Nazlı Kuruçay - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Nazlı Kuruçay "Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin 'medeni durum' dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için değeri yok ki. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum.

"Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İşyerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım..."




Tezer Özlü – Yaşamın Ucuna Yolculuk,






Sen uyuyordun, bilemezsin. Kaç sigara içiyorum üst üste, kaç eski gazete okuyorum ilanlarına kadar. Her sabah kaç bin güçlükle alışıyorum önümdeki güne, getireceklerine.

Tomris Uyar







AŞK MEKTUPLARI : Frida Kahlo-Diego Rivera



Gecelerim,çarpan kocaman bir yürek gibi.

Saat üç buçuk.

gecelerim aysız.
gecelerim,pencerelerden süzülen gri ışığa gözünü kırpmadan bakıyor.
gecelerim ağlıyor,yastığım nemli ve soğuk.
gecelerim uzun,upuzun ve sürekli belirsiz bir sona doğru uzuyor.
gecelerim beni senin yokluğuna itiyor.
seni arıyorum,yanımdaki dev bedenini,soluğunu,kokunu arıyorum.
gecelerim, boşluk yanıtını veriyor.
gecelerim beni üşütüyor ve yalnızlıkla dolu.
bir temas noktası arıyorum.
tenini arıyorum.
neredesin? neredesin?
dönüp duruyorum,yanağım nemli yastığa,ıslak saçlarım şakaklarıma yapışıyor.
burada olmaman mümkün değil.
kafam serseri serseri dolaşıyor.
düşüncelerim gidip geliyor ve parçalanıyor.
bedenim artık anlamak istemiyor.
bedenim seni istiyor.
bedenim,şu sakat külçe,
senin sıcaklığında bir an için kendini unutmak istiyor.
birkaç saatlik dinginliğe çağırıyor.
gecelerim paçavraya dönmüş bir yürek.
gecelerim sana bakmak,ellerimle bedeninin her kıvrımını izlemek,
yüzünü bulup okşamak istediğimi biliyor.
gecelerim,senin yokluğundan dolayı soluğumu kesiyor.
gecelerim seni çağırmak istiyor ama sesleri çıkmıyor.
yine de seni seni çağırmak,sana kavuşmak,
bir an için sana sarılmak ve katleden zamanı unutmak istiyor gecelerim.
bedenim anlamıyor.
tıpkı benim gibi bedenimin de sana ihtiyacı var,belki de onunla ben biriz.
gecelerim,teni hissetmeye kadar kazınıyor,
sonunda duygu maddesel tözden arınarak daha güçlü,daha keskin bir hale geliyor.
gecelerim beni aşkla tutuşturuyor.

Saat dört buçuk.

gecelerim beni tüketiyor.
senin eksikliğini çektiğimi biliyorum ve gecenin tüm karanlığı bu gerçekliği saklamaya yetmiyor.
bu gerçek,karanlıkta bir bıçak gibi parlıyor.
gecelerim sana uçabilmek,uykudan seni sarıp,sarmalayıp bana getirebilmek için
kanatları olsun istiyor.
uykunda,yanıbaşında olduğumu hissedeceksin ve kolların sen uyanmadan beni saracak.
gecelerim öğüt vermiyor.
gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.
gecelerim üzülüyor ve yolunu yitiriyor.
gecelerim yalnızlığımı,tüm yalnızlıklarımı artırıyor.
sessizliği,ancak benim içimdeki sesleri duyuyor.
gecelerim uzun,uzun upuzun.
gecelerim günün hiç doğmamasından korkuyor;
ama aynı zamanda günün doğmasından da ürküyor gecelerim,
çünkü gün,her saatin iki saatmiş gibi uzun olduğu ve
sen olmadığın için tam anlamıyla yaşanmayan yapay bir gün.
gecelerim,gündüzlerimin de gecelerime benzeyip benzemediğini düşünüyor.
böylece günden neden korktuğumu anlayabilecek gecelerim.
gecelerim beni giydirmek ve gidip erkeğimi getirmem için beni dışarı itmek istiyor.
ama gecelerim her tür deliliğin yasak olduğunu ve düzensizlik yarattığını biliyor.
gecelerim nelerin yasak olmadığını düşünüyor.
onlarla bütünleşmenin yasak olmadığını biliyor,
ama bir bedenin umutsuzlukla birlikte kendisiyle bütünleşmesinden sıkılıyor.
çünkü beden,hiçle birleşmek için yaratılmamıştır.
gecelerim seni tüm derinlikleriye seviyor ve
benim derinliğimin yankısını taşıyor.
gecelerim düşsel yankılarla besleniyor.
gecelerim bunu yapabiliyor.
bense başaramıyorum.
gecelerim beni gözlüyor.
bakışları düzgün ve herşeyini içine doğru akıyor.
gecelerim,sevgiyle senin de içine akabilmek için burada olmanı istiyor.
gecelerim seni umut ediyor.
bedenim seni bekliyor.
gecelerim,senin ve benim hazza eriştiğimizi görmek için röntgencilik yapmak istiyor,
seni ve beni zevkten titrerken görmek istiyor.
gecelerim gözlerimizi görmek ve zevk dolu gözlerimize sahip olmak istiyor.
gecelerim her sarsıntıyı ellerinde tutmak istiyor.
gecelerim sessizce senin yokluğunda inliyor.
gecelerim uzun,uzun upuzun.
aklını yitiriyor ama senin görüntünü benden uzaklaştıramıyor,
arzumu yok edemiyor.
senin burada olmamandan dolayı ölüyor ve beni öldürüyor gecelerim.
gecelerim sürekli seni arıyor.
bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor.
bedenim,geceni ortasında senin gölgeni görmemekten dolayı acıdan çıldırıyor.
bedenim uykunda sana sarılmak istiyor.
bedenim gece uyumak ve karanlıkta senin öpüşünle uyanmak istiyor.
gecelerim,bugün bundan daha güzel ve daha zalim bir düş tanımıyor.
gecelerim haykırıyor ve yelkenlerini yırtıyor,
gecelerim kendi öz sessizliğine çarpıyor,
ama senin bedenine ulaşamıyor.
eksikliğini öyle hissediyorum ki!
sözcüklerinin,renginin eksikliğini.
birazdan gün doğacak."

...

(Şimdi biliyorum ki) bütün bu mektuplar,kızlarla ilişkiler,bana ingilizce! öğretmenleri, çingene modeller,”iyi niyetli” asistanlar,’ ‘uzaklardan gelen tam yetkili elçiler” yalnızca birer flört ve aslında sen ve ben birbirimizi çok seviyoruz ve bu yüzden sayısız serüven yaşıyoruz, kapıları çarpıyoruz, lanetler okuyoruz, hakaretler ediyoruz; bütün bunlara karşın birbirimizi daima seveceğiz…

Bütün bunlar, birlikte yaşadığımız yedi yıl boyunca sürekli tekrarlandı, yaşadığım bütün öfke nöbetleri sadece, sonunda seni canımdan çok sevdiğimi anlamama hizmet etti; yine anladım ki, beni aynı ölçüde sevmesen bile, bir şekilde seviyorsun. Ö yle değil mi?…

Daima bunun sürmesi umudunu taşıyacağım, bu bana yeter.

Frida Kahlo’dan Diego Rivera’ya / 23 temmuz 1935





AYNA

Gümüşüm ve aynen. Yok önyargılarım.
Ne görürsem ben, yutarım aniden.
Tam olduğu gibi, sevgiyle ve nefretle puslanmamış
Zalim değilim ben, doğrusözlü yalnız —
Küçük tanrının gözü, dort-köşeli.
Çoğu zaman zıt duvarda düşünceye dalarım.
O pembedir, çillerle. Ona o kadar uzun süre baktım
Sanırım bir parçasıdır kalbimin. Fakat o titreşir.
Yüzler ve karanlık ayırır bizi yeniden ve yeniden.

Şimdi bir gölüm ben. Bir kadın eğilir üzerime.
Erişebilecek yerlerimi araştırarak o gerçekten nedir diye.
Sonra o yalancılara döner o kadın, mumlara ya da aya.
Arkasını görürüm onun, ve onu içtenlikle yansıtırım
O bana gözyaşlarıyla ve ellerden bir koşuşmayla karşılık verir.
Ben önemliyim ona. O gelir ve gider.
Onun yüzüdür her sabah karanlığın yerine geçen.
İçimde genç bir kızı boğdu o benim. ve içimde yaşlı bir kadın
Yükselir ona doğru, berbat bir balık gibi, günbe gün.



Sylvia Plath