Hepinize selâm, merhaba. Böyle bir ziyafet sofrasına katılmak çok güzel; yılların yorgunluğunu bir dost meclisinde giderebilmek için. Ben emekli bir hekimim. Hekimin emeklisi olmaz denir. Denilen doğrudur. Güncel pratikten uzaklaşılsa da fikren uzaklaşmak olanaklı değil. Ancak uzun bir ömrü dar bir alana sığdırdıktan sonra o alan dışında kalan merak, istek, özlemlerimizi giderebilmek ancak bu ‘emekli’lik sıfatı ardına sığınarak kavuşmak olanaklı olabiliyor. ‘Ertelenen hevesler, ertelenen duygular’ın paylaşılamayan olarak kalmaması da bu güzel ortam ve benzeri sanal ortamlara ulaşmakla giderilebiliyor. Yoğun, yorucu bir ömrü desteği ile huzurlu geçirmede büyük maddi ve manevi desteğini gördüğüm hayat arkadaşımı ‘dönülmez yolculuğa’ uğurladıktan sonra yaşanan o başa çıkılmaz gibi görünen ‘yoksunluk’ girdabında bir süre dönüp durduktan sonra bir kenara fırlatılmış olarak bulmak kendini insanı çok farklı duyumsamalara itiyor. Yıllarca varlığı ile güç bulunan o doyulmaz sevginin birden yok olmasını duyumsamak çok acı. Çok acı paylaşamamak iyi, kötü; güzel ya da değil düşünceleri, duyguları anı, günleri… Ve bir çıkış yolu aramak durumunda kalıyor bunun üstesinden gelebilmek, yalnızlıktan kurtulabilmek için insan; ‘paylaşmak.’ Evet, paylaşmak… Duyguları, beklentileri, özlemleri, ve sonuçta baliğ olunan ‘yalnızlığı’. Şiir ya da nesir yazmak için bir edebiyatçı olmak gerekmez mi? Gerekmez olur mu? Ama insan içinde büyüyen, büyüdükçe hortuma dönüşen önünde savrulduğu ya da girdabında kaybolduğu duygusal fırtınaya kapıldığında düşünemiyor edebiyatçılara ‘saygısızlık’ ettiğini ve işte böyle ‘had’dini aştığına bakmadan yazmaya ve hatta daha da ileri giderek paylaşmaya başlıyor bir de, buna izin verip hoş gören platformlarda. İşte ben böyle bir kişiyim, bu sofraya davetsiz katılıp nafakasını almaya çalışan. Hoş görüle…
Hepinize selâm, merhaba.
Böyle bir ziyafet sofrasına katılmak çok güzel; yılların yorgunluğunu bir dost meclisinde giderebilmek için.
Ben emekli bir hekimim. Hekimin emeklisi olmaz denir. Denilen doğrudur. Güncel pratikten uzaklaşılsa da fikren uzaklaşmak olanaklı değil. Ancak uzun bir ömrü dar bir alana sığdırdıktan sonra o alan dışında kalan merak, istek, özlemlerimizi giderebilmek ancak bu ‘emekli’lik sıfatı ardına sığınarak kavuşmak olanaklı olabiliyor.
‘Ertelenen hevesler, ertelenen duygular’ın paylaşılamayan olarak kalmaması da bu güzel ortam ve benzeri sanal ortamlara ulaşmakla giderilebiliyor.
Yoğun, yorucu bir ömrü desteği ile huzurlu geçirmede büyük maddi ve manevi desteğini gördüğüm hayat arkadaşımı ‘dönülmez yolculuğa’ uğurladıktan sonra yaşanan o başa çıkılmaz gibi görünen ‘yoksunluk’ girdabında bir süre dönüp durduktan sonra bir kenara fırlatılmış olarak bulmak kendini insanı çok farklı duyumsamalara itiyor.
Yıllarca varlığı ile güç bulunan o doyulmaz sevginin birden yok olmasını duyumsamak çok acı. Çok acı paylaşamamak iyi, kötü; güzel ya da değil düşünceleri, duyguları anı, günleri…
Ve bir çıkış yolu aramak durumunda kalıyor bunun üstesinden gelebilmek, yalnızlıktan kurtulabilmek için insan; ‘paylaşmak.’
Evet, paylaşmak…
Duyguları, beklentileri, özlemleri, ve sonuçta baliğ olunan ‘yalnızlığı’.
Şiir ya da nesir yazmak için bir edebiyatçı olmak gerekmez mi?
Gerekmez olur mu?
Ama insan içinde büyüyen, büyüdükçe hortuma dönüşen önünde savrulduğu ya da girdabında kaybolduğu duygusal fırtınaya kapıldığında düşünemiyor edebiyatçılara ‘saygısızlık’ ettiğini ve işte böyle ‘had’dini aştığına bakmadan yazmaya ve hatta daha da ileri giderek paylaşmaya başlıyor bir de, buna izin verip hoş gören platformlarda.
İşte ben böyle bir kişiyim, bu sofraya davetsiz katılıp nafakasını almaya çalışan.
Hoş görüle…