Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile... Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoyamaz.
Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Sonunda bizi yok olmaya götürse bile. Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum. Sen bile buna karşı koyamazsın. Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim. Bir zaman başkalarında aradım seni, başka yüzlerde, başka ellerde aradım. Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim.
Nasıl olsa gelecektin birgün. Ve işte geldin de! Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya, bilmediğim kederleri öğretmeye geldin. Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana. Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim.
Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık. Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma. Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin, mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin. İşte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.
Ergeç gideceksin; beni anlayamadan, beni sevemeden gideceksin. Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden, tesellisiz bir hüzün kalacak. Yıllardır aradığım sendin ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım. Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...
Geldin ya! Şimdi herşey güzel seninle. Yürümenin, konuşmanın, nefes almanın bir başka anlamı var artık. Sen varsın ya, herşey bambaşka gözlerimde...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Şimdilerde nikotinle bastırıyorum özlemlerimi Yıllar olmuş istasyonu unutalı Ve el sallamayalı bir trenin ardından Gel demek vardı tüm gidenlere Sirenler çalarken gara girişte Uçurmalıydı saçlarımı dibinden Yüzüme çarpmalıydı rüzgârı vagonların Tıpkı yüzlerine çarptığım kapılar gibi …
Sen bilmezsin abi içimin kanayan yanıdır Trenler Sirenler Vagonlar Bir gençliği devire devire kayboldular…
O gün büküldü ya boynum Ellerim ton ağırlığındaydı Yoksa bakmazdım yüzüne bu kadar kederli İçim hüzün…..anla Kalbim bir karıncanın avucunda Sıktı ha sıkar Nefes alınamaz olur böyle zamanlarda…
Ağzımdan çıkan kelimeler sana ulaşmadan donar Gözlerim dökülür Arnavut taşlarına Bir dilenci basar geçer üzerine Âmâ olurum Eğilir toplarım dağılan elalarımı Aklımda deniz İçimde zeytin dalları…
Artık gitmeliyiz diyorsun Tren geldi değilmi Yinemi veda Kalsan ya...
Hani bir kez olsun devirsek zamanı tek yumrukla Kan aksa saatlerin akrebinden Yelkovanlar yoğun bakımdan çıkamasa Ne olacak bunca kadavra Nereye sığar bunca duygu parçacıkları Ceplerimiz bile bu kadar ufalmışken Hangi deliğe saklamalı bu düş bozumlarını…
Şimdi sen raylara takarken en turuncu uykularını Yolu en düz memlekette bekleneceksin aşikâr Bense Ankara’nın en yokuş semtine saklayacağım ciğerimi Gözyaşımdan mercan çıkaracak sokak kedileri…
Denizler be abi Birde zeytin dalları Yine bekliyorum unutma Börtüye böceğe hasret Ve bir de sana abi ve bir de sana…
Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece.
Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini.
Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez.
Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile...
Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu
sevme hakkından alıkoyamaz.
Sevmek çoğu zaman var olmaktır.
Sonunda bizi yok olmaya götürse bile.
Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum.
Sen bile buna karşı koyamazsın.
Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim.
Bir zaman başkalarında aradım seni,
başka yüzlerde, başka ellerde aradım.
Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim.
Nasıl olsa gelecektin birgün.
Ve işte geldin de!
Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya,
bilmediğim kederleri öğretmeye geldin.
Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım
hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana.
Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim.
Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık.
Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma.
Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin,
mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri
beraberinde sürükleyerek gideceksin.
İşte o zaman yoklukların
en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.
Ergeç gideceksin; beni anlayamadan,
beni sevemeden gideceksin.
Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden,
tesellisiz bir hüzün kalacak.
Yıllardır aradığım sendin
ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım.
Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni
Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...
Geldin ya!
Şimdi herşey güzel seninle.
Yürümenin, konuşmanın,
nefes almanın bir başka anlamı var artık.
Sen varsın ya, herşey bambaşka gözlerimde...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Şimdilerde nikotinle bastırıyorum özlemlerimi
Yıllar olmuş istasyonu unutalı
Ve el sallamayalı bir trenin ardından
Gel demek vardı tüm gidenlere
Sirenler çalarken gara girişte
Uçurmalıydı saçlarımı dibinden
Yüzüme çarpmalıydı rüzgârı vagonların
Tıpkı yüzlerine çarptığım kapılar gibi …
Sen bilmezsin abi içimin kanayan yanıdır
Trenler
Sirenler
Vagonlar
Bir gençliği devire devire kayboldular…
O gün büküldü ya boynum
Ellerim ton ağırlığındaydı
Yoksa bakmazdım yüzüne bu kadar kederli
İçim hüzün…..anla
Kalbim bir karıncanın avucunda
Sıktı ha sıkar
Nefes alınamaz olur böyle zamanlarda…
Ağzımdan çıkan kelimeler sana ulaşmadan donar
Gözlerim dökülür Arnavut taşlarına
Bir dilenci basar geçer üzerine
Âmâ olurum
Eğilir toplarım dağılan elalarımı
Aklımda deniz
İçimde zeytin dalları…
Artık gitmeliyiz diyorsun
Tren geldi değilmi
Yinemi veda
Kalsan ya...
Hani bir kez olsun devirsek zamanı tek yumrukla
Kan aksa saatlerin akrebinden
Yelkovanlar yoğun bakımdan çıkamasa
Ne olacak bunca kadavra
Nereye sığar bunca duygu parçacıkları
Ceplerimiz bile bu kadar ufalmışken
Hangi deliğe saklamalı bu düş bozumlarını…
Şimdi sen raylara takarken en turuncu uykularını
Yolu en düz memlekette bekleneceksin aşikâr
Bense Ankara’nın en yokuş semtine saklayacağım ciğerimi
Gözyaşımdan mercan çıkaracak sokak kedileri…
Denizler be abi
Birde zeytin dalları
Yine bekliyorum unutma
Börtüye böceğe hasret
Ve bir de sana abi
ve bir de sana…