Mevlana der ki: 'Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın, biri seni bulacak. Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin. Ne kadar dirensen de nafile. İnsansın sonuçta, seveceksin. Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acaba'ları. Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz! '
******
Pembelerim
Sustum da kaldım pembelerimin Mor akşamında… Duyuramadım, Doyamadım hayata Sürgün veren yollarımda
Ağaç dallarına asılı imgelerim! Neredeyim? Uzat elini, tutabilir misin? Nefesini yorma! Sus, susabildiğin, Susayabildiğin kadar...
Nur Ulusoy
******** Yangın
Ne yaşarsanız yaşayın dost kavramına ne zaman, ne kadar sahip çıktınız?
İçimde bir sıcaklık-kaybedilmiş bir dostluğun düşündüğünde bile- içini acı ile ısıtması veya başka bir yolculuk hali, çıkaramadım ki; hadi adını siz verin!
Geçmişin bıraktığı derin izler üzerine, geleceğin açık mavi örtüsüne hangi tohumları ekebilirsin? Yeşerir mi dersin umut, sevgi, birlik, en önemlisi dostluk yeşerir mi? Bu kararmış, karartılmış yangın sonrası topraklar ülkesinde…
Uzun uzadıya vadilerin olduğu, gözünün alabildiğine derin manaların olduğu, içinde çitlembik çiçeklerinin güler yüzüne karşılık, selam veren menekşelerin bulunduğu ülkede.
Yağmur yağdığı zaman o ülkeye, mutluluk çığlıkları vardı. Umut belki de o zaman yağan yağmurdaydı. Oysa toprak ölü; umut, yağmurdu.
Ağlayan güller vardı, vardı da hep gülen bir gül bulunmalıydı; hayatta toprağa tutunmak adına. Ne tuhaf; ölümde toprakta yaşamda!
Bu çıktığımız düşler ülkesindeki yolculuğun, yıllar sürmesi içten bile değildi. On, on beş belki de elli yıl. Olmadı be gülüm! Ay mı, gün mü, yoksa yıllar mı? Ayırımını yapmak ne zor! Bazı anlar yıllara bedel değil mi? Bazı yıllar ise bir an gibi geçmez mi?
Adını bitirdiğimiz yolculukta; gözyaşlarını mutluluk kadehleri ile sunmadık mı hayata? Denizaltından mercanlar, inciler çıkartmadık mı? Güzelleştirmek için yürüyen büstlerimize! Geceleri, o kâbus dolu, içinden çıkılmayan geceleri; kolaylaştırmak için el ele verip uçan halıya binmedik mi, uçmadık mı? Yaşananlar her ne ise güzeldir, kirletmedikçe! Kirletmeyin!
Mevlana der ki:
'Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın, biri seni bulacak. Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin. Ne kadar dirensen de nafile. İnsansın sonuçta, seveceksin. Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acaba'ları. Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz! '
******
Pembelerim
Sustum da kaldım pembelerimin
Mor akşamında…
Duyuramadım,
Doyamadım hayata
Sürgün veren yollarımda
Ağaç dallarına asılı imgelerim!
Neredeyim?
Uzat elini, tutabilir misin?
Nefesini yorma!
Sus, susabildiğin,
Susayabildiğin kadar...
Nur Ulusoy
********
Yangın
Ne yaşarsanız yaşayın dost kavramına ne zaman, ne kadar sahip çıktınız?
İçimde bir sıcaklık-kaybedilmiş bir dostluğun düşündüğünde bile- içini acı ile ısıtması veya başka bir yolculuk hali, çıkaramadım ki; hadi adını siz verin!
Geçmişin bıraktığı derin izler üzerine, geleceğin açık mavi örtüsüne hangi tohumları ekebilirsin? Yeşerir mi dersin umut, sevgi, birlik, en önemlisi dostluk yeşerir mi? Bu kararmış, karartılmış yangın sonrası topraklar ülkesinde…
Uzun uzadıya vadilerin olduğu, gözünün alabildiğine derin manaların olduğu, içinde çitlembik çiçeklerinin güler yüzüne karşılık, selam veren menekşelerin bulunduğu ülkede.
Yağmur yağdığı zaman o ülkeye, mutluluk çığlıkları vardı. Umut belki de o zaman yağan yağmurdaydı.
Oysa toprak ölü; umut, yağmurdu.
Ağlayan güller vardı, vardı da hep gülen bir gül bulunmalıydı; hayatta toprağa tutunmak adına.
Ne tuhaf; ölümde toprakta yaşamda!
Bu çıktığımız düşler ülkesindeki yolculuğun, yıllar sürmesi içten bile değildi. On, on beş belki de elli yıl. Olmadı be gülüm! Ay mı, gün mü, yoksa yıllar mı? Ayırımını yapmak ne zor!
Bazı anlar yıllara bedel değil mi?
Bazı yıllar ise bir an gibi geçmez mi?
Adını bitirdiğimiz yolculukta; gözyaşlarını mutluluk kadehleri ile sunmadık mı hayata?
Denizaltından mercanlar, inciler çıkartmadık mı? Güzelleştirmek için yürüyen büstlerimize!
Geceleri, o kâbus dolu, içinden çıkılmayan geceleri; kolaylaştırmak için el ele verip uçan halıya binmedik mi, uçmadık mı?
Yaşananlar her ne ise güzeldir, kirletmedikçe!
Kirletmeyin!
İçimde kalmıştın az biraz buruk…
21.10.2008/Kayseri