamistir. Muhammed bu yasagi, Uhud savasi sonrasinda, Hamza ölünce koyabilmistir. Bu da Islam'in 15.yilina rastlamaktadir.
'Içki, kumar ve fal oklari süphesiz seytan isi pisliklerdir, bunlardan kaçinin.' (Maide 90) Bu ayette 'seytan isi, pislik' olarak tanimlanan içki, Nahl suresi 67.ayette 'iyi ve yararli' olarak tanimlanmistir. Bu çeliskinin de nedeni, Muhammed'in içkiye ilk baslarda bakisindan kaynaklanmaktadir.
Cinler
Kuran'daki 'cin' masallarinin nedeni de, Muhammed'in çevresine taraftar toplama dürtüsüdür. Islam kaynaklarinin bildirmesine göre, cinler, eski Arap inançlarindan biridir. Bedeviler, geceleri çölde baslarina bir sey gelmesin diye, 'çöl seytani' olarak da bilinen cinlerin basi olana dualar ederler, ona sigindiklarini söylerlerdi. Muhammed, insanlarin bu batil inancindan yararlanma yoluna gitmis, Islamiyet'in cinleri tanidigini ifade ederek, Müslüman olanlarin cinlerden korunacagi izlenimini vermistir. Bu konuda degisik yerlere yazdigi birçok ayetin disinda bir de Cin Suresi'ni yazmistir.
Hafsa olayiı
Muhammed, karilari arasinda huzursuzluk ve kiskançliga yol açtigi için, cinsel iliskiyi siraya sokmustu. Bir gün, sira karilarindan Hafsa'dayken, iliskide bulunmak amaciyla odasina gider, fakat Hafsa'yi bulamaz. O sirada cariyelerinden Marya ile karsilasir. Bunun üzerine Marya'yi Hafsa'nin yatagina yatirip onunla iliskiye girer. O sirada Hafsa içeri girer ve ikisini yakalar. 'Ey Tanrinin elçisi! Beni asagiladin. Benim günümde, benim siramda, benim yatagimda bir cariyeyle yatiyorsun! ' diyerek tepkisini dile getirir Hafsa. Bunun üzerine Muhammed 'Vallahi billahi Marya ile bir daha yatmayacagim' diye yemin eder ve olay kapanir. (Taberi, Camiu'l Beyan) fakat Muhammed, yemininden pismanlik duymus olsa gerek ki, hemen ilgili vahiy gelmistir: 'Ey Peygamber! Karilarini hosnut edeceksin diye, Tanri'nin sana helal kildigini neden haram yaparsin? ..' (Tahrim 1) Bu ayetin bu olayla ilgili olarak geldigi, tüm saygin tefsirlerde anlatilir.
Rüsvet
Hicreti 8.yilinda Hunayn savasinda elde edilen ganimetlerin büyük bir kismi, Kuyreys'in Ebu Sufyan ve Muaviye gibi önemli isimlerine verilmistir. Muhammed, önemli kimseler olmasi sebebiyle, ganimetten fazla pay vererek bu kisilerden fayda saglamaya çalismistir. (Taberi) Bu ve benzeri davranislari da mesru göstermek için Tevbe 60.ayeti yazmistir: 'Zekatlar, ancak yoksullara, düskünlere, gönülleri Islam'a isindirilacak olanlara... mahsustur...' Elbette her mantikli insanin bilecegi gibi, Müslüman olmayanlari para karsiliginda Müslüman yapmak, bir çesit rüsvettir. Fakat Islami Ahlak, 'Allah ugrunda her yol mubahtir' mantigiyla bütün bu uygulamalari normal karsilamaktadir.
Misafirler
Islam kaynaklarindan ögrendiginiz bu olay, Muhammed'in ayet yazarken ne kadar keyfi davrandigina iyi bir örnektir.
Muhammed, evine gelip uzun süre gitmeyen misafirlerden rahatsiz oluyor, ancak -peygamberligine yakistiramadigindan olsa gerek- hiç kimseye bir sey söyleyemiyordu. Bunun üzerine Ahzab suresi 53.ayet geldi: 'Ey iman edenler! Siz zamanini gözetmeksizin...peygamberin evine girmeyin. Ancak davet edildikçe girin. Yemegi yediginizde de hemen dagilin. Çünkü bu hareketiniz peygamberi üzmekte, ama o bir sey söylemekten çekinmekteydi. Ama Allah, dogruyu söylemekten çekinmez...' Gördügümüz gibi, Muhammed yine isi Allah'a havale ederek bir yükten daha kurtulmustur.
Kuran sair sözü degil
Muhammed'in döneminde, Arabistan'da sairlerin sayisi çok fazlaydi. Fakat, çok da ciddiye alinmazlar, genellikle 'hayal aleminin insanlari' olarak görülürlerdi. Muhammed kendisini peygamber ilan edip 'vahiy geldi' diye etrafta konusmaya baslayinca, insanlar 'Deli bir sair yüzünden tanrilarimizi mi birakalim? ' (Saffat 36-37) ya da 'Hayir bu sözler karisik rüyalardir...o bir sairdir.' (Enbiya 5) diye konusmaya baslamislardi. Bunun üzerine Muhammed, 'Kuran serefli bir elçinin getirdigi sözdür; o sair sözü degildir...' (Hakka 40-42) ve benzeri ayetlerle (Saffat 35/Yasin 69/Suara 224-226/ vd.) bu iddialara Tanri'nin agzindan cevap vermek zorunda kalmistir. Muhammed'in bu ayetlerde ortaya koydugu siir ve sair düsmanligini bir sebebi de, o dönemde birçok sairin siir yoluyla kendisini elestirmesidir. Bu yüzden sairleri sevmeyen Muhammed'in su sözleri de, bu düsmanligi net bir biçimde ortaya koyar: 'Sizlerden birinin karninin içi siir dolmaktansa, irin dolmasi hayirlidir.' (Sahih-i Buhari) .
Sinirsiz kadin alma özgürlügü
Muhammed'in kisisel çikarlari için yazdigi ayetlerin en önemlilerinden biri de, Ahzab Suresindedir: 'Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi cariyelerini, amcanin, halanin, dayinin, teyzenin seninle beraber göç eden kizlarini sana helal kildik. Bir de peygamber kendisiyle evlenmek istedigi taktirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadini, diger müminlere degil, sirf sana mahsus olmak üzere helal kildik.' (Ahzab 50) Muhammed, bu ayetle hem kendisine sinirsiz kadinla evlenme hakki vermis, hem de yine diger Müslümanlara zorunlu kilinan 'baslik verme' usulünden kendisini muaf tutmustur.
Kadin sirası
Muhammed, çok karisi oldugu için; karilari arasinda kiskançlik olmamasi için onlarla cinsel iliskilerini siraya koymustu. Fakat bu durumdan da pek memnun degildi. Çünkü karilari içinde yasli olanlar oldugu gibi, bazi esleriyle de, daha fazla birlikte olmak istiyordu. Muhammed'in her istegi oldugunda geldigi gibi, bu durumda da bir vahiy geldi ve Muhammed'in cinsel iliskilerini düzene koydu: 'Ey Muhammed! Karilarindan diledigini geri birakabilir, diledigini öne alabilirsin...' (Ahzab 51) Muhammed'in ayet yazmadaki keyfiliginde, Kuran'a aile içi iliskileri tasiyacak kadar ileri gitmesi; karisi Ayse'nin de dikkatini çeker ve Islam'in en önemli hadis kaynaklarindan ögrendigimize göre, su sözü söyler: 'Görüyorum ki senin efendi Tanrin, senin hevani (arzu, cinsel istek) yerine getirmek için kosuyor.' (Buhari/Müslim/Ibn Mace/Ibn Hanbel) .
Oruç zamani cinsellik
Kuran'da Tanri'yi saglikli karar veremeyen, fikir degistiren bir varlik gibi gösteren çeliskilerin kaynagi da aslinda Muhammed'in saglikli karar verememesidir.
Muhammed, ilk basta oruç zamaninda cinsel iliskiyi kisitlamisti. Fakat Müslümanlarin birçogu bu yasaga uyamadilar. Bunun üzerine Muhammed su ayeti yazdi: '...Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceginizi biliyordu. Bu sebeple sizi affetti. Artik kadinlariniza yaklasabilirsiniz...' (Bakara 187) .
Uhud Yenilgisi
Uhud yenilgisi, Islam'in ilk dönemlerindeki en önemli yenilgisidir. Bu savasta Müslümanlarin yenilmesi ve birçogunun öldürülmesi üzerine Muhammed'in otoritesi ve çevresine verdigi güven, büyük ölçüde sarsilmistir. Bu durumda Allah'in neden ordusuna yardim etmedigini Muhammed; Ali Imran suresine yazdigi 152-173.ayetlerle açiklamistir: 'Uhud gününde Medine'de oturup 'savasta ölen yakinlari hakkinda 'Eger bizi dinleselerdi ölmeyeceklerdi' diyen munafiklara söyle söyle: 'Öyle ise, kendinizden ölümü geri çevirin, eger sadiklardansaniz'/ Sakin Allah yolunda ölenleri öldüler sanma. Dogrusu onlar rableri katinda diridirler, cennet meyvelerinden rizklanirlar / Onlar Allah'in kendilerine verdigi ihsandan dolayi sevinç içindedirler ve arkalarindan kendilerine sehitilik rütbesi ile katilmayanlara sunu müjdelerler: 'Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardir'. ' (Ali Imran 168-170) Bu ayetlerle ölenlerin Allah katinda çok mutlu oldugunu iddia edip birçok ödül vaadiyle sehitligi çekici kilmaya ve savasçilari heveslendirmeye çalismis; 152.ayetle de yenilginin Allah'in bir denemesi oldugunu iddia ederek yine sorumlulugu Allah'a baglamistir: '...Sonra Allah sizi imtihan etmek için yardimi üzerinizden alikoyup, onlari size galip getirdi...' (Ali Imran 152) .
Örtünme
Islam kaynaklarinin aktardigina göre, örtünme ayeti su olay üzerine gelmistir: 'Peygamberin zevceleri, geceleyin tuvalet için çiktiklarinda, sehrin kenarindaki Menasi denen yere kadar giderlerdi. Bu yer açik bir mahaldi. Hz. Ömer, kadinlarin kapatilmasini çok istiyordu. Muhammed'e de hep 'kadinlarini kapat' derdi. Peygamber, onun söylediklerini yapmiyordu. Bir gece Muhammed'in karisi Sevde, yatsi namazina çikti. Ömer bu ayetin inmesini öyle çok istiyordu ki; 'Ya Sevde! Bilmis ol ki biz seni tanidik' diye seslendi. Bu olay üzerine hicap ayeti (örtünme ayeti) indi.' (Sahih-i Buhari) .
Yukaridaki olay üzerine, Kuran'da örtünmeyi düzenleyen ayetler gelmistir. (Ahzab 59,33/Nur 31) Görüldügü gibi, Muhammed yalnizca kendi düsünceleri dogrultusunda degil, baskalarinin da etkisiyle ayetler yazmistir.
Ekonomik dengesizlik
Muhammed, bir peygamber olarak toplumda düzeni sagladigini iddia ederken gelir dengesizligine karsi hiçbir sey yapmamis, daha dogrusu yapamamistir. Çünkü güçlenebilmek ve Islamiyet'in sürekliligini saglayabilmek için egemen sinifin uzun vadeli çikarlarini hep korumak zorunda kalmistir. Köleligi kaldiramamasinin nedeni de budur. Bu yüzden, sürekli olarak rizkin Allah'tan geldigini, bu dengesizligin Allah'in karari oldugunu, dar gelirlilerin hak arama degil, sabretme yoluna gitmesi gerektigini ifade etmistir. 'Lütuf ve ihsan Allah'in elindedir, onu diledigine verir...'(Ali Imran 73) 'Allah nimetini kullarindan diledigine lütfeder.' (Ibrahim 11) 'Sen mülkü diledigine verir, dilediginden de geri alirsin.../...diledigine sayisiz rizk verirsin.' (Ali Imran26-27) 'Darlik veren de, bolluk veren de Allah'tir.' (Bakara 245) 'Allah diledigine kat kat fazlasini verir. Allah'in lütfu genistir.' (Bakara 261) gibi ayetler ve benzerleri, (Necm 48/Sebe 36/Nur 38/Rad 26/Tevbe 28/Nahl 71) hep rizkin, Tanri'nin istegine göre dagitildigini, bunun ilahi bir karar oldugunu ve buna karsi çikilmamasi gerektigini vurgular. Tanri'nin neden esit gelir dagitmadigi sorusunun sorulacagini bilen Muhammed, aklinca buna bir açiklama getirmis: 'Allah kullarina rizki bol bol verseydi, yeryüzünde azginlik olurdu...' (Sura 27) Yeryüzünde ekonomik esitlik olursa, azginlik olacagi düsüncesinin elbette hiçbir mantikli temeli yoktur. Üstelik böyle olsa bile, her seye gücü yeten Tanri'nin yeryüzünde olusacak azginligi engelleyememesi düsünülemez. Yeryüzünde azginlik olmasin diye toplumda gelir dengesizligi yaratmanin hiçbir anlami yoktur.
Lanetlesme
Muhammed, Necran Hiristiyanlarina mektup gönderip kendilerini Mekke'ye çagirir. Amaci, onlari Müslüman yapmaktir. Muhammed, gelen 14 kisilik heyete Kuran'dan Isa ile ilgili ayetleri okur, Isa'nin ilah niteliginde olmadigini anlatir ve onlari Islam'a çagirir. Bunun üzerine Necranlilar, Incil'de böyle bir sey olmadigi için konuyu tartismak isterler. Tam o sirada, vahiy gelir ve Ali Imran 61 iner. 'Ey Muhammed! Sana Kuran geldikten sonra, onda seninle kim tartisacak olursa, de ki: 'Gelin, ogullarimizi, ogullarinizi; kadinlarimizi, kadinlarinizi, kendimizi, kendinizi çagiralim, sonra lanetleselim de, Allah'in lanetinin yalancilara olmasini dileyelim.' (Ali Imran 61) Kuskusuz ki Muhammed, mantik çerçevesinde tartisildigi zaman Kuran'daki birçok çarpikligin ortaya çikacagini bildiginden, Kuran hükümlerinin tartisilmasini kesin olarak yasaklamistir. Kuran'in tartisilmasini yasaklayan bir ayet de Hac 51'dir: 'Ayetlerimizi tartisarak bozmaya çalisanlar, iste onlar cehennemliktir.'
Geciken Vahiy
Birkaç kisi, Muhammed'e gelip bir seyler sorarlar. Sorularin cevabina göre Müslüman olup olmama karari vereceklerdir. Muhammed, 'Yarin size cevap verecegim' der karsisindakilere. Cevap için Cebrail'i bekler, fakat Cebrail 15 gün boyunca vahiy getirmez. Bir sürü dedikodu ortada dolasmaya baslar. En sonunda Cebrail gelip durumu açiklar. Muhammed'e cevap gelmemesinin nedeni, 'Insallah' dememis olmasidir. Bunun için su ayetler gelir: '...insallah demedikçe, hiçbir sey için 'Bunu yarin yapacagim' deme...' (Kehf 23-24) (Müslim/Taberi/Ibn Ishak) Muhammed, sorulan sorulara uygun bir cevap bulamamis olacak ki, böyle bir ayet yazip durumu kurtarma yoluna gitmistir.
Ve Digerleri...
Muhammed'in gündelik yasaminda karsilastigi olaylar üzerine yazdigi ayetlerin sayisi çok fazladir. Öyle ki, burada tamamini ayrintili bir sekilde incelememiz mümkün degildir. Yine de, bunlarin bir kismini, bilgi olmasi amaciyla kisaca örnekleyelim:
Ebu Leheb'in karisi Cumayl, Muhammed'e uzun zaman vahiy gelmeyince 'Seytani Muhammed'e gelmekte agirlasti' demistir. Bunun üzerine gelen ayet söyledir: 'Kusluk vaktine ve sükuna erdiginde geceye yemin ederim ki, Rabbin sana darilmadi ve seni birakmadi.' (Duha 1-3) .
Ebu Cehil de Muhammed'i erkek çocugu olmadigi için 'nesli kesik' olmakla suçlamis, bunun üzerine su ayetler gelmistir: 'Bu adam (Ebu Cehil) Allah'in yaptiklarini gördügünü bilmez mi? . Hayir hayir! Eger vazgeçmezse onu derhal perçeminden, yalanci ve günahkar perçeminden yakalariz (cehenneme atariz) o, hemen gidip taraftarlarini çagirsin. Biz de zebanileri çagiracagiz...' (Alak 14-19) Ayrica Hac suresi 8-10.ayetler de Ebu Cehil için yazilmistir.
Ayrica Muhammed; erkek çocugu olmamasina karsilik, kendisine Cennetteki Kevser'in verildigini de Kuran'a ekleyerek (Kevser suresi) 'nesli kesik' gibi söylentileri yok etmeye çalismistir.
Muhammed'e 'yalanci' ve Kuran'a da 'uydurma' diyen Velid b. Mugire hakkinda da, 'Ey Muhammed! ...o kimseyi bana birak, cezasini ben vereyim...' diye baslayan ve lanetlemeler, tehditlerle sürüp giden Müdessir 11-27.ayetleri yazmistir. Yine ayni kisi için Kalem suresi 10-16.ayetlerin de yazildigi söylenir.
Muhammed, Tebük seferine çikacakken, 'Bu adam kim, Sam'i fethetmek kim' diye kendisiyle alay edenleri çagirtip nedenini sorar. Onlar da sakalastiklarini söylerler. Bunun üzerine su ayetler gelir: 'Eger onlara niçin alay ettiklerini sorarsan, 'Biz sadece lafa dalmis sakalasiyorduk' derler. De ki: Allah ile, ayetleri ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz? ' (Tevbe 65) .
Ebu Bekir, Islamiyet'in 2.yilinda Müslüman olmus, ancak oglu Abdurrahman, olmamak için direnmis ve anne ve babasinin israrlari sonucunda 'öf ikinizden de'diye isyankar olmustur. Bunun üzerine de su ayet gelmistir: 'Annesine, babasina, 'Öf ikinizden de, benden önce nice nesiller gelip geçmisken, beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz? ' diyen kimseye anne ve babasi: 'Sana yaziklar olsun! Inan ki Allah'in sözü gerçektir' dedikleri halde, 'Bu Kuran, ötekilerin masallarindan baska bir sey degildir' diye cevap veren kimse gibiler, iste onlar...Allah'in azap vaadinin aleyhlerinde gerçeklestigi kimselerdir.' (Ahkaf 17-18) .
Yine Islam kaynaklarindan ögrendigimize göre, Muhammed halasinin kizi Zeynep'i evlatligi Zeyd ile evlendirmek istedigi zaman, Zeynep'in erkek kardesleri bu duruma karsi çikmislardir. Bunun üzerine 'Allah ve peygamberi bir seye hükmettigi zaman, inanan erkek ve kadina artik islerinde baska türlü davranmak yarasmaz.' ifadesini içeren Ahzab suresi 36.ayet gelmistir.
Muhammed'in, Mekke'de bir köleyle yakin iliskileri vardi. Anlatildigina göre, ona ögretimde bulunuyordu. (Bu kimsenin kimligi konusunda degisik görüsler vardir. En çok Bel'am, Yais, ve Cebr isimli kölelerin üzerinde durulmaktadir) Bu kimse Muhammed'in yanina girip çikarken, putataparlar onu görüyorlardi. 'Muhammed'e (her seyi) ögreten Bel'am'dir...' diye dedikodular basladi. Bunun üzerine su ayet geldi: 'Süphesiz biz onlarin 'Kuran'i ona bir insan ögretiyor' dedigini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri sahsin dili yabancidir. Halbuki Kuran, apaçik Arapçadir.' (Nahl 103) Bu ayette Muhammed'in savunmasi da pek mantikli degildir. Kölenin Arapça'yi iyi bilmiyor olusu, Kuran konusunda Muhammed'e yardim etmedigini göstermez.
Muhammed, kiskanç yapisindan dolayi da karilari için su ayeti yazmistir: 'Ey peygamberin kadinlari! Allah'tan sakiniyorsaniz, edali konusmayin. Yoksa kalbi bozuk olan kimseler kötü seyler ümit eder.' (Ahzab 32) .
Sonuç
Muhammed'in yasadigi olaylarla, gelen ayetler arasindaki iliskileri örneklemeye çalistik. Daha önce de söyledigimiz gibi, böyle örneklerin sayisi çok fazladir. Üstelik Muhammed'in yasami iyi bir sekilde incelendikçe, bu örnekler de artacaktir. Hemen belirtelim ki, yukarida verdigimiz örneklerin neredeyse tamami, Islam'in önemli hadis ve Tefsir kaynaklarindan alinmistir. Islamci kesim, bu örnekleri son derece normal bulmakta ve bunu; Muhammed'in örnek insan olmasina baglamaktadir.
Elbette, belirli toplumlarda dönem dönem ortaya çikan önder karakterlerin ayni zamanda 'örnek insan' olarak görülmesi çok dogaldir. Muhammed'in de yasam tarziyla, tavir ve davranislariyla bütün Müslümanlara örnek teskil etmesi de çok dogaldir. Fakat burada bir 'örnek teskil etme' degil, 'kaynaklik etme' söz konusudur. Muhammed'in Kuran ayetlerine kaynak teskil etmesi de, hem Tanri'nin sartlara göre karar almasini gerektirir; (...ki bu da Tanrinin yanilmazligi kavramiyla bagdasmaz) hem de Kuran'da söz edilen Levh-i Mahfuz kavramiyla çelisir.
Kuran, Tanri katindaki Levh-i Mahfuz'da bulunan kitaptir. (Büruc 21-22/Zuhruf 3/Neml 75) Ve buradan Muhammed'e azar azar indirilmistir.(Furkan 32/Isra 106/Kiyamet 16-17) Dolayisiyla Muhammed'in yasamindaki olaylara göre Kuran'in sekillenmesi mümkün olamaz. O, zaten Levh-i Mahfuz'da asli bulunan bir kitaptir. Bunun disinda, Kuran'in tamami hazir olduguna göre; kitabin aza azar, yillar süren bir süreç içinde indirilmesinin de bir anlami yoktur. (Furkan 32'de 'Ayetleri senin kalbine iyice yerlestirmek için bir defada indirmedik.' denir. Tabii ki, her seye gücü yeten Tanrinin böyle bir savunma yapmasi son derece mantiksizdir.) Elbette, ayetlerin azar azar yazilmasinin sebebi; Muhammed'in, o günün sartlari çerçevesinde, sürekli degisen kosullara ayak uydurma çabasidir. Verdigimiz örnekler de bu iddiamizi tam olarak desteklemektedir. Zaten Muhammed'in tüm özel iliskilerini sekillendiren, hatta cinsel iliskilerini bile düzenleyen ayetlerin Tanri katinda önceden yazilmis olmasi da hiç mantikli degildir.
...................................................................................................................
MUHAMMED'İN CİNSEL HAYATI...! ! !
Muhammedin şehveti ve tanrısı
Muhammedin hevası, adaletin önüne geçiyor:
Aişe: Günümü kimseye vermem!
Muhammedin karıları arasında hizipleşme
Muhammed in Karıları: Adalet isteriz!
Muhammed: Bana vahiy, yalnızca Aişenin gününde geliyor!
49 yaşındaki adam (Muhammed) , 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor:
Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor:
Bir kız 9 yaşına geldiğinde, İslam hukukunda şehvet konusu oluyor:
Aişenin kaybolan kolyesi ve Safvan:
Aişe zina ile suçlanıyor:
Beklenen vahiy bir türlü gelmiyor:
Aişenin zina etmediğine ilişkin 18 ayet birden iniyor:
Muhammed'in şehveti ve 'tanrı'sı
Karılarından Aişe, Muhammed'e şöyle diyor:
-'Ma era rabbeke illa yüsariu hevake' (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tefsir/33/7,Kitabu'n-Nikah/29; Diyanet yayınlarından Tecrid, hadis no:1721; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'r-Rıda/49,hadis no:1464; İbn Mace Sünen, Kitabu'No:-Nikah/57, hadis No: 200; Ahmed İbn Hanbel,6/134,158)
Nedir bu sözün Türkçesi?
'Vallahi Rabbinin, senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum.' (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi. 7/402)
'Rabbin Teala (kadınlarının değil) ancak senin arzunun tahakkuna müsaraat ediyor. (Çeviri: Kamil Miras, Diyanet Yayınlarından)
Aişe'nin sözü dilimize şöyle de çevrilebilir:
'Bakıyorum da, senin Efendi Tanrın, yalnızca senin şeyinin keyfini (hevanı) yerine getirmek için koşuyor.'
Hadiste, efendi tanrının yalnızca Muhammed'in hevası için koştuğu açıkça belirtiliyor.
Heva: İnsanın arzusu, isteği. Ama buradaki herhangi bir arzu, istek değil; cinsel istektir söz konusu olan. Çünkü buradaki konu, cinsel isteğin üzerinde durulduğu bir konu. Ayrıca 'heva' söylendiğinde ilkin bu kavramda kullanılır. Rağıp da, heva için: 'Meylun'nefsi ile'eş-şehveti' (Bkz. Müfredat, Heva) diyor. Yani 'nefsin şehvete eğilimi.'
Rağıp, aynı yerde, hevanın 'şehvete eğilimli olan nefsin kendisi için de söylenebileceği'ni belirtiyor.
Aişe neden böyle diyor?
Muhammed'in çok karısı var. Yaşlanmış olan Sevde Bint Zema'nın dışında hepsi genç, hepsi güzel. Ve hepsi de cinsel istekli. Adalet olsun diye, Muhammed'in bunlarla cinsel birleşmesi sıraya konmuştur. Sevde'nin dışında kimse, sırasını başkasına kaptırmak istemiyor. İşte bu böyleyken, 'ayet' geliyor; durumu değiştiriyor:
Muhammed'in 'heva'sı, 'adalet'in önüne geçiyor:
Muhammed'in kadın seçimi, cinsel alandaki isteği, hadisteki sözcüğü ile hevası, adalete baskın geliyor ve sıra Muhammed'in isteği doğrultusunda, ayetle bozuluyor. Ahzap suresinin 51. Ayeti şu sözlerle başlıyor:
-'(Ey Muhammed!) Onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin...'
Ne demek bu?
Hadis ve yorumlara göre şu demek:
-'Ey Muhammed! Artık nöbet, sıra zorunlu değil senin için. Nöbeti, sırası gelse bile, dilediğin karınla cinsel birleşmeyi erteleyebilir, ondan önce dilediğin karınla yatabilirsin.'
Sözün özü: Kuran'ın tanrısı, Muhammed'in, karılarıyla olan cinsel ilişki düzenindeki işini kolaylaştırıyor. İlişkiyi sıraya koyma zorunluğunu kaldırıyor. 'Hangi karınla ne zaman yatmak istersen özgürsün' diyor.
İşte bunun üzerine Aişe dayanamayıp o sözü söylüyor:
-'Görüyorum ki senin Efendi Tanrı'n, senin şeyinin keyfini...'
Aişe, bu durumu daha sonra, Ahzap'ın 51. Ayeti gelince anladığını; 50. Ayet geldiğindeyse bunu pek anlayamadığını ve o nedenle, 50.ayette, Peygambere kendini (hem de mehirsiz olarak) verebilecek kadından söz edilince şu tepkiyi gösterdiğini belirtiyor:
-'Olacak şey mi? Bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin? ' (Tecrid, hadis no:1721)
Karılar içinde ayrıcalıklı olanlar:
Muhammed, kimi karılarını daha çok severdi. Kimini de daha çok tutardı. En çok tuttuğu karılarının başında Aişe geliyordu. Ebubekir'in kızıydı, o nedenle de etkiliydi. Zaman zaman Muhammed'e kafa tutar gibi durumları bile olabiliyordu. Zeki de olduğu için, birtakım ayrıcalıklar sağlayabilmişti. Muhammed'in cinsel ilişkilerindeki sıra düzeni bozulunca, karılar içinde en çok yararlanan o olmuştu. Boşamasın diye Muhammed'in hoşnutluğunu kazanmak isteyen yaşlı ortağı Sevde Bint Zem'a'nın 'gün'ünü almıştı. Başka kumaların gününde de Muhammed'le yatabilirdi. Muhammed istediğinde, kendi günüyse başkasına vermezdi. Muhammed'in canı başka kadınla yatmak istese bile vermezdi gününü, sırasını.
Aişe: 'Günümü kimseye vermem'!
Aişe'nin anlattığına göre: Muhammed'e, herhangi bir karısının gününü, sırasını gözetmeksizin; dilediği karısıyla dilediği zaman yatma özgürlüğü veren 'ayet', yani Ahzab suresinin 51. ayeti geldikten sonra da, Muhammed'in Aişe'nin gününde başka kadınla yatmak istediğinde Aişe'den izin alma gereği duyardı. İzin isterdi ama Aişe geri çevirirdi:
-'Eğer izin verme, vermeme yetkim varsa vermek istemiyorum. Tanrı elçisi! Bilesin ki hiçbir kimseyi sana (seninle yatmaya) yeğ tutmam.'(Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/33/7)
Hadisten anlaşıldığına göre, Aişe'nin bu karşı koyuşuna Muhammed artık ses çıkarmamış; 'Ayet var. Ayet bana istediğim zaman dilediğim karımla yatma yetkisini vermiştir' dememiş ya da diyememişti.
Muhammed'in karıları arasında hizipleşme
Peygamberin karıları iki hizibe ayrılmıştı: Bir kesimde Aişe, Safiyye ve Sevde vardı. Öbür kesimdeyse Ümmü Seleme ve peygamberin öteki karıları. Müslümanlar, peygamberin Aişe'ye olan sevgisini biliyorlar; o nedenle depeygambere bir armağanda bulumak isteyen biri olduğunda armağanı sunmayı geciktirir; peygamber Aişe'nin odasına gittiğinde sunardı.
Muhammed' in Karıları: 'Adalet isteriz! '
Bunu üzerine, Ümmü Seleme hizibi söylenmeye başlandı. Bu kesimde olan kadınlar gidip Ümmü Seleme ile konuştular:
-Ümmü Seleme! Peygambere söyle. Herkesle konuşsun; Peygambere kim bir armağan vermek isterse, peygamberin hangi karısının yanında bulunduğuna bakmaksızın armağanını sunmasını duyursun.
Muhammed aldırmıyor:
Ümmü Seleme, karıların dediklerini peygambere söyledi. Ama peygamber bir şey söylemedi. Karılar gelip Ümmü Seleme'ye sordular:
-Ne dedi peygamber?
-Bana bir şey demedi.
-Öyleyse bir kez daha söyle ona!
Ümmü Seleme, kendi gününde (ilişki için) geldiğinde peygambere yine söyledi. Ne var ki peygamber ona yine bir şey söylemedi. Kadınlar sorunca yine 'peygamber bana bir şey söylemedi' dedi. Kadınlar da, 'sana karşılık verinceye kadar söyle ona söylediklerimizi' dediler. Peygamber cinsel ilişki için dönüp geldiğinde, Ümmü Seleme ona kadınların dediklerini yine anlattı. Bu kez peygamber konuştu:
Muhammed: 'Bana vahiy, yalnızca Aişe'nin gününde geliyor'!
-Aişe konusunda beni üzme! Bil ki, hiçbir kadın koynumdayken bana vahiy gelmez de, yalnızca o koynumda bulunduğu sırada bana vahiy gelir.
Bunun üzerine Ümmü Seleme şöyle dedi:
-Ey Tanrı Elçisi! Seni üzdüğüm için tanrıya sığınıp tevbe ediyorum!
Karılar, Muhammed'in kızı Fatıma'yı araya koyuyorlar:
Aynı kadınlar sonra peygamberin kızı Fatıma'ya başvurdular; onu peygambere gönderdiler. Şöyle demesini istediler:
-Karıların tanrı için senden, Ebubekir'in kızı (Aişe) konusunda (kayırmayı bırakıp) adaletli davranmanı istiyorlar.
Fatıma'nın aracılığı da bir sonuç vermiyor:
Fatıma da peygamberle konuşup kadınların dediklerini iletti. Peygamberse şöyle karşılık verdi:
-Kızcağızım (sevgili kızım) ! Benim her sevdiğimi sen sevmezmisin?
Fatıma karşılık olarak:
-Evet!
Peygamber:
-Öyleyse sen de Aişe'yi sev!
49 yaşındaki adam (Muhammed) , 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor:
Yine Aişe'nin kendisinin anlattığını dile getiren bir hadis:
Bu hadisin başında, Aişe aynen şöyle diyor:
-'Peygamber benimle evlendi; ben o sırada 6 yaşındaydım.'
Evet, bir yanda 49 yaşındaki Muhammed, öbür yanda 6 yaşındaki Aişe evleniyorlar. Muhammed ile evlendiği zaman Aişe'nin 6 yaşında olduğunun İslam dünyasında kabulu zorunlu. Çünkü bunu anlatan hadis, tartışmasız sağlam (sahih) kabul edilir. Bu hadisi, İslam dünyasında en sağlam olarak benimsenegelmiş olan Buhari'nin ve Müslim'in E's-Sahih’lerinde de buluyoruz.
Anlatıldığına göre evlilik gerçekleşiyor ama yine de 3 yıl kadar zifaf (yani cinsel birleşme) gerçekleşmiyor. Bu süre geçtikten sonra oluyor zifaf!
Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor:
Hadisi izleyelim. Aişe anlatıyor:
-'Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar:
-Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.
Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım.'
Aişe, Muhammed'in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. Yani Muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu.