Adım Metin. İlkokulu Köyümde pekiyi ile, Ortaokulu ''Denizli Merkez''de iyi ile, Liseyi de ''Denizli LİSE''sinde zorla, Yüksekokulu hazır soruları verenlere rastlamadan onlara kul köpek olupmadan ve beynimi iğfal ettirmeden, alınteri ile kazanıp, her gün ölüm korkusu yaşayarak zor bela bitirdim. Adımdan da anlaşılacağı üzere, sınıfından bir mahlukatım. Erkek deyince aklıma, erkeklerin sınıflandırılması konusu geldi. Bilmem ki yapacağım sınıfladırma kadınlar içinde geçerli midir, değil midir? Kadın olmadığım için bu sorunun karşılığını asla cevaplandırma olanağım yok.
Gelelim kendiminde içinde olduğu erkek sınıfının değerlendirilmesine.
A) Kendini her şeyin üstünde gören, asla kusuru olmayan, yakışık, endam, eda, boy, pos ve reddedilemezlik (!) sınırında (hangi erkek olursa olsun) olan ve her kadının kendisini isteyen, arzulayan, kendine her gören kadının aşık olunduğunu varsayan, her konuşmasında akıl satan, konuşmalarını süsleyip püsleyip, kahramanlık, din iman, ahlak, doğruluk satan MARAZ ERKEK tipi.
B) Gayet doğal ve erkek olmasını doğal bir seçilim olarak gören kişi olduğunu bilen bir erkek.
Ben kendimi (B) sınıfında görüp ,sadece kendime benzetiyorum.
Türkçeme sahip çıkma anlamında, yıllar önce kaleme aldığım bir yazıyı sayfama koyuyorum. Sevgilerimle
METİN ERK Önce bir durum saptaması yapalım.
CUMHURİYETİN VARLIĞINA KARŞI ÇIKAN,650 YILLIK EBUSUUDLAR VE ARAP HAYRANI ZAVALLI BEYİNLERLE,ARAPÇANIN KARDEŞ DİLİ İBRANİLERİN YENİ TÜRK HAFRLERİNE KARŞI ÇIKIŞLARI ve ihanetleri
Önce bir durum saptaması yapalım.
Arap harflerinden Latin harflerine geçen Cumhuriyet yönetimine yapılan saldırılara karşı bir makale.
Aslında 1900lerde başlayan ve Osmanlının yıkılışı, o dönemde dünyada olup bitenlerin Anadolu topraklarında yaşayan Osmanlı artığı tebaa ya etkileri ve bunlara karşı kurtuluşu örgütleyen, Cumhuriyeti kurarken çeşitli çevre etkileri ve emperyalistlerin Kurtuluş Mücadelesine karşı duruşları, türlü çeşitli planlarının içinden, hepsini alt ederek Anadolu da Atatürk'ün halkı ile birlikte kurduğu Cumhuriyeti ve ''Türkler adına Türk dünyası planlarını ve yaptıklarını okusalar, hele hele bir zamanlar Türk milliyetçisi olduklarını sanıp, Atatürkçülere ve Cumhuriyeti olumlu görenlere Komünist diye saldıran. son dönemde Arap hayranlığına ve şeriatçıların kuyruğuna sarılan hodbinler MİLLİYETÇİ KILIKLILAR , NUTUK' u okusalar, evlerine o kitabı ''Baştacı'' yaparlardı.
Hele hele o dinbazlar, dinci politikacılar, islamın ruhban sınıfı yok deyip ak sakallarını, pis kıllarını dinin kerametiymiş gibi sunanlar,''İŞGAL EDİLMİŞ BİR ÜLKEDE İŞGALCİLERİN MÜSADE ETTİĞİ KADAR İNANILDIĞINI ve ibadet edildiğini bildikleri halde ''keşke yunan kazansaydı diyen, işgal tohumu ekabir, Atatürk'ü VELİ yaparlardı. kendilerine.
DİLE gelince;
Canlı varlıklar bir birleri ile herhangibir şekilde anlaşırlar..Bu onlara çeşitli anlaşma araçları geliştirmeyi dayatmıştır. İnsan soyu bu (sosyalleşme)zorunluluk sonucu bir DİL TEMELLİ uygarlıklar kurmayı başarmıştır. İnsanın diğer canlılardan bir adım öne sıçraması, aralarındaki iletişim seslerini simgelere indirgeyip (soyutlayarak) ,yazı becerisini geliştirmiştir. İnsanın varoluşundan bu güne getirdiği uygarlığın ana bağlayıcısı yazıdır, İlk yazıdan günümüze iletişim iki ana yazı temelde oluşmuştur; A) RESiMCiL yazı türü, B)SESCiL yazı türü.
A) Resimcil yazı türünde kastedilen şey,mana resimle anlatılır. Örneklersek
Hiyeroglif yazı türü. Bir kuşu anlatmak istersek kuş resmi yapmamız gerekir. Böylece kuşu kastettiğimizi anla yada anlatırız.
B)Sescil yazı türünde ise ses, insan tarafından tanımlanmış olan harfe yani sembole dönüşür,soyutlaşır.
Sescil yazı türü kendi içinde birçok bölüm ve türlere ayrılsa da temelde kural aynıdır. Asıl olması gereken sesin tek ve bir şekle, soyuta (harf) dönüşmesidir.
Burada Dilimiz,hayat kaynağımız Türkçe'ye geçmeden önce,Yüce insan Atatürk'ün milyonların hiç bilmediği politik ve siyasi bir Türkdili mücadelesi vardır. Büyük millet meclisi kurtuluştan hemen sonra 1920 de kuruldu.Dünya devleri büyük bir emperyalist bunalım içindeyken o1920 den hemen once RUS İMPARATORLUĞU yıkıldı,yerine Marksist SOVYET (Konseyler) RUSYA kuruldu 1917 Sovyet Rusya Kuruluşundan başlayarak, Anadolu da ki kurtuluş mücadelesine destek verdi.Osmanlı döneminde Devlet dili ''Arap harfleri''ile ağırlığı Arapça kelimeler olarak absürd bir dil oluşmuştu.SOVYET RUSYA ülkesine katılan Ortaasya Türk ve Müslüman toplulukların dilide arap harfleri ile yazılıyordu.(yazılıyordu diyoruz,konuşulan dil Türkçe olduğu halde).SOVYET RUSYA ilk dönemlerde bu toplulukların dillerine dokunmadı,ta ki Anadoluda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Lideri ATATÜRK,dilleri(Arap harfleri ile yazılıyordu),kültürleri ve inançları aynı olan Türki Cumhuriyetlerle iletişime geçerek ortak yazı dili arapçanın faydalarını görüyordu. Yapılannçalışmalar el altından SOVYET RUSYA TÜRKİ CUMHURİYETLERİNE de ulaştırılabildiği kadar çalışmalar yapıyordu. ,ileride oluşacak bir TÜRK DÜNYASI yaratma emeli için(Buna KIZIL ELMA da diyebiliriz.) SOVYET RUSYA bu olayın farkına varır varmaz,Tüm TÜRKİ CUMHURİYETLERDE Arapça ile yazmayı yasaklıyarak zorunlu LATİN HARFLERİNİ kabul etti,1926
Türki Cumhuriyetlerle tüm iletişim kesilmiş oldu.Atatürk bunu farkederek hemen çalışmalara başladı. Yazı dili Yine Türki Cumhuriyetleri ile iletişimde kalabilecek bir yazı olmalıydı.-----Ülkede daha sonraları. ATATÜRK ü, Arapçaya,Dine ihanet ile suçlayacak kafaları boş, İngiliz, Amerikan, Fransız,Yunan hayranı,nesiller boyu DNAları ve beyinleri dumura uğramiş,CUMHURİYET ve ÇAĞ düşmanı DİN adına,İNANÇ adına YOBAZLAR günümüzdede hala DİL ÜZERİNDEN ATATÜRK DÜŞMANLIĞI yapmaktalar.--- 1920 de meclisi,1923 te Cumhuriyeti kuran bir deha,elbette istediği ilk anda yazı dilini değiştirebilirdi.Ama Kapı komşusu SOVYETlerde yaşayan Irkdaşları ile yazışabilecek dil olgusu önemli idi.Bu yüzden Sovyetlerin 1926 da Türki Cumhuriyetlerde arapçayı yasaklaması ile,latin harflerine mecbur bırakılması,Atatür ü 1928 de LATİN HARFLERE geçmeyi zorunlu kıldı. Anlaşılacağı üzere,Atatürk durduk yerde,canım istedi hadi bakalım Latin harflerle yazalım demedi. 1930lardan sonra SOVYET RUSYA tüm Cumhuriyetlerin ve SOVYETLERİN BÜTÜNLÜĞÜ adına zorunlu ve kendi birlik otoritesine mecbur kılmak için KİRİL ALFABESİNE geçti.. Atatürk bunu anlasada artık bir daha yazı dili değiştirmek yeni bir Cumhuriyet ve ulus için intihardan başka birşey olamazdı.
Burada konu dilimiz; ATATÜRK'ün gözbebeği gibi sahiplendiği Türkçenin en son hali LATİN HARFİ karekterlere geçişi ele alırken, bir önceki yazı dili olan Sami DİLİ kökenli ARAP HARFLERİ (KURAN YAZISI !) ile çarpıtılan gerçekleri ele alacağız. Bulunduğu Coğrafyanın gerekliliği,O bölgede ki Türk kavimleri ile ilişkide kalınması ve Anadolu İnsanının Cumhuriyetle 650 yıllık bir cendereden/karanlıktan kurtulup, yeni bir çağa adım atmış olması, bu savaşımı elde eden GENÇ CUMHURİYETCİLERE, toplumun, kendini, dünyayı, yapılan değişikliği, kendini kişiliğini inancını anlayabilme ve GENÇ CUMHURİYETE sahip çıkan bir ulus yaratıp yaşatmayı dayatmıştır. Bu da toplumun çağdaş bir yaşama kavuşması/kavuşturulması ile olacaktır. Bunun için Cumhuriyetin üreteceği bilimsel çağdaş bilgiler, toplumun her katmanına yayılmak zorunluluğunu öne çıkartmıştır. Cumhuriyet bireyinin okuduğunu anlayabilmesi, hızlı ve kolay bir şekilde OKUR YAZAR olması ile olanaklıdır. Cumhuriyetin Kuruluşunu tamamlamak, halka mal etmek, sahip çıkılmasının biricik yolu , halkın anlayacağı dilde üretilecek yazın ve yayınlarla olacağını anlayabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, Kasım 1928 de LATİN HARFLERİ kabul edilir. Kısa sürede ülke matbuatı Latin harfleri ile yeni ve çağdaş dünya bilgileri ile dolu yayınlar üretir. Okuma seferberliği başlar. Bu başarı tüm Cumhuriyet karşıtlarında şok etkisi yaratır. Arapçadan Latinceye geçişi tu- kaka ilan eden gerici, dinci yobaz, Entellektüel(dönemin yobaz gazali artığı okumuşları) ve emperyalist işbirlikçileri hep bir ağızdan dün ve bu gün hala; “BİR GÜNDE TÜM TOPLUM CAHİL BIRAKILDI, 600 YILLIK MİRAS YOK EDİLDİ“ yalanlarıyla o günden bu güne hala ağlamaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu, Çağa ayak uyduramadığı ve çapsız yöneticleri elinde yok olurken Atatürk ve Arkadaşları ağlamadı gereğini yaptı.Çağdaş Cumhuriyeti kurdu.
Dünkü ve günümüz yüzsüzleri, din atına binerek ,gözyaşları içinde emperyalist namussuzlarla el ele dünü haykırıp yaşamaya çalışmaktadırlar. Yetiyorsa gücünüz, buyrun şeriatı getirip dayatın ülkeye.
Osmanlının bitişi ve Cumhuriyetin kuruluş yılları belgelerine bir bakalım..
Osmanlı son dönemi yapıldığı söylenen nüfus sayımında okur yazar oranı Binde 3 kadardı. Bu binde 3 lük grubun içinde % 90 azınlıklardır. 650 yıllık koca bir imparatorlukta, yöneticilerden gayrı tüm halk cahildir. Osmanoğullarının emperyal (çok kültürlülük) yöneticileriyle devlete hakim kıldıkları azınlıklarla birlikte ANADOLU İNSANI reva gördükleri sıfat ''ETRAK-I Bİ İDRAKTIR''. Yani bir hayvandan farklı algılaması olmayan canlıdır
Yazı devriminden sonra (1935 ) yapılan ilk nüfus sayımında toplumun okur yazarlık oranı Binde beş. Yani yazı devriminden beş yıl sonra bile okur yazarlık (bu sefer tüm ülke için geçerli) ancak bu seviyeye çıkarılabilmişse siz düşünün.. ‘‘Koca bir ülke ,bir toplum, bir günde cahil bırakıldı yalanını ve‘‘‘Latin yazısına geçilirse din elden gider, diyenlerin neresinden tutsanız dökülüyor. Burada insanı üzen durum, Cumhuriyete her hangi bir şekilde(o da akla ters ya) Gerçekleri bilen çağdaş aydın geçinenlerin sessizliği ve gerici Cumhuriyet düşmanı kesime tarafsızlık görünümüyle destek olmalarıdır. Bir söz derki : Sükut ikrardan gelir.
Osmanlı İmparatorluk dönemi ile, Cumhuriyetin 40 yıllık kitap üretimi karşılaştırması ise olayı açıklıkla ortaya koyuyor. Osmanlı devri boyunca ortalama 600 -650 yılda üretilen (siz bunu yazılan anlayın) KİTAP SAYISI;3000 kadar, Arap harfleri ile. Cumhuriyetin ilk kuruluşundan 40.cı yılına kadar üretilen KİTAP SAYISI; 123.197 ,Ulusun anladığı yeni Türk alfabesi (Latin harfleri) ile. Hesaba vurursak, kabaca: Dünya devleti OSMANLININ 650 yılda yazdığı/ürettiği kitap sayısı, Genç Cumhuriyetin BİR YILINDA yazılmıştır. Bu gerçeği de ALLAHIN ARSASINA GECEKONDU YAPMAYA ÇALIŞAN DİN BARONLARINA,POLİTİK YÜZSÜZ DİNCİLERE ithaf edelim.
Gelelim şimdi Din elden gider safsatasına. 1) Arapça Sami dillerinden olan İbranice (Yahudi dili) ile kardeş iki dildir. Arapça da ; Selam ,İbranicede Şalom, ile aynı kurallarla yazılır ve anlaşılır. Sami dili olan İbranice ve Arapça MUHAMMEDİN KURANINDAN öncede var olan, aynı bölgede konuşulan kardeş iki dildir. Ayetlerin yazılmasında kullanılan (Kureyş ağzı diyebiliriz) Arapça da o zaman, Put Peres, Hrıstiyan, dinsiz( la dini) hırsız iti uğursuz, sokak kadını vs.vs bu dille konuşurlardı ..Demek ki önceden var olan, Arapça sade Kuran dili değildir. Tek artısı ayetlerin ARAPÇA ile yazılmasıdır. Yusuf Suresi ikinci ayetinde şöyle derler; (Anlayabilmeniz için, Kur’an'ı Arapça olarak indirdik) Demek ki Ruslara indirilmiş olsaydı : KURAN RUSCA olurdu şüphesiz. Din tüccarlarının Allah'ın yazısı dedikleri Arapça Kuranda ; HABEŞ ce 22 ,NABATCA 15, İbranice 15, Farsça 15, Süryanice, İslam kaynaklarına göre;4,/Süryani kaynakları ve S'üryani araştırmacı Aziz Günel'in verileri ile‘‘61 sözcük, Yunanca 4, Kıptice yani Çingenece,(romanca)4, Berberce 2 sözcük yer almaktadır. Neymiş;Kuranda,Arapçadan başka 9 dilden daha kelime vardır.
Yani Kuran o devirde, orada konuşulup kullanılan arapçanın,iletişim içinde olduğu dillerden kelime almış ve Arapça olmanın dışında hiç bir özelliği olmayan alelade bir dilden başka bir yapıya sahip değilmiş. KURAN o zamanın Arapçası ve de imla işaretleri olmadan kaleme alınmış. Oysa bu günkü Kuran ,yüzlerce imla işaretleri ile düzeltilmiştir. Bu da ayrı bir tartışma konusu.(Kuran Allah lafzıdır: Asla değiştirilemez! Söylemi) 2) O dönemde yazılmış KURAN, şu an dili Arapça olan bir Arabın bile eğitim almadan anlamayacağı Kuran dilini Türk denilen kavim, hiç bir dönemde anlayamadı, bu günde anlayamaz, anlamayacaktır haklı olarak. Çünkü Konuştuğu dil TÜRKÇEDİR. 3) Yazı dili 4 ocak 1928 da değiştiği günden beri ülkede Müslümanlık azalmadı, tersine daha da arttı. Ülkede şu an ülkede 120 bin cami var. Bu konuda yaygara koparan yobaz, din tüccarı bezirganlarının bilmemezlikten geldiği gerçeklik.
4) Türkçede Latince harflere geçişe ilk itirazı , ATATÜRK'le birlikte Kurtuluş savaşını veren KAZIM KARABEKİR yapmıştır.Yani bu günkü Türkçe ve Atatürk karşıtı din yobazlarının ilk yobaz babaları KAZIM KARABEKİR'dir.
5 Mart 1923 te İZMİR İKTİSAD ŞURASINDA(kongre),AMELE ÖRGÜTÜNÜN VERDİĞİ LATİNCE HARF ÖNERİSİNE uzun uzun konuşmadan sonra devrin gazetelerinde günlerce tefrikalar yayınlayarak dinin elden gideceğini pompalayan zat KAZIM KARABEKİRdir. Kimler Türklerin dinini ve Arapça konuşması gerektiğini savunuyor da bizler bilmiyoruz vah bize vah. Kazım Karabekir'in o dönem destekçilerine bakın hele. AVRAM GALANTİ, BOHOR İSRAİL isimli Musevi Entellektüeller hemen desteklerini esirgemediler. Daha yeni yetme CUMHURİYET ve ATATÜRK DÜŞMANLARI türerken ,Musevilere ne oluyor diyenlere başta da belirttiğimiz gibi ARAPÇA ve İBRANİCE nin kardeş dil olduğunu hatırlatmıştık. Yani, bu gün nasıl TÜRKÇE ile AZERİCE kardeşse ,ya da İTALYANCA ile İSPANYOLCA da aynı durumda, Musevilerde Arapçanın Türk hayatından çıkmasını istemiyorlardı haklı olarak. Çünkü: Yabancı Bir dille öğrenilen/öğretilen din, O ulusu, cahil bırakarak kendine benzetir. Türk Ulusunun, cahil ve Araplaşmaya başladığı gibi.(Metin Erk)
5) Dil Türkçeleşirse Müslümanlık azalır, yok olur diyen, politik gerici ve yobazlar, Arap işbirlikçisi din hainleri, tüm Cumhuriyet karşıtı yazılarını TÜRKÇE İLE yazarken asla utanmamaktadırlar.
6) Kuranın hiç bir yerinde Kuran Arapçadan başka dille yazılamaz diye bir emri bırakın, mana kast eden cümle bile yok. Bunu şu aşağıdaki misal güzellikle anlatıyor.
7) Kuran, İngilizceye çevrildiğinde, Yunanca, İtalyanca, İspanyolca yada Rusçaya çevrildiğinde sevinçlerinden dört köşe olup göt atan SİYASEDDİNCİLER, cahil din yobazları, Arap işbirlikçileri, Türkçeye çevirelim, dinimizi Türkçe öğrenelim diyen bir aydın duyduklarında LİNÇ HİSTERİSİNE kapılmaları nedendir diye düşünmeden edemiyorum.?
8) Şimdi gelelim ARAP dili ile Türkçe dili karşılaştırmasına: Bir dilin mükemmele yakın olmasının şartlarından birisi; Müzikteki NOTA SESLERİ gibi konuşma dilindeki tüm seslerinin birebir karşılığını bulmasıdır. Yani sesin yazıya özgülenmesidir(geçişmesi).Yani, bir dilden, Aaaa sesi çıktığında onu betimleyen sadece bir Simgenin‚ ‘A‘ harfinin onu belirtmesidir en net dil hali, A harfi ile sadece A ile başlayan kelimelerin yazılıyor olmasıdır. Eğer E ile başlayıp, sonra MERTEK diyorsak bu dil ile yazıda bir muğlaklık(belirsizlik), uyumsuzluk söz konusudur, Hani derler ya atasözümüzde; ELİFE MERTEK DİYORSUN, yani uyumsuzsun diye, Türkçe bu anlamda mükemmele yakın ses ve harf eşitliğini sağlama konusunda başarılı bir dildir. Bu konuda dil bilimciler genellikle hemfikirler. Gelelim Arapça da elifin mertek olmasına; OSMAN/IRK/ÖRF/İSMET/ADALET/ÜZEYİR/ULEMA bu yedi kelime Arapça da ;(AYIN) HARFİ ile başlar. Yani Neyse bu ayın harfi=O/I/Ö/İ/A/Ü/U oluyor. bir harf yazıda şekilden şekile giren bin bir surat gibidir.(C.Özakıncı) Almanca, İngilizce, Fransızca ve bir sürü diğer dillerde de bazen bir harf iki şekle girip ses verir, bazen üç harf yada iki harf bir araya gelir, bir ses verir ./sch=ş/. '''Bu dil biliminde; SESCİL YAZILIMDAN SAPMA olarak adlandırılır o dilin öğrenilmesine zorluk ekleyen bir durumdur..Bu Türkçede sıfıra yakındır. Türkçeyi öğrenmeye başlayan bir çocuk , üç ay, hadi bilemedin beş ayda, Türkçeyi hem okur, hem yazar, hem de anlar olurlar. Bu sürede Arapçayı belleyen bir Arap bebesi yoktur sanırız. Bu Arap bebesinin geri zekalı olmasından değil, o dilin harf, ses anlam düzensizliğinden kaynaklanmaktadır. Faydalanılan kaynaklar; CENGIZ ÖZAKINCI, TURAN DURSUN. Halk deyimleri sözlüğü. M.Erk 01.03.2011. İsmet Bozdağ
Adım Metin.
İlkokulu Köyümde pekiyi ile,
Ortaokulu ''Denizli Merkez''de iyi ile,
Liseyi de ''Denizli LİSE''sinde zorla,
Yüksekokulu hazır soruları verenlere rastlamadan onlara kul köpek olupmadan ve beynimi iğfal ettirmeden, alınteri ile kazanıp, her gün ölüm korkusu yaşayarak zor bela bitirdim.
Adımdan da anlaşılacağı üzere, sınıfından bir mahlukatım.
Erkek deyince aklıma, erkeklerin sınıflandırılması konusu geldi.
Bilmem ki yapacağım sınıfladırma kadınlar içinde geçerli midir, değil midir? Kadın olmadığım için bu sorunun karşılığını asla cevaplandırma olanağım yok.
Gelelim kendiminde içinde olduğu erkek sınıfının değerlendirilmesine.
A) Kendini her şeyin üstünde gören, asla kusuru olmayan, yakışık, endam, eda, boy, pos ve reddedilemezlik (!) sınırında (hangi erkek olursa olsun) olan ve her kadının kendisini isteyen, arzulayan, kendine her gören kadının aşık olunduğunu varsayan, her konuşmasında akıl satan, konuşmalarını süsleyip püsleyip, kahramanlık, din iman, ahlak, doğruluk satan MARAZ ERKEK tipi.
B) Gayet doğal ve erkek olmasını doğal bir seçilim olarak gören kişi olduğunu bilen bir erkek.
Ben kendimi (B) sınıfında görüp ,sadece kendime benzetiyorum.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Türkçeme sahip çıkma anlamında, yıllar önce kaleme aldığım bir yazıyı sayfama koyuyorum.
Sevgilerimle
METİN ERK
Önce bir durum saptaması yapalım.
CUMHURİYETİN VARLIĞINA KARŞI ÇIKAN,650 YILLIK EBUSUUDLAR VE ARAP HAYRANI ZAVALLI BEYİNLERLE,ARAPÇANIN KARDEŞ DİLİ İBRANİLERİN YENİ TÜRK HAFRLERİNE KARŞI ÇIKIŞLARI ve ihanetleri
Önce bir durum saptaması yapalım.
Arap harflerinden Latin harflerine geçen Cumhuriyet yönetimine yapılan saldırılara karşı bir makale.
Aslında 1900lerde başlayan ve Osmanlının yıkılışı, o dönemde dünyada olup bitenlerin Anadolu topraklarında yaşayan Osmanlı artığı tebaa ya etkileri ve bunlara karşı kurtuluşu örgütleyen, Cumhuriyeti kurarken çeşitli çevre etkileri ve emperyalistlerin Kurtuluş Mücadelesine karşı duruşları, türlü çeşitli planlarının içinden, hepsini alt ederek Anadolu da Atatürk'ün halkı ile birlikte kurduğu Cumhuriyeti ve ''Türkler adına Türk dünyası planlarını ve yaptıklarını okusalar, hele hele bir zamanlar Türk milliyetçisi olduklarını sanıp, Atatürkçülere ve Cumhuriyeti olumlu görenlere Komünist diye saldıran. son dönemde Arap hayranlığına ve şeriatçıların kuyruğuna sarılan hodbinler MİLLİYETÇİ KILIKLILAR , NUTUK' u okusalar, evlerine o kitabı ''Baştacı'' yaparlardı.
Hele hele o dinbazlar, dinci politikacılar, islamın ruhban sınıfı yok deyip ak sakallarını, pis kıllarını dinin kerametiymiş gibi sunanlar,''İŞGAL EDİLMİŞ BİR ÜLKEDE İŞGALCİLERİN MÜSADE ETTİĞİ KADAR İNANILDIĞINI ve ibadet edildiğini bildikleri halde ''keşke yunan kazansaydı diyen, işgal tohumu ekabir, Atatürk'ü VELİ yaparlardı.
kendilerine.
DİLE gelince;
Canlı varlıklar bir birleri ile herhangibir şekilde anlaşırlar..Bu onlara çeşitli anlaşma araçları geliştirmeyi dayatmıştır. İnsan soyu bu (sosyalleşme)zorunluluk sonucu bir DİL TEMELLİ uygarlıklar kurmayı başarmıştır. İnsanın diğer canlılardan bir adım öne sıçraması, aralarındaki iletişim seslerini simgelere indirgeyip (soyutlayarak) ,yazı becerisini geliştirmiştir. İnsanın varoluşundan bu güne getirdiği uygarlığın ana bağlayıcısı yazıdır, İlk yazıdan günümüze iletişim iki ana yazı temelde oluşmuştur;
A) RESiMCiL yazı türü, B)SESCiL yazı türü.
A) Resimcil yazı türünde kastedilen şey,mana resimle anlatılır. Örneklersek
Hiyeroglif yazı türü. Bir kuşu anlatmak istersek kuş resmi yapmamız gerekir. Böylece kuşu kastettiğimizi anla yada anlatırız.
B)Sescil yazı türünde ise ses, insan tarafından tanımlanmış olan harfe yani sembole dönüşür,soyutlaşır.
Sescil yazı türü kendi içinde birçok bölüm ve türlere ayrılsa da temelde kural aynıdır. Asıl olması gereken sesin tek ve bir şekle, soyuta (harf) dönüşmesidir.
Burada Dilimiz,hayat kaynağımız Türkçe'ye geçmeden önce,Yüce insan Atatürk'ün milyonların hiç bilmediği politik ve siyasi bir Türkdili mücadelesi vardır.
Büyük millet meclisi kurtuluştan hemen sonra 1920 de kuruldu.Dünya devleri büyük bir emperyalist bunalım içindeyken o1920 den hemen once RUS İMPARATORLUĞU yıkıldı,yerine Marksist SOVYET (Konseyler) RUSYA kuruldu 1917 Sovyet Rusya Kuruluşundan başlayarak, Anadolu da ki kurtuluş
mücadelesine destek verdi.Osmanlı döneminde Devlet dili ''Arap harfleri''ile ağırlığı Arapça kelimeler olarak absürd bir dil oluşmuştu.SOVYET RUSYA ülkesine katılan Ortaasya Türk ve Müslüman toplulukların dilide arap harfleri ile yazılıyordu.(yazılıyordu diyoruz,konuşulan dil Türkçe olduğu halde).SOVYET RUSYA ilk dönemlerde bu toplulukların dillerine dokunmadı,ta ki Anadoluda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Lideri ATATÜRK,dilleri(Arap harfleri ile yazılıyordu),kültürleri ve inançları aynı olan Türki Cumhuriyetlerle iletişime geçerek ortak yazı dili arapçanın faydalarını görüyordu. Yapılannçalışmalar el altından SOVYET RUSYA TÜRKİ CUMHURİYETLERİNE de ulaştırılabildiği kadar çalışmalar yapıyordu. ,ileride oluşacak bir TÜRK DÜNYASI yaratma emeli için(Buna KIZIL ELMA da diyebiliriz.) SOVYET RUSYA bu olayın farkına varır varmaz,Tüm TÜRKİ CUMHURİYETLERDE Arapça ile yazmayı yasaklıyarak
zorunlu LATİN HARFLERİNİ kabul etti,1926
Türki Cumhuriyetlerle tüm iletişim kesilmiş oldu.Atatürk bunu farkederek hemen çalışmalara başladı. Yazı dili Yine Türki Cumhuriyetleri ile iletişimde kalabilecek bir yazı olmalıydı.-----Ülkede daha sonraları. ATATÜRK ü, Arapçaya,Dine ihanet ile suçlayacak kafaları boş, İngiliz, Amerikan, Fransız,Yunan hayranı,nesiller boyu DNAları ve beyinleri dumura uğramiş,CUMHURİYET ve ÇAĞ düşmanı DİN adına,İNANÇ adına YOBAZLAR günümüzdede hala DİL ÜZERİNDEN ATATÜRK DÜŞMANLIĞI yapmaktalar.---
1920 de meclisi,1923 te Cumhuriyeti kuran bir deha,elbette istediği ilk anda yazı dilini değiştirebilirdi.Ama Kapı komşusu SOVYETlerde yaşayan Irkdaşları ile yazışabilecek dil olgusu önemli idi.Bu yüzden Sovyetlerin 1926 da Türki Cumhuriyetlerde arapçayı yasaklaması ile,latin harflerine mecbur bırakılması,Atatür ü 1928 de LATİN HARFLERE geçmeyi zorunlu kıldı.
Anlaşılacağı üzere,Atatürk durduk yerde,canım istedi hadi bakalım Latin harflerle yazalım demedi.
1930lardan sonra SOVYET RUSYA tüm Cumhuriyetlerin ve SOVYETLERİN BÜTÜNLÜĞÜ adına zorunlu ve kendi birlik otoritesine mecbur kılmak için KİRİL ALFABESİNE geçti.. Atatürk bunu anlasada artık bir daha yazı dili değiştirmek yeni bir Cumhuriyet ve ulus için intihardan başka birşey olamazdı.
Burada konu dilimiz; ATATÜRK'ün gözbebeği gibi sahiplendiği Türkçenin en son hali LATİN HARFİ karekterlere geçişi ele alırken, bir önceki yazı dili olan Sami DİLİ kökenli ARAP HARFLERİ (KURAN YAZISI !) ile çarpıtılan gerçekleri ele alacağız.
Bulunduğu Coğrafyanın gerekliliği,O bölgede ki Türk kavimleri ile ilişkide kalınması ve Anadolu İnsanının Cumhuriyetle 650 yıllık bir cendereden/karanlıktan kurtulup, yeni bir çağa adım atmış olması, bu savaşımı elde eden GENÇ CUMHURİYETCİLERE, toplumun, kendini, dünyayı, yapılan değişikliği, kendini kişiliğini inancını anlayabilme ve GENÇ CUMHURİYETE sahip çıkan bir ulus yaratıp yaşatmayı dayatmıştır. Bu da toplumun çağdaş bir yaşama kavuşması/kavuşturulması ile olacaktır. Bunun için Cumhuriyetin üreteceği bilimsel çağdaş bilgiler, toplumun her katmanına yayılmak zorunluluğunu öne çıkartmıştır. Cumhuriyet bireyinin okuduğunu anlayabilmesi, hızlı ve kolay bir şekilde OKUR YAZAR olması ile olanaklıdır.
Cumhuriyetin Kuruluşunu tamamlamak, halka mal etmek, sahip çıkılmasının biricik yolu , halkın anlayacağı dilde üretilecek yazın ve yayınlarla olacağını anlayabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, Kasım 1928 de LATİN HARFLERİ kabul edilir. Kısa sürede ülke matbuatı Latin harfleri ile yeni ve çağdaş dünya bilgileri ile dolu yayınlar üretir. Okuma seferberliği başlar. Bu başarı tüm Cumhuriyet karşıtlarında şok etkisi yaratır. Arapçadan Latinceye geçişi tu- kaka ilan eden gerici, dinci yobaz, Entellektüel(dönemin yobaz gazali artığı okumuşları) ve emperyalist işbirlikçileri hep bir ağızdan dün ve bu gün hala; “BİR GÜNDE TÜM TOPLUM CAHİL BIRAKILDI, 600 YILLIK MİRAS YOK EDİLDİ“ yalanlarıyla o günden bu güne hala ağlamaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu, Çağa ayak uyduramadığı ve çapsız yöneticleri elinde yok olurken Atatürk ve Arkadaşları ağlamadı gereğini yaptı.Çağdaş Cumhuriyeti kurdu.
Dünkü ve günümüz yüzsüzleri, din atına binerek ,gözyaşları içinde emperyalist namussuzlarla el ele dünü haykırıp yaşamaya çalışmaktadırlar. Yetiyorsa gücünüz, buyrun şeriatı getirip dayatın ülkeye.
Osmanlının bitişi ve Cumhuriyetin kuruluş yılları belgelerine bir bakalım..
Osmanlı son dönemi yapıldığı söylenen nüfus sayımında okur yazar oranı Binde 3 kadardı. Bu binde 3 lük grubun içinde % 90 azınlıklardır. 650 yıllık koca bir imparatorlukta, yöneticilerden gayrı tüm halk cahildir. Osmanoğullarının emperyal (çok kültürlülük) yöneticileriyle devlete hakim kıldıkları azınlıklarla birlikte ANADOLU İNSANI reva gördükleri sıfat ''ETRAK-I Bİ İDRAKTIR''. Yani bir hayvandan farklı algılaması olmayan canlıdır
Yazı devriminden sonra (1935 ) yapılan ilk nüfus sayımında toplumun okur yazarlık oranı Binde beş. Yani yazı devriminden beş yıl sonra bile okur yazarlık (bu sefer tüm ülke için geçerli) ancak bu seviyeye çıkarılabilmişse siz düşünün.. ‘‘Koca bir ülke ,bir toplum, bir günde cahil bırakıldı yalanını ve‘‘‘Latin yazısına geçilirse din elden gider, diyenlerin neresinden tutsanız dökülüyor.
Burada insanı üzen durum, Cumhuriyete her hangi bir şekilde(o da akla ters ya) Gerçekleri bilen çağdaş aydın geçinenlerin sessizliği ve gerici Cumhuriyet düşmanı kesime tarafsızlık görünümüyle destek olmalarıdır. Bir söz derki : Sükut ikrardan gelir.
Osmanlı İmparatorluk dönemi ile, Cumhuriyetin 40 yıllık kitap üretimi karşılaştırması ise olayı açıklıkla ortaya koyuyor.
Osmanlı devri boyunca ortalama 600 -650 yılda üretilen (siz bunu yazılan anlayın) KİTAP SAYISI;3000 kadar, Arap harfleri ile. Cumhuriyetin ilk kuruluşundan 40.cı yılına kadar üretilen KİTAP SAYISI; 123.197 ,Ulusun anladığı yeni Türk alfabesi (Latin harfleri) ile. Hesaba vurursak, kabaca: Dünya devleti OSMANLININ 650 yılda yazdığı/ürettiği kitap sayısı, Genç Cumhuriyetin BİR YILINDA yazılmıştır.
Bu gerçeği de ALLAHIN ARSASINA GECEKONDU YAPMAYA ÇALIŞAN DİN BARONLARINA,POLİTİK YÜZSÜZ DİNCİLERE ithaf edelim.
Gelelim şimdi Din elden gider safsatasına.
1) Arapça Sami dillerinden olan İbranice (Yahudi dili) ile kardeş iki dildir.
Arapça da ; Selam ,İbranicede Şalom, ile aynı kurallarla yazılır ve anlaşılır.
Sami dili olan İbranice ve Arapça MUHAMMEDİN KURANINDAN öncede var olan, aynı bölgede konuşulan kardeş iki dildir.
Ayetlerin yazılmasında kullanılan (Kureyş ağzı diyebiliriz) Arapça da o zaman, Put Peres, Hrıstiyan, dinsiz( la dini) hırsız iti uğursuz, sokak kadını vs.vs bu dille konuşurlardı ..Demek ki önceden var olan, Arapça sade Kuran dili değildir. Tek artısı ayetlerin ARAPÇA ile yazılmasıdır. Yusuf Suresi ikinci ayetinde şöyle derler; (Anlayabilmeniz için, Kur’an'ı Arapça olarak indirdik) Demek ki Ruslara indirilmiş olsaydı : KURAN RUSCA olurdu şüphesiz.
Din tüccarlarının Allah'ın yazısı dedikleri Arapça Kuranda ; HABEŞ ce 22 ,NABATCA 15, İbranice 15, Farsça 15, Süryanice, İslam kaynaklarına göre;4,/Süryani kaynakları ve S'üryani araştırmacı Aziz Günel'in verileri ile‘‘61 sözcük, Yunanca 4, Kıptice yani Çingenece,(romanca)4, Berberce 2 sözcük yer almaktadır.
Neymiş;Kuranda,Arapçadan başka 9 dilden daha kelime vardır.
Yani Kuran o devirde, orada konuşulup kullanılan arapçanın,iletişim içinde olduğu dillerden kelime almış ve Arapça olmanın dışında hiç bir özelliği olmayan alelade bir dilden başka bir yapıya sahip değilmiş. KURAN o zamanın Arapçası ve de imla işaretleri olmadan kaleme alınmış. Oysa bu günkü Kuran ,yüzlerce imla işaretleri ile düzeltilmiştir. Bu da ayrı bir tartışma konusu.(Kuran Allah lafzıdır: Asla değiştirilemez! Söylemi)
2) O dönemde yazılmış KURAN, şu an dili Arapça olan bir Arabın bile eğitim almadan anlamayacağı Kuran dilini Türk denilen kavim, hiç bir dönemde anlayamadı, bu günde anlayamaz, anlamayacaktır haklı olarak. Çünkü
Konuştuğu dil TÜRKÇEDİR.
3) Yazı dili 4 ocak 1928 da değiştiği günden beri ülkede Müslümanlık azalmadı, tersine daha da arttı. Ülkede şu an ülkede 120 bin cami var. Bu konuda yaygara koparan yobaz, din tüccarı bezirganlarının bilmemezlikten geldiği gerçeklik.
4) Türkçede Latince harflere geçişe ilk itirazı , ATATÜRK'le birlikte Kurtuluş savaşını veren KAZIM KARABEKİR yapmıştır.Yani bu günkü Türkçe ve Atatürk karşıtı din yobazlarının ilk yobaz babaları KAZIM KARABEKİR'dir.
5 Mart 1923 te İZMİR İKTİSAD ŞURASINDA(kongre),AMELE ÖRGÜTÜNÜN VERDİĞİ LATİNCE HARF ÖNERİSİNE uzun uzun konuşmadan sonra devrin gazetelerinde günlerce tefrikalar yayınlayarak dinin elden gideceğini pompalayan zat KAZIM KARABEKİRdir. Kimler Türklerin dinini ve Arapça konuşması gerektiğini savunuyor da bizler bilmiyoruz vah bize vah. Kazım Karabekir'in
o dönem destekçilerine bakın hele.
AVRAM GALANTİ, BOHOR İSRAİL isimli Musevi Entellektüeller hemen desteklerini esirgemediler. Daha yeni yetme CUMHURİYET ve ATATÜRK DÜŞMANLARI türerken ,Musevilere ne oluyor diyenlere başta da belirttiğimiz gibi ARAPÇA ve İBRANİCE nin kardeş dil olduğunu hatırlatmıştık.
Yani, bu gün nasıl TÜRKÇE ile AZERİCE kardeşse ,ya da İTALYANCA ile İSPANYOLCA da aynı durumda, Musevilerde Arapçanın Türk hayatından çıkmasını istemiyorlardı haklı olarak. Çünkü: Yabancı Bir dille öğrenilen/öğretilen din, O ulusu, cahil bırakarak kendine benzetir. Türk Ulusunun, cahil ve Araplaşmaya başladığı gibi.(Metin Erk)
5) Dil Türkçeleşirse Müslümanlık azalır, yok olur diyen, politik gerici ve yobazlar, Arap işbirlikçisi din hainleri, tüm Cumhuriyet karşıtı yazılarını TÜRKÇE İLE yazarken asla utanmamaktadırlar.
6) Kuranın hiç bir yerinde Kuran Arapçadan başka dille yazılamaz diye bir emri bırakın, mana kast eden cümle bile yok. Bunu şu aşağıdaki misal güzellikle anlatıyor.
7) Kuran, İngilizceye çevrildiğinde, Yunanca, İtalyanca, İspanyolca yada Rusçaya çevrildiğinde sevinçlerinden dört köşe olup göt atan SİYASEDDİNCİLER, cahil din yobazları, Arap işbirlikçileri, Türkçeye çevirelim, dinimizi Türkçe öğrenelim diyen bir aydın duyduklarında LİNÇ HİSTERİSİNE kapılmaları nedendir diye düşünmeden edemiyorum.?
8) Şimdi gelelim ARAP dili ile Türkçe dili karşılaştırmasına:
Bir dilin mükemmele yakın olmasının şartlarından birisi; Müzikteki NOTA SESLERİ gibi konuşma dilindeki tüm seslerinin birebir karşılığını bulmasıdır.
Yani sesin yazıya özgülenmesidir(geçişmesi).Yani, bir dilden, Aaaa sesi çıktığında onu betimleyen sadece bir Simgenin‚ ‘A‘ harfinin onu belirtmesidir en net dil hali,
A harfi ile sadece A ile başlayan kelimelerin yazılıyor olmasıdır. Eğer E ile başlayıp, sonra MERTEK diyorsak bu dil ile yazıda bir muğlaklık(belirsizlik), uyumsuzluk söz konusudur, Hani derler ya atasözümüzde; ELİFE MERTEK DİYORSUN, yani uyumsuzsun diye,
Türkçe bu anlamda mükemmele yakın ses ve harf eşitliğini sağlama konusunda başarılı bir dildir. Bu konuda dil bilimciler genellikle hemfikirler.
Gelelim Arapça da elifin mertek olmasına; OSMAN/IRK/ÖRF/İSMET/ADALET/ÜZEYİR/ULEMA bu yedi kelime Arapça da ;(AYIN) HARFİ ile başlar. Yani Neyse bu ayın harfi=O/I/Ö/İ/A/Ü/U oluyor. bir harf yazıda şekilden şekile giren bin bir surat gibidir.(C.Özakıncı)
Almanca, İngilizce, Fransızca ve bir sürü diğer dillerde de bazen bir harf iki şekle girip ses verir, bazen üç harf yada iki harf bir araya gelir, bir ses verir ./sch=ş/. '''Bu dil biliminde; SESCİL YAZILIMDAN SAPMA olarak adlandırılır o dilin öğrenilmesine zorluk ekleyen bir durumdur..Bu Türkçede sıfıra yakındır.
Türkçeyi öğrenmeye başlayan bir çocuk , üç ay, hadi bilemedin beş ayda, Türkçeyi hem okur, hem yazar, hem de anlar olurlar. Bu sürede Arapçayı belleyen bir Arap bebesi yoktur sanırız. Bu Arap bebesinin geri zekalı olmasından değil, o dilin harf, ses anlam düzensizliğinden kaynaklanmaktadır.
Faydalanılan kaynaklar; CENGIZ ÖZAKINCI, TURAN DURSUN. Halk deyimleri sözlüğü. M.Erk 01.03.2011. İsmet Bozdağ