biliyorum sen yine parmak uçlarında üşüyorsun. aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını, ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun. sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda. apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel! bütün parmakların tıkır tıkır işliyor. iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda delice bir yangın parmaklarının buzulunda ah şahrud, her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
öpüyorsam ayrılığı gözünden söküyorsam yüreğimi göğsümden geçiyorsam gözlerinin içinden geçiyorsam bir çiçeğin özünden sana olan sevdamdandır bilesin
meğer ne yalnızız insan olmuşsak yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak yeri gelmiş acıya da gülmüşsek yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek sana olan sevdamdandır bilesin
karşılıksız sevebilmekse sevda gerçek seven küle dönmüş her çağda elim kolum bağlanmışsa kıyında seydunayım gebermişsem kıyında sana olan sevdamdandır bilesin ŞAHRUT
Ola ki yürürüm bir başka aşka
Ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe
Unutma ki tek aşk olduğum sensin
Aşık olduğum değil
Karanlıkla süzülüyor içime yıkım
Dur diyorum, yıkılıyorum
Uçurumları baş ucuma koyuyorum sonra
Okşuyorum rüzgarda saçlarını
Sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime
Gitme diyorum, düşüyorum
Sonra beni soruyorlar bana
Tanımıyorum diyorum
Daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge sus umu dinliyorlar
Ben sustukça,
Yazık, bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar;
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar
Verilen her şey borçmuş gibi alınıyor
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir ben kalıyorum, bir de yalnızlık
Uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi
Yatıyoruz yan yana
Öpüşüyoruz, sevişiyoruz da hatta...
Her şey oyunun yasaklarına uygun
Bir günah oluyor sonra
Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz
Telli, kanlı düğün işte.
Üşüyor saçların biliyorum, dargın mısın?
Bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala?
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğindeki hüzün
Hala kaçıyor musun zamansız?
Gözlerini bırakarak birilerinde
Hala ellerinden tutup sevgileri
Hala öyle savruk gök Hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi
Dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?
Kendin kadar aklımdasın
Ve aşkını şaşırmış bir tanrı
Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara
Öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
Öyle bıraktığım gibi misin?
Gerçeği yakmada hala usta mısın?
Yoksa çırak mı yanarken yalanda
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın Somutlaştıramadığım tek imgemsin
acıya gülmek
biliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun.
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
öpüyorsam ayrılığı gözünden
söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden
geçiyorsam bir çiçeğin özünden
sana olan sevdamdandır bilesin
meğer ne yalnızız insan olmuşsak
yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
karşılıksız sevebilmekse sevda
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
ŞAHRUT
Ola ki yürürüm bir başka aşka
Ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe
Unutma ki tek aşk olduğum sensin
Aşık olduğum değil
Karanlıkla süzülüyor içime yıkım
Dur diyorum, yıkılıyorum
Uçurumları baş ucuma koyuyorum sonra
Okşuyorum rüzgarda saçlarını
Sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime
Gitme diyorum, düşüyorum
Sonra beni soruyorlar bana
Tanımıyorum diyorum
Daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge sus umu dinliyorlar
Ben sustukça,
Yazık, bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar;
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar
Verilen her şey borçmuş gibi alınıyor
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir ben kalıyorum, bir de yalnızlık
Uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi
Yatıyoruz yan yana
Öpüşüyoruz, sevişiyoruz da hatta...
Her şey oyunun yasaklarına uygun
Bir günah oluyor sonra
Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz
Telli, kanlı düğün işte.
Üşüyor saçların biliyorum, dargın mısın?
Bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala?
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğindeki hüzün
Hala kaçıyor musun zamansız?
Gözlerini bırakarak birilerinde
Hala ellerinden tutup sevgileri
Hala öyle savruk gök
Hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi
Dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?
Kendin kadar aklımdasın
Ve aşkını şaşırmış bir tanrı
Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara
Öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
Öyle bıraktığım gibi misin?
Gerçeği yakmada hala usta mısın?
Yoksa çırak mı yanarken yalanda
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın
Somutlaştıramadığım tek imgemsin
Şiirde anlattıkça eksilen tek anlam
Hala bıraktığım gibi misin?
Yoksa beni bıraktığın gibi mi
Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
Hala bıraktığım gibi misin?
Umut Altınçağ