Mehmet Taştan - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Ben mi? Sözün kuş olup uçtuğu, kuşun kar olup yağdığı bir şehirde doğmuşum. Erzurum'da yani... 60 darbesinden yedi yıl sonra.. Bundan sonrasını hatırlıyorum... Soğuk ve şiir orada işledi iliklerime... Ve o şehrin ezberiyle büyüdüm. Birbirini kesen iki doğrudan geçen ters açıların birbirine eşit olduğunu da orada öğrendim. Doğum ve ölüm gibi... Tutku ve nefret gibi.. Savaş ve barış gibi..


Ardından İstanbul... İlki ergenlik çağımsa, ikincisi rüşt çağım oldu..


İstanbul, kavgaya tutuşmayan bütün zıtlıkların, birbiriyle ahenk içinde dans edebildiği, tahayyül ufkunun ötesinde başlayan rüya şehir.. Öldürülüp her bir parçası dört ayrı tepeye atılan dört kuş, nasıl ilahi bir emirle uzuvlarına yeniden kavuşup havalanmışsa, benimki de öyle oldu. Daha evvel öğrendiğim herşey birer birer parçalanıp yedi tepeye atıldı. Ve zamanla yeniden zihnimde vücut buldu. Zihnimde ve kalbimde... Kurumsal öğrenim süreci tamamlandığında adımın yanına bir de savcı diye yazdılar.


Ve palmiyeler şehri Adana.. Taş köprüyü batıdan doğuya doğru geçerek enkaza dönüşen Hadrianus'dan 19 asır sonra, aynı köprüyü doğudan batıya doğru geçtim. Geçtim ve guruba daldım. Epey sonra, Ashab-ı Kehf gölünün sularında uyandım. Onların sırrına eremesem de izlerinden ilham aldım. O ilhamla, hem hayatın estetik öyküsüne yaklaştım; hem de değişik çağların ve mekanların rüyasını aynı şiirde görebilmenin sırrına vardım... Şairliğim işte orada kavuştu bu günkü kıvamına.


Şimdi Ankara'dayım ve hâlâ yazıyorum. Çetelesi tutulanlara bakılırsa üç kitap olmuş... O kadar...